Chicano edebiyatı, Meksika kökenli Amerikalıların kendi vatanlarından uzak, bulundukları ülkeye ise yabancı kalmanın acısıyla şekillenen; sınırda olmanın yarattığı kimlik bunalımını, aidiyetsizlik hissini ve kültürel parçalanmayı anlatan güçlü ve ortak bir edebî anlatımdır. Bu edebiyat, Meksika-Amerikalıların tecrübe ettiği arada kalmışlığın ve marjinalize edilmişliğin acısını; göçü, dili, aileyi, hatta dini merkeze alarak yansıtır. Tarih boyunca Chicano yazarlar, yalnızca kedere odaklanmamış; güzel bir geleceğin üçüncü jenerasyonla ya da direnişle mümkün olacağını da vurgulamışlardır. Melez kimliğin (mestizo), çift dilliliğin, tarihsel kökenlerinin benimsenmesiyle Chicano edebiyatı, ABD sınırları içinde ama Meksika tarihine ve kültürüne bağlı olarak gelişmiş özgün bir deneyimi yansıtır.
Chicano/a Edebiyatının Yükselişi: Chicano Hareketi (El Movimiento)

Chicano kelimesi ilk duyulduğunda özellikle günümüzde çok tanıdık bir kelime gibi gelmese de ardında uzun bir tarih, acı bir mücadele ve güçlü bir kimlik arayışı yatar. Bazı dilbilimcilere göre bu terim, 16. yüzyıldaki “Mexicano” kelimesinin Nahuatl aksanıyla söylenmiş halidir: ”Me-chi-ca-no.” Daha sonra Anglo Amerikalılar bu terimi aşağılayıcı bir biçimde kullanmıştır. Ancak 1960’larda genç Chicano aktivistler bu kelimeyi yeniden sahiplenmiş, onu kültürel bir direniş haline getirmiştir.
Meksika kökenli Amerikalı teriminden belki de tek farkı, Chicano ifadesinin politik bir gücü olmasıdır. Chicano kimliği; tarihsel kökleri olan Meksikalıların, daha iyi yaşam koşulları ve umutla yoksul ülkeleri Meksika’dan Amerika’ya göç etmesini, ancak bu göçün sonunda az parayla çok çalıştırılmak, ayrımcılığa uğramak, kültürel geçmişin yok sayılması ve asimilasyona zorlanmak gibi eşitsizliklerle karşılaşmalarını ifade eden bir bilinçtir.

Her ne kadar Chicano edebiyatı, Chicano Hareketi ile ortaya çıkmasa da bu hareket, Chicano edebiyatının yükselişini hızlandırmış; hatta dışlanmış seslerin uluslararası şekilde duyulmasına öncü olmuştur. Chicano Hareketi, Amerika’da özellikle cinsiyet eşitliği, eşcinsel ve işçi hakları elde edebilmek adına yapılan protestoların yer aldığı zaman dilimi yani 1960’larda gerçekleşen sivil hak ve devrimci hareketidir.
Bu dönemde, toplumsal normlar sorgulanmış; neyin normal neyin eşitsizlik olduğu hakkında tartışmalar başlatılmıştır. Hispanik toplumu da bu dönemde kurumsal ırkçılığa karşı durmayı, kültürel hegemonyaya karşı koymayı ve emek ile siyasal haklarda eşitlik sağlamayı hedefleyen güçlü bir toplumsal harekete adım atmıştır. Bu eşitsizlik, Meksika-Amerika Savaşı esnasında imzalanan ve Meksikalılara ABD’ye katılan topraklarda vatandaşlık ve mülk, dil ve kültür haklarının korunacağı sözü verildiği 1848 Guadalupe Hidalgo Anlaşması‘nın bir ihlalini vurgular.
