Bilmemek(2019): Zorbalığın Sınıfsallığı

Editör:
Emre Yenidere
spot_img

Hedefinizin karşısına amaçsız bir engel zinciri çıksa ne yapardınız?

Yönetmenliğini ve senaristliğini üstlenip usta işi bir eser ortaya koyan Leyla Yılmaz’ın kalemiyle 2019 yılında hayat bulan; Bilmemek işte bu sorunun cevabını izleyiciyle buluşturuyor.

Emir Özden, Senan Kara ve Yurdaer Okur‘un yer aldığı yapım, vizyona girmesinin ardından adından sıklıkla söz ettirdi. Film, 27. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu ve Umut Veren Genç Erkek Oyuncu Ödülü ile Yılmaz Güney Özel Ödülü’ne sahip olduktan sonra; 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde İzleyici Ödülü almaya hak kazandı. Ardından 31. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde de En İyi Film, En İyi Yardımcı Kadın ve Erkek Oyuncu ödüllerine de sahip olarak sinema tarihinde yerini aldı.

Hikâyede, ilişkilerinde kopukluk yaşayan bir çiftin sorunları, çocuklarını görmezden gelmeleriyle beraber yoğurulan bir aile dramı minvalinde ele alınıyor.

Filme doktor ve iş insanı iki bireyin zorlu çalışma koşullarına, Türkiye’nin toplumsal cinsiyetine bağlı problemlerine, göçmen sorununu iki taraflı yorumlayan insanların aynı hayatı paylaşmasına kadar türlü problemleri gözlemleyerek başlıyoruz. Aynı zamanda dünyaya getirmekle yetinmeyip çocuklarının meslekî hedeflerine de karar verecek kadar sınıf ayrımı yapan ebeveyn göndermesini de görüyoruz.

Selma ve Sinan çiftinin, sosyo-kültürel olarak Türkiye şartlarının üst kesiminde yer alan hayat standartlarıyla beraber, evlatları için iyi kariyer hedeflerini kendileri belirlemeleriyle başlayan süreç, çocukları Umut’un okulda yaşadığı homofobik şiddetle sentezlenince ortaya bir kaçış, arayış hikayesi çıkıyor. Spor bursu kazanmak için girdiği okulun su topu takımı içerisinde yaşadığı akran zorbalığıyla, kendi benliği ile ilgili bir şeyleri kanıtlama zorunluluğunun olmadığını anlatmaya çalışan Umut, insanlara da bilmemenin önemini soru öbekleriyle gösteriyor.

Yaşanan bilinmezlik silsilesi ile ardından gelen pişmanlık ve kırgınlık hissi bazen sorulara yanıt aramanın acı verici olduğunu, soruların hep soru olarak kalması ve deşilmemesi gerektiğini algılamamıza vesile oluyor.

Sınıfsallığın Spor ve Birey İkilemi Arasındaki Yeri Nedir?

Aslında film bir noktada bizlere toplumun modern ve üst segmente entegre edilen bireylerinin önyargılarını, kurtulamadıkları homofobilerini, bir türlü önüne geçemedikleri hırslarını ve kolektif bilinçle hareket etmenin bedelini soru işaretleriyle ekrana yansıtıyor.

Umut’un ailesi tarafından destek görerek yaptığı su topu sporu, aslında Türkiye’nin toplumsal benliği için oldukça üst düzeye hitap eden bir spor dalı. Bu alanda oluşturulan takım ve oyuncuların varlıklı bireyler olduğunu söylemek ise elbette yanlış olmaz. Oluşturulan takımların akranlık ilişkisi de göz önünde bulundurulduğunda karşımıza çıkan akran zorbalığı kalıbını gözlemlemek kaçınılmaz oluyor. Varlık kavramının bireysel gelişim için temel araç olarak görülmemesi de incelenebilir başlıklar arasında yerini alıyor. Ancak sınıfsal ayrımın spora entegre edilmesiyle yorumlanan bu dal içerisinde Umut’un maruz kaldığı psikolojik şiddet, toplumun her alanında süregelen fobik yapıya göz kırptığı anlamına geliyor. Umut, toplumsal kalıpların, kimliklerin ve etiketlerin önemsizliğine asıl önemli olanın bireye yöneltilmesi gereken ve gerekmeyen sorular olduğuna vurgu yapıyor.

