Boğa Boğa: Nefessiz Bırakanların Gücü

Editör:
Günsu Akçatepe
spot_img

Onur Saylak‘ın yönetmenliğini ve Hakan Günday‘ın kalemini ikinci kez bir uzun metrajda bir araya getiren Boğa Boğa, 21 Nisan’da Netflix kataloğundaki yerini almadan önce, 42. İstanbul Film Festivali‘nde prömiyerini yaparak seyirciyle buluştu. Saylak ve Günday’ın birlikte yaptıkları ilk film olan “Daha” gibi, Boğa Boğa’da hikayesini tekinsiz ve karanlık bir yerden akıtarak, gerilimin dozunu adım adım arttırıyor.

Başrollerde Kıvanç Tatlıtuğ ve Funda Eryiğit, uzaktan bakıldığında gayet sakin ve birbirlerine aşık bir evli çift olan Yalın ve Beyza olarak karşımıza çıkıyorlar. Daha önce İstanbul’da yaşayan bu çift, birtakım problemler dolayısıyla İstanbul’dan ayrılarak Asos’a yerleşiyorlar. Ortada büyük bir huzursuzluk olduğunu filmin daha ilk dakikalarından hissediyoruz, onların Asos’a yerleşmeleri hiçbir zaman bir tatil, bir kaçamak gibi gelmiyor bizlere, daha çok bir kaçış niteliğinde bu yeni yaşam. Geçmişten, tanıdık yüzlerden bir kaçış.

Daha açılış sekansından, mahalledeki bakkalın Yalın’a bir şeyler satmayı reddetmesi ve onu başka bir yerden alışveriş yapması için dükkandan kovması, bize problemin yalnızca İstanbul’la sınırlı değil, çok daha büyük olduğu hissini uyandırıyor. Daha sonraları televizyonda aniden çıkan bir haber sayesinde anlıyoruz ki, Yalın bir hırsız. Hem de bu hırsızlığı herkesin gözü önünde, yüzlerce insanı aptal yerine koyarak, onları dolandırarak, açık açık ve yüzsüzce yapmış. Bir sürü insanı fakir, beş parasız, kocaman bir boşlukta bırakarak, onları ölüme sürüklemiş bir hırsız. Yüzlerce şehirde, binlerce insanı avlayan bir avcı o. Fakat bölgenin jandarması ona “avcılık bilir misin?” diye sorduğunda ise cevabı “hayır.”

Avcılık, tüfekle, sapanla yapılan bir şeyse Yalın avcılık bilmiyor evet. Fakat avcılık bundan ibaret değildir. Günümüzde de, tarihimizde de avcılığın temel öznesi insan. İnsan avlamakta bir avcılık. Masum insanların umutlarını avlamak, mutlu insanların gülümsemesini avlamak, hayal avlamak, tutunduğumuz değerleri avlamak, eve giren parayı avlamak…insanın insanı avlaması, günümüzün en büyük avcılığı. En büyük hırsızların gözlerimizin önündeki insanlar olduğunu bilen bir yazar olarak Hakan Günday, paranın hükümranlığını, güç dengesizliklerini, avcıların av durumuna düştüğünde bile bundan nasıl paçayı kurtardıklarını politik ve kanlı bir yerden ele alıyor.

“Seni kim öldürür ben bilmem ama seni öldüreni ben bulmam, aramam yani.”

Yalın karakteri ilk bakışta bize öylesine çıkmazda bir karakter olarak sunuluyor ki, yeni bir hayata başlayıp her ne yaşandıysa onu geride bırakmasındaki bu yolda başarılı olmasını umuyorsunuz. Böyle hissetmekteki en büyük bir diğer etken ise karısı Beyza. İyi hissetmesi ve kötü günleri geride bırakması için Yalın’ın gözünün içine bakıyor. Yüzlerce insanı dolandıran, onların ölümüne sebep olan birinin yanında böylesine durup, her şey iyi olsun diye böylesine çabalamasının nasıl bir açıklaması olabilir ki? Aşk olabilir. Yalın’a ilk bakışta sempati duymamızın sebebi Beyza’nın ona olan aşkı. Asos’taki bu yeni hayata olan umudu, inancı, geride bırakmaya dair inancı.

Dünyanın en temiz havasına sahip yerlerinden birine gitmelerine rağmen hava boğuculuktan kurtulamıyor. Boğa Boğa’nın ismi, nefessizlikten ve bu nefessizliğin çatışmasından geliyor. Verdikleri kararlar yüzünden git gide boğulan insanların, tek bir nefes alabilmek için yapabileceklerinden geliyor. Ekonomik krizin ve umutsuzluğun boğuculuğundan geliyor. Bir yılanın boynunuza yavaş yavaş dolanıp, sizi yavaş yavaş nefessiz bırakması gibi bir anlatım bu.

