Cave of Forgotten Dreams (2010) Belgesel İncelemesi: Chauvet Mağarası

Editör:
Gülizar Nehir Gülkanat, Sudenur Sarıyıldız, Eyüp Can Gürer

Sanat, geçmişin bir uzantısı, tarihin uzak levhalarında sezilen tanıdık bir yabancıdır. Eskiden olduğumuz insan şimdi olduğumuz insanın hislerine ve anılarına sahiptir ve değerli gördüğümüz, bizi ürküten, yücelten her anı zihnimizin zifiri mağaralarında muhafaza ederiz. Bununla birlikte sahip olduğumuz yaşam, bir döngünün tekrarlanışı, geçmiş hayaletlerin yad edilişidir. Üst paleolitik dönemi insanı, bizim modern düzlemde sanat dediğimiz olgunun nitelikli ve çiğ tasvirine sahipti. Tanık oldukları vahşet ve doğal hiyerarşi, sürekli tetikte oldukları üstün bir gözlem yeteneğini de beraberinde getirdi. Cave of Forgotten Dreams isimli bu belgesel bizi Güney Fransa’da yer alan Chauvet Mağarası‘na ve ardındaki geçmişe doğru bir yolculuğa çıkartıyor.

Keşif

Christian Hillaire Éliette Brunel Deschamps ve Jean Marie Chauvet 19 Ocak 1995 lepointcom

Mağara, 18 Aralık 1994 tarihinde Jean-Marie Chauvet, Eliette Brunel-Deschamps ve Christian Hillaire tarafından tesadüfen keşfedilmiştir. Üç araştırmacı da tutkulu birer mağara bilimciydi ve üst Paleolitik Dönem sanat araştırmaları yapmaktaydılar. Girdikleri küçük bir mağaranın sonunda, taş yığınlarının arasından gelen bir hava akımı olduğunu fark ettiler. Taşları temizledikten sonra dar bir tünelden ilerleyerek bir çıkıntıya ulaştılar. Çıkıntı büyük bir odaya bakıyordu ancak zemin 10 metre aşağılarındaydı. Araçlarına dönerek gerekli ekipmanlarını aldıktan sonra araştırmaya devam ettiler. Eliette; bir pandantifin üzerinde küçük, kırmızı, koyu sarı bir mamut fark etti ve ilerledikçe duvarlarda daha bir çok gravür keşfettiler. Noel arifesinde mağaraya geri dönerek ayak izlerini plastik bir şeritle kapatarak zemini korumaya aldılar. Böylece o andan itibaren mağaraya giren herkesin gideceği yolu da belirlemiş oldular. Keşiflerinin duyurulmasının ardından 29 Aralık 1994’te bir keşif gezisi başlatıldı. Keşiflerin lideri Jean Marie Chauvet anısına, mağaraya Chauvet ismi verildi. Üçlü bu deneyimi şu sözlerle anımsamıştır: “Sanatçıların ruhları çevremizi kuşatmıştı. Onların varlığını hissedebildiğimizi düşündük; sanki onları rahatsız ediyorduk.” 

