Çanakkale Kahramanı: Seyit Onbaşı

spot_img

Seyit Onbaşı, 1889 yılında Balıkesir’in Havran ilçesinde, Çamlık Köyü’nde doğmuştur. Babasının adı Abdurrahman, annesinin adı ise Emine idi. “Seyit Ali Onbaşı” olarak bilinir ve soyadı kanunundan sonra “Çabuk” soyadını almıştır. 1909 yılında Osmanlı ordusuna katılmıştır ve Balkan Savaşı’nda yiğitçe çarpışmıştır. 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte ise topçu eri olarak Çanakkale Cephesi’nde göreve başlamıştır.

Savaşın Seyrini Etkileyen O An

Çanakkale Cephesi’nde, Rumeli Mecidiye Tabyası’nda görevli olan Seyit Onbaşı tüm varlığını ortaya koyarak görevini layığıyla yerine getirmeye çalışıyordu. Müttefik donanması Çanakkale Boğazı’nı geçmek için taarruza geçti. Derhal Türk ordusu yoğun bir karşı saldırı ile karşılık verdi. Aynı zamanda Nusret Mayın Gemisi’nin döktüğü mayınların etkisiyle düşman saldırısı püskürtüldü. Savaş esnasında yapılan ateşler öyle yoğundu ki askeri malzemelere, askerlere ve savaş alanına büyük zararlar veriyordu. İşte bu zarar sebebiyle topun mermi kaldıran vinci hasar görmüş ve kullanılamaz hale gelmişti. Bu vincin kullanılamaması demek düşman saldırısının başarıyla sonuçlanabilmesine yol açmak demekti.

Atılan mermiler cephaneliğe gelmiş ve cephanelik havaya uçmuştu. Orada görev alan 24 er yaralanmıştı ve 14’ü şehit olmuştu. Göz gözü görmüyordu. Seyit ve yanındaki arkadaşı dışında savaşabilecek hiçbir arkadaşı kalmamıştı. Bir yerde yatan arkadaşlarına bir mahvolan batarya toplarına bakıyordu. Sadece biri kullanılabilir haldeydi. Çaresiz kalan Seyit Onbaşı, yüreğindeki vatan sevgisinden aldığı kuvvetle 276 kilogram ağırlığındaki top mermilerini sırtlayarak top kundağına yerleştirdi. Bu mermiyi yerleştirebilmek için sırtındaki 276 kilogram ağırlıkla 6 basamak çıkmak zorunda kalmıştı. Savaş şartları ve psikolojisi göz önünde bulundurulduğunda Seyit Onbaşı’nın kendi ağırlığından fazlasıyla büyük bu mermiyi sırtlayıp yerleştirmesi çok büyük ve gurur verici bir olaydır.

İngiliz zırhlısı “Ocean”a ağır hasar verdi ve ve isabet ettiği yer dolayısı ile geminin yan yatmasına sebep oldu. Bunun üzerine bir de Nusret Mayın gemisinin döktüğü mayınlara denk gelerek gemi tamamen battı. Bu başarısı ve üstün gayreti sebebiyle komutanı ona “Onbaşı” unvanını verdi.

Çanakkale Savaşı bittiği zaman Seyit Onbaşı’dan top mermisini sırtına alıp fotoğraf çekilmesi istendi fakat ne kadar uğraşsa da top mermisini taşıyamadı. Bu yüzden tahta bir mermi ile çekildi. Bunu ancak vatan millet sevgisinin yüreğinde yarattığı güç ve inanç ile açıklayabiliriz. Seyit Onbaşı bunun kanıtı niteliğinde olan şu cümleleri kurmuştur:

“Yine savaş çıksın, yine kaldırırım.”

Seyit Onbaşı’nın mezarlığı

Savaş Sonrası

Savaştan sonra hayatını ormancılık ve kömürcülük ile geçinmiştir. Köyüne ve eski yaşantısına geri dönmüştür. Çanakkale Savaşı’ndan bir süre sonra hamallık yapmak zorunda kalan Seyit Onbaşı, maalesef 1939 yılında verem hastalığı yüzünden hayata gözlerini yummuştur. Balıkesir’de her yıl Seyit Ali’nin köyünde törenler düzenlenerek, bu kahramanı anarlar. Şimdi biz şanlı tarihimizin korkusuz kahramanlarından bahsederken onu saygı ve minnetle anıyoruz. Onun yüreğinde bulundurduğu gücü, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere; kendisinden ve diğer tüm kahramanlarımızdan emanet aldığımız güzel vatanımızı Türk genci olarak sonsuza kadar gururla temsil edeceğimize söz veriyoruz.

Atatürk İle Bir Anı

Seyit Onbaşı savaştan döndükten sonra kimse ile savaş hakkında konuşmaz. 1929 yılında bir açılış içim Mustafa Kemal Atatürk, Havran’a gelir. Havran Nahiye Müdürü’ne, “Burada bir Seyit Onbaşı olacaktı onu görmem lazım.” demiştir. Atatürk’ün emri üzerinde Seyit Onbaşı köyünden 2 jandarma eri ile alınır. Kocaseyit jandarmaların onu götürmesinden korkar ve onu kaçak kömür yüzünden tutuklamaya geldiklerini sanır. “Seni Paşa çağırıyor.” dediklerinde çok sevinir, gururlanır.

Atatürk yaptıklarının çok büyük kahramanlık olduğunu ve ona maaş bağlanmasını istediğini söyler. Fakat Seyit Onbaşı bu teklifi nazikçe reddeder. “Hayır paşam, biz görevimizi yaptık.” der. Atatürk bir kez daha bu kahraman sayesinde milletiyle gurur duyar.

Kaynakça: İbrahim Ünsal-Çanakkale Yiğidi Seyit Onbaşı

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.