“Cadılar Mutfağı” Tablo İncelemesi: Ötekileştirmenin Görsel Hafızası

Editör:
Seval Hacoğlu
spot_img

17. yüzyılın başlarında Avrupa, karanlık bir histeriyle çalkalanıyordu: Cadı korkusu. Bu korku, sanata da güçlü biçimde yansıdı. Cadı temalı resimler, dönemin toplumsal endişelerini ve inançlarını canlı imgelerle betimleyen birer aynaydı. Cadılar Mutfağı olarak bilinen, Frans II Francken’in 1606 tarihli tablosu da bu geleneğin çarpıcı örneklerinden biridir. İlk bakışta sıradan bir Flaman iç mekanını andıran bu sahnede, dikkatli bakıldığında tuhaf şeyler fark ediliyor. Köşelerde uçuşan ufak iblisler, kazanın etrafında toplanmış yaratıklar ve ön planda oturan iki kadının dibine çizilmiş, bıçaklarla çevrili bir çemberin içinde dizili kuru kafalar… Bu öğeler, tablonun masum bir gündelik sahne olmadığını ele veriyor. Francken, cadıların gizemli toplantısını evin mahremiyetine taşıyarak izleyiciyi daha da etkilemiştir.

Dönemin izleyicileri için ise bu tür sahneler hem ürkütücü hem büyüleyiciydi. Çünkü bu resimler, 16. ve 17. yüzyıl toplumlarının cadılıkla ilgili derin korkularını, inançlarını ve takıntılarını görsel bir hikâye gibi anlatıyordu.

Kadınlık Temsili ve Norm Dışılık

Kaynak: Pinterest, Cassell’s Magazine

Cadı figürü, özellikle kadınlıkla özdeşleşmiş bir korku simgesiydi. Cadı suçlamaları büyük ölçüde toplumsal normların dışına taşan kadınları hedef alıyordu: Evli olmayan, dul, yaşlı, çocuk sahibi olmayan ya da bilgili ve bağımsız kadınlar, ataerkil düzenin gözünde potansiyel “cadı” sayılabiliyordu. 

1487’de yayımlanan ünlü Malleus Maleficarum (Cadı Çekici) kitabı, “kadınlar zihinsel ve ahlaki açıdan erkeklerden daha zayıftır” şeklindeki genellemeleriyle cadı avlarının ideolojik temelini attı. Bu tür söylemler sonucu “cadı” kavramı neredeyse kadın cinsiyetiyle özdeş hâle geldi. Nitekim cadı avı kurbanlarının ezici çoğunluğu kadınlardı. 15. yüzyıldan itibaren kaleme alınan sayısız cadı karşıtı kitap, cadıları sapkın, şeytana meyilli kadınlar olarak damgalıyor, toplumun bilinçaltındaki kadın korkusunu körüklüyordu.

Erkek egemen bakış açısı, cadıları genellikle iki uç imgeyle tasvir ediyordu: Genç ve baştan çıkarıcı ya da yaşlı ve çirkin. Genç, güzel cadı figürü, erkekleri baştan çıkarıp “akıllarını başlarından alarak” şeytanla bir olup onları yoldan çıkaran tehlikeli bir dişi şeytan imgesiydi. Buna karşın yaşlı, artık doğurganlığını ve sosyal “faydasını” yitirmiş kadınlar da cadı yaftasıyla toplum dışına itiliyordu. Her iki durumda da, norm dışı kadın figürü patriyarkal düzen için tehditkâr görülmüştür.

Nitekim 15. yüzyıldan itibaren Katolik Kilisesi de “cadı”yı kendi otoritesine meydan okuyan her türlü unsuru sembolize eden bir düşman figürü hâline getirmiştir. Cadılar, Kilise’nin gözünde bütün kötülüklerin ve sapkınlıkların toplandığı bir hedefe dönüştü. Sonuçta, cadı suçlamalarının ardında çoğu zaman patriyarkal bir korku (kadının denetimden çıkması korkusu) ve bunun yarattığı toplumsal histeri bulunuyordu.

Şeytan ve Korkunun İmgeleştirilmesi

Kaynak: Library of Congress Prints and Photographs Division

15. yüzyıldan itibaren Avrupa sanatında cadılar ilk kez net biçimde resmedilmeye başladı. Bu erken dönem tasvirlerde cadılar, sapkın cinsel alışkanlıkları olan şeytani varlıklar olarak çiziliyordu. Örneğin kadınların süpürgelerle uçmaları imgesi aslında fazlasıyla müstehcendi; birçok resimde cadıların bindiği süpürge, bir fallusun simgesi olarak düşünülüyordu. Böylesi sahneler, halkın hayal gücünde cadılığı doğrudan sapkınlık ve cinsellikle ilişkilendirerek korkuyu pekiştiriyordu. Sanat eserlerinde cadılar çoğu zaman bir arada, kalabalık halinde resmedildi. Tek bir cadı fikri bile tüyler ürperticiyken, gecenin karanlığında bir araya gelip ayin yapan uçan bir cadılar grubu düşüncesi tam anlamıyla dehşet vericiydi.