Mağaranın Tarihçesi

Kırmızı el paneli bradshawfoundationcom

1998 yılında ünlü Fransız tarih öncesi uzmanı Dr. Jean Clottes, büyük bir güvenlik altında Chauvet Mağarası’ndaki ilk araştırma ekibine başkanlık etti. Chauvet Mağarası’nın Buzul Çağı sanatı yalnızca son derece eski değil, aynı zamanda çok kapsamlı ve çok çeşitlidir. Mağara resimlerinin tümü, 30.000 ila 33.000 yıl öncesine tarihleniyor. Bunlar şimdiye kadar ortaya çıkartılan en eski resimler. Yaklaşık yirmi bin yıl kadar önce gerçekleşen bir heyelan, mağaranın girişini kapatarak içerdeki dokunun korunmasını sağlamıştır. Mağara ilk keşfedildiğinde duvarlarda yer alan çizimlerin böylesine canlı ve detaylı oluşu, çizimlerin sahte olduğuna dair tartışmalara neden olmuştu. Çizimlerin sahte olmadığına dair ilk bulgu, duvarlarda oluşması binlerce yıl alan bir kalsit tabakası ve katmanlaşmaydı. Mağaranın sanatçıları, anatomik olarak modern insanların yaklaşık 40.000 yıl önce Avrupa’ya gelmesiyle başlayan ve yaklaşık 28.000 yıl öncesine kadar süren Avrupa’daki Geç veya Üst Paleolitik’in ilk kültürü olan Aurignacian kültürüne aitti. Mağarada bulunan kemikler arasında hiç insana ait kemik bulunamamıştır, kemiklerin birçoğu ayılara ve vahşi hayvanlara aittir. Buna göre insanlar mağarada yaşamamış, resim yapmak ve çeşitli ritüellerini gerçekleştirmek için mağarayı kullanmışlardır.

Sinemanın İlk Örneği

Atlar paneli imdbcom

Chauvet Mağarası’nda duvardaki çoğu çizim hareketli sayılabilecek biçimde farklı kompozisyonlarda resmedilmiştir. Toulouse Üniversitesi‘nden Paleolitik araştırmacısı ve film yapımcısı olan Marc Azema‘ya göre çizimlere hareket unsurunu verebilmek için iki teknik kullanılmıştı. Birincisi, ardışık görüntülerin yan yana durması, ikincisi ise üst üste bindirme tekniği olan sürempresyondu. Bu teknik, daha çok Fransa ve İspanya’daki mağaralarda görülmüştür. Mağara duvarlarına resmedilmiş bu çizimler, sinematografik bir anlatıma sahiplerdir. Belgeselde mağaranın iç kısımlarına doğru ilerledikçe duvarların düz olmadığını görüyoruz. Sanatçı, hayvan figürlerini kendi üç boyutlu dinamiğine göre yerleştirmiş. Belgeselin yönetmeni Werner Herzog, sekiz bacaklı bir bizonu ve boynuzunu aşağı yukarı hareket ettiren bir gergedanı izleyiciye sunarak bunun sinemanın ilk örneği olacak bir biçim olduğunu söylüyor bizlere.

Pont d’Arc Kemeri

imdbcom

Mağara, bu doğal oluşum ile de ilişkilidir. Ardeche Nehri girişinde yer alan Chauvet Mağarası kemerin yakınında, bir yamacın tepesindedir. Pont d’Arc Kemeri, mağaranın sanatçılarından çok önce süregelmiş ve onlara bir köprü görevi görerek eşlik etmiştir. Bilim insanları Pont d’Arc’ın yaklaşık 124.000 yıl önce oluştuğunu belirlediler. 54 metre yüksekliğinde ve 60 metre genişliğinde olan doğal bir kemerdir.

Minos’un Boğası

Chauvet Mağarası kaya sarkıtı pinterestcom

Kaya sarkıtına resmedilmiş olan, yarı kadın yarı bizon çizimi mağaradaki tek insan tasviridir. Dişi ile boğanın bu çiftleşmesini Picasso‘nun Minator ve Kadın çizimlerinde ve bu bağlamda Yunan mitolojisindeki Theseus ve Minotor efsanesinde de gözlemleyebiliriz.