Bu düzlemde de film toplumun hangi kesiminde rol alırsanız alın eğer öteki kalıbına uyuyorsanız, dışlanmanızın kaçınılmaz olduğunu vurguluyor.

Akran Zorbalığı Nasıl İşliyor?

Zorbalığın temele indirgenen özellikleri film içerisinde psikolojik boyutuyla ele alınıyor. Akran zorbalığının başlama evresi, kişiyi dışlanma ve sürüden ayrı tutma ile başlayıp, hor görme, küçük düşürmeyi amaçlama ile devam eder. Bu, toplumun hiyerarşiye nasıl yaklaştığı ile de yorumlanırken, akran zorbalığı genelde sosyal anksiyeteye evrilerek benliğe işler.

Umut’un sınıf ve takım arkadaşları tarafından dışlanması, kara koyun damgası yemesi akran zorbalığının en acı verici boyutları arasında yerini alıyor. Kişi önceden kazanmış olduğu sosyal statüyü kaybedince de çareyi uzaklaşmakta arıyor.

Zorbalığa tek çerçeveden bakmak yerine işin hak olgusuna da değinmek gerekiyor. Ancak, Umut’un en yakın arkadaşı bile eşcinsel olup olmadığını söylemesini istediğinde bunun iyiliğin aksine saf kötülük olduğunu gözlemliyoruz.

Görünmezlik Ailede Mi Başlar?

Bitirilmeyen her kötü ilişkinin geride bıraktığı hezeyanlara da bilinçsiz ebeveynlerin çocuklarının psikolojik katilleri olduğuna da her ne kadar üst kesimde olsalar bile görünenin aslında görenin ne görmek istediğine bağlı olduğuna da titizlikle değiniliyor. Umut, yaşadığı zorbalığı ailesine açıklayamıyor. Çünkü hem ailesi tarafından yargılanmaktan çekiniyor hem de bunu açıklanabilir bir sorun olarak görmüyor. Bu yüzden de daha fazla dayanamayıp bilinmezliğe doğru yol alıyor.

Fakat film içerisinde geçen asıl ailevi mesaj, yargılanmaktan öte yargılanmanın sorularla gerçekleştirilmeden önce fark edilebilir nitelikte olmasıyla alakalı. Türk aile kavramı içerisindeki genç bireyin odak konum haline gelmesi sınıf fark etmeksizin, geç bir sürece bağlı. Bu da aslında bir milletle değil heteronormativite kavramıyla alakalı bir olgusallık. Toplumdaki varlık, akranlık ve belirlilik kavramı tamamen erkek sisteme bağlı olup, bu bağlam dışındaki her kimlik atanan varlıkla bütünsel olmalı. Eğer bütünsel olamazlarsa zorbalıkla öteki olurlar.

Birey dışlanmasına, akran zorbalığına ve Türkiye’nin ailesel çizgisine dıştan, farklı bir süreç olarak değinen film, toplumsal tabuların etkisini gözler önüne seriyor. Filmle beraber izleyiciye Türk toplumunun aile yapısının, babanın uzaktan sevip, annenin kucaklayışının genç yetişkinler üzerindeki etkisini, sorunlu ailelerin yok saydıkları sorumluluklarını, bunun toplumsal geri bildiriminin yansımasını doğrusal ve çoklu pencereden görme fırsatı sunuluyor.

Yapım, belirsizlik halkalarıyla başlayıp yine aynı halkaların zincire bağlanması ile son buluyor.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Rose Adası’nın İnanılmaz Hikâyesi Film İncelemesi: Bir Mühendisin Ütopyası

68 kuşağının rüzgârını arkasına alarak kendi bağımsız ada devletini kuran İtalyan mühendis Giorgio Rosa'nın gerçek hayat hikâyesini işleyen, eğlenceli, ilham ve umut dolu bir film.

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.