Cehenneme Övgü: Gündelik Hayatta Totalitarizm

spot_img

Şeytanın Avukatı ismi ile bilinen Gündüz Vassaf, Cehenneme Övgü kitabıyla birlikte içinde bulunduğumuz dünyadaki gönüllü köle konumumuzu gözler önüne sermekle kalmıyor aynı zamanda totalitarizmin gizlice hayatımıza nasıl sızdığına dair bir rehber niteliği taşıyor.

Kitabın ilk sayfasında “Papa’nın cennetine inanmayan, Giordano Bruno’nun anısına” yazmaktadır. Bruno, Rönesans felsefesini biçimlendiren filozofların en önemlilerinden birisidir fakat düşüncelerini açık bir şekilde dile getirdiği için tarihin her döneminde olduğu gibi halkların karanlıkta kalmalarını isteyen resmi görüşün savunucusu olan otorite tarafından yakılmıştır. Bruno gibi nicelerini kaybederek, özgürlük kazanma mücadelesinde ağır bedeller ödedik. Bütün bu mücadeleler geçmişte kaldı artık özgürüz diye düşünüyoruz. Peki modern çağımızda, sandığımız gibi gerçekten de özgür müyüz? Sorumuz hazır, gelin cevapları bulmak için bu eserin içeriğine göz atalım.

Cehenneme Övgü ya da İngilizce adıyla “Kendimizin Tutsakları”, 20 konu üzerinden gündelik hayatta totalitarizmin örneklerini bizlere sunmaktadır. Bu konuların her biri insanda derin sorgulama hissiyatı yaratan çok kıymetli konular. Yazımız için seçtiğimiz 4 denemeyi sizler için derledik.

1. Geceye Övgü

İlk olarak adından sıkça söz ettiren Geceye Övgü denemesi, okuyan herkesin bu kitapla tanışmasını sağlayan ve alıntılarıyla herkeste merak uyandıran bir deneme. Peki, bu övgü neden gündüze değil de geceye? Çünkü yazara göre gündüz, totaliterdir. Bizleri mantıklı birer insan olmaya, kendi hapishanemize kapanmaya zorlar. Siz de fark ettiniz mi, gündüzleri bizleri denetleyen sayısızca mekanizmanın varlığını. Tutsak olduğumuz gerçeğini o kadar kabullendik ki, iş günü dışındaki saatlerimizi serbest zaman olarak adlandırıyoruz. Gün boyunca hayatta kalmaya, geceleri yaşamaya çalışıyoruz bir bakıma. Çünkü “Yaşamın anlamı gece duyumsanır ve sorgulanır. Kimse bunu öğle yemeği sırasında tartışmaz. Yaşam, gecenin konusudur.

2. Sözcük Mahpusları

Sözcük Mahpusları bölümüne yazarın kendi cümleleriyle yer vermek istedik. Anlatımın büyüleyiciliğine kendiniz tanık olun. “Hepimiz söze ve onun aracılığıyla dünyaya sahip olduk. Dünyaya sahip olma çabamızla onu bir bütün olmaktan çıkarıp kısırlaştırdık, kendi sözcüklerimizin içine hapsettik. Dünyayı sözcüklerle tutsak ettik. Bu süreçte biz de kendi sözcüklerimizin tutsağı olduk. Birbirimizi anlayamayacağız korkusuyla, sözcükleri gereğinden fazla kullanıyoruz. Oysa sessizlikte, sezinlediğimiz ama tanımadığımız dürtülerin, özgürlüğün ve gelişigüzelliğin son noktası saklıdır.”

3. Burada Yer, Şurada Da Uyuruz

“Burada Yer, Şurada Da Uyuruz” bölümünde ise mekanın üzerimizdeki totaliterliğine, yazar bugüne kadar hiç düşünmediğimiz bir bakış açısı getiriyor. Evlerimiz, her birinde ayrı fonksiyonlara sahip odalara bölünmüş durumdadır. Yemek odası, oturma odası, yatak odası… Bu bölümlenmiş evler aynı evde yaşayan insanları bile birbirinden ayırma işlevini üstlenmiştir. Şimdi bir düşünelim; yatak odanızda otururken düşündüklerinizle oturma odanızda otururken düşündüğünüz şeyler aynı mı? Odadan odaya geçmek bile farkında olmadan zihnimizdeki düzenekleri değiştirir. Vassaf’ın tarifiyle bir ülkeden ya da bir kültürden başkasına geçmek gibi bir şeydir bu. Çünkü her odada farklı işlevlere sahip olmak durumundayız. Eskiden, Roma sempozyumlarında aynı mekanda, yemek yenir, müzik dinlenilir, dans edilir ve felsefe tartışılırdı. 2000 küsur yıl geçip bugüne geldiğimizde görüyoruz ki, mekanın totaliter yapısı tarafından bölünür hale gelmişiz.

4. Enformanyaklık

Günümüzde dünyada olup bitenler hakkında bilgi alabileceğimiz gazete, radyo ve televizyon gibi bir sürü bilgi aracı bulunuyor. Her gün binlerce habere maruz kalıyoruz. Aslında bu bizim bilgi açlığımızdan dolayı bilinçli bir şekilde tercih ettiğimiz bir durum. Ancak bunun sonucunda farkında olmadan bilgi içinde boğuluyoruz ve her türlü habere karşı duyarsızlaşıyoruz. Olup bitenlere karşı duyduğumuz bu ilgi, daha fazla haber satarak para kazananlar tarafından sömürülmemize yol açıyor. Neticede “Kitle iletişim araçları ve enformasyon denetimi yoluyla dünya hızla tekdüzeleşiyor. Diller, kültürler, besin maddeleri, giysiler ve düşünce kalıpları yerlerini tekil güçlere bırakıyor, biz de onları edilgin bir biçimde kabul ediyoruz.”

Gündüz Vassaf, bu kitapla birlikte kendi kendimize oluşturduğumuz kurallar sayesinde yarattığımız cehenneme övgüler yağdırdığımızı, gönüllü köle olmayı kabul ettiğimizi çarpıcı bir dille anlatmaya çalışıyor. Bu yüzden gündüzün, cennetin, konuşmanın, aklın ve anlaşmanın totalitarizmine karşın gecenin, cehennemin, susmanın, deliliğin ve anlaşmazlıkların savunucusu oluyor. Kısacası alışılagelmiş, her an hepimizin kabullendiği kavramları sorgularken, bizleri de bu sorgulamaya davet ediyor. Gündelik hayatın bir parçası haline gelmiş bu baskılara daha ne kadar kayıtsız kalabiliriz ki?

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.