Büyük Pesimist: Thomas Hardy

Editör:
Guşef Alhas
spot_img

İnsanlar sürekli yaşamın içindeki olayları açıklayabilmek için anlam ararlar. Hayata yükledikleri anlamlara göre aslında iyimser ve kötümser olarak ayrılırlar ve bakış açıları insanların hayata ve geleceğe olan inançlarını etkiler. Thomas Hardy, dünya görüşü kötümser ve realist olan bir İngiliz yazar olarak tanınmıştır ve bu düşünce tarzını eserlerinde de yansıtmıştır.

“Kötü olan her şeyin daha da kötüsü vardır.”

-Thomas Hardy

BBC Radio 4 - In Our Time, Thomas Hardy's Poetry

Pesimizm Nedir?

Thomas Hardy’nin hayatını ve eserlerini anlayabilmek için öncelikle pesimizm kavramının ne anlama geldiğini bilmek gerekir. Pesimizm, hayatın ve insanın doğasının kötü olduğunu, olumsuz sonuçlara ve umutsuzluk hissine yol açacağını savunan bir felsefi ve psikolojik tutumdur. Kötümser bireyler genellikle olumsuz olayları içsel, küresel ve istikrarlı olarak yorumlar; olumlu olaylar ise genellikle dışsal, spesifik ve istikrarsız olarak görülür. Pesimizm, felsefi olarak özellikle Arthur Schopenhauer tarafından geliştirilmiştir. Schopenhauer’a göre pesimizm, mutluluğun imkansız olduğunu ifade eder. Schopenhauer, yaşamdaki her şeyin, dünyevi mutluluğun engelleneceğini veya bir illüzyon olarak tanınacağını açıklar. Bu açıdan bakıldığında, Thomas Hardy’nin eserlerinde de pesimist bir eğilimin olduğu görülebilir. Hardy, insanların hayatlarındaki zorluklar, acı ve umutsuzlukları betimleyerek pesimist bir atmosfer yaratır.

Thomas Hardy’nin Hayatı

Thomas Hardy, 2 Haziran 1840 yılında İngiltere’nin Dorset bölgesinde doğmuştur. Çocukluğunu ailesiyle birlikte küçük bir kulübede geçiren Hardy, köy okulunda bir yıl eğitim aldıktan sonra Dorchester’daki okullara gitmiştir. Aynı dönemde mimar çıraklığı yapmış ve 1862’de Londra’ya taşınmıştır. Kötü bir sağlık nedeniyle 1867’de Dorset’e geri dönmüştür. Mimarlık yapmasına rağmen edebiyata olan ilgisi ağır basmış ve yazmaya başlamıştır. İlk romanı olan The Poor Man And The Lady kitabını 1867 yılında yazmış ancak yayıncılar tarafından reddedilmiştir. 1871 yılında yayımlanan Desperate Remedies adlı romanıyla edebi kariyerine adım atmıştır.

Thomas Hardy’nin mimari not defteri: Yarı gerçek, yarı hayali binaların izlerini, kemer kalıplarını, planlarını ve kesitlerini ve gündelik detayları içeren minyatür bir portföy. (Dorset İlçe Müzesi)

Bir yayıncının okuyucusu olan George Meredith, Hardy’ye daha düzgün ve önyargısız bir roman yazmasını tavsiye etmiştir. Bu tavsiyeye uyarak yazarımız, Wilkie Collins’in çağdaş “sansasyon” kurgusundan etkilenerek yoğun bir şekilde planlanmış Umutsuz Çareler (1871) adlı romanını yazmıştır. Fakat bir sonraki romanı olan Defne Ağacının Altında (1872) ile Hardy kendi sesini daha belirgin bir şekilde duyurmuştur. Hardy, 1870 yılında St. Juliet Kilisesi’nin mimari değerlendirmesi için Cornwall’a gönderilmiş ve burada Emma Lavinia Gifford ile tanışmıştır. İkili dört yıl sonra evlenmiştir. Bir Çift Mavi Göz (1873) adlı romanında, Vahşi Cornish ortamı ve genç bir kadının yaşamını (Emma Gifford’a benzer) ve aralarındaki ilişkiyi büyük ölçüde kullanmıştır. Eserleri ile Viktoria Dönemi Edebiyatı‘nın önde gelen isimlerinden biri haline gelmiştir. Viktoria Dönemi İngiltere’sinin sosyal ve ahlaki değerlerine eleştirel bir yaklaşım sergileyen eserleriyle de önemli bir figür olmuştur. 11 Ocak 1928’de İngiltere’de hayatını kaybeden Hardy’nin eserleri, ölümünden sonra da edebiyat dünyasında etkisini sürdürmüş ve hala popülerliğini korumaktadır. Hardy’nin yapıtları, insanın doğaya ve kaderine karşı mücadelesini, güçlü betimlemeleri ve derin psikolojik analizleriyle tanınır ve edebiyat tarihinde önemli bir yer tutar. 1910-1927 yılları arasında toplamda 17 kere Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilmiştir.

Thomas Hardy’nin Tarzı

Thomas Hardy, romanlarındaki kahramanları gerçekçi bir görüşte ve abartılı olmaksızın anlatır. Eserlerinde 19. Yüzyıl İngiltere’sini tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarırken karakterler ve olaylar, insanlarla sınırlı kalmamış aynı zamanda hayvanlar ve doğa önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca eserlerinde cinsel imgelere açık bir şekilde yer verirken romanlarında modern bir üslup kullanmıştır. Hardy, eserlerinde benimsenmiş bir tarza sahip olsa da bayağılıktan uzak eserler ortaya koymuştur. Hayatının son 30 yılını şiirlerine adamıştır ve şiirleri, Hardy’nin kötü niyetli kadere karamsar bakışını zirveye taşıyan yapıtlar olmuştur. Yazılarının çoğunda tekrar eden temalar ölüm, kayıp, yalnızlık ve yaşamdır. Hardy, bu temaları derinlemesine işler ve duygusal açıdan yoğun bir deneyim sunar.

