Cengiz Han‘dan sonra Doğu Türkistan‘dan Mevaraün Neh topraklarına kadar geniş bir coğrafyaya hüküm eden Timur; hakimiyet alanını genişletmek için birçok devlet ile savaşmak zorunda kalmış, fethettiği yerlerde şehirler inşa ederek ticareti canlandırmak için çalışmalarda bulunmuştur. 1370 – 1507 yılları arasında Timur, kurmuş olduğu Timurlu Devleti‘nin sınırlarını; Çin, Horasan, İran, Harezm, Azerbaycan, Irak, Suriye, Karadeniz’in kuzeyi ve Anadolu’ya hakim olarak geniş bir cografyaya hükmetmiştir.
Soyu ve Ailesi

Timur’un hayatına dair tarihi kaynakları incelediğimizde 9 Nisan 1336 yılında günümüzde Özbekistan sınırları içerisinde yer alan, Keş (Şehr-İ Sebz) yakınlarındaki Hoca Ilgar köyünde doğmuş olduğu bilgisine ulaşıyoruz. Babasının adı Turagay, annesinin ismi ise Tekina Hatun olarak tarihi kayıtlarda yer alır. Hayatına birçok savaş ve zafer sığdıran Timur’un ölümü ise Şubat 1405’e tarihlenir.
Timur’un kişisel özellikleri ve fiziksel özellikleri hepimizin merak ettiği konular arasındadır. Timur’un bu özelliklerine dönemin bilginlerinin kaynaklarında ulaşabiliyoruz. Döneminin önemli bilginlerinden olan Arabşah’ın Acâibu’l Maktadâr adlı eserinde Timur; iri yapılı, uzun boylu, iri başlı oldukça heybetli, geniş omuzlu, beyaz tenli ve kalın parmaklı olarak tasvir edilmiş olduğu görülür. Yine aynı eserde başka fiziksel özelliklerine dikkat çekilir. Uzun boylu, sakalının uzun, sağ kolu ve sağ ayağının felçli olduğu gibi bilgiler de yer alır. Ruhsal ve fiziksel olarak kaya gibi sert olduğu anlatılan Timur’un hayatında, önem verdiği kavramlardan biri de adalet kavramıdır.
Adalet Anlayışı ve Cömertliği

