Charles Dickens, Viktorya dönemi İngiliz edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilir. Toplumsal sorunlara olan duyarlılığı, edebi üslubundaki özgünlük ve yarattığı karakterlerdeki gerçeklik sayesinde yalnızca o dönemin değil, ilerleyen dönemlerdeki okurların da ilgisini çekmeyi başarmıştır. Zamansız bir yazar olan Charles Dickens’ın eserleri, günümüzde de güncelliğini ve etkisini sürdürmektedir.
Charles Dickens’ın başarıya giden yolu tesadüflerle örülü değildir. O, başarısını şansa değil, çalışkan ve disiplinli olmasına borçludur. Kaleminin gücü rastgele bir ilhamın değil, rutin haline getirdiği alışkanlıklarının bir meyvesidir.
Charles Dickens’ın Bir Günü: Değişmeyen Çalışma Rutini

Dickens, romanlarını süreli yayınlar ve dergiler aracılığıyla bölümler halinde yayınladığından, elinde yayına hazır birden fazla bölüm bulundurmak zorundaydı. Bundan dolayı yazma rutini, teslim tarihlerinin getirdiği zorunluluklardan büyük ölçüde etkilenmiştir. Yoğun bir yayın programı yetiştirmesi gerektiği için Dickens, çalışma rutinini değiştirmezdi. Her gün aynı saatte kalkardı. En büyük oğlu olan Charles Culliford Boz Dickens (1837-1896), babasını şöyle anlatmıştır:
“Hiçbir şehir katibi ondan daha metodik veya düzenli olmamıştır; hiçbir sıkıcı, monoton, geleneksel görev, onun hayal gücü ve fantezisinin çalışmasına verdiğinden daha fazla dakiklikle veya daha fazla iş benzeri bir düzenlilikle yerine getirilemezdi.”
Her sabah 7’de uyanır, 8’de kahvaltısını yapar ve 9’da çalışma odasına geçerdi. Öğleden sonra 2’ye kadar aralıksız çalıştıktan sonra öğle yemeği için mola verir ve 3 saatlik bir yürüyüşe çıkardı. Yürüyüşünün ardından akşam yemeği için 6’da eve döner, ailesiyle vakit geçirir, dinlenir ve gece yarısına doğru yatağa giderdi. Eserlerini hızlı bir şekilde üretmesini sağlayan bu sıkı rutiniydi. Dickens, ilham gelmiyor olsa bile çalışma saatlerini asla değiştirmedi. Bir sabah binlerce kelime yazabildiği gibi bir başka sabah hiçbir şey yazamayabilirdi. Ama rutini yine de değişmedi.
Dickens’ın Uykusuz Geceleri ve Yürüyüş Alışkanlığı

Charles Dickens, hayatının bir döneminde uykusuzluk hastalığına yakalanmıştı. Rahat bir uyku çekebilmek için yatağından kalkıp Londra sokaklarında yürüyüşe çıkardı. Bu durumu “Gece Yürüyüşü” denemesinde şu şekilde anlatır:
“Birkaç yıl önce, geçici bir uykusuzluk durumu, tüm gece sokaklarda dolaşmama sebep oldu. Daha yatağa uzanır uzanmaz hemen kalkıp dışarı çıkıyor ve gündoğumunda yorgun argın eve dönüyordum. Tek ve en önemli hedefim geceyi atlatabilmekti.”
Her ne kadar bu gece yürüyüşleri öncelikle uyku sorununu kontrol altına almak için yapılsa da bir yandan da Dickens için yürüyüş boyunca aklındaki hikayeleri, karakterleri ve sahneleri şekillendirme fırsatı bulduğu ilham yolculuklarına dönüşmüştü.
Bu yürüyüşler Dickens’ın başarısının ayrılmaz bir parçasıydı. Yalnızca yazıları üzerine düşünmekle kalmıyor, aynı zamanda şehre dair bilgi ediniyordu. Yürüyüş esnasında gözlemlediği Londra sokaklarını, yıpranmış binaları ve yakaladığı her bir ayrıntıyı zihnine kaydediyor, eserlerindeki tasvirlerde bu ayrıntılara yer veriyordu. Gilbert Keith Chesterton, Charles Dickens: Eleştirel Bir Çalışma (1906) adlı eserinde, Dickens’ın yazılarındaki betimlemeler ve yaptığı yürüyüşlerle alakalı şu yargıda bulunur:
“Dickens’ın Londra’nın karanlık veya sıkıcı bir köşesini her zaman canlandırabildiği o ürkütücü gerçekçiliğin sırrı burada yatıyor. Dickens’ın tasvirlerinde şeytani bir hayatla donattığı ayrıntılar var – bir pencere, bir korkuluk veya bir kapının anahtar deliği. Nesneler, gerçekte olduklarından daha gerçek görünüyor. Nitekim, gerçeklikte bu düzeyde bir gerçekçilik yoktur: bu, bir rüyanın dayanılmaz gerçekçiliğidir. Ve bu tür bir gerçekçilik ancak bir yerde düşsel bir şekilde yürüyerek elde edilebilir; dikkatli bir şekilde yürüyerek elde edilemez.”
Uykusuz gecelerinin sonuna doğru Dickens, bir tren istasyonuna gider ve sabah postasının gelişini izlerdi. Yine Gece Yürüyüşü kitabında o anları şu şekilde anlatıyor:
“İstasyonun ışıkları pırıl pırıl yanardı. Hamallar belirir, lokomotif ve vagonlar rayları titretir ve sonra düdük çalmaya başlardı, arkasından tren, güneşin doğuşunun çok yakın olduğunu müjdeleyen gürültülü bir giriş yapardı.”
Güneşin doğuşunu gördükten sonra rahatlar, yorulduğunu hissetmeye başlar ve evine güzel bir uyku çekmeye giderdi.
Pusulasız Uyuyamayan Yazar: Dickens’ın Sıradışı Ritüeli

