Bu yazıda, 1997 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Dario Fo ve ödülünü kazanmasında büyük ilham kaynağı olan ve ödülünü İthaf ettiği eşi Franca Rame, yaptıkları çalışmalar ve şu an Bilkent AST Sahne‘de sahne almakta olan Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü oyununun incelemesi yer alıyor ve yazıyı Dario Fo Tiyatrosu, Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü, Bilkent AST Sahne ve Oyunun Sergilenişi olmak üzere üç başlıkta ele aldık. Keyifli okumalar dileriz.
Dario Fo ve Dario Fo Tiyatrosu
Dario Fo (1926 – 2016), İtalyan avangart oyun yazarı, sahne ve kostüm tasarımcısı, müzisyen ve aktördür (“Dario Fo: Italian author and actor”). 1997’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmış, ancak sosyal kışkırtma yeteneğine sahip bir teatral karikatürist olarak sık sık hükümetin kınama ve sansürlemeleriyle karşı karşıya kalmıştır (Dario Fo: Biographical). Tiyatro yaşantısı boyunca, Franca Rame Fo’nun hayat ve yol arkadaşı olmuş ve ikili birbirlerini büyük ölçüde etkilemişlerdir (Balay) öyle ki Dario Fo, Nobel Ödülü’nü eşi Franca Rame’e ithaf etmiştir (Dario Fo: Biographical).

Franca Rame (1929 – 2013), İtalyan tiyatro oyuncusu, oyun yazarı ve siyasi aktivisttir. Eşi Fo’nun Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanma yolunda büyük emeği olmuştur ve Rame, Fo ile tanışana ve kendi işlerini yapmaya başlayana kadar gezginci bir tiyatro topluluğunun bünyesinde çalışmalar yapıyordu. Bu sayede gelecekteki eşi Fo ile tanışır ve Fo bu gezginci tiyatrodan büyük ilham aldığını, kendi tiyatrosunu oluşturma yolunda büyük bir katkısı olduğunu belirtir (Balay).

Metin Balay, “Halk Tiyatrosu ve Dario Fo” kitabında, Fo’nun tiyatrosunu çözmek mümkün olmasa bile, dört bölüme ayırarak incelemiştir. Her ne kadar sınırlarını kesin bir şekilde çizmek mümkün olmasa bile yapılan inceleme, Dario Fo’nun tiyatro özelliklerini ve bu özelliklerin nasıl ortaya çıktığını gösterir.
Birinci bölüm (1958 Öncesi) Hazırlık Dönemi, bu dönemde ileride yapacağı çalışmaların temelini atmış ve halk tiyatrosuna yönelik araştırmalara başlamıştır. Bu dönemin sonunda Fo ve Rame’in tanışması ve kendi tiyatrosunu kurma kararını vermelerinden sonra ikinci bölüm, (1958-1968) Fo-Rame Topluluğu Dönemi‘ne geçilmiştir. İkinci dönemde Fo ve Rame kendi tiyatrosunu kurmuş ve araştırmalarını yoğunlaştırmışlardır. Bu dönemde Farslar, Brecht etkisindeki oyunlar, Vodviller, tarihsel oyunlar, sirk gösterileri sahneye konmuştur. Üçüncü bölüm olan (1968-1973) – Politik Oyunlar Dönemi‘nde Fo ve Rame tiyatro oyunlarını halk tiyatrosunun özelliklerini koruyarak giderek politikleştirmişlerdir. Bu dönemde “kukla tekniğine dayalı oyunlar, anlatıya dayalı oyunlar ve uzun oyunlar” sahneye koymuşlardır. Dördüncü bölüm (1973 Sonrası), Fo ile Rame yine halk tiyatrosu özelliklerini korumuşlar ve bu dönemde anlatıya dayalı oyunlar, uyarlamalar ve reji çalışmaları ve uzun oyunlar üzerinde çalışmışlardır.
Dario ve Franca sahneledikleri oyunlarda sahne dekoru tasarımı, oyunculuk, yönetmenlik gibi işleri de üstlenmişlerdir. Dario Fo’nun özelliği, yüzünü büyük ölçüde halk tiyatrosuna çevirmesidir. Fo, oyunlarını yazmak ve sahnelemek için orta çağ tiyatrosu, İtalya Halk-Tuluat tiyatrosu ve halk tiyatrosunun her özelliğini araştırmış; kendi tiyatrosunun özelliklerini kullanırken bu bilgilerden çokça faydalanmıştır. Bu sebeple Dario Fo bir tiyatro insanı olduğu kadar bir araştırmacıdır da. Aynı zamanda yakın geçmişin tiyatrosunu da takip etmiş, yer yer Brecht’den yer yer Piscator’dan tiyatrosunda işine yarayacağını düşündüğü özellikleri alıp kullanmıştır. Bu yüzdendir ki Fo’nun tiyatrosunun kendini geliştiren bir yapıya sahip olduğu söylenebilir. Fo’nun tiyatrosunun özellikleri şu şekildedir:
- Güldürü esastır fakat bu güldürü ders alma amacıyla değil, enerji üretmek için kullanılır.
- Genel üslubu, halk tiyatrosunun gerçekçiliğinden ziyade fantezi, clownesk, grotesk, taşlama ve anlatı üslubu kullanmak esastır. Ayrıca bu unsurlar gerçeği çarpıtmak değil gerçeği daha iyi sunmak için kullanılmıştır.