Her zaman adaletli bir komutan olduğu çeşitli araştırmacılar tarafından vurgulanır. Hayatını araştırırken dikkatimi çeken en önemli husus, Timur’un her zaman kendisi ile ilerleyenlerin ve kendisine fayda sağlayan komutanların haklarını vermekten çekinmemesiydi. Bu özelliği; Timur’u her zaman adaletli bir komutan yapmış, aynı şekilde ona ihanet edenleri de adaletli bir şekilde yargılamaktan çekinmemesini sağlamıştır. Timur’u benim açımdan diğer komutanlardan veya tarihi figürlerden ayıran başka bir özelliği ise seferlerden döndüğü zaman her alanda derinlemesine bir araştırma yapmasıdır. Tartılar, uzunluk aletleri, mal fiyatları gibi konuları bizzat denetlemesi; halkına verdiği değer ne kadar kıymetli bir lider olduğunu bizlere gösteriyor. Başka dönemlere kıyasla aracısız bir şekilde denetim ve her konu da itinalı bir şekilde araştırma yapmak, Timur’un ne kadar yüce gönüllü bir hükümdar olduğunu gözler önüne seriyor.
Timur’un cömertliğinden ve cesaretinden bahsetmeden geçmek olmaz. Hiç şüphesiz ki unutulmayan bir komutan olmasının nedenleri arasında askeri dehasının yanı sıra insani özelliklerinin de etkisi büyük olduğu kabul edilmelidir. Timur denilince nedense biraz karamsar düşünürüz ve ilk aklımıza olumsuz özellikleri gelir fakat bu yazıyı yazarken yaşadığı coğrafyayı, dönemin şartlarını düşündüm. Hakkında yazılan kötü görüşleri çok fazla düşünerek aslında tarihimizi ve tarihimize yön veren komutanları tanımadığımız kanısına vardım. Timur da keza hakkında bilgi sahibi olmadığımız, bazen de bilgilerimizin eksik olduğu önemli komutanlarımızdan bir tanesidir. Cesareti ve cömertliği ise araştırmacıların kaynaklarında yer alarak unutulmaması gereken özellikleri arasında yer almış. Tarihte Harizmî’n fethi sırasında Yusuf Sofi’ye gösterdiği cesaret örneği ise beni en etkileyen kahramanlıklarından biri oldu. Timur, savaş sırasında atını ve zırhını kuşanarak Yusuf Sofi’ye meydan okur ancak Yusuf Sofi kalesinden çıkmaz. Bir komutan ki o, arkasında kendisi için savaşacak sayısız asker varken yine de kendisini öne atacak kadar cesur bir kahraman olarak tarihe adını yazdırmıştır. Araştırmacıların belirttiğine göre, cömertliği; kazandığı bazı zaferlerden hiçbir pay almadan tüm savaş ganimetlerini komutanlarına vermesiyle öne çıkan bir özelliğidir.
Askerî Dehası
Timur hakkında olumlu ve olumsuz görüşleri bulunan tarihçilerin ortak noktası, askeri zekâsı ve savaşçı özellikleridir. Askeri zekâsı ve savaşçı özellikleri konusunda herkesi kendine hayran bırakan Timur, Atilla ve Cengiz Han‘dan sonra gelen en büyük Türk savaşçılarından biridir. Nitekim, yaşadığı coğrafyayı düşündüğümüzde yaşamak için iyi bir savaşçı olmak kaçınılmazdır. Timur, zekâsı ve savaşçı özelliğini birleştirerek ve başarıdan başarıya koşarak halkına Timur Rönesansı ismi ile anılan bir dönem yaşatmayı başarmış. Timur’un, Müslüman ve Türkler üzerine yaptığı savaşlar her ne kadar olumsuz eleştirilse de Timur gibi büyük bir komutanın Müslümanların ve Türklerin tek hükümdarı olmak istemesine şaşırmamız gerekir.
Timur; savaşçı özellikleri arasında düşmanının zayıf ve güçlü yönlerini analiz ederek hareket etmesi, savaş sırasında emirlerini kusursuzca uygulatması ve muhabere hazırlıklarını bizzat denetlemesiyle bilinmektedir. Ancak, bu güçlü ve azimli komutanın en büyük yardımcısının hırsı olduğu kanısındayım. Keza, Timur gibi hırslı bir komutan, büyük bir titizlikle savaşlara hazırlanabilir.

Hiç şüphesiz en tartışmalı savaş Yıldırım Bayezid ile yaptığı Ankara Savaşıdır. Ankara savaşı sonucunda Yıldırım Bayezid esir düşmüş ve Osmanlı Devleti’nde on bir yıllık otorite boşluğu oluşmuştur. Ankara Savaşı’nın başlamasının sebepleri konusunda çeşitli rivayetler vardır. Ancak, nedeni ne olursa olsun Timur gibi yüce bir komutanın Anadolu’nun zenginliklerinden faydalanmak ve sınırlarını genişletmek istemesini başlıca bir sebep olarak görebiliriz. 1402 yılında gerçekleşen Ankara Savaşı; Anadolu’da düzeni değiştirmiştir. Türk birliğinin bozulması ile Osmanlı’da taht kavgalarının başlaması, savaşın Osmanlı devleti üzerindeki olumsuz sonuçları arasında yer almıştır.
Timur’un Sanatçılar ve Âlimler İle İlişkileri

