Yüzyıllardır süregelen deyiş kültürünün bestelerle harmanlanmasıyla oluşan Türk halk müziği, en büyük toplumsal miraslarımızdan biridir. Nesilden nesile, ustalardan gençlere aktarılan mirasın en büyük temsilcileri unutulmaz ozanlarımız ve sanatçılarımızdır. Hepsi Türk halk müziğine sahip çıkmış ve ileriye taşımak için tüm acılarını, toplumumuzun ortak hüzünlerini türkülerinde seslendirmişlerdir. Bu yazımızda Türk halk müziğinin unutulmaz 10 sanatçısına kısaca değineceğiz.
1. Âşık Mahzuni Şerif

Piyasada Aşık Mahzuni Şerif mahlasıyla bilinen, Pir Sultan’ın mirasçısı Şerif Cırık, halk tarafından Mahzuni Baba olarak benimsenmiştir. 17 Kasım 1939 yılında Kahramanmaraş’ın Berçenek köyünde doğmuştur. Eğitim hayatına farklı bölgelerde devam ederken Ankara’da eğitim gördüğü sırada çantasından, kendi atalarının, Alevi-Bektaşi ozanlarının şiirlerinin bulunduğu kitaplar çıktığı için okuldan atılmıştır. Etnik kimliği yüzünden eğitim hakkından, yaşama hakkından mahrum bırakılan yüzlercesinden biri de Mahzuni Baba olmuştur. İstemediği bir evlilik, ihanet ile biten bir aşk hikâyesi ve ömrünün sonuna dek sevdiği bir kadınla geçen dolu dolu bir aşk hayatı yaşamıştır. Ama onu Mahzuni Baba yapan şey, davasına sahip çıkmış olmasıdır. Bugün, Hacı Bektaş Veli Külliyesi’nin yakınındaki Çilehane adlı bölgede yatan büyük sanatçıyı anlatmaya bizim gücümüz yetmez. Onun büyüklüğü, türkülerinden bize varan acılardan anlaşılır. Mahzuni Baba’nın ölümsüzlüğü en iyi Aşık Veysel ile yaşadığı bir olay ile anlatılabilir:
Yıl 1972. Mahzuni Şerif; elinde sazı, Sivas’ın Sivrialan Köyü’ne Aşık Veysel’i ziyarete gider. Aşık Veysel’e Mahzuni’nin geldiğini söylerler. Mahzuni içeri girince Aşık Veysel ayağa kalkar. Yanındakiler şaşırırlar çünkü Aşık Veysel o ana kadar kimseyi ayakta karşılamamıştır. Veysel Baba’ya neden Mahzuni’yi ayakta karşıladığını sorarlar. Aşık Veysel’in cevabı çok açıktır:
– “Susun, gelen Pir Sultan olsa gerektir!”
Mahzuni Şerif’in türkülerinden bir alıntı: “Artık adam olmak, dost, dost, dile kolaydır / Ne bilir belayı belasız başlar?”
2. Âşık Veysel

Gönlüyle gören adam, Gülizar Ana’nın oğlu Veysel Şatıroğlu, 1894’te Sivas Şarkışla’da doğmuştur. Yedi yıl görebilmiştir dünyayı gözleriyle, geçirdiği çiçek hastalığı sonrası ise gözleri karanlığa bürünmüştür. “O gün bugündür dünya başıma zindan.” diyerek anlatmıştır gözlerini kaybedişini. Babasının verdiği bir saz ise hem onun hem de ondan sonra bu topraklara doğmuş herkesin hayatını değiştirmiştir. Yalnızlığı, savaş varken cepheye gidememesi onun canını çok yakmıştır. Bu acılarla yetişmiştir. Anası babası ölürüz korkusuyla bir kızla evlendirmişlerdir Veysel’i. İlk evladı on günlükken ölmüştür. Aşık Veysel’in acıları her geçen gün artmıştır. Hepimiz biliriz karısının onu nasıl terk ettiğini, Veysel’in ayakkabısına para bıraktığını. O işte bu kadar yüce gönüllü bir adamdır. Acılarına boyun eğmemiş, müziği ile derdine derman bulmuştur. Türk halk müziğinin babasıdır.
Aşık Veysel’in türkülerinden bir alıntı: “Beni hor görme kardaşım / Sen altınsın ben tunç muyum / Aynı vardan var olmuşuz”
3. Neşet Ertaş