Dolayısıyla resimlerdeki şeytan figürü ve etrafındaki cadılar, aslında topluma verilmiş bir mesajdı: Kötülük organize halde aramızda dolaşıyor. Francken’in Cadılar Mutfağı gibi tablolarında şeytan doğrudan kadraja girmese de, her köşede uçuşan yara benzeri demonlar, kazanda kaynayan esrarengiz iksirler ve havada süzülen büyülü nesneler, şeytanın ruhunun orada olduğunu hissettirir. Tüm bu imgeler, toplumsal korkuların surete bürünmüş halidir.

Kadın Bedenine Yönelik Kontrol Arzusu

Kaynak: renegadetribune.com

Cadı avı dönemi, kadın bedenine yönelik baskının en görünür hâline geldiği dönemdi. Kadınlara yönelik bu suçlamaların altında ataerkil düzenin kadın bedeni ve cinselliği üzerindeki kontrol arzusu yatıyordu. Mesela cadıların bebek düşürttüğü, çocuklara zarar verdiği veya ahlaksızlıklar yaydığı gibi ithamlar, hep kadın bedeninin denetimi etrafında şekillenen saplantılardı.

Dönemin cadı tasviri içeren eserlerinde ise bir ikilik vardır. Cadı figürleri hem arzuyu hem tiksintiyi aynı anda uyandıracak şekilde tasvir edildiği görülür. Bu, figürlerin izleyicide aynı anda hem arzu hem korku uyandırma çabasından kaynaklanır.

Olağan Bir Mekanda Olağanüstü Bir Ayin

Frans II Francken’in Cadılar Mutfağı adlı eseri, sanatçının cadı temalı tabloları arasında öne çıkan bir örnektir. O dönemde cadıların toplantıları genellikle ıssız ormanlar veya dağ başlarında tasvir edilirdi fakat Francken bu ritüeli alışılmadık bir biçimde ev atmosferine taşır. Ancak içerideki atmosfer bu sıradanlıktan tamamen uzaktır. Ortada fokurdayan bir kazan, çevresinde toplanmış kadınlar, iblis figürleri, hayvan kafaları ve çeşitli büyü objeleriyle sahne kaotik bir hava taşır. Francken, bu zengin ayrıntılarla izleyiciyi tek bir bakışta değil, tabloyu adım adım keşfetmeye yönlendirir.

Zarif Kadın Figürleri ve Toplumsal Korkular

Kaynak: meisterdrucke.uk

Ön planda dikkat çeken iki genç kadın figürü, hem dönemin klasik cadı temsillerinden hem de tablodaki grotesk figürlerden farklıdır. Biri kırmızı elbiseli, diğeri koyu yeşil tonlarda giyinmiştir. Kıyafetleri temiz, düzgün ve zarif görünür. Yüz hatları, duruşları ve kıyafet seçimleriyle 17. yüzyılın kadınlık idealini yansıtırlar. Hemen yanı başlarındaki kafatasları, büyü kitabı ve çeşitli nesneler bu zarif imajla bilinçli bir zıtlık kurar. Böylece Francken, güzellik ile tehlikeyi yan yana getirerek cadı imgesine yüklenen ikili anlamı güçlü biçimde görünür kılar.

Erken Barok’un Karanlık Işığı

Kaynak: meisterdrucke.uk

Cadılar Mutfağı, erken Barok dönemin görsel anlatım dilini de güçlü biçimde yansıtır. Işık ve renk kullanımı hikâyeyi anlamamıza yardımcı olur. Mesela ideal güzelliği temsil eden kadın figürleri tüm tabloya kıyasla daha aydınlık resmedilmiştir. Genel olarak sahne mum ışığı ve kazanın ateşinden aydınlanıyor gibi görünür, bu sıcak ışık çevreye yayıldıkça arka planda soğuk ve gölgeli bir atmosfer oluşur.

Sahnedeki Nesnelerin Sembolizmi

Kaynak: meisterdrucke.uk

Tablonun ön planındaki masanın etrafındaki nesneler, Francken’in sahneye yüklediği anlam katmanlarını derinleştirir. Kafatası ve kemikler ölüm, lanet ve korku temalarını açıkça hatırlatırken, etrafına yerleştirilmiş bıçaklar kurban ritüellerini ve şiddeti ima eder. Bir cadı figürünün elindeki açık kitap ise kadının bilgiyle özdeşleşmesinden duyulan korkuyu sembolize eder. Okuyan, bilen kadın dönemin gözünde kolayca tehdit hâline gelebilir, bu yüzden bilgi, burada büyü ve tehlike ile yan yana gösterilir. Gölgeler arasında yılanlar, kemirgenler ve kaplumbağalar resmedilmiştir. Bu, izleyicide sanki yeraltına ait bir dünyanın izleri bu masanın çevresine sızmış gibi bir hissiyat bırakır. Bu objeler bir araya geldiğinde, sahne yalnızca bir ayin mekânı değil, ölüm, bilgi, arzu ve korkunun birbirine geçtiği bir “cadı laboratuvarı”na dönüşür.

Değişen Biçimleriyle Ötekileştirme Devam Ediyor

Bugün kimse kazanda büyü kaynattığı iddiasıyla yakılmıyor. Cadı avı histerisi tarihe karışmış olsa da bu zihniyetin izleri bütünüyle silinmiş değil. “Cadı” kelimesi artık karşımıza çıkmayabilir ama ötekileştirilen, susturulan ya da şeytanlaştırılan insanlar hâlâ var.

Francken’in Cadılar Mutfağı tablosu, bu gerçeği zamana meydan okuyan bir şekilde hatırlatıyor: Korku biçim değiştiriyor ama yok olmuyor. Dün “cadı” olanların yerini bugün başka ötekiler alıyor. Bu yüzden bu eser, sadece geçmişi anlatmıyor aynı zamanda bugünü de düşündürüyor.


Kaynakça

  • Akın, Haydar. Ortaçağ Avrupası’nda Cadılar ve Cadı Avı. Phoenix Yayınları, 2015.
  • Cohen, Alina. Artists Have Been Enchanted by Witchcraft for Centuries. Artsy, Web. Erişim tarihi: 6 Ekim 2025.
  • Marshall University. The Witch’s Body as a Narrative and Symbolic Tool. Web. Erişim tarihi: 6 Ekim 2025.
  • ResearchGate. Addicts of Gender-Based Violence: Patriarchy as the Seed-bed of Gendered Witchcraft Accusations. Web. Erişim tarihi: 6 Ekim 2025.
  • Burhanlı, Feyza. Ortaçağ’ın Günah Keçileri: Cadılar. Academia.edu, Web. Erişim Tarihi: 6 Ekim 2025.
  • Öne çıkan görsel: meisterdrucke.uk

Flaman: Günümüzde Belçika’nın kuzeyinde yer alan Flanders bölgesine ait veya bu bölgeye özgü olan.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Sonbahar Ruhunu İliklerimize Kadar İşleyen 13 Şarkı

Yazı geride bırakıp sonbaharın derinlerine inerken sonbahar havasını yansıtan 13 şarkıyı sizler için derledik!

Three Kilometres to the End of the World Film İncelemesi: Utanç

Three Kilometers to the End of the World, kayırmacı ilişkilerin ve zehirli bir ataerkil kültürün hakim olduğu bir toplumun klinik bir resmini çiziyor.

Bouquet of Sunflowers Tablosunu Anımsatan Şarkılar

Bu yazımızda sizlere ünlü empresyonist ressam Monet'nin "Bouquet of Sunflowers" tablosunun anımsattığı şarkıları derledik.

5 Maddede William James: Deneyimin Felsefesi ve Pragmatizmin Doğuşu

William James, pragmatizmden bilinç akışına uzanan fikirleriyle modern felsefe ve psikolojinin yönünü değiştirdi; deneyimi, hakikatin ölçütü haline getirdi.

Camus’nün Yabancı’sı: İnsan Toplumdan Kopunca Ne Hisseder?

Camus'nün Yabancı'sı, toplumdan kopmanın duygusal ve psikolojik nedenlerini, yalnızlığın özgürlükle kesiştiği anlar ile gözler önüne serer.

Kodlarda Saklı Ayrımcılık: Yapay Zekâ Cinsiyetçi mi?

Yapay zeka, insanlığın önyargılarını dijital biçimde yeniden üreterek cinsiyetçi kalıpları pekiştiriyor; ancak adil veri ve çeşitlilikle daha eşit bir gelecek mümkün.

Pim’s Poffertjes & Pannekoekenhuis: Hollanda Usulü Krepler

1986’dan beri hizmet veren Pim’s Poffertjes & Pannekoekenhuis, Hollanda’da krep ve poffertjes keyfi için sıcak ve samimi bir durak!

One Battle After Another Film İncelemesi: Katmanlı Bir Savaş Hikâyesi

Paul Thomas Anderson'ın büyük sükse yaratan yeni filmi One Battle After Another, politik bir aksiyon olarak karşımıza çıkıyor.

The Rolling Stones – Paint It, Black ve Psikoloji Çerçevesinde İncelemesi

The Rolling Stones'un karanlık ruh halini müziğe gönüştürdüğü başyapıt; Paint It Black

Tove Ditlevsen – Bağımlılık | 11 Alıntı

"Dışarıdaki dünya insafsız ve karmakarışık ve ona karşı gücümüz yetmediğinden, ondan kaçınmayı yeğliyoruz."

Editor Picks