Virginia Woolf‘un Deniz Feneri adlı romanını okumadan önce bilmeniz gerekenleri ele alıyoruz. Anlatım tarzı, yazarın çocukluk anılarını içermesi, zaman kavramını ele alışı ve pek çok özelliği onu Woolf’un en özgün ve sevilen romanlarından biri haline getirir. Okumaya başladığınızda, kitabın uzun cümleleri ve doğrusal olmayan anlatım biçimi karmaşık gelebilir. Tam da bu konuda, eğer bazı noktalara dikkat ederseniz kitap sizi çok derin ve doyurucu bir evrene karşılar.
Kitabın En Önemli Özelliği: Anlatım Tekniği

Woolf‘un eserinde çocukluk anılarına yer vermesi, kurgusal anlatım ile otobiyografik öğelerin birleştiği yarı gerçek bir evren yaratır. Aile ilişkileri ve özellikle baba figürü üzerine odaklanan roman, karakterlerin içsel yolculuklarıyla birleşerek okuyucuya derin bir duygusal yoğunluk hissettirir. Virginia Woolf’un Deniz Feneri (orijinal adıyla To The Lighthouse)’ni yazarken tuttuğu günlüklerden anlayabiliyoruz ki, kitaptaki konu ve karakter tasvirlerinin psikolojik derinliği, yazarın kitabının iskeletini oluştururken en önem verdiği özelliklerden biri.
20 Temmuz 1925 tarihli günlük sayfasında şöyle yazıyor Woolf: “Teması duygusal olmalı. Bahçede bir baba, bir anne ve çocuk; ölüm, deniz fenerine yelken açma. Gerçi sanırım başlayacağım zaman onu bir şekilde zenginleştirip kalınlaştırıp şimdi algılayamadığım dallar, kökler vereceğim ona. Bütün karakterleri özlerine inmiş olabilir, çocukluk, sonra da bu kişisel olmayan şey, zamanın akıp gitmesi ve tasarımımın birliğinin devamlı kırılması. O geçiş (Kitabı üç bölüm olarak düşünüyorum. Birincisi oturma odası penceresinde, ikincisi yedi yıl sonra, üçüncüsü deniz yolculuğu) çok ilgimi çekiyor.” Bu alıntı, aslında bize kitabın yapım aşamasında Woolf’un çocukluğuna dönüp psikolojik bir analiz yaptığını ve derin hislerle kaleme döktüğünü gösterir.
Yazar, bilinç akışı tekniğinin en yetkin temsilcilerinden biri olduğunu bu eserinde de gösterir. Roman, karakterlerin anı ve şimdiki zaman algılarını lineer yani doğrusal olmayan bir sırayla aktarır; bu yapı, yazının akışını bozmak yerine duygusal etkiyi güçlendirir. Karakterle empati yapma şansımız artarken, onun dünyasında bir gezintiye çıkarız ve olay örgüsünden çok, bir resme bakarken hissettiğimiz duygusal yoğunluğu hissederiz. Okuyucuyu deyim yerindeyse alıp götürür; her detay ise yeni hislerin kilidini açar. Virginia Woolf, kocası ve aynı zamanda editörü Leonard Woolf‘a taslağı okutturduğunda kocasının yorumlarını günlüğüne şöyle geçirmiş: “İşte, Leonard Deniz Feneri’ni okudu, bunun benim en iyi kitabım ve bir başyapıt olduğunu söylüyor. Ben sormadan söyledi bunu. (…) tamamen yeni bir şey olduğunu söyledi, ‘psikolojik bir şiir’ adını taktı.”
Küçük Bir “An”

