Çiğdem Talu – Melih Kibar: Şarkılarda Yaşanan Aşk

spot_img

Türk müziğine yaptığı katkılarıyla birbirlerinden bağımsız düşünülemeyen Çiğdem Talu – Melih Kibar ikilisinin yaşadığı büyük aşka ve hayatlarına yakından bakalım.

Çiğdem Talu

Recaizade Mahmut Ekrem‘in torunun kızı olan Talu, 31 Ekim 1939 yılında İstanbul’da doğdu. Arnavutköy Amerikan Koleji’nin ardından İsviçre’de filoloji eğitimi aldı ve ardından İstanbul’a dönüp İngilizce öğretmenliği yapmaya başladı.

Öğretmenlik yaparken tüm hayatına yön verecek olan “Ağlıyorum Yine” adlı şarkı sözünü yazdı. Bu Şarkı Nilüfer‘in “Kalbim Bir Pusula” adlı plağının arka yüzünde yer aldı ve Talu için söz yazarlığı perdeleri açıldı.

1975 yılında ilk kez yapılan Eurovision yarışmasına Türkiye, onun yazdığı şarkılarla katıldı. Hayatında büyük bir yer tutacak olan Melih Kibar ile tanışması da aynı yıl gerçekleşti.

Melih Kibar

İstanbul’da doğan Melih Kibar, Alman Lisesi’ni bitirdi ve oradayken okul orkestrasıyla Milletlerarası Müzik Yarışması’na katıldı. Bu orkestra ile en iyi beste ödülünü kazandılar.

1975’de Eurovision’da Türkiye’nin elemelerde kullanması için bir sinyal şarkısı bestelemeye karar verdi ve “Çoban Yıldızı“nı besteledi. Düzenlemeleri Timur Selçuk yaptı ve bu beste Türkiye’de Eurovision yarışmalarında sık kullanılan bir beste halini aldı.

Nasıl Tanıştılar?

Biri İngilizce öğretmeni, diğeri kimya mühendisi, iki ayrı dünyanın insanları olan Çiğdem Talu ve Melih Kibar‘ı ortak dilleri, yani müzik bir araya getirdi.

Çoban YıldızıMelih Kibar‘a büyük bir başarı getirdi. Çiğdem Talu‘yu ise bu 45’liğin arka yüzünde yer alan “Ferahnak” bestesi etkiledi. O dönemler söz yazarı olduğundan Timur Selçuk‘tan onları tanıştırmasını istedi. Ardından aynı yıl, 1975’de birbirlerinin hayatında büyük bir iz bırakacaklarından habersiz bir şekilde tanıştılar.

Birlikte Pek Çok Parçaya İmza Attılar

İkili ilk olarak herkesin yakından tanıdığı “İşte Öyle Bir Şey” parçasını besteledi.

“Bende bu cehennem gibi yürek olmasa
Bende deli rüzgâr gibi hasret olmasa
Bir de cana can katan o sevdan olmasa
Ah bu hayat çekilmez”

Çiğdem Talu‘nun sözlerini yazdığı, Melih Kibar‘ın bestelediği ve Erol Evgin‘in de yorumladığı parça işte böylece ilk şarkıları oldu.

Kibar daha sonra bu şarkıdan bahsettiğinde “Neden bestelediğimi bilmediğim bir parçanın içindeki ruhu Çiğdem çıkarmıştı. Ben de bir söz yazacak olsam her harfine kadar aynı olurdu” der.

İlk şarkının ortaya çıkmasıyla birlikte onu diğerleri takip etti ve ayrılmaz ikili haline geldiler. Çiğdem Talu dendiğinde Melih Kibar, Melih Kibar dendiğinde Çiğdem Talu geliyordu akıllara.

Şarkılarının tutmasıyla birlikte ayrılmaz ikili, o yaz Polonya’da bir müzik festivaline gitti. O günleri Melih Kibar anlatıyor:

Bizim Çiğdem’e esas yakınlaşmamız galiba bu festivalde oldu. Yani normal ilişkilerde söylenen lafları birbirimize etmeye başladığımız yerdir Sopot. Ondan sonra artık kartlar açık oynanmaya başlandı, ama hep bunun dışarı yansımasını engelledik biz. Çünkü bunu insanların salt kadın-erkek beraberliği olarak yorumlamaya eğilimli olmaları bizim içimizi acıtıyordu, çünkü dışarıdan bakınca ‘Koca kadın gencecik, bugünkü tabiriyle çıtır, sevgilisi mi var?’ diyecekler, böyle şeylerden Çiğdem de çok korkardı, bana da ters geliyordu.”

İşte O Fırtına 

Tüm bu ikilemlerinin arasında gidip gelen ikilinin kapısına ayrılık dayandı. Melih Kibar, kimya mühendisliği yüksek lisansını yapmak için Londra’ya gitti. Gittiği gece bir fırtınaya yakalandı ve bu fırtınadaki hislerini piyanonun başında bir besteye döktü. Sonrasında da bu bestesini Çiğdem Talu‘ya gönderdi.

“Gün ağarırken, tek başıma oturmuşsam
Henüz daha gözlerimi bi̇r an bi̇le yummamışsam
Sen yoksan yine, bense yorgun ve yalnızsam
Hele bir de , bir de canım hasretine kapılmışsam
Ve gözümde tütüyorsan buram, buram…”

Çiğdem Talu da sözlerini yazdı ve ardından “İçimdeki Fırtına” şarkısı ortaya çıktı.

