Deniz, tüm görkemi ve gizemiyle insanların ilgisini her dönem cezbetmiştir. Denizin uçsuz bucaksız yapısı ve bir kara canlısı olarak insan bedeninin sınırlılıkları insanın denize adapte olmasını zorlaştırmış; insanın denizle kurduğu bağ, geçimini denizden sağlayabilmek veya karada güçlü umutlara sahip olamamak gibi zorunluluklarla gerçekleşebilmiştir. İlk olarak Antik Çağ’da karşımıza çıkan deniz korsanları bu tanıma birebir uymaktadır. Deniz büyük ölçüde kanun kaçakları, toplumdan izole edilmiş kişiler veya esirlerden oluşan bu kimseler için bir geçim kaynağı, kalıcı bir yuva görevi üstlenmiştir.
Antik Dönemden Osmanlı’ya Korsanlık

Korsanlığın tarihi oldukça eskilere uzansa da bu işi meslek edinen kişiler ve bunların denizdeki faaliyetleri değişiklik göstermektedir. Denizle bağlantılı bir halk olan Kilikyalılar’ın yaptıkları yağma ve esir faaliyetleri, Antik Dönem Akdeniz’inin Roma ve Kilikyalılar arasında geçen çetin mücadelelere tanıklık etmesine neden olmuştur. Zamanla tarih sahnesinden silinseler bile Kilikyalılar korsanlıkta başarılı bir toplum olduklarını ünlü bir Romalıyı, Julius Ceaser‘ı dahi rehin alabilmeleriyle kanıtlamışlardır. Oldukça ilgi çekici görselliği sahip olan gemileriyle hatırlanan Vikingler için ise deniz sadece topluma aykırı kişiler için değil Viking toplumunun tamamı için bir geçim kaynağıdır. Avrupa’nın çeşitli yerlerine düzenlenen akın ve yağmalamalar sayesinde bu toplumun sahip olduğu kısıtlı tarım arazileri ile iklimin soğuk yapısı gibi dezavantajlar ancak tolere edilebilmiştir.

Vikingler gibi su ile bağlantılı toplumların dışında korsanlık ve yağma faaliyetleri genellikle küçük ve karma gruplar tarafından gerçekleştirilmiştir. Yeni kıtanın keşfine kadar korsanlığın merkezinde yer alan Akdeniz’de korsan gemileri çeşitli uluslardan toplanan kürek mahkumları ve farklı dil ve dinlerden gelen korsanlarla doludur. Venedik ve Cenevizliler gibi deniz ticaretiyle uğraşan toplumların yanı sıra bölgede önemli bir güç olan Osmanlılar gibi merkezi devletlerin de Akdeniz’deki konumlarını güçlendirmek için çeşitli korsanlık faaliyetlerini desteklediği ve bazı deniz korsanlarının bu devletlerin himayesi altında faaliyetlerini sürdürdüğü bilinmektedir. Daha sonraları Amerika ve Avrupa kıtaları arasında gerçekleşen gemi sirkülasyonu, korsanlar için bir dönüm noktası olacak ve okyanus, İspanyol gemilerine saldırılar için güdümlenmiş İngiliz bağlantılı birçok korsan grubuna tanıklık edecektir.
Altın Çağ ve Devlet İttifakları

Korsanlığın hemen her coğrafyada varlık bulmuş olması bu gizemli denizcilere verilen isimleri de çeşitlendirmiştir. İngilizce’de “buccaneer” “corsair” “pirate” gibi çeşitli isimlerle adlandırılan korsanlar için yapılan “pirate” ve “privateer” ayrımı ile korsanlığın tanımı ve işlevi birbirinden ayrılmıştır. Türkçe’de bu ayrımı belirten spesifik bir kelime olmamakla birlikte “pirate” in alışılagelmiş, yasadışı korsanlığı, “privateer” ın ise devletlerin himayesinde hareket eden korsanları tanımladığı söylenebilir. Korsanlar ve devletler arasında yapılan ittifaklar, korsanların denizlerdeki icraatlarını bağlılık sundukları devletlerin lehine olacak şekilde gerçekleştirmesi ve buna karşılık devletlerin de bu korsanların yasadışı faaliyetlerine göz yumması şeklinde gerçekleşmiştir.
Osmanlı donanmasında Kaptan-ı deryalığa kadar yükselen Barbaros Hayreddin ve Amerikan Bağımsızlık Savaşı‘nın önemli isimlerinden John Paul Jones bu ‘beyaz korsanların‘ en bilinenlerindendir. Korsanlığa çok erken yaşlarda başlayan ve bir dönem köle ticaretiyle de ilgilenen J.P Jonesİ bugün modern Amerikan donanmasının kurucusu olarak kabul edilmektedir. Ünvanını İtalyanların sakalının renginden esinlenerek verdikleri Barbarossa isminden alan Barbaros Hayrettin Paşa ise kazandığı zorlu deniz savaşlarıyla Osmanlı’yı Akdeniz’de etkili bir konuma getirmiş ve adını Osmanlı ve Akdeniz tarihine başarıyla kazımıştır.

