Caligula: Roma İmparatorluğu’nun Acımasız Lideri

Editör:
Sudenur Sarıyıldız

Caligula, tutarsız ve zalim yönetimiyle Roma’nın en tartışmalı liderlerinden biri olarak bilinir. Hakkında yazılan her şey, genellikle korkutucu bir izlenim bırakır; öfkeli, alaycı, keyfi davranışlar sergileyen ve merhametsiz biri olarak görülür, hatta akıl sağlığı bile sorgulanır. Gaius’un gizemli ve tartışmalı kişiliği, tarih boyunca birçok soru işareti bırakmış bir bilmecedir. Bu yazımızda, sizler için bu bilmeceyi çözmeye çalıştık.

Caligula’dan Önce Gaius Caesar

Caligulanın Büstü Wikimedia Commons

Tam adıyla Gaius Julius Caesar Germanicus; İmparator Augustus hâlâ yönetimdeyken, döneminin en önemli generali Germanicus ve imparatorun torunu Agrippina Maior‘un (Tr. Yaşlı Agrippina) çocuğu olarak MS 12 yılında dünyaya geldi. Oldukça prestijli bir aileye doğmuş oldu Gaius; tüm Roma halkınca sevilip saygı duyulan bir babanın, soyluluğu ve öfkeli kişiliği ile ön planda olan bir annenin oğlu olarak o da seviliyordu. Babası Germanicus, senato tarafından Germanya‘ya komutanlık görevi için gönderildiğinde, annesi ile beraber ona eşlik etti. Kampta askerler tarafından çok sevildi, aralarında dolaşırken giydiği askeri üniforma ile dalga geçmeleri sebebiyle onu tanıdığımız bu adı aldı: Caligula (Tr. çizmecik/botçuk anlamında, caliga sözcüğüne küçültme eki eklenerek yapılan bir göndermedir.)

İmparator Augustus’un evlat edindiği oğlu Tiberius, Germanicus’u evlatlık alması koşuluyla yeni varis seçildi, Augustus’un ölümüyle de tahta geçti. Bu arada da Germanicus uzakta, Antiokheia‘daydı ve burada zehirlenerek öldü. Kimin tarafından zehirlendiği bilinmese de, bazı taraflar Livia’nın oğlunun önünde engel kalmasın diye yaptığını düşündüler. Agrippina ve Gaius dışındaki iki oğlu, Tiberius’un eliyle öldüler. Yeni imparator; Gaius henüz küçük olduğundan ona dokunmadı, kız kardeşleriyle birlikte sürgüne gönderdi. Önceleri babaannesi Antonia Minor (Tr. Genç Antonia) ile yaşadı, sonra ise Tiberius’un emri ile Caprae adasına (Capri) gönderildi.

Gaius’un etrafında yalnızca babaannesi ve kız kardeşleri vardı. Eğitimden ve içinde bulunması gereken politik hayattan uzak bir çocukluk geçirdi. Diğer soylu erkek çocuklarının aksine, Gaius’un hayatı oldukça geç başladı. Roma’da özgür kabul edilen erkekler; on dört veya on beş yaşına geldiklerinde yetişkinliği simgeleyen bir toga (Lat. Toga virilis) giyerlerdi. Bu geçiş, hem özel hem de kamuya açık bir törenle kutlanırdı. Ancak Gaius; bu töreni ancak on dokuz yaşında, hem de eksik bir şekilde yaşayabildi. Tiberius, Gaius’un bu geçişi bir törenle kutlamasına ve yetişkinliğe adım atmasına izin vermedi. Bir erkek çocuğu togayı giydiği anda yetişkin bir erkek olarak kabul edilir, senato’ya girebilir, resmi işlerin görüldüğü foruma gidebilirdi. Kısacası, kamusal ve siyasal hayatta söz sahibi olan gerçek bir vatandaş olurdu. Bir paranoyak olmasıyla bilinen imparatorun büyük ihtimalle yapmaya çalıştığı, onu iyice bastırmaktı. Gaius; taht üzerinde yaşlı imparatorun tahttaki hakkından daha fazlasına sahipti ve bu yüzden zalimce kenara itildi, yetişkinliğe geçiş hakkı elinden alındı, bir çocuk olarak bırakıldı.

