Kaptan Yemeğe Çıktı ve Tayfalar Gemiyi Ele Geçirdi – Charles Bukowski | 17 Alıntı

1) Burada, ikinci katta Macintosh’umla mutluyum şimdi. Dostumla. Ve radyoda Mahler çalıyor; kolaylıkla süzülen, büyük risklere giren bir müzik. Risk gereklidir bazen.

2) Çoğu insan ölüme hazır değildir, ne kendi ölümlerine ne de başkalarının. Şoka girerler, ödleri patlar, beklenmedik bir sürprizdir ölüm onlar için. Olmamalı oysa. Ben ölümü sol cebimde taşırım. Bazen cebimden çıkarıp onunla konuşurum: “Selam yavrum, nasılsın? Ne zaman geleceksin beni almaya? Hazırım.”

3) Tuhaf şey yaşlanmak. Kendine sürekli, ben yaşlıyım, ben yaşlıyım, demen gerekiyor. Gerçi yürüyen merdivenden inerken kendini aynada görürsün ama doğrudan bir bakış değildir bu, temkinli bir gülümseme ile yanlamasına bir göz atıştır sadece. Çok da kötü görünmezsin, tozlu bir mum gibi. Elden ne gelir?

4) Küçük odalarda oturup sözcüklerle oynamaya fazla alışmışım anlaşılan. İnsanların arasında yeterince bulunuyorum zaten. Hipodromlarda, süper marketlerde, benzin istasyonlarında, otoyollarda, kafelerde. Bundan kaçış yok. Ama partilere gittiğimde kendimi tekmeleyesim gelir, içki ücretsiz olsa bile.

5) Yakında öleceğimi biliyorum ve bunu çok garipsiyorum. Bencilim, kıçımı iskemleye yerleştirip şiir yazmaktan bıkamadım. Yazmak ateş yakıyor içimde, havada perendeler atıyorum yazarken. İyi de, nereye kadar? Gitmesini bilmek lazım. Depomuzdaki yakıttır ölüm. Devam edebilmek için ihtiyacımız var. Hepimize lazım. Bana lazım. Size lazım. Zamanı geldiğinde gitmezsek çevreyi kirletiriz.

6) Arabaya dönüp bir mektup açtım. Bir şiir çıktı içinden. Bana dair. Ve ona. Tanışmıştık, öyle anlaşılıyordu, îki kez, on beş yıl önce. Ayrıca dergisinde şiirlerimi basmıştı. Büyük şairdim ama içiyordum. Ve sefil bir hayat yaşamıştım. Ve şimdi genç şairler de içiyor ve sefil hayatlar yaşıyorlardı çünkü başarmanın yolunun burdan geçtiğini sanıyorlardı.

7)  Birisine size ne yapmanız gerektiğini söylemesi için para ödüyorsanız, kaybettiniz demektir. Bu psikiyatrınızı, psikologunuzu, borsacınızı, sanat tarihi öğretmeninizi ve vesairenizi de kapsar.

8) Geceye açık bir pencere var burda, donuyorum. Ama kalkıp kapıyı kapatmıyorum çünkü söz dört nala koşuyor ve dizginlere asılamayacak kadar hoşnutum. Ama lanet olsun, kalkıp kapatacağım ve işeyeceğim. Halloldu. İkisi de. Üstüme hırka bile giydim. Yaşlı yazar hırkasını giyer, bilgisayar ekranına bakar ve hayata dair yazmaya başlar. Daha kutsallaşabilinir mi?

9) Posta kutumdan atlar ve at yarışları hakkında dergiler ve öyküler çıkıyor. Oysa hiç ilgi duymam. Ben hipodroma neredeyse istemeye istemeye giderim. Gidecek başka bir yer düşünemeyecek kadar salağım. Nereye gideyim gün ortasında, nereye? Cennet Bahçesi’ne mi? Sinemaya mı? Allah korusun. Günümü kadınlarla geçiremem ve benim yaşımdaki adamların çoğu ölmüş, ya da ölmemişlerse de ölsünler çünkü ölüden farkları yok.

10) Kimseyle yarışmıyorum ve ölümsüzlüğe dair düşüncelerim yok. Umurumda bile değil. Hayatta iken devinmek önemli olan. Gün ışığında kapılar açılır ve atlar ışığın içine fırlar ve cokeyler; parlak ipek giysilerinin içinde küçük şeytanlar, zorlayarak, sapına kadar. İhtişam devinimde ve hodri meydan diyebilmektedir. Ölümün canı cehenneme. Her şey bugün, bugün, bugün. Evet.

11) Gorki’yi bir Rus sefilhanesinde yanındaki adamdan tütün isterken canlandırırdım gözümde. Robinson Jeffers’ı bir atla konuşurken. Faulkner’ı şişenin dibindeki son yuduma bakarken. Biliyorum, biliyorum, budalaca. Gençlik budalalıktır, yaşlı ise budala.

12) Yazma yeteneğimden kuşku duyduğum zaman bir başka yazar okur ve endişe etmek için hiçbir neden olmadığından emin olurum. Tek rakibim kendimim: doğru, güçlü, tesirli, zevk alarak, kumar oynayarak yazmak. Yoksa, unut gitsin.

13) Sözü besleyen, hayattayken ölmeye karşı seni koruyan içgüdüsel şeyleri yaparak yazar olursun. Herkes için farklıdır ve herkes için değişir. Bir zamanlar içmekti benim için, delilik derecesinde içmek. Dünyayı sivriltir, belirginleştirirdi. Tehlikeyi severdim; kendimi tehlikeli durumlara sokmayı. Erkeklerle. Kadınlarla. Arabalarla. Kumarla. Açlıkla. Her şeyle. Sözü besliyordu. Otuz yıl sürdü. Şimdi değişti. Daha ince, daha görünmez bir şey şimdi aradığım.

14) Kedilerin günde 20 saat uyuduklarını biliyor muydunuz? Benden daha iyi görünmelerine şaşmamak lazım.

15) İlginç insanların sayısı neden bu kadar az? Milyonlarca insanın içinde neden sadece birkaç kişi? Bu kasvet verici ve cansız türle yaşamaktan başka çare yok mu? Tek bildikleri Şiddet sanki. Uzmanlık alanları. Şiddet söz konusu olduğunda çiçek gibi açıyorlar. Olasılıklarımızı kokutan bok çiçekleri gibi.

16) Klasik müzik, puro ve bilgisayar yazıyı haykırtır, kahkahalar attırır. Kabusvari bir hayatın da yararı olur.

17) Çoğu yazarın yazarken acı çektiklerini söylemelerine şaşmıyorum. Anlayabiliyorum. Kendi yazım kükremediğinde başka şeyler denerim. Sayfalara şarap dökmüşlüğüm var. Kibrit alevi tutup yakmışlığım var. “Ne yapıyorsun orda? Duman kokusu alıyorum.” “Yok bir şey, güzelim. Merak etme.”

Arşiv
Arşiv
Söylenti Dergi'de geçmiş zamanda yazar olan dostlarımızın eserleri bu hesapta arşivlenmektedir. Yazar onayı olduğu sürece kaynak göstererek kullanmak serbesttir.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Dostoyevski’nin Rus Edebiyatı Üzerindeki Etkisi

Dostoyevski, Rus edebiyatında sadece bir isim değil aynı zamanda döneminin edebiyat anlayışına da yön veren önemli bir yazardır.

Söylenti Radarında Bu Ay: Isaac Winemiller

Isaac Winemiller, sakin melodileri ve içe dönük sözleriyle müzikal yalnızlığı estetik bir deneyime dönüştürüyor. Bu ay Söylenti Radar'ında onunla tanışın!

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Editor Picks