Dickens’ın uyku alışkanlıkları yalnızca gece yürüyüşlerinden ibaret değildi. 19. yüzyılda Avrupa’da yaygınlaşan manyetizma ve biyo-elektrik inancı, onun da ilgisini çekiyordu. İnsan vücudunun görünmez manyetik akımlarla çevrili olduğuna ve bunun hem ruhsal hem fiziksel sağlığı etkilediğine inanılıyordu. O da bu görüşleri benimsemiş ve hayatına uyarlamıştı.
Dünya’nın manyetik kutuplarının insan sağlığına etkisi olduğunu düşünen Charles Dickens, uyku düzenini bu teorilere göre şekillendiriyordu. Kuzeye dönerek uyumanın vücuttaki biyo-elektrik akışını düzenlediğine ve yaratıcılığını artırdığına inanıyor, bu şekilde yatmaya özen gösteriyordu. Hatta seyahat ettiği zamanlarda bile hiç çekinmez, otel odasındaki yatağın yönünü değiştirtirdi. Bu takıntısından dolayı yanında küçük bir pusula taşır, yatağın doğru konumlandığından emin olmadan uyumazdı.
Takıntılarla Dolu Bir Yazar

Charles Dickens’ın kuzeye dönerek uyuması, yazarın sıra dışı alışkanlıklarından yalnızca bir tanesiydi. Düzenli ve disiplinli hayatı pek çok ilginç takıntıyla örülmüştü. Örneğin, yazarken mutlaka mavi mürekkep kullanır, masasında belirli eşyaların her zaman aynı şekilde dizili olmasına özen gösterirdi. Günlük 10 mil yürüyüş yapmadan kendini huzurlu hissedemezdi. Boş vakitlerini bile sıradan bir şekilde geçirmezdi; Paris morgunu ziyaret etmeyi alışkanlık haline getirmiş ve bunu “dehşetin çekiciliği” olarak tanımlamıştı. Üç kez dokunma alışkanlığı, cuma günlerini uğurlu sayması ve eşyalarının asla yer değiştirmemesi gerektiğine dair inancı, Dickens’ın hayatını kuşatan düzenin yalnızca birkaç örneğidir.
Tüm bu alışkanlıklar ve ritüeller, görünüşte tuhaf dursa da aslında Dickens’ın üretkenliğini ve yaratıcılığını besleyen unsurlardı. Sahip olduğu her küçük takıntı, eserlerindeki detaylı anlatımını, karakterlerindeki ve mekan tasvirlerindeki gerçekçiliği besliyordu. Dickens’ın disiplinli çalışma rutini, gece yürüyüşleri ve diğer alışkanlıkları bir araya geldiğinde, ortaya zamansız, klasik eserler çıktı. Yazmaya karşı duyduğu tutkuyu müthiş bir iş ciddiyetiyle birleştiren Charles Dickens, alışkanlıklarının meyvelerini, ölümünün üzerinden yüzyıllar geçse de almaya devam ediyor.
Kaynakça:
Bishop, James, ve Thomas J. K. Craig. “Charles Dickens’ Hypnagogia, Dreams, and Creativity.” Frontiers in Psychology, vol. 11, 2020, makale no. 580, Web. Erişim Tarihi: 27 Ağustos 2025.
“Charles Dickens’ın Pusula Takıntısı: Neden Hep Kuzeye Dönerek Uyurdu?” İnsanokur, 18 Temmuz 2025, Web. Erişim Tarihi: 3 Eylül 2025.
Oksay, Aydın. “Charles Dickens’ın Uykusuz Geceleri.” DünyaLoji, 26 Ocak 2020, Web. Erişim Tarihi: 3 Eylül 2025.
Russell, Tim. “Charles Dickens, Uykusuzluk ve Londra’daki Gece Yürüyüşleri.” London Rewind, 30 Haziran 2013, Web. Erişim Tarihi: 3 Eylül 2025.
Russell, Tim. “Literary Lifestyles: The Writing Habits of Charles Dickens.” The Book Habit, 7 Kasım 2018, Web. Erişim Tarihi: 3 Eylül 2025.
McKernan, Luke. “Walking with Charles Dickens.” Luke McKernan, 9 Haziran 2013, Web. Erişim Tarihi: 3 Eylül 2025.
Bayraklı, Davut. “Yazmayı Disiplinine Borçlu Bir Yazar: Charles Dickens.” EdebiFikir, 4 Ocak 2018, Web. Erişim Tarihi: 3 Eylül 2025.
“Ünlü Yazarların Tuhaf Takıntıları.” Edebiyat Haber, 3 Ağustos 2025, Web. Erişim Tarihi: 3 Eylül 2025.


