Bring Her Back Film İncelemesi: Dehşetin ve Hüznün Son Noktası

Editör:
Verda Ceylan
spot_img

2025 yılında sinemanın en niş türü olan korku türü, geçtiğimiz yıllara göre oldukça üretken ve yenilikçi yapımlara ev sahipliği yapıyor. Bu sene birbirinden ilginç ve korkunç korku filmleri vizyona girdi, bazı filmler seyircinin takdirini kazanmayı başardı, birçoğu ise beklentileri karşılayamadı. Danny ve Michael Philippou tarafından yönetilen, son dönemlerde adından sıkça söz ettiren Bring Her Back (Onu Geri Getir) filmi de bu türün en ilgi çeken yapımlarından biri oldu hiç kuşkusuz. Film, babalarını kaybeden Andy ile görme engelli üvey kız kardeşi Piper‘ın geçici olarak evlerine taşındıkları Laura ile aralarında geçen, Laura’nın obsesyonundan ve gitgide acımasızlaşan karanlık ritüellerinden hayatta kalmaya çalışmalarını konu alıyor.

İzleyiciyi korkutmadan gerilimi yaşatan film, korku unsurunu bir evin içine sığdırmış, bu deneyime en yakından şahitlik etmemizi sağlamış. Korku türüne yenilikçi bir bakış kazandıran Bring Her Back, beklentilerimizi karşıladı mı emin değilim ama bu film kesinlikle üzerinde konuşulması ve incelenmesi gereken bir yapım olmuş.

Her Şeyin Başlangıcı

Onu Geri Getir
Themoviedb.org

Filmde Andy (Billy Barratt) ile Piper‘ın (Sora Wong) babası garip bir biçimde, bir anda banyoda vefat edince Andy ile Piper, sosyal hizmetler tarafından Laura (Sally Hawkins) isimli bir kadının evine geçici olarak taşınmak zorunda kalıyorlar. İlk başlarda oldukça güzel ve estetik görünen bir evde yaşayan Laura, kimsenin tahmin edemeyeceği düşüncelere sahip, manipülatif ve obsesif bir kadın. Elbette ilk görüşte kardeşler bunu anlayamıyorlar, özellikle Piper’a ekstra sevecen ve iyi davranan Laura, kısa zamanda Piper’ın gönlünü kazanmayı başarıyor. Andy ise bir abi olarak temkinli ve birkaç ilginç olay yaşadığı Laura’ya tam olarak güvenmiyor. Filmin devamında Laura’ya güvenmemesinin ne kadar yerinde bir düşünce olduğunu anlayacağız.

Kardeşler yakın zamanda yaşadıkları kaybı atlatmaya ve yeni evlerine alışmaya çalışırken evin bir diğer üyesiyle de tanışıyorlar: Oliver (Jonah Wren Phillips). Laura’nın söylediğine göre ailesini yakın zamanda kaybeden Oliver’ı evlat edinmiş, konuşmayı reddeden, kafası traş edilmiş minyon bir erkek çocuğu kendisi. Oliver’a bakınca normal bir çocuk olmadığı çok bariz belli. Oliver, Laura’nın hikayesinin kilit noktası, geçmiş ile gelecek arasındaki umudu temsil eden bir simge konumunda. Söylemeden geçmemek lazım ki bu genç ve az popüler oyuncular, Andy, Piper ve Oliver, bu filmde gerçekten etkileyici ve başarılı bir performans sergilemişler.

Sessiz ve Sürekli Bir Gerginlik

Onu Geri Getir
Themoviedb.org

Filmde Laura’nın temel motivasyonu Piper gibi görme engelli olan ve belli bir zaman önce ölmüş kızını Oliver’ın yardımıyla, şeytani bir ritüelle geri getirmek. İlk bakışta çaresiz bir annenin kızının ölümüyle baş edememesi gibi görünen bu motivasyon, içinde şeytani ve acımasız bir bakış barındırıyor. Örneğin Andy’nin temkinli tavrı, o evde geçici olarak kaldıklarını vurgulaması ve Piper’ın da bu düşüncede olması Laura’yı korkutuyor. Çünkü bu vurgu, kendi planını sekteye uğratabilecek, kızına belki de hiç kavuşamamasına sebep olabilecek bir engel. Bu nedenle planını özenle kurguluyor, gerektiği yerde rol yapmayı, gerektiği yerde asıl yüzünü kısacık bir süre göstermeyi ihmal etmiyor.

Film, neredeyse climax noktasına kadar yani filmin sonuna ve çözüm aşamasına gelene kadar hikayesini inşa etmeye ve geliştirmeye devam ediyor, ancak Laura’nın şeytani ritüelini ve Oliver’ın bu hikayedeki rolünü ısrarla belli etmiyor. Tüm hikayeyi Laura ve Piper’ın, bazen de Oliver’ın gözünden gördüğümüz filmde izleyici olarak, filmin sonuna kadar izlemememiz gereken bir şeyi izliyormuşuz gibi hissediyoruz. ‘Talk to Me” filminin de yönetmeni olan Danny ve Michael Philippou kardeşler, bir önceki filmlerinde olduğu gibi gerilimi hep üst noktada tutmayı, Talk to Me filminde yaptıklarından daha iyi yaparak, izleyiciyi rahatsız edici bir hisle baş başa bırakmayı başarmışlar.