Tiberius’un Ölümü ile Artık Bir İmparator

Caligula Encyclopædia Britannica

Tiberius, M.S. 37 yılında, tam yetmiş sekiz yaşında vefat etti. Ölümüyle birlikte, yirmi dört yaşındaki Gaius resmen tahtın yeni sahibi oldu. Roma, bu haberi aldığında adeta canlandı. Nefret ettikleri imparator sonunda ölmüş, yerine çok sevdikleri komutanın oğlu ve aynı zamanda yüce Augustus’un soyundan olan Gaius gelmişti.

İmparator olduktan sonra yaptığı ilk eylemlerinden biri, annesi ile kardeşlerinin küllerinin bulunduğu adalara gidip onları Roma’ya getirmek oldu. Böylece ailesine olan bağlılığını ve imparator soyundan olduğunu gösterdi. Gaius, yaptığı bu eylemlerle halkın sevgisini kazanmış gibi görünüyordu. Roma’yı yeniden şekillendirmek için yoğun bir çaba gösterdi: Cezalandırılmış kişileri affetti, sürgüne gönderilenleri geri çağırdı, halka oy kullanma hakkını yeniden tanıyarak seçimleri canlandırmaya çalıştı, borçları sildi, davalara genel bir af getirdi ve hatta ailesiyle ilgili davalarda tanıklık eden kişilerin belgelerini forumda yaktırdı. Bu eylemler, dikkatlice planlanmış göz boyama taktikleriydi ve etkili oluyordu. Gladyatör gösterileri ve atlı araba yarışları ile halkı kendine çekmeyi başardı. Ancak bu çabaları, senatonun öfkesini de üzerine çekti.

Gaius Gitti, Caligula Geldi

Caligula ve Germanicus Wikimedia Commons

“Benim herkese her şeyi yapma hakkım olduğunu unutma!” (Suet. Calig. 29)

İmparatorluğunun altıncı ayında, Gaius ciddi bir hastalığa yakalandı (Suetonius gibi tarihçiler onun çocukluğundan beri epilepsi benzeri bir rahatsızlık yaşadığını aktarır). Bu hastalık; onu öylesine etkiledi ki, iyileştikten sonra bambaşka bir kişiliğe büründü. Daha paranoyak ve alaycı bir insan haline geldi. Belki de uzun süre gizlemeyi başardığı gerçek kişiliğini açığa çıkıyordu ya da hastalığı aklını yavaşça bulandırıyordu. Başka bir ihtimal ise; tek başına bırakılan bir çocuktan, bir anda her şeyin tek hâkimi olan bir yöneticiye dönüşmesiyle gelen bir güç zehirlenmesi yaşıyordu. Acımasızlıkları üzerine söylenen veya yazılanların ardı arkası kesilmedi. İnsanların içine korku salmayı başardı, kimse onun bir sonraki hamlesini öngöremiyordu.

Gaius, Tiberius’un torunu Gemellus‘u, taht üzerindeki potansiyel rakibi olarak gördüğü için öldürttü. Gladyatör gösterilerinde vahşi hayvanları beslemek için suçluları kullandı ve soyluların bazılarını onursuz olarak damgalamakla yetinmeyip çeşitli cezalar verdi ya da infaz etti. Ebeveynleri, çocuklarının acımasızca idamını izlemeye zorlandı. Aynı zamanda, gittikçe savurgan birine dönüştü. Devlet hazinesinden kişisel harcamalar yaptı: Yeni bir hamam inşa ettirdi, yemek sofralarını çeşit çeşit yiyeceklerle ve altından yapılan ekmeklerle donattı, yeni gemiler yaptırdı ve paranın büyük bir kısmını halk arasında dağıttı. Bu israf sonucu, devlet hazinesi tamamen tükenmişti. Parasız kaldığında varlıklı bireyleri suçlayarak mallarını elinden aldı, sahte davalar açıp istediği meblağları tahsil ettikten sonra davaları bir anda sonlandırdı ve vergileri artırdı. Ayrıca bazı insanların vasiyetlerinde adının geçmesine rağmen (öldüklerinde paralarının ya da mülklerinin bir kısmı imparatora bırakılırdı), hayatta olduklarından dolayı onları pişman edercesine zehirli yiyecekler gönderdi.

