Bir Solukta: Barış Bıçakçı

Editör:
İclal Yaka
spot_img

Barış Bıçakçı, 1966 Adana doğumlu hikâye ve şiir alanlarında edebiyatımıza katkı sağlamış çağdaş bir yazardır. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini Ankara’da tamamlayan Bıçakçı için Ankara sadece yaşadığı bir şehirden ibaret değildir. Kitaplarındaki mekân tasvirleriyle okuyucunun zihnine yerleştirir Ankara’yı; bunu yaparken de kullandığı gündelik, sade ve akıcı dili sayesinde okuyucu, kendisini Ankara’nın sokaklarında bulur. Ruhundaki yalnızlığı, sessizliği, duyulmayı bekleyen yanını, Ankara’nın puslu havasıyla birleştirip şairane bir üslupla okuyucuya aktarır eserlerinde.

Herkes Herkesle Dostmuş Gibi

“Herkes herkesle dostmuş gibi, değilse de hemen olabilirmiş gibi…”

Alışılagelmiş bir anlatım tarzından sizi alıp sürekli bir yerden başka bir yere götüren anlatımıyla okuyucunun karşısına çıkıyor yazar ilk kitabında. Sıralanmış bir olay, olayın akışında ilerleyen kahramanların hayatlarından ziyade nerede başladığı ve bittiği belli olmayan anlar, sokaktan çevirip kitabın içerisine koyduğu bu nereden çıktı şimdi dediğiniz karakterler başta sizi zorluyor gibi gözüküp kafanızı karıştırabiliyor. Kitabı okurken olaylar yerine anlatımın akıcılığına kendinizi bıraktığınızda keyif almaya başlıyorsunuz ve bir solukta okuyuveriyorsunuz kitabı.

Yazarın daha sonraki kitaplarında yer alan karakterler; Cemil, Nazlı, Çetin, Ender küçük bir selamla karşılıyor sizleri asıl hikâyelerine başlamadan. Kitabı bitirdiğinizde heybenizde bol bol altını çizdiğiniz cümleler ve bizdenmiş gibi hissettiren hikâyelerle baş başa kalıyorsunuz.

“Kim bilir o insanları da sevecekti belki bir gün, aradan yıllar geçince; kendi boylarından daha uzun olanları biçen bir tarım makinesinin üzerine kurulmuş bütün o insanları. Çünkü zamanla her şeyi sever insan, çünkü bir gün öleceğini anlar.”

Aramızdaki En Kısa Mesafe

Bu dünyada “Hiçbir şey göründüğü hatta yaşandığı gibi değil, her şey hatırlandığı gibi!”

Kitabın en kısa özetini aslında yazar kendisi şu sözleriyle açıklamış: “Bir çocuğun gözünden aynı soyadının ardına takılmış beş kişinin kitabı.”

Kitap, üç erkek çocuklu beş kişilik bir ailenin ortanca çocuğu tarafından anlatılıyor. Bir yolculukta, belki bir akşamüstü sakinliğinde okuyabileceğiniz kadar kısa 99 sayfadan ve 24 bölümden oluşan bizi çocukluk anılarımıza götüren bir hikâye kitabı. Önce yaşayarak sonra hatırlayarak devam ediyor kahramanımız anlatımına. Çocukluğundaki baba figürü, anneye duyulan sevgi, endişeler, korkular, özlem, değersizlik hissi, küçük ama mutlu eden anlar ve dahası… Anımsayarak anlatıyor anılarını kahramanımız tıpkı gerçekte olan anılarımızı hatırlayış biçimimiz gibi, tam emin olmadan ama öyle olduğunu varsayarak. Anılarıysa ufak bir tebessüm ya da acı bir su tadı gibi ağızda kalıyor okuyucuda. Herkesin çocukluk anılarından bir şeyler bulabileceği ve çocukluğumuzdaki anılarla aramızdaki en kısa mesafede olan nefis bir kitap.

“Bana ikimiz aynı insanmışız gibi baktı. Ben onun devamıymışım gibi.”

Bizim Büyük Çaresizliğimiz

“Bizim büyük çaresizliğimiz Nihal’e âşık olmamız değil, sesimizin dışarıdaki çocuk seslerinin arasında olmayışıydı. Asıl çaresizlik buydu.”