Kimimiz onu dinleyicisine, “Saygısızlık olmasın ceketimi çıkarabilir miyim?” sorusuyla; kimimiz de yanık sesinden gelen Anadolu’nun haykırışlarıyla tanıdık. 1938’de Kırşehir’de dünyaya gelen Bozkırın Tezenesi, bağlamaya resmen hükmetmiştir. Ölümünden sonra bile birçok ödüle layık görülen sanatçı, hiçbir zaman kendisini üst görmemiş ve alçak gönüllülüğünü korumuştur. Halktan biri olmayı ve halkı el üstünde tutmayı hiç bırakmamıştır. “Devlet sanatçılığı” ismine layık görülse de o böyle bir ünvanı asla kabul etmemiştir. Neşet Ertaş’ın kim olduğunu asıl anlatan sözleri şunlardır:
“O dönem Süleyman Demirel cumhurbaşkanıydı. Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, ‘Hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor’ diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdadımız adına aldım.”
Neşet Ertaş’ın türkülerinden bir alıntı: “İnsan ölür ama ruhu ölmez / Bunca mahlukat var hiçbiri gülmez”
4. Nesimi Çimen

1931 doğumlu Aşık Nesimi ilkokul diplomasını 45 yaşında almıştır ancak on iki yaşından beri çaldığı sazıyla hayatın eğitimini almıştır. Ondan önce gelen büyük ozanların şiirlerini ve kendi şiirlerini bestelemiş ve türküleriyle yaşamıştır. Hak ve adalet mücadelesine hep devam etmiş, işçiler için türküler söylemiştir. 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’taki Madımak Oteli’nde yakılarak öldürülen ozanlarımızdan biridir. Alevi oluşu, hayata karşı bakışı yüzünden öldürülmüştür. Ancak günümüzde türküleriyle yaşamaya devam etmektedir.
5. Ali Ekber Çiçek

O çalarken siz dünyadan uzaklaşırsınız. 1935 yılında Erzincan’da dünyaya gelen Çiçek, bizlere büyük bir miras bırakmıştır. Senfonik türkü Haydar Haydar’ı besteledikten sonra kendisi bile ne yaptığına inanamayan Çiçek, ülkemizde tanınmakla kalmamış ve dünyaya da açılmıştır. İlk uzunçaları 1982 yılında Unesco Dünya Mirası Listesi koleksiyonu için Turkey-Bektachi Music adıyla İtalya’da basılmıştır. Unesco Dünya Mirası Listesi’ne girmekle kalmayıp Haydar Haydar’ın bestesinin Amerika’da bir üniversitede inanılmaz bir deha ürünü olduğu gerekçesiyle incelenmesi sonucu sadece Türk halk müziği tarihinde değil, dünya müzik tarihine de adını altın harflerle yazdırmıştır. Dünya çapında böyle bir değer görmesine her zaman şükretse de memleketinde bu kadar değer görmemesi, içinde hep bir yara olarak kalmıştır.
6. Muhlis Akarsu