Bazı kesimlerce olumsuz izlenim bırakan Timur’un hayatında sanata ve sanatçılara verdiği değer, ilgimi fazlasıyla çekti. Tarihi kaynaklarda kaya gibi sert diye nitelenen Timur’un; sanata, sanatçıya veya başka bir alandaki alimlere olan tavırları oldukça etkileyici. Alimlerin sözlerine büyük önem veren bu yüce komutanın; fethettiği yerlerdeki alimleri ve sanatçıları himayesi altına alması, Türk sanatı açısından ne kadar önemli bir lider olduğunu gösterir. Timur, gittiği seferlere alimleri de götürdüğü ve onlarla uzun sohbetler ettiği tarihi kaynaklarda yer alır. İbn Haldun ile yaptıkları sohbet ise minyatürlere konu olmuştur. Timur; savaşlarda özellikle kalelerin yıkılmasını hedeflemiş ve muhaliflerinin bu yerlerde barınmasını istememiştir. Bunun dışında; buralardaki sanat eserlerinin korunması ve yeni sanat eserlerinin oluşturulması için sanatçıların koruculuğunu üstlenerek bir hükümdarda olması gereken yüce gönüllüğe sahip bir lider olarak tarihe geçmiştir.
Timur dönemindeki sanat faaliyetlerinin Semerkant çevresinde yoğunluk gösterdiğini görüyoruz. Semerkant’ta Hindistan Seferi sırasında taş ustaları getirerek binalar inşa ettirdiğini ve tarımın gelişebilmesi için su kanalları yaptırdığını biliyoruz. Timur; hükümdarlığı süresince yaptırdığı yapılar arasında birçok cami, medrese ve türbe yer almaktadır. Birbiri ile uyumlu geometrik bezemelerin kullanıldığı yapılar, çok büyük boyutlu olduğu için birçoğu tahrip olmuştur. Timur, ayrıca bahçeleri çok sevdiği ve bahçe olan yerlere saray yaptırdığı da bilinmektedir. Timur’un yaptırmış olduğu Hoca Ahmed Yesevi Türbesi, bilinen en önemli mimari eserler arasındadır.

Savaş sırasında gücünü görmekten çekinmeyen Timur’un, sanat faaliyetlerinde de aynı ihtişamı gösterdiğini söylemeliyim. Semerkant’ın yanı sıra sanata yön veren Herat ve Şiraz gibi şehirler de sanata yön veren önemli merkezler arasında sayılabilir.
Mimari alanda olduğu gibi Timur, resim sanatına değer veren bir liderdi. Kitap sanatları ve gelişen sanatlar içerisinde özellikle minyatürlere olan ilgisi oldukça dikkat çekicidir. Resim sanatında farklı bölgelerden gelen sanatçıları himayesine alarak onların teknik ve sanat anlayışı arasında etkileşim sağlamış, böylece Timurlu sanatını özgün bir noktaya taşıyacak bir bir sentez ortaya çıkarmıştır. Her ne kadar bu minyatürlere dair elimizde çok fazla bilgi olmasa da yapılan mimari eserlerin duvar resimlerinden ve bunların tarihi kaynaklarda geçtiğinden haberdarız.
Tarihe yön veren bir lider olarak Timur hakkında bilgiler oldukça azdır. Hükmettiği yerlerde Türk-İslam geleneğini bıraktığı kültürel eserler ile yansıtmıştır. Türk-İslam geleneğinin geniş bir alana yayılmasını sağlayan bir lider olsa da hakkında tarihte olumsuz bir figür olarak karşımıza çıkmıştır. Ancak Türk-İslam geleneğinin yayılmasındaki rolünün unutulmaması ve gelecek nesillere bu konudaki öneminden bahsedilmelidir.
Kaynakça
Akkuş, M., & Zeki, İ. (2018). Timur’un Sarayında Yetişen Tarihçilerin Timur Hakkındaki Görüşlerinin Değerlendirilmesi. Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 20(3), 149-163. Web.
Aksoycuk, N. (2019). EMÎR TİMUR, KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ VE ASKERÎ DEHÂSI. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10(2), 5-13. Web.
Akkuş, Mustafa ve İzzetullah Zeki. “TİMUR’UN ÂLİMLERLE İLİŞKİLERİ”. Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Dergisi, sy. 11, 2019, ss. 227-44.
Mazak, A. (2020). EMİR TİMUR’UN YÖNETİM FELSEFESİ VE İLKELERİ. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 3(1), 79-99. Web.
Kapak Görseli: wannart.com


