Brad Pitt: Bir Hollywood Masalı

Can Gulebaglan
Can Gulebaglan
“It makes no difference what men think of war, said the judge. War endures. As well ask men what they think of stone. War was always here. Before man was, war waited for him. The ultimate trade awaiting its ultimate practitioner. That is the way it was and will be. That way and not some other way.”
spot_img
Editör:
Işılay Güzel Yılmaz
spot_img

Brad Pitt için, Hollywood dendiğinde ilk akla gelen aktörlerden biri olduğunu söyleyebiliriz.

Peki, Brad Pitt kimdir ve Hollywood gibi büyük bir sektörün en büyük temsilcilerinden biri haline nasıl gelmiştir?

Hollywood ve Brad Pitt

Amerikalıların en belirgin özelliklerinden biri olarak, girdikleri sektörlerde yapılan işi formülize etmeleri ve bu formülü uygulayarak, sektörü domine ettiklerini söyleyebiliriz. Sinemanın, Avrupalıların elinden alınışı da bu şekilde olmuştur. Hollywood‘un öncesinde, sinemanın bir numarası gibi kavramlar ne İtalyan sinemasında, ne Sovyet sinemasında ne de Fransız sinemasında mevcuttu. Hollywood sinema alanını, Amerikalıların elinde bulundurduğu bir sisteme çevirdi. Her sistem gibi bu sistemin de bir krala, yıldıza, süper stara ihtiyacı vardı. Bu boşluğu dolduran da Brad Pitt oldu. Kısaca Hollywood ve Brad Pitt arasındaki bağı böyle anlatabiliriz.

Brad Pitt’i dünya üzerinde tanımayan insan yoktur diye tahmin edilebilir. Dünyanın diğer ucuna da gitseniz, kendisini tanıyan birkaç kişi bulma olasılığınız kimsede rastlayamayacağınız kadar yüksektir.

Tam ismi William Bradley Pitt olan aktör Oklohoma/Shawne’de 1963 yılında dünyaya geldi. Doğduğu yere bakılırsa, çoğu Amerikalı oyuncudan daha çok Amerikalı olduğunu söylemek mümkün. 1982’de Missouri Üniversitesi’nde Gazetecilik bölümüne başlasa da, mezuniyetine iki hafta kala şu anki bildiğimiz Brad Pitt olabilmek için okulu bırakıp Los Angeles‘a oyunculuk dersleri almaya gitmiştir.

Çoğu kişinin kafasında canlanması muhtemel “başarıya giden yolda merdivenleri hızlıca çıkmak” Brad Pitt’in kariyerinin ilk yılları için pek de uygun bir söz olmayabilir. İlk olarak adının jeneriklerde bile geçmediği küçük rollerle bu işe başlayan Pitt, ilk başrol filmi olan Dark Side of The Sun (1988) filminde maalesef büyük bir talihsizliğe kurban gitti. Film Yugoslavya-ABD ortak yapımıydı ve tam o yıllarda Hırvatistan Bağımsızlık Savaşı patlak vermişti. Bu sebepten film rafa kaldırıldı ve 1997 yılına kadar da sinema salonlarına giremedi.

Bundan sonraki birçok dizi ve film denemelerinde de bugünkü Brad Pitt olmasını sağlayacak sıçramayı yapamadı. 1994 yılına dek bir şeyler yapmak için çabalayan Pitt’i ayağa kaldıracak proje Interview with The Vampire (1994)‘dı. Filmde canlandırdığı Louis de Pointe du Lac rolüyle kendini dünyaya kanıtladı diyebiliriz. Ardından gelen Seven (1995) filmi ile yükselen formunu korudu ve 12 Monkeys (1995) filminde kendisine birçok ödül kazandıracak Jeffrey Goines rolüyle de inanılmaz bir yükselişe geçti. Ardından bugünkü tanıdığımız Brad Pitt “dünyaya geldi” diyebiliriz. Hollywood’un basamaklarını teker teker hızlı adımlarla çıkarak “kral” tahtına oturdu.