1948’de doğduğu Sivas’ta, 1993 yılında öldürülen ozanımız Muhlis Akarsu da Türk halk müziği tarihine adını kazımıştır. Cemevlerinde görerek etkilendiği bağlamaya yönelen Akarsu, öğrendiği bu sanatı daha sonra hayatının merkezine koymuştur. Birçok 45’lik çıkarmıştır ve diğer birçok ozanımız gibi uzun bir hapishane hayatı olmuştur. Özgürce düşüncelerini belirttiği, iyiliği savunduğu için o da Nesimi Çimen ile birlikte Madımak’ta öldürülmüştür.
7. Erdal Erzincan
Çocuklara gönüllü bağlama dersleri veren, hâlâ türküler bestelemeye devam eden bir diğer unutulmaz sanatçımız, 2000’li yılların ozanı Erdal Erzincan’dır. 1971’de Erzurum’da doğan Erzincan, günümüz sanatçılarına meydan okur sanki. Arif Sağ’ın öğrencisi olan Erzincan, eski ustadan çırağa aktarılan pirlik mirasını gerçekleştirmektedir. Kendisine bir bağlama orkestrası dahi kuran Erdal Erzincan, Türk halk müziği geleneğini gelecek nesillere aktarmak için de çaba göstermektedir ve ondan önceki ozanların görse onur duyacağı bir sanat anlayışına sahiptir.
8. Arif Sağ

1945’te Erzurum’da doğan Arif Sağ, bağlamayla babasının çalıştığı değirmende tanışmıştır. Yıllar sonra kendi plaklarını çıkaran çok profesyonel bir bağlama virtözü ve konservatuvar akademisyeni olmuştur. Diğer ozanlar gibi o da her zaman haklının yanında olmuş, emeği savunmuştur ve onurlu yaşamaya devam etmektedir. 1993 yılındaki Madımak katliamından canlı çıkmayı başarmış ve geride kalanları bir gün bile unutmayarak onlar için de çalmaya devam etmiştir.
9. Musa Eroğlu

1946 yılında Mersin’de dünyaya gelen Eroğlu, yoksul bir ailenin çocuğu olmuştur. Babasının adını taşıyan Musa Eroğlu, müzik kariyerine ikinci girişinde seçildiği “Radyo Sanatçısı” olarak başlamıştır. 1998 yılında Devlet Sanatçısı ünvanını alan Eroğlu, Mihriban bestesiyle ünlenmiştir. Bugün o da Arif Sağ ve Erdal Erzincan gibi bilgisini ve yeteneğini gelecek nesillere aktarmaya çalışmaktadır.
10. Sabahat Akkiraz

Türk halk müziğinin kraliçesi Sabahat Akkiraz, 1957’de Mersin’de doğmuştur. Daha çocukken sesinin ne kadar güzel olduğunun keşfedilmesiyle müziğe yönelmiş ve türküler söylemiştir. Komşuları olan Musa Eroğlu ile çalışmış ve daha sonra 45’likler çıkaran sanatçının eniştesi de Muhlis Akarsu’dur. Bu kadar erkek ozan arasında çok az kadın Türk halk müziği sanatçımız vardır ve onlardan biri olan Sabahat Akkiraz’ın yıllarca TRT’de program yapması ve türkü söylemesi, Alevi türküleri seslendirdiği için engellenmiştir. Müziğiyle verdiği mücadelenin yanı sıra TBMM’de milletvekilliği yapmış ve Soma faciasından sonra tepki amaçlı istifa etmiştir. Çok değerli bir sanatçımız olup, Fransa’da aldığı Yılın En İyi Etnik Sanatçısı ödülü başta olmak üzere birçok ödüle sahiptir.
Kaynakça:
Erdal Erzincan Resmi Web Sitesi. Erişim: 11.12.2023
Musa Eroğlu Resmi Web Sitesi. Erişim: 11.12.2023
Mahzuni Şerif Resmi Web Sitesi. Erişim: 11.12.2023
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. “Aşık Veysel Şatıroğlu”. Erişim: 11.12.2023. Web



Seninle gurur duyuyorum canım eline emeğine kalemine sağlık 👍🙏
Çok teşekkür ederim 🥹💜💜
Kültürümüzün özünü ne de güzel hatırlatmışsın bizlere yazıların devamını bekliyoruz başarılar …
Çok teşekkür ederim 💕💕
çok güzel bir inceleme olmuş eline emeğine sağlık 🙏💗 benim favorim Neşet Ertaş ✨
çok teşekkür ederim 🥹🩷