Bu hareket sonucu elde edilen reformlar ise Güneybatı’da iki dilli ve iki kültürlü eğitim programlarının kurulmasını, göçmen işçiler için yaşam koşullarının iyileştirilmesini, Chicano öğretmenlerin istihdamını, Meksika kökenli Amerikalıların daha fazla siyasi temsil kazanması gibi olumlu adımları da beraberinde getirir. Böyle büyük bir hareketin Chicano edebiyatı ile Meksika asıllı Amerikalıların tecrübe ettiği adaletsizliğe etki etmesi kaçınılmazdır ki pek çok politik manifesto içeriğinde edebî eserler, filmler ve müzikler ile Chicano kimliği ve hayatı resmen tanınmıştır.
Pocho: İki Kültür Arasında Sıkışan Bir Kimlik

“Bir şey olmak istemiyorum — Ben zaten bir şeyim.”
Pocho, sıradan bir isim değil; Meksika-Amerikalıların iki kimlik arasında sıkışmışlığın sembolüdür. Kitabın kapağında da görüldüğü gibi Pocho, genç ve Meksikalı izlenimi verdiği bir çocuğun toprakla uğraşan kesimi temsil eden Meksikalı kökeni ile şehirleşmiş modernist ülkenin resmedildiği Amerika arasında bir eşikte olduğunu daha en başında hissettirir. Pocho ifadesi ise Meksikalıların Amerika’ya yerleşip özgünlüklerini yitirdiğini gösteren bir tanımlamadır. Ana karakterimiz Richard’ın da yaşadığı tam olarak bu tarz bir deneyimdir.
Pocho, 1930 veya 1940’larda yaşayan Meksika kökenli Amerikalı ikinci kuşak (annesi ile babası Amerika’ya göç eden ilk nesil) genç Richard Rubio‘nun hikâyesini kendi bakış açısıyla anlatan coming-of-age (büyüme) romanıdır. Fakat bu roman, Richard’ın yolculuğunu tamamlamaz; muğlakta bırakır çünkü hayatı boyunca sürdürdüğü ruhani ve fiziksel arayış belki de hiç sona ermeyecektir. Bu arayış, Meksikalı ailesinden ve Amerikalı toplumdan gördüğü ikililikle şekillenmiş haldedir.
Romanda ikililik, Latin-Amerika kültüründe de görüldüğü gibi belli başlı tiplemelere sahip aile değerleriyle de karşımıza çıkar. Bunun yanında Richard, fedakar Madonna figürü annesi Consuelo‘nun Katolik değerleri ile babası Juan Manuel Rubio‘nun Meksika Devrimi‘nden kalma geleneksel, erkek egemen anlayışı; okulu, arkadaşları ve genel olarak Amerikan toplumunun bireyci yapısı arasında gidip gelir; iki kültürü ve dili tanır ama hiçbir yere ait hissedemez.
Kitap, Richard’ın II. Dünya Savaşı’na katılmak üzere orduya yazılmasıyla son bulur. Bu karar zafer değil, bir tür vazgeçiştir. Vatan sevgisinden ziyade Richard için orduya katılmak, hiçbir yere ait olamayacağı gerçeğinden süregelen zorunluk hissidir. Bu roman, Chicanoların yaşadığı hiçbir yere sığamamanın verdiği kolektif acıyı yansıtır.
Ben Joaquin (I am Joaquin): Tarihin ve Direnişin Manifestosu

”Ben hem Aztek prensi hem de Hristiyan Mesih’im.
(I am Aztec prince and Christian Christ)
DİRENECEĞİM!
(I SHALL ENDURE!)
YAŞAYACAĞIM!
(I WILL ENDURE!)”