Her Şey Seninle Güzel

İkilinin ayrı şehirlerde olması hislerine elbette engel olmadı. Çiğdem Talu o günlerde bir televizyon programında “Hayatımı milattan önce, milattan sonra gibi, Melih’ten önce, Melih’ten sonra diye ikiye ayırıyorum.” diyerek Melih Kibar‘a verdiği değerden bahsetti.

Asla ayrı düşünülemeyen ikili yaptıkları şarkılarla milyonların gönlünü kazandılar. Çiğdem Talu doğum gününde, 31 Ekim 1977’de o geceye özel işte o dillerden düşmeyen parçayı yazdı.

“Her şey seninle güzel, yolda yürümek bile
Olmayacak düşlerin peşinden koşmak bile
Her şey seninle güzel, bu toprak bu taş bile
İçimdeki bu korku, gözümdeki yaş bile
Beklenmedik bir anda ayrılık gelip çatsa
Seninle paylaştığım tek bir gün yeter bana.”

Aşkları 1 yıl sürdü ancak bu bir yılı da mesafeler yüzünden ayrı geçirdiler. Melih Kibar, 1978 yılında temelli olarak Türkiye’ye döndüğünde ayrılık yeniden girmişti aralarına. Bu ayrılığı şöyle anlatıyor Melih Kibar:

“On iki yaş fark benim için engelleyici bir faktördü. Çiğdem de frenleri bırakamıyordu, çevrenin tepkilerinden dolayı… Saraylı bir aileden, son derece Osmanlı terbiyesi almış bir aileden geliyordu. Hani birden bire kızlarının kendinden on iki yaş küçük bir adamla beraber olmasını yadırgayabilirlerdi… Ondan sonra biz Çiğdem’le konuştuk ve artık dost olduk, aşk denilen şeyi bir yere koyduk, güzel kılıflara sardık, yüklüğün en üstünde güzel bir yere kaldırmayı becerdik, ondan sonra birbirinden hiç ayrılmaz dost olarak sürdürdük hayatımızı…”

1980’lerin başında Talu’ya kanser teşhisi kondu. Bu kez Çiğdem Talu Londra’ya tedaviler için gitti. O zamanları Melih Kibar anlatıyor:

“Neşesinden hiçbir şey kaybetmedi. Çiğdem aynı Çiğdem’di, sadece kanserli Çiğdem’di. Kanserle Çiğdem beraber yaşıyordu. Ben dedim ki ‘Zaten bu moralle üstesinden gelir.'”

Üstesinden gelemedi Çiğdem Talu. Neşesinin altında neler gizliydi bilemiyoruz ancak o dönemler bir şarkı yazdı: “Koca Çınar

“Serde delikanlılık, gençlik var koca çınar
sevda var, sen sevdanı çiğneyip geçer misin
öte yanda gurur var ölesiye gurur var
seni unutanları
sen olsan sever misin”

Veda Konseri

28 Mart 1983’de dönemin şarkıcıları ve elbette ki Melih Kibar “Çiğdem Talu’ya Selam” konseri düzenledi. Çiğdem Talu ise bu konsere hastanede yatağından telefon bağlantısı ile katıldı.

28 Mayıs 1983 yılında hayata veda etti Çiğdem Talu. Melih Kibar çok sonraları: “Yaşam dolu, beni de hayata bağlayan, çevresindeki herkesi hayata bağlayan, hiç kimseyi kırmayan bir insan… Erken öldü, çok erken öldü, ama o doksan yaşında da olsaydı herhalde gene bir efsane olarak hep hayatta kalacaktı.” diye bahsetti hayatında büyük yer kaplayan Çiğdem Talu’nun ardından

Erken kaybettiğimiz büyük söz yazarı Çiğdem Talu, hala şarkılarında yaşıyor.

Melih Kibar’ın Vedası

Çiğdem Talu’nun ölümünün ardından eskisi gibi besteler yapamayan Kibar, uzun süre sessizliğini korudu. Yıllar sonra ise ona hak ettiği vedayı “Sessiz Veda” adlı beste ile yaptı. Çiğdem Talu‘nun kızı Zeynep Talu bu besteye söz yazmak istemişse de Melih Kibar, bu bestenin söz yazılamayacak şekilde bestelendiğini söyledi.

Ardından o da kansere yakalandı ve uzun yıllar tedavi gördü. 7 Nisan 2005’de de hayata gözlerini yumdu. Bu birliktelikten tam 270 şarkı kaldı günümüze.

Aşkları yaşanmış ancak hala devam eden bir aşktır. Şarkılarda yaşayan ve uzun yıllar da yaşayacak olan cinsten.


Kaynakça

  • Dündar, Can. Yüzyılın Aşkları. Can Yayınları, 2015
  • Aksoy, Nurten Bengi. “Yüzyılın Aşklarından Biri: Çiğdem Talu ve Melih Kibar” Listelist. Web.
  • Demiröz, Elçin. “Aşk Değil, Bir Gönül Bağı” Oda Tv. Web

Daha fazla içerik için müzik kategorisine buradan ulaşabilirsiniz. 

 

 

 

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Editor Picks