Picasso 1933 47×62

Minos, Girit tahtına çıkmak için Tanrıların onun yanında olduğunu ileri sürmüş. Bunun üzerine Minos, Poseidon’dan bir dilek dileyerek denizden bir boğa çıkartmasını istemiş ve bu boğayı daha sonra Tanrı’ya kurban edeceğine söz vermiş. Dilediği gibi de olmuş, denizden ak bir boğa çıkagelmiş. Bu sayede tahtın sahibi olan Minos daha sonra boğayı Tanrıya kurban etmeyi unutmuş. Poseidon bu duruma çok sinirlenerek boğayı vahşileştirmiş ve Minos’un karısı Pasiphae, boğaya âşık olarak onunla birleşmiş. Bu birliktelik sonucunda ismi Minos’un Boğası anlamına gelen Minotauros; insan bedenli, boğa başlı canavar meydana gelir. Minos, Minotauros’u saklamak için ünlü mimar Daidolas‘a Labyrinthos isimli bir yapı inşa ettirmiştir. Daha sonra Minos, Atina’dan canavara kurban etmek için yedi erkek ve yedi kız ister. Bundan dolayı Theseus, Girit’e giderek Minotauros’u öldürmüştür.

Willendorf Venüsü

imdbcom

Belgeselde Willendorf Venüsü, Chauvet Mağarası’nda bulunan yarı bizon, yarı kadın tasviri üzerinden tarihteki kadın figürüne bir bakış sunuyor. Willendorf Venüsü günümüzden 28,000 ila 25,000 yıl önce, Paleolitik Dönem’de yapılmış bir Venüs figürinidir. 11 cm. boyundaki figürin 1908 yılında Avusturya’daki Willendorf yakınlarında bulunmuştur. Figürin yerel olarak bölgede bulunmayan politli kireçtaşından oyulmuş ve kırmızı aşı boyasıyla hafifçe renklendirilmiştir. Figürin Viyana’daki Doğa Tarihi Müzesi’nde sergilenmektedir. Vücut hatları itibariyle, bereketi, doğumu ve cinselliği ifade ettiği düşünülmektedir.

Aslan Adam

imdbcom

Aslan Adam heykelciği, 1939’da Hohlenstein-Stadel adlı bir Alman mağarasında keşfedilen tarih öncesi fildişinden bir heykeldir. Şimdiye kadar apaçık bir erkek betimlemesi bulunamadı ta ki Swabian Alpleri‘nde çıkartılan bu aslan dışında. Aslan başlı heykelcik, dünyada bilinen en eski zoomorfik (hayvan biçimli) heykel olup figüratif sanatın bilinen en eski örneği olabilir. Bulunduğu katmanın karbon tarihlemesi, onun 35.000 ile 40.000 yaşları arasında olduğunu gösteriyor. Heykelcik şu anda Almanya’daki Ulm Müzesi‘nde sergileniyor.

Hohle Fels Venüsü

pinterestcom

Hohle Fels Venüsü bilinen en eski insan tasviridir. Heykelcik mamut fildişinden yapılmış ve Hohle Fels Mağarası‘nda bulunmuştur 35.000 ila 40.000 yıl önce yapılmış olup Avrupa’daki Üst Paleolitik Dönem’e tarihlenmektedir. Sadece 6 cm uzunluğundadır. 2008 yılında keşfedilen eser şu anda Blauberen Müzesi‘nde bulunuyor.

Üst Paleolitik Dönemi Genel Özellikleri

Aslanlar paneli pinterestcom

Günümüzden yaklaşık 40 bin ila 10 bin yıl önce yaşanmış dönemdir, bir diğer adı eski taş-yontma taş çağıdır. Bu dönemde Homo Neanderthal’lerin yerini modern atası olan Homo Sapiensler almıştır. Üst Paleolitik dönemde Aurignacian, Gravettian, Solutrean ve Magdalanian kültürleri ve ilk sanat ürünleri görülür. Bu dönemde alet çeşitleri artmış; dilgiler, ok ve mızrak uçları, olta ve zıpkınlar, bıçaklar, iğneler gibi çeşitli aletler ortaya çıkmıştır. Alet yapımında ham madde olarak taşın yanı sıra kemik ve fildişinden de yararlanılmıştır. Üst Paleolitik’te aynı zamanda yerleşik yaşama doğru bir yönelimin de başlamış olduğu görülür. Günümüzden yaklaşık 35 bin yıl öncesinden itibaren Avrupa’da, Afrika’da ve Avustralya’da ilk sanat ürünleri ortaya çıkmıştır. Bunların arasında Güneybatı Fransa ve Kuzey İspanya’da bulunan mağara resimleri büyük bir öneme sahiptir. Mağara resimleri dışında taştan, kilden ve fildişinden küçük heykelcikler de yapılmıştır. Bu heykelcikler arasında kadın vücudunun hatları öne çıkartılarak yapılmış olan Venüs ismindeki heykelcikler de vardır ve 32 bin yıl öncesinden itibaren yaygın bir biçimde üretilmiştir. Bunların yanı sıra takı ve süslenme davranışı da ortaya çıkmıştır.