Virginia Woolf, modern romanın öncülerinden olarak, bilinç akışı tekniğiyle eserlerinde okuyucu karakterin zihninde âdeta bir yolculuğa çıkarır. Bu durum romandaki zaman kavramını da etkiler. Yazar için zaman, nesnel zaman ve öznel zaman olarak ikiye ayrılır. Öznel zaman, her bireyin zamanı tecrübeleriyle farklı algılamasıdır. Örneğin, Deniz Feneri romanında üç bölüm vardır: Pencere, Zamanın Geçişi ve Deniz Feneri. Bu bölümlerden ilki ve sonuncusu bir gün içinde geçerken, Zamanın Geçişi bölümü on yılı anlatır. Nesnel olarak kısa bir süre, öznel zamanda katmanlara ayrılır. Yazarın zaman kavramını bu şekilde bükmesi aslında çok insanidir. Çünkü insan beyni sadece anı yaşamakla kalmaz, günün büyük bölümünde anılarından beslenir. Fark etmeden sık sık geçmişe döner ve şimdi ile geçmiş her zaman iç içedir. Woolf, hem bu eserinde hem de Mrs Dalloway romanında zamanı bu şekilde ele alarak zamanın döngüselliğini, kırılganlığını ve hafızanın akışını eserlerinde kullanmış olur. An kavramı yazar için belirleyicidir: Küçük bir an bilinçte sonsuz ekolara sahiptir.
Zamanın etkisi sadece karakterler üzerinden anlatılmaz. Zamanın Geçişi adlı bölümde on senelik bir zaman anlatılırken olay örgüsü bir kenara bırakılır ve bağımsızdır. Ölüm ve savaş birkaç cümleyle anlatılırken, ailenin yaşadığı evin zamanla yıkılışı sayfalarca anlatılır. Ev, zamana ve insan yaşamına bir tanık haline gelir. Doğanın gücüyle yavaş yavaş çürümeye, boyası dökülmeye başlar. Yazarın evin içindeki detaylı çürüme betimlemeleri okuyucuya zamanın etkisini tecrübe ettirir. İşte bu noktada, Woolf okuyucuyu görsel ve duygusal yoğunluğu yüksek bir evrene davet eder.
Psikolojik Bir Şiir

Eserdeki sembolizm çoğunlukla psikolojik öğelerle iç içe geçmiştir. Şimdiye kadar bahsettiğimiz zaman kavramı, bilinç akışı tekniği, ev tasviri, ve aile ilişkileri aynı zamanda sembolizm elementlerinden oluşur. Zamanın etkisi ev betimlemeleriyle yaşamın geçiciliği mesajı verilir. Ev yalnızca bir yapı değil, Mr. Ramsay (ailedeki baba figürü)’nin psikolojik varlığının uzantısıdır. Evin çürümesi, psikolojik kayıp sembolüdür. Hatta, eserin ana sembollerinden deniz feneri, her karakter için farklı bir anlama sahiptir. Burada da görülür ki Woolf, karaktere bilinç eklemekten asla eksik kalmaz. Kısaca, romanda nesneler ve mekanlar karakterlerin iç durumlarını yansıtır.
Woolf, okuyucuyu içine çektiği bu romanında, sembolizmden, psikolojiden ve bilinç akışından faydalanarak insanın hayatla etkileşimini derin anlatımıyla okuyucuya resmeder. Okumadan önce bu noktalara dikkat etmeniz kitabın hazzını arttıracaktır. Şimdiden iyi okumalar!
_______________________________________________________________
Kaynakça
Kapak resmi: Canva ile tasarlanmıştır, Pinterest.com, To The Lighthouse, Penguin Yayınları.
Müjgan, Sevda, Psikolojik Bir Şiir: Deniz Feneri, Bizim Çağ Edebiyat, 16 Mart 2024.
Vigdis, Hjorth ve Veknut Hamsun, Children and Parents in ‘To the Lighthouse’, Leseriana Blog, 2025.
Woolf, Virginia, To The Lighthouse, Penguin Classics, 04/04/2019.
Litcharts, To the Lighthouse: Time Passes, 9 Summary and Analysis,.



Çok güzeldi. Teşekkürler…
Beğenmenize çok sevindim, teşekkür ederim☺️