Bir Başka Yönüyle William Bradley Pitt

Brad Pitt’in pek de bilinmeyen farklı bir yönü daha var: Yardımseverlik ve politik duruş. Yardım ve bağışların çoğu Afrika toplumlarına yönelik olsa da tüm dünyayı kapsayan ve farkındalık yaratan projelerde bulundu. Afganistan Savaşı’ndan dolayı zarar gören insanlar, Afrika’da yaşanan kıtlıklar ve doğa dostu mimari tasarımlar, kendisinin doğrudan dahil olduğu konular diyebiliriz.

Buna ek olarak, dünyada eşcinsel evlilik savunuculuğu yapmış ve hatta bunu çok daha ileriye götürerek Amerika’daki herkes yasal olarak evlenebildiğinde Jolie ile evleneceğini dahi söylemiştir.

Pitt, ayrıca dünyada, özellikle Covid-19 salgın hastalığından sonra meşhur olan Dr. Fauci‘yi canlandırmış ve dönemin Amerikan Başkanı olan Donald Trump‘ın hastalıkla ilgili yaptığı açıklamalarla dalga geçmiştir.

Brad Pitt ve Yemek Aşkı

Bazı filmlerde yemek yenilen sahnelere rastlarız ve bu sahneler genelde çok özel olmadığı sürece izleyicinin aklında yer etmez. Çoğu zaman oyuncular tekrar tekrar çekilen sahneler sırasında, yemeğin ya az bir kısmını yer ya da yiyormuş gibi yapar; ancak Brad Pitt ve yemek sahnelerinin bu konuda bir farkı bulunuyor.

Brad Pitt ne kadar yemek yerse, film de bir o kadar hasılat yapıyor.

Genel olarak yemek yemediği filmlerde 68 Milyon dolarlık bir hasılat olurken, 0-200 kalori arasında yemek yediğinde bu sayı 110 milyon dolara kadar çıkıyor. 200 kaloriden fazla yemek yediğinde ise 143 milyon dolar gibi olağanüstü sayılar görmek mümkün. Özetle, Brad Pitt’in filmlerde yemek yemesi diğer hiçbir oyuncuda olmadığı kadar dikkat çekici bir detay diyebiliriz.

Brad Pitt ve Filmleri

Fight Club – 1999

Dünya sinema tarihine ismini “kült” bir film olarak yazdıran Fight Club’ı kelimelerle anlatmak pek de mümkün değil. Sistem eleştirisini en iyi yapan filmlerden biri olarak gösterilir. Film boyunca hiç düşmeyen tempo ve ardı arkası kesilmeyen mesajlar, film süresi boyunca izleyiciyi “koltuğuna çivilemeyi” oldukça güzel bir şekilde başarıyor. Aradan 24 yıl geçmesine rağmen her izlendiğinde farklı bir şeyler anlaşılan bir film olmasının yanı sıra, filmin yönetmeninin de David Fincher olduğunu belirtmekte fayda var.

Se7en – 1995

Se7en, polisiye ve dedektif temalarını sevenlerin gözdesi olan bir film. Brad Pitt’i bu sefer Morgan Freeman ile beraber bir cinayet soruşturmasının ortasında buluyoruz. Alışılagelmişin dışında bir cinayet olması ve her bir kanıttan sonra çözülmesi beklenen cinayetin gittikçe daha karışık bir hale gelmesi bu filmi bir hayli değerli kılıyor. Kevin Spacey‘nin de bu filmde rol almasının “pasta üstünde çilek” etkisi yarattığını söylemekte fayda var. Özellikle bu filmdeki oyunculuğu sayesinde birçok ödül almış ve dönemin eleştirmenleri tarafından beğenilmiş Brad Pitt’i izlemek inanılmaz keyifli.

Inglourious Basterds – 2009

İlk defa Quentin Tarantino‘nun elinde Brad Pitt’in neler yapabildiğini gördüğümüz bir film. Film, 2.Dünya savaşı sırasında bir grup Yahudi’nin örgütlenmelerini ve başlarına gelen olayları anlatıyor. Film boyunca ana düşman, her 2. Dünya Savaşı filminde olduğu gibi tabii ki de Hitler. Tarantino’nun yazıp yönettiği bu film, 8 dalda Oscar’a aday gösterildi. Eğer 2.Dünya Savaşı’nda geçen klasik hikayelerin dışına çıkmak istiyorsanız bu filmin tam anlamıyla size hitap ettiği söylenebilir.

12 Monkeys – 1995

Brad Pitt’i, Brad Pitt yapan film diyebiliriz. Beyin yakan bir hikayeye sahip olan 12 Monkeys, dünyada insanlığın yok olmasına yetecek derecede tehlikeli olan bir virüsün yaklaşık beş milyar kişinin ölümüne yol açtığı bir distopyada geçiyor. Filmde Bruce Willis‘i başrol olarak görmekteyiz. Çoğuna göre 12 Monkeys bir bilimkurgu başyapıtı olarak değerlendiriliyor. Özellikle akıl hastanesi sahnelerinde Brad Pitt adeta oyunculuğu ile şov yapmış ve ders niteliğinde bir oyunculuk sergilemiştir. Film ayrıca birçok dalda ödül kazanmış ve Brad Pitt’in kariyerinde çok kritik bir rol oynamıştır.

Once Upon A Time In Hollywood  – 2019

Brad Pitt ve Tarantino’nun yolları bu filmle birlikte bir kez daha kesişiyor. Tarantino’nun son filmi olan Once Upon A Time In Hollywood’da hit bir dizide oynamış erkek TV aktörünün film sektörüne girme çabası anlatılıyor. Genel olarak sevenleri olduğu kadar eleştirilere de maruz kalan filmin en büyük cazibesi oyuncu kadrosu diyebiliriz. Leonardo Dicaprio ve Margot Robbie gibi yıldızların yanına Brad Pitt’in dahil olması her koşulda filmi belirli bir seviyenin üstüne çıkarıyor. Tarantino’dan bu zamana kadar duyduklarınızdan farklı bir hikaye deneyimlemek istiyorsanız kesinlikle şans vermeniz gereken bir film.

Troy – 2004

Troy, her ne kadar gişede hasılat yapmış olsa da film eleştirmenlerinin beklentilerini karşılayamayan bir film olarak tarihe geçti. Homeros’un binlerce yıllık mitolojik hikayesini konu alan film, genel anlamıyla efsanevi Truva Savaşı‘nı konu alıyor. Filmde Brad Pitt, muhteşem savaşçı Achilles‘ı canlandırıyor. Her konuda tanrısal özelliklere sahip olan Achilles’i canlandıran Brad Pitt, bu rolün altından gayet de güzel kalkmış gözüküyor. Her ne kadar Brad Pitt’in en sevilen filmlerinden biri olmasa da tarih severlerin her zaman keyifle izlediği bir film olmuştur.

Fury – 2014

Fury, her ne kadar farklı görüşlerde yorumlar olsa da Brad Pitt ile tamamıyla özdeşleşmiş olan bir 2. Dünya Savaşı filmi. Film tam anlamıyla gerçek bir hikayeden alıntılanmamış olsa da yaşattığı atmosferin gerçekçiliği adeta gerçekten yaşanmış bir hikaye hissi veriyor. 2.Dünya Savaşı’nın ne kadar kirli ve kanlı bir savaş olduğunu anlatan bu kaliteli yapımda Shia LaBeouf ve Jon Bernthal‘ın da rol aldığını söylemekte yarar var.

Ad Astra  – 2019

Ad Astra, astronot Roy McBride‘ın gerçekleştirdiği uzay yolculuğunu konu eden uzayda geçen bir bilimkurgu filmi. Genel olarak çok fazla “olumlu” yorumu olmayan bir film olduğu söylenebilir. Hem konusu itibariyle çoğu kişiye hitap etmemesi hem de Brad Pitt’in daha önce bu tarz bir projede rol almamış olmasının etkilerini görebiliyoruz. Her ne kadar olumsuz eleştiriler çoğunlukta olsa bile, hiç olmazsa uzay ve macera temalarına ilgisi olan herkesin “bir ara izlenmesi gerekenler” listesine ekleyebileceği bir film.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.