Charles Dickens Eserlerinde Londra: İhtişamın ve Ezilmişliğin Şehri

Editör:
Deniz Filiz
spot_img

Zerafet, İhtişam ve bir o kadar da fakirlik… Masum kimselerin ve oyunbozanların cirit attığı, gururun ve hor görülmenin vücut bulduğu bir dönem. Sahip olduklarıyla yetinmeye çalışan, sahip oldukları üzerinden otorite kurmaya çalışan insanlar… Her telden insanın olduğu; zenginin fakirin halinden anlamadığı, fakirin ise kaderine mahkûm olduğu bir dönem. Buhranlı bir havanın ev sahibidir Londra. Öyle bir zaman ki aydınların, yoksulların baş gösterdiği, ezilen kimselerin hayatlarını değiştirme ümidinin yeşerdiği.

“Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem kuşku, aydınlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da doğrudan cehenneme.” 

(İki Şehrin Hikayesi)

 Yansıttığı bakış açısıyla bu döneme damgasını vuran Dickens; yılların eskitemediği, her toplum için bir ışık niteliği taşıyan sözleriyle bir ilaç niteliği taşımaya devam etmektedir. Bu yazıda Viktorya Dönemi’nde bir başkent olan Londra’nın toplumsal yapısını Charles Dickens’in eserleri üzerinden inceledik.

Charles Dickens Kimdir?

Charles Dickens / mubi.com

Charles John Huffam Dickens, 7 Şubat 1812’de İngiltere’nin Portsmouth kentinde doğmuştur. Yazar, yaşamı boyunca birçok kent hayatı deneyimine sahiptir. Ailesinden dolayı hayatında zor dönemler geçiren Dickens, okulu bırakıp çocuk işçi olarak çalışmaya başlar. Hayatının bu denli zor döneminde kitaplarını yanından ayırmayıp okumaya devam etmektedir. Toplumcu gerçekçi bakış açısına sahip olan Dickens, eserlerinde realizm akımın etkilerini büyük ölçüde yansıtmaktadır. Yazar, eserlerinde dönemin zorluklarını ve kendi hayatından kesitler sunmaktadır. İlk Romanı “Mister Pickwick’in Serüvenleri” 1836’da yayımlanmasının ardından yazar, birkaç yıl içerisinde büyük bir üne kavuşmaktadır. Ayrıca Londra’da ve Fransız Devrimi günlerinde Paris’te geçen “İki Şehrin Hikayesi” tüm zamanların en çok satan kitaplarından biri olma özelliği taşımaktadır. Tüm zamanların sevilen yazarı Dickens, 1870 yılında Higham‘daki evinde (Gad’s Hill Place) ebediyete göç etmektedir. (Charles) Romanlar, öyküler, makaleler… Dickens, tüm bu deneyimlerinden yola çıkarak kaleme aldığı ve okuyucularını etkisi altında bırakan eserleri sayesinde ününü her geçen gün artırmaktadır.

Charles Dickens ve Londra

Dirty victorian streets

“Londra şehri ise fonda Dickens’ın yazarlığını doğuran sancılı bir annedir.”

 (Güven Adıgüzel,2020)

Yazarlar ve şehirler genellikle birbirleri ile ilişkili olmaktadır. Şehrin havası, suyu, toprağıdır bir eseri oluşturan. Bazen de taş duvarlardır yazarların bakış açısını değiştiren. Yaşamı boyunca birçok kent hayatı deneyimi olmasına karşın Londra şehri, Dickens için büyük bir önem taşımaktadır. Dickens’in hayatının büyük bir bölümünü sürdürdüğü bir şehirdir Londra. Anılarının, düşüncelerinin ve eserlerinde benimsediği realist bakış açısının oluştuğu şehir. Dickens’ın Londra ile bağını ölümsüz kılan en önemli yerlerden birisi olan Charles Dickens Müzesi, Dickens’e ait birçok eşyayı içinde barındırır. Ayrıca “Oliver Twist”, “Pickwick Papers” ve “Nicholas Nicklebly” eserlerini kaleme aldığı yer olmasıyla da dikkat çekmektedir.