Gaius’un ilk dönemlerdeki iyi niyeti tamamen söndü ve yerini karamsar bir ruh hali aldı. Senatoda, selefi Tiberius’tan farklı olacağına dair verdiği sözlerden çok uzaktı. Soylulardan, özellikle de senatörlerden o kadar nefret ediyordu ki, onları alaya almaktan geri durmuyordu. İşte, atını consul atama hikayesi buradan çıktı: Çok değer verdiği, adını Incitatus (Tr. Hızlı) koyduğu bir atı vardı. Suetonius’a göre, kendi evi bile olan bu atı konsül ilan etti. Cassius Dio’ya göre ise bir rahip yaptı. Bu bilgiler doğru olmayıp Gaius’un da içinde bulunduğu Iulius ve Claudius soylarına zarar vermek için atılan iftiralardan başka bir şey değildir. Gaius’un amacı, onları alaya almak ve kışkırtmaktı. Senatörler, Gaius için bir tehditti ve atını konsül yapacağı şeklindeki alaycı düşüncesini dile getirerek onları hiç ciddiye almadığını gösteriyordu.

İmparatorun Çalkantılı Özel Hayatı

Gaius ve üç kız kardeşi ©British Museum

Gaius’un özel ilişkileri de aynı derecede karmaşıktı ve çalkantılıydı. İlk eşi Iunia Claudilla ile imparator olmadan önce evlendi, ancak doğumda hem o hem de bebekleri öldü. Iunia’dan sonra ikinci eş olarak senatör Gaius Piso’nun karısı olan Livia Orestilla‘ya ilgi duydu ve zorla kocasından boşatıp evlendi. Livia ilk eşine sadık kalınca sinirlenip ikinci gününde boşandı ve nedensiz bir şekilde, birbirleriyle tekrar evlenmelerini yasakladı. Üçüncü eşi Lollia Paulina‘yı ise sırf birilerinden anneannesinin güzel bir kadın olduğunu duyduğu için yanına çağırttı, onu da kocasından ayırıp evlendi. Ancak bu kadının da kaderi bir önceki ile aynı oldu. Ondan da birkaç gün içinde, başka biriyle ilişkiye girmesini yasaklayarak boşandı. Tamamen kafasını estiği gibi hareket ediyordu. Evlenmesine rağmen başka kadınlarla da ilişkiye giriyordu. Sadece kadınlar değil, erkeklerle de birlikte olduğuna dair söylentiler vardı. Kız kardeşleri Genç Agrippina, Iulia Drusilla ve Iunia Livilla ile yakındı, özellikle Drusilla’ya ayrı bir düşkünlük gösteriyordu. Bu yakınlıkları sebebiyle, onlarla birlikte olduğu ve ensest bir ilişki yaşadığına dair çok fazla dedikodu çıktı. Sevgili kardeşi Drusilla öldüğünde derin bir buhrana girdi, şehirde yas ilan etti. Bu sırada dördüncü karısı Milonia Caesonia ile evliydi. Caesonia diğer eşlerinden farklıydı. Genç değildi, başkasından üç çocuğu vardı ve şehvet düşkünüydü. Gaius’un en sevdiği ve ölene kadar da yanından ayırmadığı eşi ve tek çocuğunun annesi oldu.

Tanrı İmparatorun Sonu

Caligula Wikimedia Commons

Gaius daha da hırçınlaşmaya başladı. Aynaların karşısında mimiklerine çalışıyor, korkutucu yüz ifadesini daha da deşhet verici hale getiriyordu. Yüzünü öyle ustaca kontrol ediyordu ki yalnızca gözleriyle bile çevresindekilere rahatsızlık veriyordu. Onlar gözlerini kaçırıp boyun eğerken o dimdik ve kudretli bir duruş sergiliyordu. Saçının tepesinin açık olmasını kompleks haline getirdi, ona üstten bakmak bir suç haline geldi. Uyku problemleri yaşıyordu, genelde de garip rüyalar görüyordu. Kendisine aşırı güvenen biriydi, bedenindeki problemleri de bu şekilde kapatıyordu. Ya bir asker ya da bir kadın gibi giyindiği olurdu. İnsanların karşısına kendini Iuppiter, Neptunus veya Venus‘e benzeterek çıkardı. Böyle giyinerek tanrıları küçümsediğini de gösteriyordu. Kutsal olan onlar değil, Gaius’un kendisiydi. Sarayının bir kısmını foruma kadar genişletti, böylece orada bulunan Castor ve Pollux‘un tapınağı sarayın girişi haline geldi. Kendisi de ziyarete gelenlerin ona tapması için heykellerin arasına oturup beklerdi. Bulduğu her boşlukta, kentte kendi heykellerini diktirmeyi de ihmal etmedi. Gaius’un saltanatı boyunca tek bir amacı vardı: varlığını göstermek. Heykelleri, yüzü, konuşmaları ve hatta öfkesiyle, bu zamana kadar gizlenmişliğinin acısını çıkarır gibi görünüyordu. Sadece Roma’yla da sınırlı kalmadı. Devasa heykelini, tanrı Iuppiter görünümüyle, İskenderiye‘ye diktirmeye kalktı, kentte yaşayan Yahudilerin de ona tapmasını istedi.