- Halk tiyatrosunun klişeleşmiş konuları ve karakterlerini, oyunlarında farklı suretlerle seyirciye sunar. Örneğin commedia del’artenin Pantolone, Brigiella, Dottore’si veya Antik Roma tiyatrosunun ikizleri, kendileri olarak değil farklı meslek gruplarına mensup farklı insanlar olarak karşımıza çıkar, özellikleri bakımından tamamen halk tiyatrosundan alındıkları açıktır.


- Dil özellikleri de yine halk tiyatrosuna benzerdir. Mesela, halk tiyatrosundan alışık olduğumuz lehçe kullanımları Fo tiyatrosunda da görülür hatta bunun biraz daha ilerisine gidilir.
- Halk tiyatrosundaki gibi kısa oyunlar ve epizotlardan oluşan oyunları içerir.
- Bir diğer ortak özellik ise oyuncunun profesyonelliğinin çok önemli ve merkezde olmasıdır. Oyunlarda kullanılan akrobasi, dans, şarkı söyleme, maskeli oyunculuk, kuklacılık, fars ve daha bir sürü unsurun ustalıkla kullanılabilme geleneği esastır.

- Fo, halk tiyatrosu gibi büyük kitleye ulaşmaya çalışmış bunun için de en fazla nerede seyirciye ulaşabilecekse oyun yerlerini ona göre belirlemiştir. Ayrıca bu yerlerin her zaman sahne olması beklenmez ve eğer daha büyük bir kitleye hitap edeceğini düşünüyorsa sahne olmasa bile oyunlarını o yerlerde yine de sergilemiştir. Halk tiyatrosunun gezgincilik geleneğini de koruyarak oyunlarını gezerek sahnelemiş ve gezdikleri yerin seyircisine göre oyun metninde değişiklik yapılmıştır. Bu da yine halk-tuluat tiyatrosundan süregelen bir gelenek olarak Dario Fo tiyatrosunda kendini gösterir.
(Balay)
- Fo’nun çok dikkat ettiği diğer bir unsur, seyirciye katharsis yaşatmamaktır. Bu da Brecht ve Piscator’un temellerini attığı politik tiyatronun getirdiği bir bakış açısıdır. Eğer seyirci tiyatronun sonunda katarsis, bir arınma yaşarsa bir şeyleri değiştirmek için adım atmayacak ve tiyatro, seyirci için sadece tatmin olma aracı olarak kullanılacaktır. Aristotelesçi tiyatronun aksine, katharsis yaşatılmadığında seyirci arınmış hissetmeyecek ve sahnedeki oyunun konu aldığı gerçek yaşamdan problemleri ve sistemi değiştirmek için rahatsız olacak ve böylelikle hareket alacaktır. (Temel)
Fo ve Rame, “büyük ve entelektüel burjuvazinin soytarıları” haline geldiğini düşündükten sonra büyük bir değişim yapmaya karar vermişler ve artan toplumsal hareketlilik içinde “halkın soytarısı” olmayı seçmişlerdir. Bu amaçları da yerine ulaşmıştır, hatta öyle ki bir gün yaptığı oyunlardan dolayı polisler Fo’yu tutuklamaya geldiğinde halk büyük bir tepki göstermiş ve sonunda Fo’yu serbest bırakmak durumunda kalmışlardır. Olayların bu dereceye gelmesinin sebebi ise Fo’nun güncelliğini yitirmeyen konuları ele alması ve kişileri isim vererek eleştirmesidir. (Balay)
Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü (Morte accidentale di un anarchico)

