Cezmi Ersöz-Kırk Yılda Bir Gibisin | 17 Alıntı

Editör:
Deniz Filiz
spot_img

“Yazının konusu ve nesnesi ne olursa olsun, onunla çok yoğun bir duygusal özdeşlik kurar Cezmi. Hayata kocaman gözlerle bakan ve sorduğu her soruya bir tokatla karşılık alan bir çocuk saflığı ve öfkesiyle yazar her yazısını. Dili acıdır. Öfkesi, sevgisizliği değil, sevgiyi içerir. Toplumun en uçta tiplerini bile acıma-sevgi karışımı bir duyguyla anlar ve sever. Yazıya konu ettiği her durumu öyle içselleştirir, öyle bir insani çerçeveye oturtur ki herkes bir parça kendini bulur ve sevgiyle karşılar bu yazıları.” (Erbaş, 241)

Cezmi Ersöz 1959 yılında İstanbul’da açar dünyaya gözlerini. Deneme, mektup, öykü ve şiir türünde eserler verir yıllar içerisinde. Kırk Yılda Bir Gibisin adlı deneme türündeki yapıtını 1997 yayımlamıştır. Kendinizden parçalar bulabileceğiniz sözcükleri birer damla gibidir içinde. Öylesine büyük bir içtenlikle anlatır ki ‘sevgi’ denen o duyguyu, damlalar derin bir deniz olup taşar sayfalardan. Sizler için bu denizden damlaları topladık.

1.“Kimsenin haberi yoktu; sen, evinde kullanılmayan ruhlardan, terkedilmiş duygulardan, kimsenin adanmaya değer görmediği aşklardan oluşan bir kabile kurmuştun.

Herkes evine mallar, doğurgan silahlar, kötü günlerde kullanılacak vaatler taşırken, sen dostlarının bir türlü açamadığın kalplerini getirirdin. Alıngan, küskün gözlerini; kimsesiz yüzlerini; kimsesiz bencilliklerini…” (sf. 11)

2.“İki kişilik bir bencillik ve karşındakinin yüreğini yeme oyununa ‘aşk’ diyenleri anlamak mümkün değildi sana göre. Aşık olduğunda içinde tutkuyla yeniden yanmaya başlayan ışık, kim bilir anılarında sakladığın kaç yüzü aydınlatırdı? Bu yüzden aşık olmak için, bu duygu bana hep ‘sevinçli bir ıstırap’ veriyor, derdin…” (sf. 18)

3.“Ve şunu bil ki sevgime asla çoklarının yaptığı gibi yetersizliklerimi , kusurlarımı, yalnızlık korkumu, başarısızlıklarımı yüklemiyorum. Eğer öyle olsaydı yitirmekten ölesiye korkar, seni kör bir tutkuyla sahiplenirdim.

Oysa seni bir dine bağlanır gibi değil, kendi özgürlüğümü sever gibi seviyorum.” (sf. 24)

4.“Aslında sana aşkla, sevgiyle bağlandıklarını söyleyenler karşısında ; kendini hep ezik hissederdin. Bir sevgiye o yoğunlukta karşılık verememek hep sıkardı seni. Sana aşık olduğunu söyleyenlere derin bir merhametle ve gönül borcuyla bağlanırdın. Bu itiraf ömür boyu bağlardı seni, yakıcı bir sorumlulukla…” (sf. 33)

5.“Ölümüne kadar, sana olan aşkımı bir sır gibi saklayıp, bu aşka o derin merhametinle bağlandığın için sana minnetarım: Çok yalnızım ve seni çok özlüyorum…

Sen benim için kırk yılda bir gibisin; öyle eksik, öyle hazin, öyle paramparça…” (sf. 40)

6.“Sanki kendimden ve bütün yakınlarımdan öç almak için okuyorum onca kitabı ve ruhum önce yıkanıyor, sonra coşkulu bir rüzgarla şişiyor, hız alıyor, sonra nasılsa kesiliyor rüzgar ve birden ben hiç yol almadığımı anlıyorum, hiç gelişmediğimi, hiç değişmediğimi, gece boyu karanlık bir denizde hep kendi etrafımda döndüğümü anlıyorum.” (sf. 60)

7.“Seni korkmadan, ürkmeden, bütün bilinmezliklerinle sevseydim, benim için ne bu hayat, ne de bu kuralları böylesine önemli olmazdı.

Özleminle sevgini aynı anda yaşardım.