Ben Joaquin ya da orijinal haliyle I am Joaquin şiiri, Chicano Hareketi’nin öncü eserlerinden biri olarak kabul edilir. Bir nevi Meksika-Amerikalıların milli marşı işlevindeki bu epik şiir, Chicano kimliğini tanımlayan bir edebî manifestodur. I am Joaquin, kişisel hafıza ile toplumsal geçmişi bir araya getirerek Chicanismo‘nun temelini oluşturur. Joaquin, bir kişi değildir; bütün Meksika kökenli Amerikalıların temsilidir. Bu eziyet dolu ortak kadere sahip her Meksika-Amerikalı, dizelerde kendine Joaquin olarak bir yer bulabilir.
Şiir; günümüz (1960’lar), geçmiş ve tekrar günümüz şeklinde üç kısma ayrılır. Günümüzdeki anlatıcı, hayatın paradokslarına karşı bir çözüm arayışındadır. Çözüm ise kendi, yani Meksikalı kökenine tarihi bir yolcuğa çıkarak yüzyıllar boyu süregelen kısır döngüden kurtulmakta yatar. Fakat bu tarih, tamamıyla gerçeklikten oluşur; Hidalgo ve Zapata gibi devrimci, Diaz ve Huerta gibi zalim figürleri idealize etmeden ve övgüye boğmadan bize aktarır: ”Hem zalimdim hem de köle.” Yani Chicano kimliği, saf ve iyimser bir benlikten değil; zıt, kanlı gerçeklik ve melezlikten oluşur.
Tarihi yolculuğun başlangıcı ise Azteklere dayanır. Joaquin; atalarının görkemli geçmişine ve mirasına sahip çıkar. Fakat sadece Meksika-Amerika tarihinin zaferiyle şekillenmeyen bu miras, sömürgeciliğin yol açtığı yıkım ve ihaneti de beraberinde getirir. Ataları yüzyıllar boyunca Amerika’ya hizmet etmesine rağmen karşılık olarak gördükleri tek şey dışlanma ve susturulmadır: ”Uzun bir yol geldim ama hiçbir yere varamadım / İlerleme ve Anglo başarısı denen o canavarca, teknik, endüstriyel dev tarafından istemsizce sürüklendim.” Joaquin ise bu süregelen adaletsizliğe karşı kültürel bir başkaldırıyı temsil eder.
Joaquin’in amacı, atalarının ve kendi geçmişinden utanmadan ama aynı zamanda körü körüne yüceltmeden bütün çelişkilerle yeni bir kimlik kurmak: Chicano kimliği. Bu kimlik, anlatıcının yaşadığı kargaşaya çözüm olacak ve kendi özü ile Amerika arasında kalmışlığını, assimilasyonu reddederek aşacaktır: “Amerikan nevrozunun kollarında yaşamak mı, yoksa ruhumun zaferi uğruna aç kalmak mı?” Şiir, yalnızca bireysel bir direniş değil; aynı zamanda kolektif bir diriliş çağrısıdır. Chicano olmak, kökenleri hatırlamaktan ve Anglo-Amerikan değerlerine karşı gelmekten geçer.
Kutsa Beni, Ultima (Bless Me, Ultima): Doğanın Fısıltısında İnancı Aramak

”Ve Ultima’nın bana öğretmeye çalıştığı da buydu: Hayatın trajik sonuçları, insan kalbinde var olan büyülü güç sayesinde aşılabilir.”
Yeni bitirdiğim ve beni derinden etkileyen Kutsa Beni, Ultima; adından da anlaşılacağı gibi fazlasıyla mistik bir romandır. Pocho’daki gibi anlatıcı, küçük bir çocuk olan Antonio’dur. Roman, onun zamanla büyüyen içsel farkındalığını ve ruhsal gelişimini konu alır. Annesi Maria, Katolik inancıyla yaşayan ve oğlunun dayıları gibi papaz olmasını isteyen dindar bir kadındır. Antonio da bu doğrultuda yetiştirilmiştir. Ancak yaşlı bir curandera (şifacı kadın) olan Ultima’nın hayatına girmesiyle Antonio, Katolik geleneklerle halk inançları arasında kalır. Bu, Chicano edebiyatının temel meselelerinden biri olan kimlik ve inanç çatışmasını doğurur. Ultima; doğayla uyum içinde yaşayan, ruhani şifa törenleri gerçekleştiren, kötücül ruhları kovabilen gizemli bir figürdür. Antonio’nun doğumuna tanıklık etmiş ve onun çocukluk yıllarında yanında olur. Ultima, Antonio’nun yalnızca fiziksel değil; ruhani gelişiminde de büyük rol oynar.
Roman, Antonio’nun dış dünyayı gözlemleyip sorgulaması üzerine kurulur. Abilerinin evi terk etmesi, dramatik ölümler ve toplumdaki çelişkiler, onun iç dünyasını sarsar. Ancak anlatının asıl odağında iyilik-kötülük, din-doğa gibi ikilikler vardır. Antonio sürekli olarak kötülüğün neden var olduğunu ve iyiliğin tanımını sorgular. Ultima ise her şeyin doğanın bir parçası olduğunu savunarak Antonio’nun bu mutlak ayrımları reddetmesine yardımcı olur.
Antonio’nun dönüşümünde en önemli dönüm noktası, arkadaşı Cico’dan dinlediği Altın Balık (Golden Carp) mitidir. Bir tanrının günahkar insanları kurtarmak için balığa dönüşme anlatısı, Antonio’nun ruhani sorgulamasını derinleştirir. Merhametli Altın Balık ile cezalandırıcı Hristiyan Tanrısı arasındaki fark, onu inançsal bir bunalıma iter. Hristiyanlığa bağlı kaldıkça suçluluk duygusu artar. Öte yandan babası Marez ailesiyle göçebe ve özgür bir yaşamı, annesi ise Luna ailesiyle yerleşik ve dindar bir hayatı temsil eder. Bu iki zıt kutup arasında sıkışan Antonio, sonunda ne sadece din ne sadece doğa; ne yalnızca Luna ne sadece Marez diyerek Ultima’nın rehberliğiyle kendi yolunu çizer.
Mango Sokağı’ndaki Ev: Bir Evin Olmadan Büyümek

”İçinde yaşadığımız dünya yangın çıkmış bir evden farksız ve içinde sevdiğimiz insanlar yanıyor.”
Bahsettiğimiz Chicano ifadesi, İspanyolca’da sonu ”o” harfiyle biten kelimleler gibi erkeği temsilen kullanılır. Chicana edebiyatı dendiğinde ise sahne kadınlara ayrılır; hem kadın hem Meksika-Amerikalı olmanın yarattığı çifte yük (double burden) bu edebiyatın merkezine yerleşir.
Mango Sokağı’ndaki Ev, yine bir çocuk bakış açısından, bizlere arada kalma duygusunu azınlık sorunlarını, kadınların toplumdaki yerini ve aidiyet temalarını aktaran bir romandır. Karakterimiz Esperanza, hayatını Chicago’da küçük bir barioda, Latin-Amerikalıların birlikte yaşadığı kenar mahallede geçirir. Bu bario, sanki dışarıdaki dünya ile iletişimini koparmış ve tellerle örülmüş gibidir. Dış dünya keşfedilmeyi beklerken Esperanza, Mango Sokağı’nda eski bir evde, ailesi ile birlikte yoksulluk içinde yaşamını sürdürmeye çalışır. Mango Sokağı, sosyoekonomik olarak da zorlu bir çevredir. Mahalle; fakirlikle zenginliğin, dışlanmışlıkla fırsatların arasındaki eşiği temsil eder. Esperanza bu sınırları aşmak, başka bir hayata ulaşmak ister.
