Clara Sola: Büyülü Bir Özgürleşme Hikâyesi

Büşra İncekara
Büşra İncekara
collecting this day
Editör:
Ayçe Cansu Yaşar
spot_img

 

Kosta Rikalı- İsveçli yönetmen Nathalie Alvarez‘in dünya prömiyerini 2021 Cannes Film Festivali’nin Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde yapan; Guldbagge’de (İsveç Film Ödülleri) En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo da dahil olmak üzere beş ödül ve 2021 Lima ve Sao Paolo gibi ödüllerde daha pek çoklarını toplayan büyülü bir özgürleşme hikayesini anlatan ilk uzun metrajlı filmini, Clara Sola‘yı inceledik.

Wendy Chincilla‘yı ana karakter Clara olarak izlediğimiz filmin kadrosunu, çoğunlukla amatör oyuncular oluşturuyor. Yönetmen Al Dia’ya verdiği röportajda Clara’yı dans geçmişi olan birinin canlandırması gerektiğinden emin olduğunu ve izlediği bir modern dans gösterisindeki performansından etkilenerek, Wendy Chicilla’yla çalışmayı düşündüğünü söylüyor. Alvarez’e göre Clara hareket kabiliyeti kısıtlı bir karakter gibi görülse de aynı zamanda iç devinimi çok yoğun bir karakter; vücudunu iyi yönetebilen bir oyuncuya ihtiyaç duyulmasının sebebi de bu. Kısacası Clara’nın iç devinimlerinin; vücudunu, sınırları aşan gücünü ve benliğinin serbest kalma ihtiyacını yansıtabilecek biri gerekiyordu ve söyleyebiliriz ki Chincilla bu ihtiyacı layıkıyla yansıttı kameraya. Yönetmen, Clara’nın duruşu için kurt imgesiyle çok yakından çalıştıklarını ve Clara’nın yüzde yirmi oranında kurt olduğunu da ekliyor karakterden bahsederken. Clara’nın benliğini, yani kalan yüzde seksene tekabül eden kısmı bulmaksa bizlere düşüyor.

Alvarez; dram türünde çekmiş olduğu çıkış filminde kadınlık, kutsallık, Hristiyanlık, bireysellik, özgürlük ve doğa gibi önemli temalara değinirken büyülü gerçekçi anlatımdan çokça yararlanıyor. Belki de bundandır ki hep mutlu bir son bekliyoruz Clara için. Nitekim o beklemekten çok daha fazlasını yapıyor. Bu filmde; Kosta Rika’da ücra bir köyde annesi ve yeğeniyle yaşayan kırklarında, Bakire Meryem’in kendisine görünmesiyle kutsandığı söylenen, doğayla arasında sırtındaki kamburu hariç hiçbir engel yokmuşcasına, doğanın adeta bir uzvuymuşçasına onunla senkron olan bir kadının kutsal bir mahkumiyetten, kelimenin tam anlamıyla tabuları, ikonaları yaka yıka elde ettiği bir özgürlüğe, özerkliğe kavuşmasının büyülü ve gerçek bir öyküsünü izliyoruz.

Filmde çok kez fantastik denebilecek ögelere de rastlıyoruz: Clara atı Yuca’yla gerçekten iletişim kurabiliyor gibidir, onun ölü bir böceği dirilttiğine bizzat şahit oluruz, son olarak kendi kusurunu, kaburgasındaki sorunu iyileştirdiğini ve elbette atı Yuca’yla adeta konuştuğunu, atının o ne derse yaptığını da görürüz. Öyle ki bir an biz de inanırız Clara’nın gerçekten kutsanmış biri, bir azize olabileceğine. Zaman zaman da reddederiz bu kutsal yakıştırmayı, mantığımız bize bir şeylerin yanlış olduğunu söyler ve Fran ve Santiago karakterleri de Bakire Meryem’e inanmadıklarını söylerler bizi tasdiklercesine. İnanmış olanları da bir nevi mantığa davet ederler. Elbette izleyici olarak gördüğümüz şeylere inanıp inanmama konusunda tercih hakkımız var lakin Kosta Rika’nın yemyeşil, neredeyse bakir bir köyünde geçen bu kendini var edebilme hikayesi karşısında etkilenmemek ya da büyülenmemek gibi bir seçeneğimizin olmadığı da bir gerçek.

Filmin büyüleyiciliği yalnızca fantastik ögelerden de kaynaklanmıyor, sinematografi de oldukça güçlü. Filmde Kosta Rika’nın doğal güzelliği tüm çıplaklığıyla yansıtılırken Clara, annesi Fresia ve yeğeni Maria’nın yaşadığı evde, filmin büyük çoğunluğunun geçtiği iç mekânda da her sekansta gözümüze çarpan doğa tasvirleri ve dini sembollerle doğalla yapayın, sıradanla kutsalın arasındaki kontrast ve uyuşmazlık güçlü bir şekilde yansıtılmış. Filmde karşıtlıklar, hem görsel imgeler hem de karakterler ve temalar arasında ustaca kullanılmış. Doğa tüm heybetiyle devinirken, ev çürümektedir. Clara kusurludur, bu yüzden kutsaldır. Kusuru aynı zamanda onu özel ve ayrı kılan şeydir, hasta ruhlara ve vücutlara şifa olur fakat kendi kusurunu iyileştirmez. Freisa yani Clara’nın annesi erkeğin olmadığı bir hanede dahi ataerkinin güçlü bir şekilde hakimiyet kurduğunun ve bunun inanç sistemleri yani Hristiyanlıktaki Bakire Meryem, kadın-kutsallık, cinselliğe dair kısıtlayıcı ve ayrıştırıcı öğretilerle nasıl pekiştirildiğinin altını çizer. Bir diğer zıtlık da aynı şekilde Clara ve yeğeni Maria karakteri arasındadır. Maria kadınlığa adım atmanın, 15. yaş gününün eşiğindedir. (15. Yaş günü, Quinceanera Latin kültüründe genç kızların kadınlığa geçişini simgeleyen önemli bir kutlamadır.) Maria ne kadar kadınsa, dünyeviyse Clara o kadar nötr olmalıdır. Çünkü o kutsaldır. Maria makyaj yapar, dans eder, flört eder ve sevişir çünkü bir timsal olma zorunluluğu yoktur. O normal biridir, ataerkil toplumda bir yeri halihazırda vardır, fakat Clara kusurludur. Kusuru onun toplumdan, sistemden ayrıştırır. Bu sistemi içselleştirmiş olan karakter Freisa’dır. Annesi de bir şekilde kendisine, kusuruna kutsallık atfederek onu toplumda ve sistemde yararlı kılmanın; onu yine ayrı, uzak fakat saygıdeğer bir konuma getirmenin yolunu bulmuştur. Ona göre herkes çalışmalıdır. Bu da dinlerin, kapitalizmin ve ataerkinin birbirini nasıl desteklediğini ve birbirine nasıl hizmet ettiğini düşündürür bize.

Clara annesi, yani ataerki tarafından, yüce sıfatlarla ve insan üstü yakıştırmalarla dünyevi pratikleri, temel gerekliliklerini, dürtülerini dışlamak ve bastırmak zorunda bırakılmıştır. Clara tanrı adına çalışmalıdır, onun kutsadığı ellerini yalnızca şifa için ve yardım için kullanmalıdır. Bu kutsal elleri zevk vermek veya kendini tatmin etmek için kullanmak aşağı bir davranıştır. Bu yüzden Clara kendisine dokunduğunda annesinin onu aşağıladığına, ellerine acı biber sürmek ve yakmak yoluyla cezalandırdığına şahit oluruz. Eller filmde metafor olarak da ön plandadır; onlar hem kutsayan hem kutsanan, hem şifa veren hem de uman, bekleyendir. Filmin başında bir sahnede Clara ona uzanan ellerden, ellerin beklentilerinden ve çaresizliğinden bunalır, yorgun düşer. Bir çift elin sahibi, kutsal olsa dahi o kadar ele yetişip, iyileştirebilir mi?

Bir şekilde annesinin yıllarca uygulamış olduğu sistematik baskıya, azizeliğin yüklediği boyunduruklara uymak zorunda olan Clara yeğeninin erkek arkadaşına ilgi duymasıyla vücudunda ve benliğinde cinsel ve mistik bir uyanış yaşar. Kadınlığını ve isteklerini yalnızca onu kutsal bulmayanlarla paylaşması ilginç bir noktadır. Fran’in Bakire Meryem’e inanmadığını bildiği için onla öpüşmeyi ister, sonra Santiago’nun Meryem hikayesine inanmadığını öğrendiğinde ona da kendini sunar ve tıpkı Maria gibi, normal bir kadın gibi onu arzulamasını ister ancak reddedilir. Bunun üzerine Clara çok hiddetlenir. Bu patlama yeğeni Maria’nın 15. yaş günü partisine rastlar ve Clara sinir krizi geçirerek partiyi dağıtır. Hiddeti adeta doğada da ses getirmiştir ki büyük bir deprem olur.

Clara’nın tıpkı doğa gibi kutsallıktan ve ağırbaşlılıktan çok uzak olduğunu görürüz .Özellikle tepkilerinde… İstediğini almayınca başını eğmez hiddetlenir, tepkileri ölçülü değildir ve hep doğayı yansıtır gibidir. Nitekim annesinin atını, Yuca’yı satacağını öğrendiğinde kendisine suyla saldırır, en son özgür kalmak için şifa duası yaptıkları odayı yakar. Tüm kutsal tasvirler yok olur ve Meryem ikonları yanar. Annesi ve yeğeni de Clara’nın orda olduğunu ve yandığını sanır ki öyle olmuştur da! Aslında, Clara kendine ilk dokunduğunda, ruj sürdüğünde, mavi elbiseyi giydiğinde, bir erkeği öptüğünde, suya daldığında, Yuca’yı serbest bıraktığında yanmaya başlamış ve finalde kaçıp suda kamburunu iyileştirdiğinde son külleri de sönmüştür. Artık gizli adıyla, Sola olarak devam edecektir hayatına. Yine yalnızdır ve ayrıdır toplumdan, fakat onun üzerine yüklediği zincirlerden azat olmuştur. Dayanılabilir bir yalnızlık, ayrıksılıktır bu.

Filmde kadınlık, azizelik, kutsallık, doğa, bireysellik ve toplum gibi pek çok önemli temanın karşıtlıklara başvurularak başarılı ve etkileyici bir biçimde irdelenmiş olduğunu söylemiştik. Filmin söylemek istediği çok fazla şey olduğu aşikâr. Hiç şüphesiz bunlar izleyicilerin kişisel deneyimleriyle bir noktada buluşup kendini görünür kılacaktır. Ama özellikle bu filmle farkına varıp üzerine düşündüğümüz nokta kusurların yüceltilip maskelenmesi veya onlara kutsal bir nitelik atfetilmesinin de aslında bir şiddet türü olduğuydu. Yüceltmek de tıpkı aşağılamak gibi kişiyi toplumdan dışlar ve uzaklaştırır.  Clara bir kurttur, yönetmenize göre, yalnız bir kurttur. Bir o kadar da doğal ve vahşidir. Tabii, benliğinin yalnızca yüzde yirmilik kısmının kurt olduğunu unutmayalım. O halde kalan yüzde seksenlik kısmı da dinin, toplumun ve ataerkinin belirlediği gerçek dışı erdemlerden ve ideallerden sıyrılmaya çalışan ve kendini var etmek için mücadele veren bir kadının büyülü benliğine aittir.

Bu ilham verici filme Mubi‘den ulaşabilirsiniz. İyi seyirler!

 


Kaynakça

Clara Sola. Yön. Nathalie Alvarez. 2021. Film

Al Día. “Magical realism to overcome the patriarchy” Erişim: 08.06.2023. Web 

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Pim’s Poffertjes & Pannekoekenhuis: Hollanda Usulü Krepler

1986’dan beri hizmet veren Pim’s Poffertjes & Pannekoekenhuis, Hollanda’da krep ve poffertjes keyfi için sıcak ve samimi bir durak!

One Battle After Another Film İncelemesi: Katmanlı Bir Savaş Hikâyesi

Paul Thomas Anderson'ın büyük sükse yaratan yeni filmi One Battle After Another, politik bir aksiyon olarak karşımıza çıkıyor.

The Rolling Stones – Paint It, Black ve Psikoloji Çerçevesinde İncelemesi

The Rolling Stones'un karanlık ruh halini müziğe gönüştürdüğü başyapıt; Paint It Black

Tove Ditlevsen – Bağımlılık | 11 Alıntı

"Dışarıdaki dünya insafsız ve karmakarışık ve ona karşı gücümüz yetmediğinden, ondan kaçınmayı yeğliyoruz."

Çocukluk Travmaları: Belirtileri, Sonuçları ve Çözüm Yolları

Çocukluk döneminde yaşadığımız olaylar karşısında hissettiğimiz duygular ve düşündüğümüz düşünceler travmalar doğurabilir. Peki, bu travmaların belirtileri, sonuçları ve çözüm yolları nelerdir?

Söylenti Radarında Bu Ay: Sombr

"back to friends" şarkısıyla zirveye tırmanan genç sanatçı Sombr'ın müzik serüvenine yakından bakalım

Sevmek Zamanı Filminden Unutulmaz Replikler

Halil'in boya yapmak için gittiği bir evde gördüğü resme aşık olmasıyla gelişen olayları konu alır.

2025 Gen Z Protestoları: Nepal, Fas ve Türkiye Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz

2025’te Türkiye, Fas ve Nepal’deki Gen Z protestoları, dijital dayanışma, özgürlük ve adalet talepleriyle yeni bir küresel siyasal uyanışın simgesi haline geldi.

Keşfetmemiz Gereken Yazarlar: Truman Capote

Başarı ve parıltılı bir hayatın ardında yalnızlığını saklayan bir deha. Zamansız eserleri ile Truman Capote.

Love Bombing Kavramının Chuck Bass ile Eşleştirilmesi

Chuck Bass'in Blair'e yaptığı aşk bombardımanının gerçek aşk değil de manipülasyon olması.

Editor Picks