Agnès Varda’nın 1977 yapımı Biri Şarkı Söylüyor, Diğeri Söylemiyor (L’une chante, l’autre pas) filmi, temelinde iki farklı kadının yaşamlarını kolektif bir biçimde birleştirir. Film, kadın dayanışmasını feminist bir çerçevede yorumlar. Varda, kadınların sesini müzik aracılığıyla duyuracağına inanarak bunu izleyiciye sanatsal bir yolla aktarır.
Film, izleyiciyi siyah beyaz kadın fotoğraflarından oluşan dokunaklı bir görüntüyle karşılar; hüzünlü, terk edilmiş ve yalnızlaştırılmış kadınlar. Bu fotoğrafları inceleyen, felsefe öğrencisi ve müziğe meraklı Pomme, Suzanne’ın fotoğrafını görür ve yolları kesişir. 17 yaşındaki Pomme, asi, ebeveynlerinden bağımsız yaşayan, özgür ruhlu bir genç kızdır. O sırada Suzanne’ın hayatı ise pek iyi değildir. Başkasıyla evli olan Jerome’dan çocukları olan Suzanne, yoksulluk içinde ne yapacağını bilmez bir hâldedir. Hamile olduğu için kürtaj olmak ister ve Pomme ona yardım elini uzatır. Bu olay, bu iki kadının arasındaki bağın temelini atmış olur.
Kürtaj ve Bedensel Özgürlüğün Mücadelesi

Aradan on yıl geçer ve Suzanne ile Pomme hiç konuşmamışlardır. İki farklı yaşam tarzına sahip bu kadınları, o dönem Fransa’da yasa dışı olan kürtaj etrafında şekillenen feminist bir mücadele yeniden birleştirir. Varda, bu sahneyle kürtaj hakkı, kadın hakları ve beden üzerindeki özerklik konularında eleştirel bir bakış açısı sunmayı amaçlar.
Pomme, Paris’te feminist protestoların ve eylemlerin ön saflarında yer alır. Kadınların acılarını ve yasanın dayattığı adaletsizliği şarkılarıyla dile getirir. Onun güçlü sesiyle yankılanan “Mon corps, mon amour, mon ami” (Benim bedenim, aşkım, arkadaşım) şarkısı, kadınların bedensel özerkliklerinin bir manifestosudur:
“Mon corps, mon amour, mon ami,
Je t’aime, je te respecte, je te défends.
Tu es à moi, tu es mon pays,
Nul n’a le droit de te toucher sans moi.”
(Benim bedenim, aşkım, arkadaşım,
Seni seviyorum, sana saygı duyuyorum, seni savunuyorum.
Sen benimsin, sen benim ülkemsin,
Kimsenin bana sormadan sana dokunmaya hakkı yok.)
Bu şarkı, kadın bedeninin üzerinde kimsenin söz hakkı olmaması gerektiğini yansıtır ve kadınların istediği zaman çocuk sahibi olma veya olmama hakkını savunur. Pomme, bu şarkısıyla “Kadın doğulmaz, kadın olunur” felsefesini müziği kullanarak anlatmaya çalışır. Varda’ya göre, kadının çocuklu ya da çocuksuz olarak bu dünyada var olma hakkı vardır.
İki Farklı Yolculuk: Bireysel Direniş

Pomme, sanatı kendini ifade etme aracı olarak kullanır. Kendi yolunu toplumsal normlara karşı çıkarak inşa etmiştir. “Moi je n’ai pas peur de la vie” (Ben hayattan korkmam) şarkısıyla cesur olmayı seçmiş ve kadınların sesi olmaya çalışmıştır. Pomme, kariyerini ve hedeflerini temel alarak ataerkilliği tamamen yok saymasa da, ondan sıyrılmayı amaçlamıştır. Geleneksel evlilik ve annelik kavramını kendine uygun bulmaz ama bu kavramları benimseyen kadınların da yanında yer alır. Sokaklarda bu devrimi müziğiyle anlatmış, kolektif bir uyanışın simgesi olmuştur.
Suzanne ise Pomme’dan biraz daha farklı bir yol izler. Geleneksel bir yaşam tarzını tercih etse de, ataerkilliği haykırarak reddetmez; mücadelesini daha sessizce sürdürür. Cinsiyet rollerini yeniden tanımlar, örneğin erkek çocuklarını ev işlerine dahil eder. Ekonomik bağımsızlığını kazanmak için çalışır. Her bireysel direniş aynı şekilde tezahür etmez; ancak sonuçta hepsi aynı şeyi amaçlar: özgürleşme ve varoluş.
Kadın Dayanışması: Aynı Gemide Olmak

Suzanne ve Pomme’un yolları ayrılsa da kalpleri hep bir olmuştur. Bu dostluk, aynı şehirde devam etmese de, yıllar içinde mektuplaşmalar ve ara sıra gerçekleşen ziyaretler ile anlam kazanır.
Pomme, Amsterdam’daki bir kürtaj kliniğinde farklı ülkelerden, farklı dillerden gelen kadınların aynı bedensel hak mücadelesini verdiğini fark eder. Bu an, onların aynı gemide olduklarını hissettirir. Agnès Varda bu sahneyle ilgili şunları söyler:
“Amsterdam sahnesi benim için Avrupa’daki bütün kadınların buluşmasıydı. Yasal sınırları, kültürel utançları ve sessizlikleri aşan bir birliktelik.”
Pomme, kadınların kendi bedenlerinin özgürleşmesini ister. Acı çeken kadınların yanında olmak, onların yükünü paylaşmak için evrensel dayanışmayı amaçlar ve Amsterdam turunda bu şarkı sözlerini yazar:
Nous les éclopées de la baise,
Nous les mamselles, nous les madams,
Les maladroites et les abusées,
On a fait, ne vous en déplaise,
Les croisières des nanavortées…”
(Sevişmekten yorgun düşmüş kadınlar,
Genç kızlar, hanımlarız biz,
Sakarız ama haksızlığa uğramışız,
Beğenmeyebilirsiniz ama
Biz kürtaja gitmiş kadınların turundayız…)
Sonuç: Sonsuz Dayanışma

Varda, ataerkillikten kurtulmaya çalışan bu iki kadının yaşamları aracılığıyla gelenekleri tamamen reddetmez, aksine onları yeniden yazar. Kadın dayanışması temasını iyimser bir bakış açısıyla oluşturur. Filmin şarkıları ve sanatsallığı; kadın bedeninin özerkliği, annelik ve özgürleşme temalarını anlatmada birer sembol olmuşlardır.
“Bu artık sadece bir film değil; kadınlığın sayfalarına açılan bir ansiklopedi.” Bu ansiklopedi, kadınların sesini duyuran, birbirlerine destek olmalarını sağlayan ve her şarkısıyla özgürlüğe çağıran, zamansız bir başyapıt olmuştur.
Kaynakça:
-
Barrett, Michael. “The Joy of Being a Woman: Agnès Varda’s One Sings, the Other Doesn’t.” PopMatters, 17 July 2019, www.popmatters.com/agnes-varda-one-sings-2637666223.html. Accessed 21 Aug. 2025.
-
“L’une chante, l’autre pas.” Université de Genève, 5 Feb. 2024, www.unige.ch/dife/files/7117/0712/7633/2024-02-05_Lune_chante_lautre_pas.pdf. Accessed 21 Aug. 2025.
- Kapak Görseli:Pinterest.com