Büyük deniz keşifleri ve sonrasında artan kolonicilik faaliyetleri ile 17. ve 18. yy. ların korsanlığın “Altın Çağ”ı olduğu bilinmektedir. Bu dönemde korsanlık, Akdeniz ve Adriyatik gibi iç denizlerden çıkarak Karayipler ve Hint Okyanusu çevresinde yoğunlaşmıştır. William Kidd, Blackbeard, Henry Morgan gibi meşhur isimlere tanıklık eden dönemde kolonilerden İspanyol kıyılarına doğru hareket eden yük ve hazine gemileri, korsanlar arasında oldukça popüler hedefler olmuştur.
Kadın Korsanlar ve Modern Dönem

Korsanlığın altın çağlarında deniz sadece erkeklere değil bazı kadınlara da ev sahipliği yapmıştır. Karayip Denizi’nde faaliyet gösterdikleri bilinen Anne Bonny ve Mary Read, bu kadın denizcilerin en bilinenlerindendir. Aynı gemide bulundukları da bilinen bu iki korsanın, erkeklerin egemenliğindeki gemilere erkek kılığına girerek katıldıkları düşünülmektedir. Başka bir bölgede, Akdeniz’de faaliyet gösteren bir diğer kadın denizci Sayyida el Hurra‘nın ise cinsiyetini gizlemeye ihtiyacı olmamıştır. Kocasının ölümüyle Fas’ın kraliçesi ve tek otoritesi olan Sayyida el Hurra, Portekiz ve İspanyol denizcilere karşı Batı Akdeniz’de ciddi mücadeleler vermiştir. Bir kadın olarak deniz savaşlarını yönetmesi döneminde ve bugün o kadar ilgi çekmiş olacak ki Sayyida el Hurra kraliçe sıfatından daha çok korsan sıfatıyla akıllarda yer edinmiştir.

Korsanlık, 19. yy. ile birlikte gelen teknolojik gelişmelerin denizciliğe yansımalarından oldukça etkilenmiş, düzenli deniz kuvvetleri ve güçlü gemilerin yanında korsanların savaş teçhizatları ve gemileri oldukça ilkel kalmıştır. Denizcilikteki teknik gelişmeler ve yerel hükümetlerin baskısı neticesinde korsanlık 19. ve 20. yy. lar arasında ciddi ölçüde güç kaybetmiştir. Ancak eski görkeminden uzak olmakla birlikte bugün hala deniz korsanlığının varlığından söz edilebilmektedir. Özellikle Afrika Kıtası açıklarında ve Pasifik kıyılarında seyahat eden uluslararası ticaret gemileri için deniz korsanlığı ciddi bir tehdit konumundadır.

Yol açtıkları tüm maddi tahribatlara ve kanun dışılıklarına rağmen deniz korsanlığı çağdaş dönemde genellikle iyi imgelerle anılmaktadır. Kanun kaçakları ve kölelerden oluşan, hastalıklar ve kötü yaşam koşullarından sıyrılacak kadar şanslı olsalar bile yakalandıkları anda ölüm cezasına çarptırılacaklarını bilen bu sefil denizcilerin bugün iyi ve oldukça havalı imgeler içinde hatırlanması büyük ölçüde Robert Louis Stevenson‘ın kaleme aldığı “Hazine Adası” vb. popüler macera romanları ve “Karayip Korsanları” gibi sevilen filmler sayesinde gerçekleşmiştir. Bugün zihinlerimizde yer eden korsan imgesi, büyük ölçüde Stevenson’ın kaleme aldığı oldukça egzotik çizilmiş denizci karakterlerinden gelmektedir. Kim bilir belki de insan zihninin derinliklerinde yer alan bilinmez olana dair korku, insanların bu korsanları cesaretleri sebebiyle takdir etmesine yol açmıştır. Korsanlar bugün zihinlerimizde korkusuz birer yaşam savaşçısı, belki biraz da toplumun katı kurallarından kaçan anarşist kimseler olarak yer edinmiştir.
Kaynakça
Erdoğan, Göksel. “Akdenizde Korsanlık Tarihi”. academia. edu, 2010 Web.
Cartwright, Mark. “Korsanlığın Altın Çağı”. Çev. Batuhan Aksu, World History Encyclopedia, 2021 Web.
Çavuşoğlu, Bahar. “Korsanlık Tarihi”. dargeb. com Web.
“Life of John Paul Jones“. John Paul Jones Cottage Museum.com Web.
Kaya, Halil. “İslam Tarihinin İlk Kadın Denizcisi Seyyide Hurra”. gzt.com, 2024 Web.
Şenel Gencer, Zeynep. “Antik Kilikyalılar korsanlık ve Kötü Şöhrete Sahip Kilikyalılar”. Nereye Dergisi, 2018. Web.
Kapak Görseli: Bilim ve Ütopya