Ana Tanrıça Kültü

Kibele pinterestcom

Ana Tanrıça kültünde görülen kadın figürüne, yüzü belirsiz, göğüsleri ve dişilik organı abartılı biçimde yontulmuş olan “Venüs” isimli heykelciklerde rastlanılabilir. Bu inanış, varlıkların ve doğanın yaratıcısı olan, doğum, yaşam, bereket, kuraklık ve ölümü var eden monist tanrıçanın varlığından geliyordu. İlkçağlardan itibaren süregelen bu Tanrıça figürü zamanla sanattaki yerini “Eril” bir Tanrı olarak gösterdi. Bu değişimden önce yaşama dair gelişen tüm olgular kadına ve kadın bedenine atfedildi. Venüs heykelciklerinde bedenin ön planda oluşu ve yüzün olmayışı yetersiz bir el becerisinin sonucu değildi. Bunun nedeni Tanrıçanın varlığının ulaşılmaz oluşu ve mahremiyetinin kutsallığındandı. Ana Tanrıça kültü kendisini farklı medeniyetlerde, farklı isimler de gösterdi: Sümerlerde İnanna, Samilerde İştar, Mısırda Osiris, Fenikelilerde Astarte, Anadolu’da Kibele, Ege’de Artemis, Hindistan’da Kali. Antik Yunan Mitolojisinde ise Gaia olarak karşımıza çıktı. Ana Tanrıça inanışı, monist tanrıçadan zaman içinde cinselliği ve güzelliği temsil eden tanrıçalara dönüştü.

Susannah ve Kentin Büyükleri Tintoretto 1518 1594

Avrupa yağlı boya resim geleneğinde devamlı olarak işlenen konu, çıplak kadın resimleridir. Kadınlar izleyiciye seyirlik birer “nesne” olarak sunulur. Ana Tanrıça kültünde görülen kutsallık kendisini “Eril” zevklere bırakmıştır. Kadın figürünü resimlerde direkt olarak izleyiciye bakarken görürüz, ona baktığını sandığı erkeğe edilgen bir yüz ifadesiyle resmedilir ya da vücudunun daha görünür olduğu kompozisyonlarda. Venüs heykelciklerine atfedilen kült burada cinsellik ve güzellik odaklıdır.

KAYNAKÇA

Lewis-Williams, James David. Mağaradaki Zihin. Çev. Yurdanur Salman. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2019.

Harari, Yuval Noah. Hayvanlardan Tanrılara Sapiens İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi. Çev. Ertuğrul Genç. İstanbul: Kolektif Kitap, 2015.

Erhat, Azra. Mitoloji Sözlüğü. İstanbul: Remzi Kitabevi, 1972.

Berger, John. Görme Biçimleri. Çev. Tolga Esmer. İstanbul: Metis Yayınları, 1986.

“36,000 Years Ago, The Chauvet-Pont d’Arc Cave, Ardéche”. https://archeologie.culture.gouv.fr/chauvet/en 25.08.2024

Bursalı, Ayşe “Venuses Troughout History”. https://www.peramuseum.org/blog/venuses-throughout-history/1439 25.08.2024

Kapak Görseli: IMDb

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks