Uluslararası prömiyerini Berlin Film Festivali‘nde yapan Blackberry, başarılı prodüksiyonu ve ilgi çekici konusuyla 2023 yılının başarılı filmleri arasında yer almayı başardı. Filmin Kanadalı yönetmeni Matt Johnson, Doug Fregin karakteriyle karşımıza çıkıyor. Film, her ne kadar Losing the Signal adlı kitaptan uyarlansa da Johnson, senaryoda özgür bir tavır sergileyerek filme gerçekçi ve bir o kadar da ikonik dokunuşlar yapıyor. Dünyanın ilk akıllı telefonu olan Blackberry‘nin hafızalara kazınan yükseliş ve çöküş hikayesi, temponun hiç düşmediği bir senaryoyla beyazperdeye taşınıyor.
Matt Johnson’ın biyografik, komedi-drama tarzındaki BlackBerry’si, zeki ve tutkulu karakterimiz Mike Lazaridis (Jay Baruchel) ve onun çılgın ruhlu arkadaşı Doug Freg‘in (Matt Johnson) Kanada merkezli olan Research In Motion (RIM) adlı şirketlerinde geliştirdikleri projelerini, tek kurtuluşları olarak gördükleri Jim Balsillie (Gleen Howetan) adındaki iş adamına sunmak istemesiyle başlıyor. Devamında, iki ortağın devrim niteliğindeki projelerini kötü bir şekilde pazarlamasıyla Jim, onlar için sadece tavsiye vermekle yetinir. Research In Motion’da merakla Mike ve Doug’dan gelecek haberi bekleyen ekip, hayal kırıklığına uğrasa da RIM çalışanları için her şeyin bir çözümü vardır. Öyle ki Kanada’nın en iyi mühendislerinden oluşan RIM’de yaşanan tüm olumsuzluklar Doug’un film gecesi ilan etmesiyle bir anda kaybolur. Şaşırtıcı olsa da gerçek.
Filmin birinci bölümünde Blackberry’nin nasıl ikonik bir cihaz haline geldiği ve popülerleştiği izleyiciye yansıtılıyor. “Kurtarıcı mı?, yoksa her şeyin bitişine sebep olan kişi mi?” sorusunu film boyunca düşündüren Jim, egosu oldukça yüksek bir karakter. Çalıştığı şirketin artık onun fikirlerini önemsemediğini fark ettiğindeyse kendini çoktan kovulmuş olarak buluyor. Mike ve Doug ise bankadan çektikleri milyon dolarlık kredi ve maaş borçlarıyla nasıl başa çıkacaklarını düşünürken filmin geri kalanı için tempoyu yükselten o sahne geliyor.
Yazının devamının spoiler içerdiğini söylemekte fayda var.
Jim Balsillie Research In Motion’ da

“Mükemmel iyinin düşmanıdır.”
-Voltaire
Research In Motion‘da sıradan bir gün yaşanırken, hiç beklenmedik bir misafir gelir; şirketinden kovulan hırslı iş adamı Jim Balsillie. Balsillie’nin Mike ve Doug’a projeleri için kurnazca bir teklifi, sıkıya gelemeyen Doug’ın bu teklife şiddetle karşı çıkmasıyla sonuçlanır. Bu noktada Jim Balsillie, tam dibe vurduğu yerde, bulduğu her şeyi fırsata çevirebilen bir karakter olarak izleyiciyle buluşuyor. Filmin başında özgüvensiz tavırlarıyla dikkat çeken ve yalnızca projenin fikir babası gibi gözüken Mike, başka çıkış yolları olmadıklarını anladıklarında kabuk değiştirir, elini taşın altına koyar ve Jim’le ortak CEO olmayı kabul eder. RIM ekibi için her şey burada başlıyor.
Ofisteki ilk gününde ekonomik bir çöküşün eşiğinde olduğunu anlayan Jim, gözünü karartarak projeyi gerçekleştirmek için evini ipotek ettiriyor. Jim’in bu hamlesinden sonra yapacağı ilk iş ise gözüne kestirdiği Bell Atlantic firmasıyla görüşerek cihazı satmak olacaktır ki büyük bir eksik vardır; prototip (ilk örnek cihaz). Balsillie’nin iki genç ortak ile yaptığı toplantı sahnesinde Mike tasarım konusundaki mükemmeliyetçi tavrını ortaya koyunca Jim Balsillie, Voltaire alıntısı bir cevapla geliyor: “Mükemmel iyinin düşmanıdır.” Lazaradis’in “Yeteri kadar iyi ise insanlığın düşmanıdır” karşılığını vermesiyle atan kazanıyor misali Jim Balsillie, Mike ile girdiği psikolojik savaşı kazanıyor ve prototip bir gecede üretiliyor. Mike ile Jim arasındaki ilk tartışmanın yaşandığı o an, zıt karakterlerin çatışmalarını ve sonuçlarını izlemek oldukça keyifliydi.
RIM Kanada’nın yetenekli mühendisleriyle dolu olsa da ekibin bir diğer yüzünün çok farklı olduğu açıkça görünüyor. Douglas Fregin’in ofisi yaşam alanı haline getirme çabası bilgisayar oyunları oynayıp, film geceleri yapan bir ekibe dönüşünce işler tersine dönüyor. Mike ve Doug’un Balsillie ile yolu kesiştiğinde ise Doug tamamen pasif bir konuma getiriliyor. Baştan aşağı otoriter ve kibir dolu bir karakter olan Balsillie’nin tavırları tüm ekibe zorunlu bir değişiklik yaşatıyor.
İlginç olan bir şey var ki, hırsları için herkese istediği gibi davranan ve çalışanların tüm sosyal alanlarından el çektiren Jim Balsillie, hokey konusundaki tutkusunu Blackberry’den kazandığı zenginlikle takım almaya kadar ilerletir. Filmin genelinde Jim hariç hiçbir karakterin ofis dışında hayatı yoktur. Senarist, Gleen Howertan’ın enfes oyunculuğu karşısında ona bir ayrıcalık tanısa yeridir.
Blackberry Başlıyor

Filmdeki ilk toplantı sahnesinde Jim’in bu dahiyane projeyi inanılmaz bir özgüvenle pazarlaması kadar, cihaz hakkında teknik hiçbir bilgiye sahip olmayışı şaşkınlıkla karşılanıyor. Beraberinde, zekice bir konuşmayla cihazın çalışma sistemini anlatan Mike, filme göre üzerine damlayan meyve lekesinden yola çıkarak adını verdiği Blackberry‘nin ilk satışını gerçekleştiriyor. Jim gibi kurnaz bir iş adamı Mike’ın teknik konulara verdiği cevapları olmadan hedefe ulaşabilir miydi? sorusunu temele alıp, başarının bir puzzle gibi birbirini tamamlayan parçalardan oluştuğunu temsil eden sahne bizce oldukça etkileyiciydi.
Çılgın satış rakamlarına ulaşan Blackberry için hiç beklenmeyen bir olay gerçekleşiyor ve Palm Pilot adlı rakip şirket hisselere göz dikince Jim’in bastırmaya çalıştığı karanlık tarafla karşı karşıya kalıyoruz. Başarı hırsı rahatsız edici bir boyuta ulaşan Jim Ballsillie, ticari olarak etik olmayan yollara başvururken ona körü körüne güvenen ortağı Mike’ın dış dünyadan bu kadar uzak olması oldukça ilginç. Jim’in sürekli kaybetmeme arzusu ve bu yüzden etrafında ki kimsenin duygularını önemsemiyor oluşu çok iyi aktarılmış. Sezar’ın hakkı Sezar’a misali, Gleen Howertan oynadığı Jim Ballsillie karakterini o kadar iyi canlandırıyor ki, izleyicilerini hayranlıkla sinir olmak arasında ince bir çizgide bırakıyor.
Filmin başında oldukça sakin ve pasif bir karakter olarak karşımıza çıkan Mike, IPhone’un teknoloji dünyasına aniden girişiyle sarsılıyor. Blackberry’deki tüm ekibin IPhone reklam filmini izlediği an filmin en etkileyici dönüşüm sahnelerinden biri olabilir. Blackberry’yi hayal ettiği günden bu yana hiçbir şeyin onu geçemeyeceği düşüncesiyle yaşayan Mike, vicdanlı bir patrondan acımasız bir otoriteye dönüşüyor. Öyle ki en yakın arkadaşı Doug’u bile kırmaktan çekinmiyor.
Final Perdesi
Mike, film içerisinde kişilik analizi en iyi yansıtılan karakter. Bu kadar zeki bir karakterin yok olma korkusuyla girdiği inkar psikoloji ise tam olarak sonun başlangıcı oluyor. Johnson senaryonun bu kısmında Lazaradis gibi değişimden ve yenilikten kaçınanlar için “Ne kadar zeki olursan ol oyunda kalmayı başaramazsan yok olursun.” mesajı verilmiş. Senaryo filmin başından itibaren izleyici tarafından tahmin edilebilir bir şekilde ilerliyor. Sonu bu kadar belli olan bir hikayeye heyecan katan olayların en dikkat çekici kısmı, Mike’ın o büyük gözlüklerine ve dahiyane fikirlerine rağmen burnunun ucunda olan biten hiçbir şeyden haberdar olmayışı. İnkar etme, görmezden gelme ve güç zehirlenmesi… Bu kadar benzer duygu durumlar bir karakterde toplandığında elbette Iphone isminin Blackberry markasını piyasadan silmesi kaçınılmaz oluyor.
Filmin final kısmına geçildiğinde ise bu sahnelerin Blackberry’nin ortaya çıkışı ve yükselişi kadar detaylandırılmadığını görebiliyoruz. Son dakikalara geldiğinizde birkaç sahne için “Acaba?” diyebileceğinizi düşünüyoruz. Belki de Johnsan’ın amacı tam olarak hikayeyi izleyiciye pas atarak bırakmaktır. Yan rol oyuncuları dahil olmak üzere başarının ve başarısızlığın insan üzerindeki yansımalarına çok dikkat edilmiş ve özenle sahnelere yansıtılmış. Blackberry’nin son sahnesi benzer hikayeleri yaşayan sinemaseverler için “Son bir kez daha denemeye değer.” dedirtecektir.
Son Sözler
İki Kanadalı ortağın hayallerini gerçekleştirme isteğiyle başlayan Blackberry, başarılı performansları ve heyecan yaratan senaryosuyla akılda kalıcı bir etki bırakmayı başarıyor. Başarılı olay örgülerinin gerçekleştiği senaryoya bir de doksanlar havasını başarılı bir şekilde yansıtan görüntü yönetmenliği eklenince film oldukça etkileyici bir hale geliyor. Zaman aşımı olarak gösterilen sahneler biraz özensiz gibi gelse de senaryodaki aksiyonun hiç bitmeyişi ve oyuncuların başarılı performansları tüm açıkları kapatıyor. 2000’li yılların prestij simgesi olarak gösterilen Blackberry için kaleme alınan hikayenin sonu sinemaseverler tarafından tahmin edilse de, 2023 yılı yapımları arasında izlenmeye değer bir film olduğunu söyleyebiliriz. Bugün ne izlesem diye düşünüyorsanız cevabımız belli. Keyifli seyirler!
Filmin fragmanına buradan ulaşabilirsiniz :
Kaynakça
“Blackberry” Web. Erişim Tarihi : 14.01.2024
smh.com “It Was The Kıng Smartphones” Web. Erişim Tarihi : 19.01.2024