Laura: Melekten Şeytana

Onu Geri Getir
Themoviedb.org

Laura karakteri, filmi en başından en sonuna kadar sırtlayan, gerilimi tırmandıran kilit karakter diyebilirim. Özellikle taktığı iyilik meleği maskesi, kapalı kapılar ardında şeytani bir planı hayata geçirmeye çalışan acımasız ve psikopat karakteri, öngörülemezliği filmin seyir zevkini arttıran ve merak unsurumuzu canlı tutan bir ortam yaratıyor. Filmde en şaşırdığım unsur, Laura’yı psikopat karakterinin ötesinde aynı zamanda bir annenin yanlış yollara sapmış takıntılı hali olarak da yansıtmasıydı. Örneğin filmin sonunda Laura’ya üzüldüm. Korku filminde sonun dramla ve üzücü bir şekilde bitmesi beklediğim ve alışık olduğum bir durum değil. Bu nedenle Bring Her Back filmi, korku filmlerine yeni bir bakış kazandırdı derken sanıyorum ki yanılmadım.

Laura’yı anlamaya çalışarak, huzursuz bir biçimde izledim tüm filmi. Özellikle Laura’nın Oliver’le olan garip ilişkisi, Piper’a takındığı sevecen tavır ve Andy’e karşı koyduğu görünmez duvar ve engeller, karakter anlamında Laura’yı benzersiz ve ilginç yapmış. Sally Hawkins’in Laura’ya hayat vermesi ise oldukça yerinde bir karar olmuş, zira inanılmaz başarılı bir oyunculukla psikopat anne figürüne izleyiciyi inandırıyor. Filmin bazı yerlerinde sıkıldım, bazı yerlerinde oldukça rahatsız oldum ve sahneleri izleyemedim, bazı yerlerinde ise üzüldüm. Bu nedenle bu film bana değişik bir izleme deneyimi yaşattı.

Gerçeği Hissetmek

Onu Geri Getir

Bring Her Back filminin en enteresan yanı Talk to Me filminde de gördüğümüz gibi karakterlerin ergenlik çağındaki bireyler olması durumu. Ayrıca abi rolündeki Andy ile  görme engelli kız kardeşi Piper, bu zorunlu taşınmalarında tamamen savunmasız durumdalar. Piper’ın rolü bu noktada önemli çünkü korkunç tablolara, olaylara birebir maruz kalmayan kişi, gerçeği kelimenin tam anlamıyla hissetmek zorunda. Laura tarafından sınırları zorlanarak öfkelenmeye itilen abisi Andy ise ergen ve öfkeli bir birey gibi gösteriliyor, manipüle ediliyor, yardım için çırpındığı yetişkinler ve ”otoriteler” tarafından dikkate alınmıyor. Bu da bir korku filminin toplumsal eleştiri barındıracak bir konumda olabileceğinin önemli bir göstergesi. Yani korkmamız gereken şey, her zaman dışarıdan gelmeyebilir. Bazen tam olarak yanı başımızdadır. Bu durumda bizi koruyacak kimse yoksa ne yaparız?

Makyaj Sanatının Zenginlikleri

Bring Her Back': How the Table Eating, Knife Bite Scene Was Made
Variety

Hikayedeki falsolarının, korku hissini alışılmadık bir biçimde yansıtmasının, tam anlamıyla korkunç olmamasının dışında bu filmde bence en çok takdir edilmesi gereken şey oyuncuların makyajları. Bu anlamda da en çok Oliver karakterinin değiştirildiğini görüyoruz. Makyaj sanatının zenginliklerinden dibine kadar yararlanılan filmde tam anlamıyla korkmuyoruz, evet, ancak birçok rahatsız edici sahne görüyoruz. Özellikle Oliver’ın sahnelerini izlemek, film ilerledikçe zorlaşıyor. Makyaj ekibinin becerisi, filmi çiğ bir korku filmi olmaktan çıkarmış, sanatsal olarak üzerinde çalışıldığı belli olan bir yapım haline getirmiş.

Filmdeki görsel efektler de kaliteli makyaj oyunlarıyla birleştirildiğinde güzel bir harmoni çıkmış ortaya. İzlediğimiz birçok korku filminde etkiyi arttıran şey ilk olarak müzik, ikinci olarak makyaj ve plastik sanatlardır. Bu iki element bize yani izleyiciye inandırıcı gelmezse, herhangi biri bir şekilde etkisiz kalırsa korku filminin başarısızlığı kaçınılmazdır. Bu anlamda Bring Her Back filmi için alkışlar bestecilere ve makyaj ekibine gitmeli.

Sonuç

Onu Geri Getir
Themoviedb.org

Sevabıyla, günahıyla bu film de izleme listelerimize girdi ve korku türüne bir yeni yapım daha eklendi. Her ne kadar ben, bir korku türünden beklediğim verimi alamamış olsam da psikolojik gerilim seven ve daha durağan bir gerilimi tercih eden izleyiciler için Bring Her Back izlenebilir bir film. Hüznü ve dehşeti, kaybı ve umudu temsil eden bu yapım, korku filmlerine olan inancımı da tazeledi açıkçası. Talk To Me filminden sonra sansasyonu daha yüksek, sınırları yeniden çizilmiş bir korku filmi ortaya çıkarttıkları için Danny ve Michael Philippou‘yu da tebrik etmek, başarılarının devamını dilemek lazım.

Filmin fragmanını izlemek isteyenler için: 

 

Kaynakça:

Öne Çıkan Görsel: Themoviedb.org

Fernandez, Matt. ”Bring Her Back’ Revels In Its Grief And Gore”. geeksofcolor.co. 30 Mayıs 2025. Erişim Tarihi: 9 Ağustos 2025

Uzer, Aysu. ”Gerçeği görmeye cesaretin var mı?: Bring Her Back”. dergi.com. 4 Ağustos 2025. Erişim Tarihi: 12 Ağustos 2025.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Love Bombing Kavramının Chuck Bass ile Eşleştirilmesi

Chuck Bass'in Blair'e yaptığı aşk bombardımanının gerçek aşk değil de manipülasyon olması.

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Editor Picks