İçimdeki sevgini anlayabilseydim işte o zaman okuduğum bütün kitaplar beni kendimle buluştururdu…” (sf.64)

8. İkimiz de her defasında şaşırmıştık, neden hayat böyle, neden hızla bizden saklanıyor, neden çok konuştukça kendimizden giderek uzaklaşıyoruz ve neden bizi başkaları, başka insanlar hep aşağı çekiyor, tüketiyor, diye… Önce bize görünürdü, aramızda herkesten önce ölecek insanın gözlerinin önünden geçen bulut…” (sf. 65)

9. “Çünkü ben senin benzerindim ve insan aşık olmak için benzerini arardı yıllar boyunca. Ama ikimiz de derinden derine anlamıştık ki, ne denli yoğun duygularla ve uzun yıllardır saklanmış olursa olsun benzerler arasındaki aşk, bu çirkin, bu acımasız dünyayla karşılaştığında ışığı gören filmler gibi solar, kaybolur, anlamsızlaşır; kurtuluşumuz olacağını sanıp onu yaşamaya kalktığımızda belki de bu yüzden her defasında insafsızca öç alırdı bizden…” (sf. 67)

10.“Birbirimize karşı hep taktikler, planlar uygulayarak ve uygun zamanları ve fırsatları kollayarak yaşayacaksak, neden birarada olmak için inat ediyoruz?” (sf. 76)

11.“Sevgi de aşk da lekeli ve bu dünyanın kirli kurallarından uzak değildir değil mi?

Sevgililer de birbirine her şeyi anlatmıyor, kaybetme korkusu çoğu kez dürüstlüğün önüne çıkmıyor mu?

Boşluğa düşmemek için insanlar delicesine severken bile bir yanlarını korumaya almıyorlar mı?

Söylesene, senin de böyle şeyler geçmiyor mu aklından?

Ne tuhaf seni çok iyi tanıdığımı sanırken bile bunları düşünüp düşünmediğinden bir türlü emin olamıyorum…” (sf. 77)

12.“Hiçbir sevgi, hiçbir aşk lekesiz, saf değildir değil mi?

İnsan uğradığı bütün haksızlıklar, çektiği bütün acılar, yaşadığı bütün korkularla, o geçmiş, o bir türlü kavuşamadığı eski özlemleriyle sever… Katlanarak ve eksilerek sever insan…

Erken ölümlerin yüreğine bıraktığı o çaresiz yaralarla sever. Ama ne kadar istese de saf, lekesiz, hesapsız kitapsız olmayı başaramaz değil mi?” (sf. 79)

13.“Seni hemen yargılamaya hazır olanlar, yani o günlük bilincin tutsağı olanlar seni hemen yadırgasın ve senden uzaklaşmak istermiş gibi yapardın…

İşlerini kolaylaştırırdın onların…

Çünkü dışındaki o amansız, o büyük kötülüğü birlikte aşıp geçebilmek için; senin bütün bunları neden yaptığını bilen, anlaşılmayacağını umarak, yıllardır içinde gizlediğin o kutsal karmaşayı koşulsuz kabullenen gerçek dostunu, yoldaşını beklerdin yaralı ve kırılgan bir umutla…

Sana, ne iyi bir insan, dediklerinde, ürkerdin, hep derinden ürkerdin…” (sf. 85)

14.“Neden insanlar sevmekten, bağlanmaktan bu kadar çok korkuyorlar? Neden biri onları sevince, kalplerini telaşla, hemen kapatıyorlar? Benim istediğim biraz ilgi, biraz sevgi. Çok şey mi istiyorum?” (sf. 89)

15.“İnsan sevince sevgili, sahibi tarafından kırbaçlanan mazlum bir atın boynuna sarılarak ağlayan ve atın titreyen ürkek teninde belki de bütün acı çekenlere ve kırbaç altında olanlara sarılan yüce hayat düşkünü Nietzche’yi daha derinden anladığını fark ediyor…” (sf. 102)

16. “Sana asla rakip olmadan ve gözlerimin en çıplak haliyle yüreğine dokunuyorum…çünkü seni anlatırken kendimi hatırladım.

Senin esaretin, yeniliğin, kaçışların, benimkilere ışık tuttu. Seni gözlerken kendime yakalandım…

Hem ben sana nasıl rakip olabilirim ki…” (sf. 106)

17. “Ama yine de, ne olur, bu sana duyduğum aşkın acısını bana çok görme… İzin ver, sen yokken de seninle konuşayım…Çünkü bu konuşma bir imkansızı, hiç tamamlanmayacağı söylenen o derin eksikliğimizi aşma çabasıdır…

Çünkü ne kadar imkansız olduğu söylenirse söylensin, aşk birgün, bir yerde sonsuz bir bütünleşme düşünüdür…” (sf. 126)


Erbaş, Şükrü. İnsanın Acısını İnsan Alır. İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi, 2019.

Ersöz, Cezmi. Kırk Yılda Bir Gibisin. İstanbul: Çınar Yayınları, 1997.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.