Roman, Çetin ve Ender dostluklarının genişliğindeki eksende kendi çevrelerinde dönüp dolaşırken aralarına liseden yakın arkadaşları olan Fikret’in kız kardeşi Nihal‘in gelmesiyle başlıyor. Anne ve babasını trafik kazasında kaybeden Fikret’in cenazeden sonra yurt dışına dönmesi gerekir, kardeşi ise üniversite okuduğu için onunla gelemez. Nihal’i emanet edebileceği iki kişi vardır: Çetin ve Ender. Çetin ve Ender bir yaşamı iki ucundan tutup götürmeye çalışan iki dost, ev arkadaşı, birbirlerini eksikleri ve fazlalıklarıyla tamamlayan iki dost.

Hayatlarına Nihal’in girmesiyle kendi döngüsünde devam eden yaşamları artık Nihal’in yörüngesinde dönmeye başlıyor. Başlarda anne ve babasını kaybetmiş bir kızı hayata bağlama umutlarıyla atılan adımlar bir sevgiye ve zamanla da gizli bir platonik aşka dönüşmeye başlıyor.

Hayata karşı gardını almış soğukkanlılıkla duygularını bastıran, hayattaki her şeye  geçekliğiyle bakan memur Çetin ve duygusal yanını her zaman olayların önüne koyan, hayatın inceliklerinden sızan Ender’in aslında aşklarına figüran olan Nihal’in hikâyesi. Kısacası iki dostun birbirine müthiş bir bağ ile bağlandığı bir dostluk hikâyesi.

Konusuyla belki sıradan ama anlatımıyla içinizi ısıtan, Ankara‘yı hiç görmemiş birine bile Ankara’yı sevdirebilen hatta biraz da günümüz toplumundaki kalıplaşmış erkek imgesini değiştiren ve bize sorgulatan bir hikâye.

“Benden okumak için kitap önermemi isteyenlerin kalbimi de istediklerini sanıyordum, hala öyle.”

Baharda Yine Geliriz

“Güzel bir kitap okumak ve ömrümün geri kalanını o kitabı okuduğum yerde geçirmek istiyorum,” demişti. Sonra da bana dönüp sormuştu: “İnsan güzel bir kitap okuduğu yerden nasıl ayrılabilir?”

İnsanın içini ısıtan sıcacık bir kitap ismi, içeriği de diğer Barış Bıçakçı kitapları gibi sıradan olaylar, sıradan insanlar ama hepsi kendi hikâyesinde hayatın hızında sürüp giden akıcı bir kitap sunmuş bize yazar.

Kısa kısa hikâyelerden oluşan kitapta hikâyeler de tamamlanmamış aslında, sonu okuyucuya bırakılıyor. Hikâyelerin hayatın içinden olmasından dolayı bir noktadan sonra kendinizi hikâyeye bırakıyorsunuz ve boşlukları siz doldurmaya başlıyorsunuz. Zaten bir Barış Bıçakçı okuruysanız zor gelmiyor bu size, onun olay yazarı değil de anları anlatan biri olduğunu bildiğinizden kendinizi o anın içerisinde buluyorsunuz.

Köşeyi dönüp simitçiden simit alıyorsunuz, karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir yaşlı çifti görüp gülümsüyorsunuz, bakkalın çırağına aldırdığı çayı yudumluyorsunuz, beton yığınları arasında kendisine yer bulmuş bir çiçeği görüp umutlanıyorsunuz, ışıl ışıl gökyüzüne bakıp baharda yine geliriz diyorsunuz.

“İnsanın geçmişi peşinden uysal bir köpek gibi gelse, tamam! Ama biz insanların zamanla tedirgin bir kediye dönüşme olasılığı da var. Sırtı kabarık, durmadan arkasına bakan bir kedi…”


Kaynakça:

Bıçakçı, Barış. Aramızdaki En Kısa Mesafe. İstanbul: İletişim Yayınları, 2024.

Bıçakçı, Barış. Bizim Büyük Çaresizliğimiz. İstanbul: İletişim Yayınları, 2024

Bıçakçı, Barış. Herkes Herkesle Dostmuş Gibi. İstanbul: İletişim Yayınları, 2024

Bıçakçı, Barış. Baharda Yine Geliriz. İstanbul: İletişim Yayınları, 2024

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.