Giuseppe Pinelli – 15 Aralık 1969’da Milano polis merkezi binasında trajik bir şekilde hayatını kaybeden masum anarşist demiryolu işçisi.
“Morte accidentale di un anarchico” oyunu, o zamanın gündeminde olan bir olaydan esinlenerek yazılmıştır. Daha henüz olayın üstünden kısa bir zaman geçmişken Fo, bu durumu sahneye taşır. Oyunun konusu; emniyet müdürlüğüne giren bir “deli” (hastalığı oyuncu hastalığıdır), binadaki pencereden polisler tarafından atılmış, ancak daha sonra “kazara öldüğü” bildirilmiş olduğu masum bir vatandaşla ilgili gerçeği açığa çıkarmaktadır (Balay).
“Deli”, oyunda farklı karakterlere büründüğü için kılık değiştirir. Bu klasik bir commedia dell’arte lazzosu örneğidir ve ayrıca bir giullaredir de -yani “kuralların dışında kalmış zeka” olarak tanımlanan ortaçağ soytarısı geleneğini taşır oyun (Balay). Bu oyunda Fo, yine halk tiyatrosu çizgisinden şaşmamıştır.
Aslında söz konusu oyunun büyük bir gelişim gösterdiğini, kesin bir noktaya vardığını görmeyiz. Deli sadece yaptığı oyunlar sonunda ortalığı karıştırır ve net bir olaya bağlamadan bırakır, tıpkı halk tiyatrosunda olduğu gibi. Şimdi bu konuyla ilgisi bağlamında AST’ın Füsün Demirel‘in çevirisiyle sahneye konmuş ve hala sahnelenmekte olan Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü‘nü irdeleyelim.
Bilkent AST Sahne ve Oyunun Sahnelenişi

Fotoğraftan görülebileceği gibi Bilkent AST Sahne bir çerçeve sahnedir. Çerçeve sahneyi genellikle yönetmenler illüzyon yaratmak ve seyirciyi bir nevi büyülemek için kullanır (örneğin Broadway) fakat Dario Fo’nun amacı seyirciyi zihinsel olarak oyunun içine çekmek ve zihinsel aktiviteyi devre dışı bırakacak olan illüzyonu elinin tersiyle itip seyirciden tüm oyun boyunca aktif olmalarını sağlamaktır. Bu beklentinin amacına ulaşması biraz zordur çünkü çerçeve sahnede seyirci ve oyuncu arasında çok net bir çizgi vardır ve dördüncü duvarın varlığı hissiyatı üst düzeydedir. Dolayısıyla aslında Fo’nun amaçladığını yapması zor olsa da oyunları o kadar kuvvetlilerdir ki Wagner’in tiyatronun ışıklarını ilk defa karartmasından sonra ortaya çıkan, Brecht’in tasvir ettiği “uyuyan seyirci”nin Fo’nun oyunlarında uyanık olduğunu görürüz.
Aynı şekilde, Bir Anarşist ’in Kaza Sonucu Ölümü oyunu sahnelendiğinde seyirciden büyük bir reaksiyon ve beğeni topluyor. Çerçeve sahnenin inşa ettiği dördüncü duvar yıkıldığında oyuncu ve seyirci arasında büyük bir etkileşim yaşanıyor. Ayrıca Fo’nun tiyatrosunda olayların güncelliğini yitirmemiş olaylardan konulardan aldığını belirtmiştik. Oyunun metni oynandığı coğrafyaya göre uyarlanıyor. Oyuncular, Füsun Demirel’in çevirisine ilaven Türkiye’nin güncel problemlerine vurgu yapıyor ve göndermelerde bulunuyor.