Özellikle tahammül sınırlarını zorlamakta ustaydı. İğnelemeleriyle sınır tanımayan bir tavır sergileyerek senatörleri ve soylu sınıfını kendisinden nefret ettirmeyi başardı. İmparatorluğu boyunca birçok suikast girişimiyle karşılaştı; ancak her birinden haberdar olduğu için bu teşebbüsler başarısızlıkla sonuçlandı ve planlayanların çoğu da vatana ihanetle suçlandı. Ancak 41 yılının ocak ayında, Augustus adına düzenlenen bir oyun sonrasında yemek yemeye geçerken alaycı bir şekilde küçümsediği ve efemine göründüğü için kadınsı lakaplar taktığı praetor muhafızı Cassius Chaerea ve otuz suç ortağı tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Gaius’un ölümünden sonra Roma Senatosu, titizlikle yürüttükleri propagandalarla onu kötü adam olarak ilan etti ve adını tarihlerinden silmeye çalıştı. Sadece dört yıl tahtta kalabilen Gaius, adını gururla taşıdığı Iulius Caesar ile benzer bir kaderi paylaştı.

Bana göre Gaius, erken yaşta ailesini kaybedip çocukluğunu izole bir şekilde geçirdiği için, aniden politik yaşamın içine adım attığında ne yapacağını bilemeyen biriydi. Babaannesinden ve çevresindeki kısıtlı kişilerden duyduğu bilgilerle şekillenen bir dünyada büyüdü. Göstermediği narsist kişiliği, gücü eline aldığı anda ortaya çıktı. Şunları da göz önünde bulundurmamız gerektiği kanısındayım: Elbette, onun hakkında yazılanların hiçbiri “gerçek değil” demek doğru olmayacaktır ama bu yazılar genellikle ona karşı derin bir nefret besleyen ve yönetimi boyunca senatörleri burunlarından soluttuğu için kin dolu olan tarihçiler (kendileri de soylu ya da senatör sınıfından olduklarından, onun her davranışını kişisel bir hakaret olarak algıladılar.) tarafından kaleme alındı. Bu tarihçiler, hangi imparatorun döneminde yazıyorlarsa ona yaranmaya çalıştıkları için zamanla Iulius-Claudius soyunu eleştirmeye başladılar. Roma İmparatorluğu döneminde, Gaius’tan daha acımasız ve kötü yöneticiler bulunmasına rağmen, yalnızca onun yüzü öne çıktı.


Kaynakça

Suetonius. On İki Caesar’ın Yaşamı. çev. Özaktürk, Gül F. ve Telatar, Fafo Ü. Ankara: Doğu Batı Yayınları, 2019.

Dio, Cassius. “Roman History: Book LIX” Web.

Winterling, Aloys. Caligula: A Biography. çev. Deborah Lucas Schneider, Glenn W. Most, and Paul Psoinos. University of California Press, 2011.

LEON, DANIEL W. “The Face of the Emperor in Philo’s ‘Embassy to Gaius.’” The Classical World, vol. 110, no. 1, 2016, pp. 43–60. JSTOR, Web.
Bileta, Vedran. “5 Myths About Emperor Caligula You Shouldn’t Believe” TheCollector.com, February 12, 2023, Web.

Kapak Görseli: Met Museum

 

Eylül Rakan
Eylül Rakan
adeta bir sisyphos

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks