Mevlana’nın hepimizin gönlünde yer edinen “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol!” çağrısı, insanın içsel tutarlılık arayışını yansıtır. Amerikalı sosyal psikolog Leon Festinger ise, geliştirdiği bilişsel uyumsuzluk kuramıyla (cognitive dissonance theory) bu durumu bilimsel olarak açıklar. Kurama göre, iki düşüncenin birbiriyle veya düşüncenin davranışla çelişkili olması iç tutarlılığı bozar ve bilişsel çelişki oluşturur. İkilemde kalma yüzünden rahatsızlık duyan birey, dengeyi yeniden sağlamak için ya rasyonel bir şekilde inançlarını, tutumlarını veya davranışlarını değiştirir ya da çelişkiyi küçümser, yok sayar hatta yanlış olanı savunmaya başlar. Sonuç olarak iç denge her halükarda sağlanır. Mevlana’nın önerisi de budur aslında: çelişkiyi ortadan kaldırmak. Bilişsel uyumsuzluk evrensel bir olgu olsa da, uyumsuzluğun ortaya çıkma ve giderilme süreci kültürel faktörlere göre değişebilmektedir.
Kültürel Kalıplar

Her birimiz bize özgü özelliklerle dünyaya geliyor olsak da farkında bile olmadan içine doğduğumuz toplumun izlerini taşır, değerlerini benimseriz. Ortak dil sadece harflerle değil bakış açılarıyla da paylaşılır ve kültürü oluşturur. Sadece orada var olarak bulunduğumuz coğrafyanın rengine bulanır, adeta aynı giyim kodunu paylaşırız. Bulunduğu kabın şeklini alan bir su gibi akarız. Pek çok temel duygunun evrensel olduğu kabul edilse de, bu duyguların oluşumunu sağlayan etkiler ve kültürel karşılıkları kendine özeldir. Kabaca iki temel kültürel eğilimden bahsedebiliriz: bireyci kültür ve kolektivist kültür.
Bireyci kültür bağımsız benlik odağındadır. Dışa dönük, kendine yeten ve öğrenmeyi öğrenen bireyleri içerir. Mutluluğunu göstermek ve üzüntüden kaçınmak teşvik edilir. Kişisel çıkar önceliklidir, mesleki hareketlilik yüksektir. Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkelerinde bireyci kültürün izlerini görebiliriz.
Kolektivist kültürde ise karşılıklı bağımlılık ön plandadır. İçe dönük ve onaylanma ihtiyacı hisseden paylaşımcı bireyleri içerir. Üzüntüyü göstermeye, mutluluğu saklamaya ve işbirliğine teşvik vardır. İnsanlar grubun çıkarlarını önemser ve kendi aralarında iç gruplar oluştururlar. Afrika, Latin Amerika ve Asya‘nın genelinde kolektivist kültür hakimdir.
Bireyci ve Kolektivist Yaklaşımın Dile Yansıması

Kültür biçimi, toplumların dillerine de yansır. Örneğin, kolektivist kültürün hakim olduğu Japonya’da oime (birine karşı borçluluk), fureai (biriyle bağlantı), ve shitashimi (birine karşı yakınlık) gibi kavramlar günlük dilde çok fazla kullanılır. Aynı şekilde Türkiye’de kolektivist kültürel yapıyı okuyabileceğimiz pek çok deyim bulunmaktadır: “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.“, Bir elin nesi var, iki elin sesi var.“, “Elalem ne der?”, “Gülme komşuna gelir başına“. Bu gibi örnekler kültürün dildeki yansımalarıdır. Bireyci kültürün baskın olduğu batı kültüründe ise hak, hürriyet, adalet, irade gibi birey merkezli kelimeler öne çıkar. Tüm bu bilgiler ışığında, bilişsel uyumsuzluğun birbirinden farklı kültürlerde aynı tezahürde olmadığını varsaymak pek tabii bir tahmin olacaktır.
Uyumsuzluğun Kültürel Kodları

Grup uyumunu bireysel istekten önde tutan kolektivist toplumlarda, bireyler bilişsel çelişkiyi gidermek için genelde davranışlarını değiştirirler. Ancak davranışlarındaki bu değişim dışsal ve geçici olup içsel dönüşümü yaratmayabilir. Yani kolektivist bireyin düşüncesi ve davranışı uyumsuzken düşüncesini değiştirmesi daha az olasıdır. Ailesine veya topluma utanç ve hayal kırıklığı yaşatabilecek durumlarda daha yüksek bilişsel çelişki hissederler. Hatta uyumsuzluk sadece kendi bilişlerinde olmaz, aile ve toplumlarındaki çelişkili düşünce ve davranışlar yüzünden de huzursuzluk duyabilir ve onların uyum dengeleme yöntemleriyle uyumlanabilirler. Toplumsal uyumu önceleyen bu kültürde, bilişsel çelişkiyi giderme motivasyonu kamusal alanda başkalarının gözü önündeyken daha fazladır.
Bireyci kültüre sahip toplumlarda bilişsel uyumsuzluk daha çok iç tutarlılığa odaklıdır. Bireyci toplumlar, değerleri ve davranışları arasında çelişki yaşadığında bilişsel uyumsuzluk kuramındaki tüm çelişki giderme biçimlerini uygulayabilir. Fakat bireysel kararlarının arkasında durmayı önemsediği için genelde düşünceyi yapılandırma veya meşrulaştırmayla dengeyi sağlar.
Üç Edebi Karaktere Bakış
Bilişsel çelişki kuramının herkeste aynı işlemediğini söyleyebiliriz. Bu bağlamda farklı kültürlerdeki edebi eserleri ele alalım: Winston, Raskolnikov ve Raif Efendi hangi konuda bilişsel uyumsuzluk yaşamış ve nasıl bir çözüm yoluna gitmiş?
1984 – Bireyci Kültürün Yansıması

Winston, totaliter devletin zorunlu dayatmaları ve kendi özgür irade düşüncesi arasında derin bir çelişki yaşar ve bilişsel uyumsuzluğa düşer. Batının bireyci kültürünü yansıtan bu eserde, Winston uyumsuzluğu gidermek için dayatmalara karşı çıkarak davranışını değiştirir. Ancak baskının arttığı zamanlarda çelişkiyi reddetme ya da zorunlu uyum yoluna da sapar.
Suç ve Ceza – Kolektivist Kültürün Yansıması

Raskolnikov, -hatta Dostoyevski de diyebiliriz- kolektivist bir toplumda (Rusya) yetişmiş ve ona göre değer yargıları geliştirmiş bir karakterdir. İşlediği cinayet ve çektiği vicdan azabı onda bilişsel uyumsuzluk oluşturmuştur. Uyumsuzluğu gidermek adına, yaptığı eylemin toplumun yararına olduğuna dair, davranışını meşrulaştıracak bir gerekçe geliştirir. Ancak zamanla çelişkiler yeniden ortaya çıkar. Sonunda kendini aklamayı bırakır (davranışında değişiklik yapar) ve suçunun sorumluluğunu alarak teslim olur.
Kürk Mantolu Madonna – Bireyci ve Kolektivist Kültürün Kesişimi

Türk edebiyatının önemli eserlerinden olan Kürk Mantolu Madonna, Asya ve Avrupa’nın kesiştiği bir coğrafyada olması sebebiyle hem kolektivist hem de -çekimser de olsa- bireyci kültür özellikleri içerir. Raif Efendi kendi içsel dünyası ile toplumun istekleri arasında sıkışmış bir karakterdir. Kolektivist bir toplumda büyümesine rağmen Avrupa’ya gittiğinde yaşadığı aşk onda bireyci düşünceler doğurur. Aşkı ve kültürü arasında kalan Raif Efendi kaçınılmaz bir şekilde bilişsel uyumsuzluk yaşamaktadır. Çelişkiyi ortadan kaldırmak için tutumunu değil davranışını değiştirir ve norma uyar, tıpkı kolektivist toplumların genelde yapacağı gibi. Fakat düşüncesinde -pasif bir şekilde de olsa- bireyci kültürün izlerini ve çelişkiyi taşımaya devam eder. Bu da Raif Efendi’yi zamanla silik ve duygusuz birine dönüştürür. Aslında Raif Efendi bilişsel uyumsuzluğa uyum sağlamıştır. Ancak sağladığı bu uyum, onu kişiliksizleştirmiştir.
Kaynakça
Ali, Sabahattin. Kürk Mantolu Madonna. İstanbul: Türkiye İş Bankası, 2020.Dostoyevski,
Dostoyevski, Fyodor Mihayloviç. Suç ve Ceza. İstanbul: Türkiye İş Bankası, 2018.
McLeod, Saul. “What Is Cognitive Dissonance Theory?”. Simply Psychology. Web. Erişim Tarihi: 24.07.2025.
Nickerson, Charlotte. “Understanding Collectivist Cultures: Overview & Examples?”. Simply Psychology. Web. Erişim Tarihi: 24.07.2025.
Orwell, George. 1984. İstanbul: Can, 2019.
Kapak görseli: sizofrenifederasyonu.org