19.Yüzyıl Londra’sının Siyasi ve Toplumsal Yapısı

youtube.com

Bilginin ve cahilliğin toplum bünyesine işlendiği bir şehirdir Londra. Cahilliğin çığlığı duyulurken, sofistike ağızlardan çıkan sözlerin yansımasıdır. Bir taraftan inşa edilen kütüphaneler, bilimi yayma ve bilim adamı olma yolundaki uğraşlar; diğer yanda ise fakirliğin boy gösterdiği Londra’da zengin insanların fakirler üzerine kurmaya çalıştığı otorite… Şehrin siyasi ve toplumsal yapısı, yoksul halkı dönemin her alanında zor şartlara mahkûm etmiştir. Alt sınıfın hiçbir şekilde istek ve ihtiyacının karşılanmadığı, sadece emirler ve tehditler doğrultusunda bir hayat sürdüğü Viktorya Dönemi Londra’sının toplumsal anlamda çöküşünün simgesi olduğunu söylemek mümkündür. Alt sınıf insanların kötü muamele gördüğü bu dönemde, çocuklar az maaş ile normalden fazla saat çalışmaktadırlar. Günümüzde televizyonda, haber sitelerinde ve gazetelerde sıkça duyduğumuz haliyle çocuk işçi olarak çalışırlar. Kraliçe Victoria’nın eğitimin öneminin farkında olmasıyla Londra, saltanattan sonra eğitim alanında önemli gelişmelere tanıklık eder. Aynı şekilde sanatta ve sağlık sektöründe meydana gelen gelişmeler yine bu döneme damgasını vurmaktadır.

Charles Dickens Eserlerinde Londra

İki Şehrin Hikayesi (1859)

“Hepimiz hayatımızı kazanmak için ne cefalar çekiyoruz! Bazılarımızın bir eli yağda bir eli balda ama çoğumuz bin bir zorlukla çalışıp ekmeğimizi kazanıyoruz.”

“İki Şehrin Hikayesi”, 18. yüzyılın sonlarında ve 19. yüzyılın başlarında iki şehrin arasında geçen olayları bünyesinde barındırmaktadır. Fransız Devrimi öncesi ve sonrası Londra ve Paris toplumunu kaleme alan Dickens, karakterler üzerinden bu iki şehrin karanlık havasını gözler önüne sermektedir.  Bu dönemde Paris’te devrimleşme hareketleri görülmektedir. Hali hazırda karanlık günler geçiren Paris halkı, baskıcı bir otoriteye karşı direniş göstermeye başlamıştır. Paris’in karanlık havasına kıyasla Londra’da daha aydınlık günler görülmektedir. Fakat her iki şehirde de buhranlı bir hava hakim olmaktadır.

Dickens, bu romanında özellikle burjuva ve aristokrasi sınıfları arasındaki toplumsal çatışmayı şiddetli olaylar çerçevesinde kaleme almıştır. Dickens’in bu eserinde Londra şehrini ele aldığı toplumsal umutsuzluğun ve halkın üzerindeki kasvetli havanın tasviri 21.yüzyılda da yorumlanmaya devam etmektedir. Fakirin kaderine mahkûm bırakıldığı, zenginin ise kibir ve açgözlülükle alt sınıf insanlara otorite kurma çabası şehrin yankılanan en önemli sorunu olmaktadır. Dickens ‘in bu romanını yazmasındaki amacı, doğup büyüdüğü şehir olan Londra’yı Paris halkının mevcut düzeni üzerinden uyarmaktır. Paris’te yaşanan burjuva sınıfının eşitsizliğe karşı çıkmasıyla birlikte Fransız Devrimi başlamaktadır fakat devrim hareketinden sonra aristokrasi sınıfının gösterdiği otoriteyi aynı şekilde burjuva sınıfı da göstermektedir. Londra toplumunun da aynı şekilde kargaşaya ve şiddete daha fazla meyilli olmaması için Dickens, Paris’i büyük bir örnek göstererek kendisi için önemli bir şehir olan Londra’nın çok iyi olmayan fakat Paris kadar da feci olmayan düzenini korumaya çalışmıştır.

Great Expectations (Büyük Umutlar) (1861)

“Kendi kendilerini dolandıranların yanında dünyanın başka tüm dolandırıcıları hiç kalır. Ben de bu tür yutturmacalarla kendi kendimi aldattım.”

Charles Dickens tarafından kaleme alınan “Büyük Umutlar” romanı, köy ve kent insanı olmanın farkını ve bu farklılıkların insanları toplum içinde ekonomik ve sosyal anlamda ayrışmaya ittiğini konu alan bir eserdir. Varlıklı kimsenin her şeyi yapabileceği ve her şeye sahip olabileceği fikri bu şehri katlanılmaz bir hale getirmektedir. Yoksul kimselerin yaşayış tarzı ise onların statüsüne bağlıdır. Bu bağlamda; zengin toplumda bir iz, değer olarak görülürken; fakir, tabir caizse ezik bir varlık olarak görülüp elindeki tek şeyin kayıp gitmemesi için mücadele etmektedir.  Bu dönemde Londra halkı, ağır ve zor iş koşullarına maruz kaldığından ötürü bir bunalmışlık hissetmektedir. Böylelikle halk, kendisine yakışmayan davranışlar sergilemek zorunda kalmaktadır. Eserinde halkın; hırsızlık, dolandırıcılık gibi uygun olmayan eylemlere yöneldiğini anlatan Dickens; bu eserinde de ayrımcılık ve para hırsı üzerinden toplumun mevcut düzenine atıfta bulunur.

David Copperfield (1850)

“…güneş her gün batıyor ve her an biri ölüyor; herkesin başına gelen bir şeyden korkmamamız gerekiyor.”

Otobiyografik bir roman olan David Copperfield”, Londra şehrinin ekonomik yapısını yoksul insanlar üzerinden ele alır. Bu roman, Dickens’in çocukluktan gazetecilik serüvenine kadar yaşadığı olayları simgelemektedir. Yazar, deneyimleri ve tüm hayat zorlukları romanın ana  karakteri olan David Copperfield üzerinden okuyucularına aktarmaktadır. Süregelen olaylar çerçevesinde aşk, arkadaşlık ilişkilerini ve hayatın zorluklarını anlatmaktadır. Küçük yaştan itibaren hayatın zorluklarıyla mücadele etmesi, o dönemde yaşan Londra halkının hayatını temsil eder. 19.yüzyıl bağlamında Londra, halkın eşitsizliğe boyun eğişini, hayatın tüm yönleriyle zorluğunu ve bu zorlukların hayatın her alanına yansıdığı bir şehirdir. Zengin ile fakirin aynı havayı soluduğu bu eserde, evlilikler de toplumsal statüye bağlı olarak gerçekleşmektedir. Romanda dönemin toplumsal yapısını evlilikler, arkadaşlık ve aşk ilişkileri üzerinden anlatan Dickens, bu eserinde de karakterler üzerinden de birçok vurgu yapmaktadır. Karakterlerin iyi veya kötü oluşu, şehrin havasının ve mücadele edilen zorlukların bir yansıması olmaktadır. Realist bakış açısıyla eserlerini kaleme alan Dickens, kendi yaşamını ve Londra halkında gözlemlediği olgu ve olaylarını bu eserinde de okuyucularına aktarmaktadır.

Oliver Twist (1838)

“Küçüktü ve güçlü ruhların zor koşullar altında neler yapabileceğini henüz bilmiyordu. Nasıl bilsin ki bu ruh gücüne sahip olanlar bile çok kez bilemezler bunu!”

“Oliver Twist”, Charles Dickens tarafından kaleme alınan ikinci roman olmasının yanı sıra dönemin Londra’sını sefillik ve eşitsizlik temalarını en iyi işleyen romanlardan birisi olma özelliği taşımaktadır. Romanın ana karakteri olan Oliver Twist, şehrin acımasızlıkla ve adaletsizlikle mücadele veren insanlarını temsil etmektedir. Büyük bir kesiminin fakir ve dirayetsiz olmasının vermiş olduğu izlenim, halkı daha çok ızdırap ve baskı ile karşılaştırmaktadır. Dickens; otoritenin ve eşitsizliğin yoksul insanlar üzerinde şiddetli olarak görüldüğü Londra’yı, ana karakteri ve olaylar aracılığıyla okuyucularına sunmaktadır. Ayrıca kendi hayat hikayesini okuyucusuyla buluşturan Dickens, kendi deneyimlerini ve ruh halini eserlerine taşımıştır. Bu romanında ise halkın; şehrin kötü havasını, adaletsizliği, acımasızlığı ve üstünlüğü çok küçük yaştan itibaren deneyimlediği açıktır.


Kaynakça:

“Charles Dickens’ın Adımlarıyla Londra”. Seturday. Web. 01.07.2024.

“Charles Dickens”. Britannica, 2022

“Dickens’in Kasvetli Evi: Londra”. Gzt. Web. 01.07.2024.

“İki Şehrin Hikayesi Sözleri ve Alıntıları”. 1000kitap. Web. 03.07.2024.

“Oliver Twist”. Kitapdiyari. Web. 01.07.2024.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.