Cinema Novo, Brezilya sinemasının içinde çıkan, Hollywood sistemine karşı olan bir sinema türüdür. Dönemin koşullarına baktığımız zaman, Sovyetlerin Bolşevik devrimi ile yönelmek istediği bir kıta olarak karşımıza çıkıyor. Diğer bir yandan ise ABD’nin komşuluk politikasıyla kontrol altına almak istediği bir kıta olduğunu görüyoruz. Tüm bu koşulları göz önünde bulundurduğumuz zaman, Brezilya’nın içinde bir sinema türü olan Cinema Novo; gerçekleri tüm ayrıntısına kadar anlatan, gerçek hikayeleri konu edinen, bu ayrıntları Açlık Estetiği kavramı ile açıklayan bir yaklaşım içindedir.
Tanrı Kent / Fernando Meirelles / Suç – Dram
Film; Brezilya’nın durumunun ne kadar kötü olduğunu gösteren şehir sokaklarını, tavukların yolunarak kesildiğini ve kaçan bir tavuğun peşinden koşan birçok çocuğu gösteriyor. Bu durum bir gangsterin talimatları ve kontrolü altında gerçekleşiyor. Şehir hakkında bilgi verildiği sıra da gangsterin ve polislerin tam ortasında kaçan tavuğu yakalamaya çalışan Rocket’in, olayın tam ortasında kaldığını görüyoruz. Roket’in içinde bulunduğu durumu gördüğümüz sıra da film birden geçmişe doğru gidiyor. Filmin tamamı boyunca Rocket’in iç sesi seyirciye eşlik ediyor.
Film, üç gangsterin hayatı ile devam ediyor. Yaptıkları soygunların yeterli olmadığını düşünen bu üç arkadaş, kendilerinden yaşça küçük bir çocuğun soygun fikrine uyarak, genelevi soymaya kalkıyor. Bu durumun ardından aralarında yaşanan anlaşmazlıklarla birlikte hepsinin sonunun ne olduğunu görüyoruz. Bu durumlar gerçekleşirken Tanrı Kent olarak adlandırılan şehrin gerçekliklerini, şehrin içinde neler yaşandığını, hayatın nasıl devam edildiği gösteriliyor. Bu üç arkadaşın sonlarını gördükten sonra gruba fikir sunan, yaşı diğerlerine göre küçük olan çocuğun hayatına doğru yolculuk yapıyoruz. Bu çocuk, yaşı ilerledikçe suç işlemeye devam ediyor. Ortaya attığı soygun planına sadık kalmadığını, Tanrı Kent’in sahibi olmak istediğini öğreniyoruz. Bu süreç içinde bir yakın arkadaşı oluyor ve bu hızlı yükselişi beraber başarıyorlar. Fakat film ilerledikçe bu iki arkadaşın birbiriyle anlaşmazlık yaşadığını, kişilik olarak birbirlerinden farklı olduğunu görüyoruz. Tüm bunlar yaşanırken film bir yandan da Rocket’in içinde bulunduğu hayatı bize gösteriyor.
Yaşı küçük olan çocuk adını Ze yaparak, Tanrı Kent’in bütün pis işlerine el koyuyor ve herkesi kendi himayesine bağlıyor. Ze’nin nasıl biri olduğunu, neler yaptığını ve hayatını öğreniyoruz. Bu sıra da yakın arkadaşının bu işlerden uzaklaşmak istediğini ve Tanrı Kentte bir çocuğun giyimini beğenmesiyle birlikte ona para vererek aynı tarz kıyafetlerden almasını istiyor. Bu durumu korkusundan kabul etmek zorunda kalan çocuk, bedenini sorduğunda ise bedeni hakkında bir fikri olmadığı cevabını alıyor. Bu durumu, ayaklarını yan yana koyarak ayak numaralarını hesaplamaya ve sırt sırta vererek tahmini bir beden oluşturmaya çalışıyorlar. Bu sahnede yönetmen durumu, Açlık Estetiği kavramıyla, seyirciye sinemasal bir yansıma olarak gösterdiğini söyleyebiliriz.
Filmin ortalarında ise Ze’nin Tanrı Kent’in patronu haline gelmesi ve başka bir gangster ile savaş halinde olduğunu görüyoruz. Bir yandan da Rocket’in hayatını; fotoğrafçı olma hayalini ve içinde bulunduğu durumlar hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Ardından Tanrı Kent’in, kişiler arası bir hesaplaşmanın beraberinde gangsterler arası bir savaşa dönüştüğünü görüyoruz. Ze, karşı çetenin grup liderinin gazetede yer almasını kaldıramaması, kendini gettonun lideri olarak görmesi ve gazetede kendisinin yer alması gerektiğini düşünmesiyle birlikte Rocket’in kendisini ve çetesinin fotoğrafını çekmesini istiyor. Bu sırada Rocket’in ise birkaç iş denemesi yaptığını fakat en sonunda, bir gazete bürosunda hayallerinin peşinden koştuğunu görüyoruz. Ze’nin fotoğraf çektirmek istemesi, Rocket’in hayallerine ulaşmasında farkında olmadan yararı oluyor. Rocket çektiği fotoğrafların ardından, iş yerindeki çalışanların bu fotoğrafların devamı için bir teklif sunduklarını görüyoruz. Bu teklifi kabul etmesiyle, gettoda yaşamasının avantajıyla birlikte kimsenin ulaşamadığı görüntüleri fotoğraf makinesiyle çekiyor. Yönetmen film boyunca çeşitli sorunları, statü farklılığını gözler önüne seriyor. (Fuhuş, hırsızlık, gangsterlik, uyuşturucu, eroin, eğitimsizlik, insan öldürme gibi pek çok konular, yaşamdan kesitlerle izleyiciye gösteriliyor.)
Filmin sonuna gelindiğinde ise, filmin başındaki geri dönüşe tekrardan dönülüyor. Yönetmen, olayların arasındaki bağlantıların kurulmasıyla birlikte, Rocket’in hayaline kavuşmasını ve Açlık Estetiği ile tüm bu yaşanılanların fotoğrafının çekilmiş olduğunu, film boyunca bu izlenimini yaratmak istediğini söyleyebiliriz.
Tanrı Kent filmi, Cannes Film Festivali’nde birçok dalda Oscar’a aday gösterilmekle birlikte, BAFTA En İyi Kurgu ödülünü kazandı.