Köy halkının Yalın’a baştan beri gelen bu tehditkar yaklaşımı, küçük bir hediyelik eşya arsasına girince ilk meyvesini veriyor. Yalın’a karşı girişilen bu ilk intikam eylemi ve sonrasındaki olaylarda insanlığın yitimi su yüzüne çıkıyor. Yalın tarafından boğulmuş her bir insan, bu sefer onu boğmaya çabalıyor. Nefes almasa da bir şekilde hayatta kalan insanlarla dolu bu hikaye. Bir zamanlar parasıyla güç sahibi olmuş, sahte umutlar satmış biri, şimdi şiddettin kucağında. Peki dayanışmalı şiddet ablukası mı daha güçlüdür, yoksa para mı? Yaptığı yanlış yüzünden yüzüne bakılmayan, her köşede öldürülmek istenen bu adam, parasıyla tekrar aklanabilir mi? En büyük haksızlıkların, yitip giden hayatların üstleri yine aynı parayla örtülür mü? Film final sekansında bunun cevabını vererek hikayesini kapatıyor.

Güç çoğu zaman maddi kaynaklıdır. Fiziki varlıklar ve değerler üzerinden gösterir kendini. Paradan güç devşirmek, her toplumda olduğu gibi bizim toplumumuzda da var. Toplum içinde gücü ele geçiren kişilerin, hızla etik ilkelerini yitirip zalimce denilebilecek bir yönetim tarzı edinmelerine yabancı değiliz. İnsan, doğası gereği güç kazandığı zaman yozlaşmaya mahkumdur. Burada yozlaşma diye bahsettiğimiz şey, elbette ki ahlaki ve etik yozlaşma. Yalın gibi, para sahibi, yüksek mevkideki güç sahipleri, kendi çıkarlarını ne olursa olsun diğer insanların çıkarlarından üstün tutma eğilimindedirler. Gücü ele geçirdiği an, gücü kazanırken dayanışma içinde olduğu her bir insana ihanet ederler. Yalın, gücünü kazandıktan sonra ona güvenen her bir insana ihanet etti ve içeriden biri bunu dürüstçe çıkıp anlatana dek su altından onlarca insanın emeklerini çaldı. Fakat sonunda ne mi oldu? Para için kaybettiği o insanları, yine parayla satın alabildi. Kendi elleriyle öldürdüğü insanlar, dolandırarak ölümüne sebebiyet verdiği insanlar, bir şekilde hayatlarına kötü bir yerden dokunduğu insanlar…hepsini aynı masa etrafında toplaması yine paranın hükmü ile oldu. Baştan beri köy halkı tarafından bir sahtekar olarak “yılan” diye nitelendirilen Yalın, yeniden “Yalın Bey” konumuna erişebildi.

Yalın’ın boğa boğa öldürdüğü insanların arasına Beyza’da eklenirken, sonunda evin penceresinden bir vicdan azabı gibi izliyor onu. Bu göz göze gelişler filmde önemli bir yer kaplıyor. Saylak ve Günday, birlikte yaptıkları ilk film olan Daha’ya bir selam çakarak, Gaza karakteri ile Yalın’ı göz göze getiriyor. Gecenin kör karanlığında iki suçlunun karşılaşması bu. Suçlular göz göze geliyor, bir süre bakışıyorlar ve ne yapıyorlarsa yapmaya devam ediyorlar. Birbirlerine bulaşmadan, hatta daha sonradan birbirlerine yardım ederek. Gaza’nın Yalın’a yardımının da ucu yine paraya çıkıyor.

“Yalın her yerde yaşar.” demişti Beyza. Film boyunca onun yaşama ve öldürme mücadelesini izlerken, sık sık bu cümleye gidiyor aklımız. Şehirden kaçmasına gerek yok, hayatta kalmak için onu öldürmek isteyenleri tek tek öldürmesine gerek yok. Tek bir şeyi ortaya koyması, geçmişte yaptığı şeyi tekrar yapması lazım; paranın onda olduğunu göstermek. Paranın gücü hüküm sürdüğü sürece, Yalın her yerde yaşar evet. Büyük dolandırıcılıklarla hapse de girse, yine o büyük insanların tek bir lafıyla oradan da kurtulmayı başarır, başardı da. İntikam yeminleri eden o halkı, sabah kahvaltısına ellerinde hediyelerle masasına getirebilir, düzen böyledir. Film bizi, ekonomik krizin göbeğinde, bu zincirlemeden kurtulmanın bir yolu var mı sorusuyla baş başa bırakıyor. Onur Saylak, film sonunda seyirciler ile buluştuğunda, içimizden biri “Bu döngüden nasıl çıkarız?” diye sorduğunda ise cevabı şuydu; “Bence herkes ne yapması gerektiğini biliyor.”

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

2025 Gen Z Protestoları: Nepal, Fas ve Türkiye Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz

2025’te Türkiye, Fas ve Nepal’deki Gen Z protestoları, dijital dayanışma, özgürlük ve adalet talepleriyle yeni bir küresel siyasal uyanışın simgesi haline geldi.

Keşfetmemiz Gereken Yazarlar: Truman Capote

Başarı ve parıltılı bir hayatın ardında yalnızlığını saklayan bir deha. Zamansız eserleri ile Truman Capote.

Love Bombing Kavramının Chuck Bass ile Eşleştirilmesi

Chuck Bass'in Blair'e yaptığı aşk bombardımanının gerçek aşk değil de manipülasyon olması.

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Editor Picks