Thomas Hardy’nin Eserleri

Çılgın Kalabalıktan Uzak (1874)

Çılgın Kalabalıktan Uzak Thomas Hardy | Can Yayınları

Roman, çiftçi Oak’ın güzel bir kadın olan Batsheba’ya ilk görüşte aşık olması ile başlar. Oak, Batsheba’ya duygularını açıklar ve ona evlenme teklif eder fakat genç kadın bunu reddederek başka bir şehre gider. Oak, duygusal bir çöküntü yaşarken talihsiz bir olay sonucunda tüm servetini kaybeder. Batsheba’nın gittiği şehre gelerek onun çiftliğinde iş bulur. Bu sırada sessiz ve çekici bir adam olan Boldwood, Batsheba’nın ilgisini çeker. Batsheba, Boldwood’a evlenme teklif eder ancak daha sonra onu terk eder. Oak, sevgilisi Troy ile kaçmak isteyen Fanny’i ile tanışır. Çavuş olan Troy, Fanny’i terkederek Batsheba ile evlenir fakat evlilikleri mutsuz bir hal alır. Fanny’inin ölümüyle Çavuş Troy şehre geri döner ve Boldwood tarafından öldürülür. Sonunda Batsheba, Oak’a duygularını açıklar ve ikisi evlenerek mutlu bir hayat sürdürürler.

“Aşk, var olan bir zayıflık içinde var olabilecek olan bir güçtür.”

Tess (1891)

Tess

Roman, seyyar Jofn Durbeyfield’ın kızı olan Tess’in hayatını konu alır. Durbeyfield ailesi, Tess’in d’Urberville soyundan geldiğini öğrenir ve onu Bayan d’Urberville’in malikanesine gönderir. Gerçekte, Tess’in Bayan d’Urberville ile hiçbir akrabalığı yoktur, zengin bir tüccar olan Simon Stokes, adını d’Urberville olarak değiştirmesi bu durumu ortaya çıkarır. Tess ailesini geçindirmek için Alec d’Urberville’in teklif ettiği işi kabul eder ancak olaylar istediği gibi gelişmez. Tess, duygusal bir çöküntü yaşarken sütçü olarak çalışmaya başlar ve orada Angel Clare ile tanışır. Evliliklerinin ardından Tess, geçmişindeki bir sırrı Angel’a anlatır, Angel bu sırdan rahatsız olur ve ayrılırlar. Sonrasında Tess, hiç beklemediği bir anda Alec ile karşılaşır ve ona beklenmedik bir teklif sunar. Ancak Tess, teklifi reddettiği için aralarında bir kavga çıkar ve Tess, Alec’i öldürür. Tess kaçmaya çalışırken yakalanır ve hapse girer. Angel, Tess’i ziyaret eder ancak onun infazına tanık olur.

“Gücünü pervasızca çöpe atan güçlü bir kadın, hiçbir zaman atacak gücü olmayan zayıf bir kadından beterdir.”

Orman Sakinleri (1887)

Orman Sakinleri

Roman, bir İngiliz köyünde yaşayan orman bekçileri, çiftçiler, avcılar ve köy sakinleri arasındaki ilişkileri ve çatışmaları anlatır. Köyde yaşayan genç Giles Winterborne, çiftlik sahibi olan Felice Charmond’a aşık olur fakat bu aşkı karşılıksız kalır. Felis, şehre gelen yeni doktor Edred Fitzpiers ile evlenir. Giles, köydeki Grace Melbury’e olan ilgisini fark eder ve onunla evlenir. Daha sonrasında Edred, Grace’i görür ve ona olan ilgisini fark ettirmeye çalışır fakat başarısız olur. Giles ve Grace talihsiz olaylar yaşasalar da birlikte mutlu bir hayat sürdürürler. Kocasının ilgisizliğinden sıkılan Felice ise her şeyi geride bırakarak ortadan kaybolur.

“Gönüller bir olmayınca, en sık ormanda bile insanı rüzgârdan koruyacak bir ulu ağaç bulunmaz.”

Adsız Sansız Bir Jude (1895)

Adsız Sansız Bir Jude

Roman, öğretmen olmayı hayal eden Jude Fawley’in hikayesini anlatır. Yoksul bir ailede doğan Jude, yerel bir kentte rahip olan Phillotson’dan eğitim alırken eşi Sue Bridehead ile tanışır ve ona aşık olur. Sue’nin evli olması ilişkilerini çıkmaza sokar. Toplumun baskısıyla mücadele eden Jude ve Sue, aşklarını sürdürmeye çalışır fakat zaman içinde ayrı düşerler.  Yıllar sonra birlikte olurlar, ancak Jude hayata dair büyük bir umutsuzluğa kapılır ve hayatına son verir. Sue ise suçluluk ve pişmanlık içinde yaşamanı sürdürür.

“Ama çevresi ne kadar küçükse onun hayalleri de o kadar büyüktü.”


2.Görsel Linki

web Erişim Tarihi: 26.05.2023

web  Erişim Tarihi: 26.05.2023

web

web   Erişim Tarihi: 26.05.2023

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.