Sahnedeki dekor, realist olmaktan uzak, grotesk bir özellik taşıyor. Milano’nun bir polis merkezinde geçiyor olay ve iki perdelik bu oyun boyunca aynı dekor kullanılıyor. Polis merkezinin bir odası dekoru örümcek ağı gibi dokunmuş halatlardan oluşuyor. Yerlerde dosyalardan dağılmış bir sürü kâğıt dağınık halde duruyorlar. İki tane masa var ve üstlerinde daktilo, dosyalar ve kağıtlar duruyor, dekor bu kadarla sınırlıdır. Fo’nun tiyatrosunda, tüm dekorlar işlevseldir. Oyuncuların kostümleri ise memurlarınki çok kirli, tozlu ve çamurlu simsiyah kostümlerden oluşurken baş kahramanımız “deli” ise tertemiz kıpkırmızı bir kostüm giyiyordur ve elinde taşıdığı, içinde kişilik değiştirmesi için gerek duyduğu her şeyi bulunduran bir bavulu vardır. Oyuncunun esnekliği esastır.

Deli rolündeki Mahir İpek güzel oyunculuğuyla karakter değişimini çok güzel bir şekilde sağlıyor ve Mehmet Ulusoy, Yıldırım Şimşek, Çağlar Deniz, Velican Demirel, Hazal Pekgöz oyunculuklarıyla oyunun muhteşem bir şekilde sahnelenmesini sağlıyorlar. Ayrıca güldürü unsuru oyun boyunca yer yer farslarla ve yapılan sözcük oyunlarıyla devamlılığını sürdürüyor. Toplum hakkında üzücü bir gerçekle karşılaşmamız bile seyircide trajik bir duygu uyandırmıyor aksine bu da yine güldürü oyunlarıyla yapılıyor. Son repliğe kadar seyirciyi güldürmeyi başararak seyirci oyun boyunca uyanık tutuluyor.
Dario Fo’nun tiyatrosunun özelliklerine ve Ankara Sanat Tiyatrosunun oyunu sahneleyişine baktığımızda Fo’dan alınan geleneği gayet başarılı bir şekilde sahneye taşıdıklarını görüyoruz. Eğer yolunuz Ankara’ya düşer ve tiyatroya gitmek isterseniz kaçırmayın deriz.

“İtalya halkı da nihayet Amerikan ve İngiliz halkı gibi sosyal, demokrat ve modern olabilir. Sonunda göğsünü gere gere şöyle haykırabilirler: ‘Boğazımıza kadar bok içindeyiz, bu doğru ve işte bu nedenle başımız dimdik yürüyoruz!’”
Kaynak:
Balay, Metin A. Halk Tiyatrosu ve Dario Fo, Mitos-Boyut Yayınları. 1.baskı: Aralık/1995.
Britannica, The Editors of Encyclopaedia. “Dario Fo”. Encyclopedia Britannica, 20 Mar. 2022, https://www.britannica.com/biography/Dario-Fo. Accessed 2 May 2022.
Dario Fo – Biographical. NobelPrize.org. Nobel Prize Outreach AB 2022. Sun. 1 May 2022. https://www.nobelprize.org/prizes/literature/1997/fo/biographical/. Accessed 2 May 2022.
Fo, Dario. Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü (çev. Füsun Demirel), Açılım Yayınları, 2014.
Nutku, Özdemir. “Bertolt Brecht ve ‘Epik Tiyatro’ ” (sf. 182-207). Dünya Tiyatrosu Tarihi 2, Mitos-Boyut Yayınları, 3. Baskı: 2008.
Temel, Tamer. “Epik Tiyatro’da “Siyasal Olan” ve “Gestus” Kavramlarını Hannah Arendt ile Okumak”. Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü Dergisi 0 (2011): 76-85 https://dergipark.org.tr/tr/pub/teddergi/issue/18476/194561. Accessed 2 May 2022.