Esperanza, sadece kadın olmanın acımasızlığını yaşamakla kalmaz, aynı zamanda beyaz Amerikan olmayışının neden olduğu ötekileştirilmeyi ve iki kültür arasında kalmışlığı da deneyimlemek zorunda bırakılır. Bu durum, Esperanza’yı kendi kimliğini yaratma çabasına iter. Esperanza’nın ”gerçek bir ev” istemesi, kimliğini tanımlama arzusudur. Gerçek ev; Amerikan rüyası, istikrar ve bağımsızlık anlamına gelir. Gerçek kelimesinin altı sürekli çizilir çünkü ev arayışı bir yer arayışından çok bir kimlik arayışıdır. Bir babaya, kocaya veya erkek figürüne bağımlı olmadan sadece kendisinin olabileceği bir ev dilemek, onun hayal ettiği hayatı ve benliği istemekle aynıdır. Tabii Esperanza, özgürlüğe erişebilmek için bilginin gücüne ulaşması gerektiğinin farkındadır. Ama bilgi bu mahallede değil, dış dünyada saklıdır. Yine de bu bilgi isteğinden vazgeçmez.
Esperanza ismi, “umut” anlamına gelir ve eylemliliği çağrıştırır; evin içindeki varoluşu temsil eder. Öte yandan İspanyolca’daki fiil hali esperar, “beklemek” anlamındadır ve tarih boyunca beklemeye mahkum edilmiş tüm kadınların pasifliğini sembolize eder. İsminin bu iki anlamı, onun hangi yolu seçeceğine dair bir ikilik sunar. Adı ona büyükannesinden miras kalmıştır ama büyükannesinin edilgen, itaatkar kaderini ve onun “pencere kenarındaki yeri”ni de almak istemez: “Onun adını miras aldım ama pencere kenarındaki yerini istemiyorum.” Esperanza, hem cinsiyet hem de etnik kimlik bağlamında sınırlı bir isim taşır; bu ismi kültürel ve toplumsal kalıplardan çıkarıp kendisini temsil eden, özgürleştirilmiş bir kimlik haline dönüştürmek ister. Bu nedenle kendisine “Zeze the X” gibi özgür ve aidiyetsiz bir isim arar.
Roman iyi-kötü kadın ikiliğini Esperanza’nın gözünden sorgular. “Kendimizi yeniden yaratmalıyız” diyerek yalnızca “iyi kadın” (örneğin Guadalupe Bakiresi) modelini kabul etmenin yetersizliğini, “kötü kadın” diye damgalananları da kapsayacak yeni kadınlık halleri yaratılması gerektiğini savunur. Esperanza’nın annesi gibi Guadalupe tiplemesine sahip fedakar kadınlar, Sally gibi ”kötü” kadın adı altında damgalanarak sistemin dışına çıkanlar ve Alicia gibi hem ailesine bağlı hem de kendini geliştiren kadınlar… Hepsi kadınlığın farklı hallerini temsil eder. Esperanza, bu karakterleri gözlemleyerek kendi yolunu bulur. Mahalledeki kadınların bastırılmış seslerini ise bu kitapla duyurur.
Kaynakça:
- Carrillo, Karen Juanita. “Chicano Movement.” History.com, A&E Television Networks, 30 Oct. 2019, Web.
- “Chicano Literature.” Rudolfo Anaya Center for Chicano Literature, University of New Mexico, anaya.unm.edu/chicanoliterature.
- Luedtke, Luther S. “Pocho and the American Dream.” Contemporary Chicano Fiction: A Critical Survey, Bilingual Press/Editorial Bilingüe, 1986, pp. 33–50.
- Şen, Hasine. “Mythic Visions of the Borderland: Rodolfo Anaya’s Bless Me, Ultima.” Journal of Arts and Sciences, no. 12, Çankaya University, Dec. 2009, pp. 165–178.
- Yay, İrfan Cenk. “Azteklerin Susturduğu Kadınların Mango Sokağı’ndaki Ev’den Yükselen Sesleri.” Litera: Dil, Edebiyat ve Kültür Araştırmaları Dergisi, vol. 31, no. 2, 2021, pp. 687–713. Web.


