Bir Günde Geçen 5 Roman

Editör:
İclal Yaka
spot_img

Bir günümüz çoğu zaman koşturmaca ile geçer. Hatta gün ne zaman başladı, ne zaman bitti fark edemeyiz bile. Ben bu yazımda bir günü ele alan romanları işledim. Çabuk geçtiğini düşündüğümüz o saatler bize bazen farklı bakış açıları, farklı duyguları ve farklı düşünceleri anlatabilir. Okurken uzun gibi gelebilecek ama aslında yirmi dört saati ele almış romanlar aşağıda sizlerle. İyi okumalar!

1. Saturday – Ian McEwan

“Sahip olduğumuz şeyler bizden uzak yaşayacak, sonunda biz onları bırakıp gideceğiz.” (s.261)

Yaşanılan bütün olayları bir güne sığdıran roman, gecenin erken saatlerinde yaşanmaya başlar. Henry Perowne, bir beyin cerrahıdır. Kitap, Londra’da beş kişilik ailenin babası olan Henry’nin planlarının aksine gelişen bir cumartesi gününü anlatır. Karakterin gözünden anlatılan kitapta Londra sokakları, hastane, spor salonu, aile yemeği ve ameliyat odasında geçenler anlatılır. Sizi okurken oradaymış gibi hissettirir.

McEwan, eserde bir günlük hayat ve ölümle ilgili her şeyi, siyasi görüşlerini, aile bağlarını, savaşı, iyi-kötü kavramını, hiçbir nedeni olmayan şiddet sebeplerini ve de sonuçlarını ele alır.

2. Ulysses – James Joyce

“Rüzgarı dokuyan herkesi bekliyor elbet boşluk.” (s.49)

Roman, Homeros‘un Odysseia Destanı‘ndan etkilenmiştir ve 16 Haziran 1904’te Dublin’de geçen bir günü anlatır. Karakterler Leopold Bloom, Stephen Dedalus, Bloom’un eşi Molly Bloom‘dur.

Joyce, bize hikâye anlatmanın yanında farklı teknikler de kullanır. Bunlar bilinç akışı ve iç monologdur. Okurken bize bireyin iç dünyasını da anlatır. Kitapta kent olan Dublin, aynı zamanda bir karakterdir. Joyce, Dublin kentinin sokaklarını, ruhunu ele alır. Siz okurken bizzat orada Leopold Bloom ile gezersiniz.

Ulysses’te her bölüm farklı tarzda yazılmıştır. Birkaç örnek verecek olursak; 11. bölüm ses öykünmesi, 12. bölüm müdahalelerle dolu, 13. bölüm ucuz aşk romanı tadında, 15. bölümse oyun şeklindedir.

3. Tek Başına Bir Adam – Christopher Isherwood

Kitap, Los Angeles’ta geçer. Küba füze krizi sonrası 1962’de bir üniversitede hocalık yapan otuz sekiz yaşındaki İngiliz olan George’un bir günü – belki de son günü- anlatılır. George yakın zamanda partneri Jim‘i kaybetmenin yasını yaşar. Dul kalmanın zorluğunu yaşar ama bunu belli etmez. Etrafındaki insanlarla bunu belli etmeden bağlantı kurmaya çalışır. Onu günlük hayatın işlerini yaparken okuruz. Bir sınıfta ders verir, komşularıyla kavga eder, marketten alışveriş yapar, arkadaşıyla içki içer, genç bir öğrencisiyle flört eder ve son sayfada kaybolur.

Kitap, insanların yaşadıklarından ziyade düşüncelerini anlatır. Okurken size mizahı, maneviyatı ve melankoliği sunar. George’un yaşadığı acının yansıması olan yas, aşk anıları, ev içi ayrıntıları ve acıklı durumlar kitaba bir güç verir.

4. Mrs. Dalloway – Virginia Woolf

“Hem evlilikte, her gün aynı evde bir arada yaşayan insanlar arasında birazcık serbestlik, biraz olsun bağımsızlık olması gerekirdi.” (s.6)

Kitapta yazar karakterlerin düşünme halini okuyucuya iç diyaloglarla anlatan bilinç akışı tekniğini kullanır. Karakterler arasında geçiş yapar. Mrs. Dalloway’in bir günü anlatılır. Kitapta belirgin bir olay öyküsü yoktur. Olaylar, şimdiki zamanı ve geçmiş zamanı kapsamakla birlikte tek bir günü anlatır. Böylece geçmiş zaman ve şimdiki zaman arasında bağlantı kurmanızı sağlar. Kahramanlarla düşünce ve duygu bakımından bir bağ kurmanız da sağlanmış olur.

Roman, I. Dünya Savaşı sonrası yaşanan buhranı anlatır. 1923 yılının bir gününün on iki saatini anlatır. Ama sürekli geçmişe de gittiği için aslında fazla bir zaman dilimi vardır. Mrs. Dalloway‘in parti hazırlıklarını anlatmayla başlayan kitap, akşam verilen parti ile biter. Bu on iki saatlik dilimde karakterlerin zihinlerinde neler yaşandığını, geçmişin İngiltere ve Londra’sı hem de savaş ve sonrasını okuruz.

Geçmiş ve şimdiyi ele alması aslında romanın bir modernist eser olduğunu gösterir. Bu özellikte bireyin iç dünyasını, yalnızlığını, bunalımlarını ele alır. Geçmişi ve şimdiyi kullanması başka bir teknikte de kullanılır: geriye dönüş tekniği. Bu teknikte dün ve bugün bir arada verilir. Romanda da bunu görürüz.

5. Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat – Stefan Zweig

“Zaten yaşlanmak da bir nevi geçmişten korkmak anlamına gelir.”(s.92)

Zweig, bu eserinde bir kadının yaşamını tamamen değiştiren, kimseye anlatamadığı, unutamadığı yirmi dört saatini ele alır. Ana karakter olan Mrs. C, annedir ama eşi öldükten sonra annelik sorumlulukları azalır. Eşinin ölümüyle anılarla yaşar. Monte Carlo’da önceden eşiyle gittiği kumarhanede âşık olduğu adamla yirmi dört saati, duygu yoğunluklarını, yaptıklarını anlatır.

Yazar, anlatmak istediklerini bize betimlemeler yoluyla anlatır. Roman kısadır ama okuyanlarda merak uyandırıp ince ince düşündürür.


Kaynakça:

Estavillo, Kathryn Jan. “Tek Bir Günde Geçen 15Roman”. electricliterature.com. Web. 06.10.2025.

Anaç, Gamze. “Bir Kadının Yaşamından 24 Saat”. lectopus.com. Web. 05.10.2025.

Akbar, Arifa. “Bekar Bir Adam İncelemesi”. theguardian.com. Web. 06.10.2025.

Öne Çıkarılmış Görsel: evrimağacı.org

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Amerikan Edebiyatında 4 Yalnız Kahraman

Amerikan edebiyat tarihinin en önemli temsilcileri haline gelmiş kahramanlarımızın ne kadar soyutlanmış bireyler olduğunu farketmiş miydiniz?

Tarihi Eser Rotası: Geçmişten Müzeye Serüven

Müzelerde sergilenen her bir eserin yolculuğu o kadar uzun ki... Gelin, sergilenme sürecine kadar rotaya bir göz atalım...

Sayfadan Kumaşa: Edebiyat Karakterlerinin Giyilebilir Hikâyeleri

Edebiyatın Gardırobu, moda aracılığıyla ikonik karakterlerin hikâyelerini ve ruhlarını yeniden anlatıyor.

Mikro İfadeler: İnsanların Gerçek Duygularını Nasıl Okuruz?

Yüzde beliren mikro ifadeler, bastırılmış duyguların saniyelik izleridir; insanın gizlediği gerçeği açığa çıkararak iletişimin en dürüst hâlini gösterir.

Sabrina Spellman ve Prudence Night: İki Cadı, İki Yol

İlk bakışta zıt gibi duran Sabrina ve Prudence, aynı madeni paranın iki yüzü gibi; farklı ama birbirini tamamlayan, birbirlerinin yokluğu ve varlığıyla anlam kazanan karakterlerdir.

Dijital Çağda Sanat: İzlemekten Deneyimlemeye

Dijital çağda sanat, tuval ve geleneksel malzemelerin ötesine geçerek izleyiciye deneyimleme ve etkileşim imkânı sunuyor. Teknolojik araçları kullanarak üretilen eserler, izleyiciyi sanatın bir parçası yapıyor.

Woman Belgeseli İncelemesi: Ortak Davamız Kadın Olmak

50 ülkeden 2000 kadının hikâyesini anlatan belgesel, aşk, annelik, kariyer ve yaşam mücadelesine evrensel bir bakış sunuyor.

Gerçek Hayattan Beyaz Perdeye Yansıyan 10 Dram Filmi

Gerçek hikayeler, unutulmaz dramlar. Schindler'in Listesi'nden Erin Brockovich'e, yaşanmış olaylardan ilham alan bu 10 filmi keşfedin!

İran Sinemasına Yeni Başlayacaklar için 8 Film Önerisi

Bu yazı, İran sinemasına başlamak isteyip de nereden başlayacağını bilemeyenler için hazırlanmıştır.

Editor Picks