Fatih Sultan Mehmed’in üç oğlu vardı: En büyüğü Bayezid, ortanca oğlu genç yaşta vefat eden Mustafa ve en küçük Şehzade Cem. Bu yazıda, Kayser-i Rûm’un ardından Osmanlı tahtına oturmak için ateşten gömleği giymeye talip olan iki kardeşin, Bayezid ve Cem’in mücadelesini ele alacağız.
Hayatları

Fatih Sultan Mehmed’in, Gülbahar Hatun’dan doğan en büyük oğlu Bayezid, 1448 yılında günümüzde Yunanistan sınırları içerisinde yer alan Dimetoka’da dünyaya gelmiştir. Yedi yaşında Amasya’ya sancakbeyi olarak gönderilen Bayezid, burada Osmanlı ile Akkoyunlu Devleti arasında yaşanan siyasi gelişmelere yakından tanıklık ederek önemli bir devlet tecrübesi kazanmıştır. Otlukbeli Savaşı’nda ise Osmanlı ordusunun sol kolunda yer alarak savaş deneyimi edinmiştir.
Bayezid, dönemin önde gelen hattatlarından Şeyh Hamdullah’tan hat dersleri almış, yanında ise payitahttan görevlendirilen tecrübeli devlet adamları Çandarlı İbrahim Paşa ve Yahya Paşa lala olarak görevlendirilmiştir. Bir dönem afyon kullandığı gerekçesiyle babası Fatih Sultan Mehmed ile arası açılmış, Fatih, oğlunu bu alışkanlığa sürüklediğini düşündüğü için Hızır Paşazâde Mahmud ve Müeyyedzâde Abdurrahman’ın öldürülmesini emretmiştir. Ancak Bayezid, muhasiplerini savunmuş; afyon kullanımının zayıflama amacı taşıdığını ifade ederek babasından af dilemiştir. İkilinin arası yalnızca bu olay nedeniyle değil, Bayezid’in payitahttan gelen emirleri uygulamakta ağır davranması ve teslim edilmesi istenen bir tüccarı iade etmemesi gibi gerekçelerle de gergin olmuştur.
Fatih’in en küçük oğlu Cem ise 23 Aralık 1459 tarihinde Edirne’de dünyaya geldi. Cem, devlet idaresinde tecrübe kazanması maksadıyla 10 yaşındayken sancakbeyi olarak Kastamonu’ya gönderildi. Burada kısa süre kaldıktan sonra payitaht emriyle önce İstanbul’a, oradan da Rumeli’ye gitti. Fatih’in Otlukbeli Muharebesi’nde mağlup olduğu söylentisinin yayılmasıyla, lalaları Nasuh ve Kara Süleyman Cem’e biat ederek padişahlığını kabul ettiler. Ancak gerçek durumun ortaya çıkmasının ardından, bu iki lalanın kellesi Fatih’in emriyle alındı ve Cem de sultan babası tarafından ikaz edildi. 1474 yılında ise ortanca şehzade Mustafa’nın vefatı üzerine Konya sancakbeyliğine atandı. Bu görev sırasında Karamanoğlu Beyliği ile sıkı ve sıcak diplomatik ilişkilere sahip olmuştur.
Büyük Kartal’ın Ölümü ve İktidar Mücadelesi

Fatih Sultan Mehmed, 3 Mayıs 1481 yılında, 49 yaşındayken sefer yolunda vefat ettiğinde, büyük oğlu Bayezid 30 yaşındaydı ve Amasya sancakbeyliği görevini yürütmekteydi. Kardeşi Cem ise 23 yaşındaydı ve Konya sancakbeyiydi. Büyük kartal, geride iki veliaht ve bir cihan tahtı bırakmıştı. Fatih veliahtlık konusunda net bir beyanda bulunmamıştı fakat sadrazam Karamânî Mehmed Paşa ve o sırada İtalya Seferi’nde bulunan Gedik Ahmed Paşa gibi devlet erkanının önde gelen isimleri Cem Sultan taraftarıydı. Öte yandan Yeniçeriler, Bayezid’in tahta geçmesini istiyordu.
Karamânî Mehmed Paşa, çoğunluğun baskısına uyarak Bayezid’e haber göndermek üzere Keklik Mustafa adında bir çavuşu görevlendirirken, gönlünden geçen aday olan Cem’e de gizlice haber ulaştırması için kendi adamlarından birini Amasya’ya yollamıştır. Fakat bu görevli, Bayezid’in damadı olan Anadolu Beylerbeyi Sinan Paşa tarafından yakalanarak öldürülmüştür.
Bu gelişmenin ardından ayaklanan Bayezid taraftarı Yeniçeriler, şehrin bir kısmını yağmalamış ve sadrazam Karamânî Mehmed Paşa’yı da infaz etmişlerdir. Yaşanan bu olaylar üzerine, asayişi sağlamak amacıyla Bayezid’in oğlu Korkut, babasına vekâleten tahta çıkarılmıştır. Ancak bu plan, Yeniçerilerin öfkesini dindirmeye yetmemiş ve baskılarını sadrazam vekili İshak Paşa üzerinden sürdürmeye devam etmişlerdir.
Bu sırada Şehzade Bayezid, gelen mektuplara rağmen İstanbul’a gitmekte tereddüt etmiş; bunun kendisine kurulmuş bir tuzak olabileceğini düşünmüştür. Lakin bu tereddüt, İshak Paşa’dan gelen son mektupla son bulmuş ve Bayezid, 9 gün süren bir yolculukla İstanbul’a gelerek 20 Mayıs 1481 tarihinde Osmanlı tahtına çıkmıştır.
Bu sırada, taraftarı olan sadrazam Karamânî Mehmed Paşa’nın ölümüyle kendisine taht yolunun kapandığının farkında olan Cem Sultan, tahtta hak iddia ederek asker toplamaya başladı ve Bursa’ya yürüdü. Burada, Bayezid taraftarı Yeniçerilerin tahta çıkış sürecinde yaptıkları nedeniyle kendisinin tarafına geçen Bursa halkı tarafından iyi karşılandı. Cem, kendisini mağlup etmek maksadıyla payitahttan gönderilen Ayas Paşa’nın kuvvetlerini mağlup etti.

Bu zaferin ardından şehre girerek adına para bastırıp hutbe okuttu ve böylece taht iddiasını güçlendirmiş oldu. Sonrasında ise payitahttaki devlet erkânına, Osmanlı topraklarının ikiye ayrılmasını; Anadolu’nun kendisine, Rumeli’nin ise ağabeyi Bayezid’e bırakılmasını teklif etti. Ancak bu öneri, devletin geleneklerine aykırı olduğu gerekçesiyle kabul edilmedi.
Bayezid, bu tekliflerin ardından ordusunu hazırlayarak Bursa üzerine yürüdü. İlk iş olarak, Cem Sultan’ın lalası Aştinoğlu Yakup Bey’in birtakım vaatlerle kendi tarafına geçmesini sağladı. 20 Haziran tarihinde ise iki taraf, Yenişehir Ovası’nda ordularıyla karşı karşıya geldi. Aştinoğlu Yakup Bey’in ihanetiyle Cem’in ordusu çözüldü; dağınık birlikler, düzenli Osmanlı ordusuna karşı tutunamayarak geri çekildi ve Cem Sultan mağlup oldu.
Mağlubiyetin Ardından: Cem Sultan’ın Kaçışı

Mağlup olan Cem Sultan, yaralı şekilde savaş meydanından kaçmayı başardı ve önce Eskişehir’e, oradan da Konya’ya kaçtı. Bu tarihlerde İtalya’dan geri çağırılan Gedik Ahmed Paşa her ne kadar Cem Sultan taraftarı olsa da, kayınpederi İshak Paşa’nın Bayezid’in sadrazamı olmasından dolayı Bayezid’in saflarında yer tuttu. Bu gelişmelerin ardından, beş günde Konya’ya varan Cem Sultan burada direnemeyeceğini anlayınca, validesi Çiçek Hatun’u ve kendi ailesini yanına alarak 28 Haziran’da Memlük Sultanı’na sığınmak üzere Kahire’ye gitti.
Burada Osmanlı ile arası iyi olmayan Sultan Kayıtbay tarafından şenlik ve ziyafetlerle karşılandı. Kayıtbay’ın amacı, Cem Sultan’ı siyasi bir koz olarak kullanmaktı. Cem ise ağabeyine bir mektup yazarak mali sıkıntılarından bahsetse de Bayezid’in gönderdiği cevapta, bu yardımların ancak hükümdarlık iddiasından vazgeçmesiyle mümkün olacağı belirtilince taleplerinden vazgeçti.
Bu arada Osmanlılar Karaman topraklarını tamamen kontrol altına almıştı. Karaman Beyi Pîr Ahmed’in vefatı üzerine kardeşi Kasım Bey Akkoyunlulara sığındı. Akkoyunlu tahtında o sırada Uzun Hasan’ın oğlu Sultan Yakub bulunuyordu. Cem ile Bayezid arasındaki iktidar mücadelesini fırsat bilen Kasım Bey, Sultan Yakub’tan izin alarak Taşeli’ne girdi. Onun bu hamlesi, Karaman’a bağlı beyler ile Varsak ve Turgutlu gibi Türkmen aşiretlerini harekete geçirdi.
Durum üzerine Karaman beylerbeyi Hadım Ali Paşa müdahalede bulunduysa da yetersiz askeri gücü nedeniyle başarılı olamadı. Kasım Bey kısa sürede Larende’ye, ardından Konya’ya geçerek burada bulunan Şehzade Abdullah ile Ali Paşa’yı kuşatma altına aldı. İstanbul’da olaylar duyulunca, deneyimli komutan Gedik Ahmed Paşa geniş bir orduyla bölgeye sevk edildi. Ancak Cem’e yakınlığı şüpheli görüldüğü için oğlu teminat amacıyla İstanbul’da rehin bırakıldı.
Kasım Bey, Gedik Paşa’nın Afyon’a yaklaştığını öğrenince Konya’daki kuşatmayı kaldırıp yeniden Taşeli’ne döndü. Gedik Paşa da takviye alarak peşinden gitti fakat Kasım çoktan Tarsus’a geçmişti. Daha sonra Mut’ta bulunan Ali Paşa’ya baskın düzenlemek isteyen Kasım Bey, Hadım Ali Paşa’nın erkenden durumu fark etmesi ve Gedik Paşa’nın desteğiyle sıkıştı. Gece karanlığını fırsat bilen Kasım Bey Memlük topraklarına kaçarak Osmanlı takibinden kurtuldu.
Onun Memlük topraklarına sığınmasının ardından kış gelmişti. Gedik Ahmed Paşa bu nedenle Karaman’da, Larende’de kışı geçirmek için merkezden onay istedi. Aynı dönemde Cem Sultan, Hicaz’dan Kahire’ye dönmüştü. Karaman Beyi Kasım ve Ankara sancakbeyi Trabzonlu Mehmed Bey’den gelen mektuplarda halkın Bayezid’ten ümidini kestiği, kendisini bekledikleri yazıyordu. Bu çağrılardan cesaret alan Cem, Memlük Sultanı’ndan izin alarak 6 Mayıs 1482’de Halep’e geçti. Bu sırada Gedik Paşa’nın yanından ayrılan Trabzonlu Mehmed Bey ve pek çok sipahi, Halep’te Cem’in ordusuna katıldı.
İstanbul’da bu gelişmeler büyük telaş yarattı. Bunun üzerine Gedik Ahmed Paşa’ya, Şehzade Abdullah’ı yanına alarak padişah ordusuna katılması emredildi. 19 Mayıs’ta Halep’ten yola çıkan Cem, Adana’ya kadar ilerleyerek Kasım Bey’le görüştü. İkili arasında bir ittifak yapıldı: Cem padişah olursa Karaman ilini Kasım Bey’e vereceğini taahhüt etti. Ardından birlikte Konya’ya yürüdüler.
Cem, sulh teklifi bahanesiyle Gedik Paşa ve Şehzade Abdullah’ı tuzağa düşürmeye çalıştı ancak başarılı olamadı. İki isim Seyitgazi’de padişah kuvvetlerine katıldı. 6 Haziran 1482’de Cem ve Kasım, Konya’yı kuşattılar ancak Hadım Ali Paşa’nın direnişi ve halkın Bayezid’e bağlılığı nedeniyle kale düşürülemedi.
Bu süreçte Cem’in komutanlarından Trabzonlu Mehmed Bey, Ankara’daki ailesini almak için yola çıktı ancak onların çoktan İstanbul’a götürüldüğünü öğrendi. Birkaç gün Ankara’da kalan Mehmed Bey, Sivas beylerbeyi Süleyman Paşa’nın kuvvetleriyle çatıştı ve öldürüldü; birlikleri dağıldı.

Cem Sultan da Ankara’ya gelerek Süleyman Paşa’yı yakalamak istediyse de başarılı olamadı. Paşanın şehirden ayrıldığını öğrenince Ankara Kalesi’ni kuşattı. Ancak Bayezid’in yaklaştığı haberini alınca kuşatmayı kaldırarak Akşehir’e çekildi. Burada dağılmış birliklerini yeniden toparlayarak Kasım Bey’le birlikte Aksaray’a yöneldi. Fakat Aksaray halkı da Bayezid’e bağlı kaldığından şehri alamadılar ve geri çekildiler.
Sultan Bayezid, Cem’in peşine sadık adamlarından İskender Paşa’yı beş bin askerle gönderdi. Cem ise Konya Ereğlisi’ne çekildi, ardından 18 Haziran’da tekrar Taşeli’ne gitti.
Bayezid, Cem’in Taşeli’nde olduğunu öğrenince Kapıcıbaşı Sinan Bey’i müzakere için gönderdi. Cem kesin şekilde devletin ikiye ayrılmasını ve bir kısmının kendisine bırakılmasını talep etti. Bu kabul edilmeyince ikinci kez Defterdarı Mehmed Bey aracılığıyla görüşüldü ama sonuç alınamadı. Bayezid, Osmanlı’nın taksim edilemeyeceğini bildirerek Bahşâyiş oğlu İmam Ali’yi Cem’e gönderdi. Bu görüşmede Cem’e, Kudüs’e yerleşmesi ve şehzadeliği dönemindeki gelirinin aynen gönderileceği teklif edildi. Ancak Cem, hükümdarlık konusundaki kararlılığından vazgeçmediği için bu girişim de sonuçsuz kaldı.
Mücadelede başarısız olacaklarını fark eden Cem ve Kasım Bey, kaçış yollarını planlamaya başladılar. Kasım Bey, Cem’in Rumeli’ye gönderilmesini önerdi. Niyeti, Bayezid Rumeli’de Cem’le uğraşırken Karaman’da kontrol sağlamaktı. Cem’in asıl niyeti Akkoyunlu sarayına gitmekti; fakat Kasım’ın teklifini daha uygun buldu. Bu doğrultuda adamlarından Frenk Süleyman’ı Rodos Şövalyeleri’ne göndererek yardım istedi.
Cem Sultan, daha önce Karaman valiliği döneminde Rodos Şövalyeleri ile dolaylı temaslarda bulunmuştu ve aralarında önceden tanışıklık mevcuttu.
Batıya Sığınış ve Hazin Son

Artık Anadolu’da barınma şansı kalmayan Cem Sultan, yanında sadece otuz kadar sadık adamıyla birlikte Rodos’a sığındı. Bu andan itibaren bir daha vatanına adım atamadı ve sürgünle dolu, maceralı Avrupa yolculuğu başlamış oldu.
Cem, 29 Temmuz 1482’de Rodos’a vardığında, adadaki İsbitâriyye tarikatının lideri Pierre d’Aubusson tarafından büyük bir törenle karşılandı. Cem, şövalyelerin yardımıyla Rumeli’ye geçip mücadelesine oradan devam etmeyi umut ediyordu. Ancak Rodos Şövalyeleri, onu bambaşka bir plan için ellerinde tutmak niyetindeydi: Osmanlı’ya karşı pazarlık aracı olarak kullanmak.
Pierre d’Aubusson, Cem’in gelişiyle ilgili olarak Papa’ya, Macar Kralı’na ve Napoli Sarayı’na mektuplar gönderdi ve nasıl hareket edeceklerini sordu. Bu sırada Cem’in Rodos’a sığındığını öğrenen II. Bayezid ise meseleyi silahla değil diplomasiyle çözmeyi seçti. Şövalyelerle anlaşmaya varan Bayezid, aynı zamanda Venedik Cumhuriyeti ile de iletişime geçti; Cem’e destek verilmemesi karşılığında ticari imtiyazlar tanıdı. Rodos’a ise kırk bin altın ödeme yapmayı kabul etti.
Böylece Cem’in Rumeli’ye geçme hayalleri suya düştü. Şövalyeler onun üzerindeki gözetimi artırdı ve gizlice Fransa’ya gönderilmesine karar verdiler. 15 Ekim 1482’de Fransa’nın Savoia Dükalığı’na bağlı Villefranche limanına götürülen Cem, bölgede çıkan veba salgını nedeniyle kısa süre sonra Nice şehrine sevk edildi. Burada yaklaşık dört ay kaldı. Bu süre boyunca Batı’nın yaşam tarzını yakından tanıma fırsatı buldu; hakkında türlü dedikodular yayıldı.

5 Şubat 1483’te bu kez Chambery’ye götürülen Cem, burada Macar kralına gönderdiği adamlarının yolda yakalanıp öldürüldüğünü öğrenince sarsıldı. Öte yandan Bayezid, kardeşinin Avrupa’daki varlığını yakından takip edebilmek için sürekli casuslar gönderiyordu. Cem’in sürgünü, sadece Osmanlı değil; Venedik, Macaristan, Papa, Napoli Krallığı ve Memlükler gibi dönemin büyük güçlerinin de siyasi gündemindeydi.
Bayezid bir yandan Cem’in iadesi için çeşitli girişimlerde bulunuyor, diğer yandan gizlice adamlar yollayarak onun akıbetini öğrenmeye çalışıyordu. Bu süreçte Macar Kralı Cem’i kaçırmak için bir plan geliştirdiyse de başarılı olamadı. 1487 yılında Memlük Sultanı da Cem’in kendilerine teslim edilmesi karşılığında yirmi bin filori teklif etti.
Papa VIII. Innocente ise planladığı bir Haçlı seferi için Cem’i kullanmayı arzuluyordu. Pierre d’Aubusson ile anlaşılarak Cem 4 Mart 1489’da Roma’ya getirildi. Bayezid bu gelişmeden haberdar olur olmaz, Cem’in elden kaçmaması için gereken parayı Papalık’a aktarmaya başladı. 30 Kasım 1490’da Roma’ya giden Osmanlı elçisi Mustafa Bey, üç yıl boyunca sürecek bir anlaşmayla toplamda yüz yirmi bin altın ödemeyi kabul etti.

Papa Innocente’in ölümünden sonra, Fransa Kralı VIII. Charles devreye girdi. Yeni Papa VI. Alessandro ile anlaşarak Cem’i Napoli’ye götürmek istedi. Fransa Kralı da Cem’i Avrupa siyasetinde bir koz olarak kullanmayı planlıyordu. 27 Ocak 1495’te Roma’dan ayrılan Cem Sultan, kısa süre sonra Napoli’deki Castel Capuana adlı kaleye getirildi. Ancak burada fazla yaşayamadı; 25 Şubat 1495’te hayata gözlerini yumdu. Ölümünün arkasında Papalık olduğu, hatta Cem’in zehirlendiği yönünde güçlü rivayetler vardır. Zira Papalık, elindeki bu “değerli rehineyi” kaybetmek istemiyordu.
Cem’in ölüm haberini alan Sultan II. Bayezid, üç gün süreyle yas ilan ettirdi ve İstanbul’da onun için gıyabi cenaze namazı kıldırttı. Cenazesi tahnit edilerek sadık adamları tarafından Gaeta’da toprağa verildi. Dört yıl sonra, 1499’da Napoli Kralı tarafından Osmanlılara teslim edilen naaşı, Bursa’da Muradiye Camii haziresine defnedildi. Ve böylece iki kardeş arasındaki kanlı iktidar mücadelesi sonuçlandı.
Kaynakça
- Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. “Cem Sultan.” https://islamansiklopedisi.org.tr/cem-sultan
- Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. “Bayezid II.” https://islamansiklopedisi.org.tr/bayezid-ii
- Türk Tarih Kurumu (TTK). “Sultan Bayezid ve Cem Sultan Mücadelesi ile Neticesi.” https://ttk.gov.tr/sultan-bayezid-ve-cem-sultan-mucadelesi-ile-neticesi/
Kapak Görseli
Ekşi Şeyler’de yayımlanan “Cem Sultan, Ağabeyi II. Bayezid Yerine Tahta Geçseydi Neler Değişirdi?” başlıklı içerikten alınmıştır.