Sanatla ve edebiyatla ilgilenen romantik imparatorları bugüne kadar hepimiz duyduk, biliyoruz. Peki, hiç hasta olarak nitelendirilen ve tek tarihçi olarak bilinen bir imparator duymuş muydunuz?
Tiberius Claudius Caesar Augustus Germanicus ya da bilinen adıyla Claudius (1 Ağustos M.Ö. 10)’un küçük yaşta bir hastalık geçirdiği bilinmektedir. Çirkinliği ve çelimsizliği ile tanınan Claudius, ailesi tarafından hep dışlandı. Bütün çocukluğu ve gençliği birilerinin gözetimi altında geçti hatta kendi eserlerinin birinde şikâyetçi olduğu bir bakıcısından da bahseder.

Claudius, ailesi tarafından hep küçümsense bile ilerleyen zamanlarda halkın aslında onu da bir imparator olarak gördüğünü fark edecektir.
Çelimsizliği sayesinde birçok potansiyel düşmanı, onu ciddi bir tehdit olarak algılamadı. Ağırbaşlı bir görünüme sahipti ancak genel olarak uzun bir yapısı olsa da ince uzun biri değildi. Alımlı bir yüzü ve beyazlaşmaya başlamış saçları vardı. Gülüşü çirkindi hele ki sinirli hâli ondan da beterdi. Sinirlenince ağzından köpükler çıktığı ve kekelediği söylenir.
Claudius tarihe olan ilgisiyle bilinen tek imparatordur. Aslında Claudius’tan önce Caesar bir asır öncesinde yazdığı eserleriyle bilinmektedir fakat o eserler daha çok dönemsel nitelikler taşır. Claudius’un eserleri ise direkt bir devrin tarihi olarak bilinir. Maalesef ki eserleri günümüze kadar ulaşamadığından hakkında pek bir şey bilinmiyor.
Ailesi ve İş Yaşantısı
Claudius’un sağlığı her daim kötüydü. Annesinin onu “doğanın başlayıp da bitiremediği insan şeklinde yaratık” diye anlattığı söylenir. Kardeşi ise onun bir gün imparator olacağını duyduğu zaman Roma halkının böylesine bir felaketten korunmasını dilemiş.

Claudius’un zayıflıklarını bildikleri için kimse onu önemli işlerde görevlendirmek istemedi ama kendisi çalışmak adına ısrarcı olunca onu en sonunda rahiplikle görevlendirdiler. Sonrasında ise amcası Tiberius’tan memuriyet işi istediğinde bu isteği olumlu karşılanmadı ve bunun üzerine tüm ümidini kaybedip saraydan ve gözden uzak olan Campania’daki bir villada yaşamaya başladı.
İşler düşündüğü gibi gitmedi. Yeğeni Gaius’un saltanatının ilk zamanlarında artık memuriyet işine başladı ve kısa sürede konsül (Roma’da seçilen iki devlet başkanından biri) oldu. Dört yıl sonrasında tekrar konsül oldu ve çok defa Gaius’u temsil etti. Halk kendisini bu esnada tebrik etse bile bütün bu olanlar Claudius’un kötü olaylara maruz kalmasına engel olamadı. Yemekten sonra alışkanlığı olduğu üzere ne zaman uykuya dalsa zeytin ve hurma çekirdekleriyle taşlanır hatta uyurken terlikleri ellerine geçirilmiş şekilde birdenbire uyanıp bunları yüzüne sürerdi.
Evet, bu bir imparatorun geçmişi. Fazlasıyla üzücü bir şekilde hem de.
İmparatorluk Süreci
Claudius, imparator olduğunda elli yaşına basmıştı. İmparator Gaius (Caligula) suikaste uğradığında suikastçiler, imparatorun yalnız kalmak istediği bahanesini öne sürerek kalabalığı dışarı çıkarttı ve Claudius da diğerleriyle birlikte dışarıda kaldı. Hermaeum denilen binaya çekildi ve büyük dehşet içinde kendini bir balkona atarak oradaki perdelerin arkasına saklandı. Tesadüfen önünden geçen bir asker Claudius’un perdenin altından çıkan ayaklarını fark etti ve kim olduğunu sormak için onu kenara çektiğinde kendisini tanıttı. Claudius sonunun geldiğini düşünürken asker onu imparator olarak selamladı.

Claudius tam da bu şekilde M.S. 25 Ocak 41’de imparator oldu. İmparator Augustus ve Pontifex Maximus unvanları ile idari veya askerî yetkililerin sahip olduğu tribunus (tribün) yetkisini aldı. Artık Tiberius Claudius Caesar Augustus Germanicus adını taşımaya başlayan imparator, Germanicus adını doğuştan almıştı ve Claudius ailesinin bir ferdi olmasına rağmen politik sebeplerden kendisi de Caesar lakabını aldı. Kitabelerde ve sikkelerde devamlı olarak görülen unvanı ise Pontifex Maximus’tur.
Claudius, Gaius’un nasıl mahvolduğunu bildiği için her şeye büyük bir dikkatle yaklaşıyordu. Yanına gelen kadın erkek herkesin araştırılmasını istiyor, ziyafetlerde yanında muhakkak bir miktar asker bulunduruyordu.
Saltanatı süresince kadınların etkisi altında kaldı. Öyle ki Dio’nun söylediğinde göre bazen gerçekte olduğundan bile daha büyük bir aptallık içinde davranırdı. Senato da onun bu durumunu kabullendi. Kadınlarla birçok aşk macerası yaşadı. Urgulanilla’dan Drusus ve Claudius; Paetina’dan Antonia; Messalina’dan ilk önceleri Germanicus ve sonra Britannicus denilen oğluyla Octavia adlı kızı oldu. Bu kadınlar, özellikle onun zaaflarını bilerek hareket etti ve imparatoru kendilerine köle yaptılar.
Bütün bu yaşananları bir kenara bırakacak olursak aslında Claudius’un saltanatı başarılı bir devam etti.

Caligula’nın sürgüne gönderttiği kardeşlerini geri getirtip servetlerini iade etti ve Britanya’nın zaptı gibi önemli bir işi başardı. Savaşın sonlarına doğru bizzat imparator, Thames kenarında savaştı ve Britanya’da on altı gün kaldı. Bunun üzerine Senato, kendisine ve oğluna Britannicus unvanını verdi. Bu durumu M.S. 43’deki Judae’nın ve 46’da Trakya’nın eyalet olması izledi.
Kanunların Senato tarafından çıkarılmasıyla birlikte bunların imparatorun nüfuzunda olması, Claudius’un iç işlerde de hâkim olduğunu göstermektedir. Bu hâkimiyetini ılımlı bir tavır takınarak kurmuş olmalıdır. Zira konsüllerin kendisiyle konuşmak için yerlerinden kalkıp gelmelerine o da onlara doğru ilerleyip karşılayarak yanıt verirdi.
Napoli’de bulunduğu sıralarda alelade bir vatandaş gibi onlarla birlikte yaşadı. Ayrıca paraya karşı davranışı dikkate şayandır çünkü herhangi bir vatandaşın kendisine hisse vermesini reddetti. Herhangi birisinin kendisine ibadetini ve kurbanını yasaklayarak şehri sıkıntıya düşürecek masraflardan korumak istedi. Gladyatörlerin tahsisatının verilmemesini de Praetorlara emretti. İki kızı evlendiği zaman gereğinden fazla bir tören yapılmadı, aksine o günlerde mahkemelerde reislik etti ve Senato’da bulundu. Gerçekten hemen hemen her gün ya da bütün gün Senato ile birlikteydi. Bazense tek başına mahkemeye reislik etti. Sık sık konsüllerle ve Praetorlarla uzun mesailer yaptı.

Claudius insanlara büyük ölçüde vatandaşlık hakkı da tanıdı ancak vatandaşlığa kabul edilenler Romalıların dilini konuşacaktı. Alp’lerdeki kabilelerin vatandaşlığa kabulü hakkında kararnamesi mevcuttur.
Halkını ebedi olarak vergiden muaf kıldı çünkü bunlar, Roma soyunun kurucularının topraklarında oturuyorlardı. Claudius, Roma halkı ve Senato adına kral Seleukos’a Grekçe bir mektup yazdı ve Romalıların kendilerine Ilim’la akrabalıklarını korumaları, burayı her türlü sıkıntıdan uzak tutmaları şartıyla dostluk ittifakı için söz verdi. Ayrıca altmış yaşındaki erkeklerin baba olmalarını meneden bir maddeyi kaldırtarak medeni anlayışını göstermiştir.
Claudius’un kendisinin tanrılaştırılmasına karşı tutumu da dikkat çekicidir. Pailadelphia’da yakın zamanlarda bulunmuş bir papyrus’a göre İskenderiyelilere kendisi tarafından yazılmış bir mektupta tanrısallık olgusunu reddetmiştir; fakat bazı politik düşüncelerden dolayı biraz olsun tanrısal ibadete razı olmak zorunda kalmıştır.
Oysa kendisini sürgüne göndermesine gücenen ünlü filozof Seneca, Claudius’un Kabaklaşması (Apocolocyntosis Divi Claudi) adını verdiği eserinde imparatorun bu tanrılık sıfatı ile alay etmekte ve Grekçeden gelme “kabaklaşma” kelimesini “tanrılaşma” kelimesi yerine kullanmaktadır ki gerçekten bu konulara ne kadar uzak olduğu bellidir.

Gerek milli duyguları gerekse insani ve medeni özellikleri veya düşünceleri bu karaktere uygun düşmez. Dio’nun dediğine göre Claudius; Roma’nın büyüklüğünü, değerini ve yüksekliğini anladı ve bunu tamamladı.
İmparator birçok yönden kesin adımlar attı ve bunların arasında sonraki devirlerin ilerlemelerine örnek olacak temeller de vardı. Bütün imparatorluğun idaresinde en ufak detaya kadar sarf ettiği dikkat; kitabelerde, papyruslarda, mektuplarda ve edebî eserlerde açıkça görülmektedir.
Claudius önceki devirlere ait iki kitaplık, daha sonraki devirler hakkında kırk bir kitaplık tarih eseri bıraktı. Onun dışında üç yeni harf icat etti ve bunlara büyük ihtiyaç olduğunu ifade ederek alfabeye ilave etti. Henüz gençliğinde bunların teorisi hakkında bir kitap yazdı ve imparator olduğu zaman kullanılması için bunları öne sürmekte hiç güçlük çekmedi. Claudius gerçekten tarihçileri kıskandıracak niteliklerde eserler verdi. Bu, onun ne kadar kültürlü bir imparator olduğunu göstermektedir.
Ölümü
Maalesef Claudius’un hayatı pek de iyi sonlanmadı. Eşi Agrippina çeşitli yetkilere sahip olsa da bir türlü gözü doymuyordu. Claudius ile aynı güçte olmak istiyordu. Claudius onun hareketlerinin farkındaydı. Agrippina ilk eşinden olan oğlunu tahta çıkarmak adına çabalarken Claudius onun hareketlerine engel olmak ve oğlu Britannicus’u tahta çıkarmak için gerekli hazırlıkları başlattı.
Agrippina tehlikeyi fark edince ünlü bir zehir satıcısıyla iş birliği yaptı ve kocasına içinde zehir bulunan mantar yemeğini yedirdi. Claudius, gece yarısı uykusunda sessizce hayata gözlerini yumdu. Bazı kaynaklarda zehirlendiği kesin olsa bile kim tarafından olduğu bilinmemektedir.
Kaynakça
Akşit, Oktay. “Tarihçi Bir İmparator: Claudius”. DergiPark, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/101691. 4 Temmuz 2022 tarihinde erişildi.
“Cladius”. Stringfixer, https://stringfixer.com/tr/Emperor_Claudius. 4 Temmuz 2022 tarihinde erişildi.
Evan, Andrews. “8 Things You May Not Know About Emperor Claudius”. History, 12 Ekim 2014, https://www.history.com/news/8-things-you-may-not-know-about-emperor-claudius. 4 Temmuz 2022 tarihinde erişildi.
Gill, N.S. “The Roman Republic’s Government”. ThoughtCo., 30 Mart 2019, https://www.thoughtco.com/the-roman-republics-government-120772. 4 Temmuz 2022 tarihinde erişildi.


