Asıl adı Cemalettin Seber olan Cemal Süreya, 1931 yılında dünyaya geldi. Yaşamının büyük çoğunluğunu annesiz geçirmiş, annesinin yarattığı derin boşluğu babaannesi ile doldururken babası ile uzaklaştığı bu dönemde ona okuma ve yazmayı öğreten amcası Memo ile de babasının yerini doldurmaya çalışmıştı.
Başarılı bir öğrencilik hayatı olan Süreya, Haydarpaşa Lisesi’ne de parasız yerleşmiştir. Lisedeyken şiirler yazmaya başlamış ancak üniversitede bu şiirlerini yayımlamıştır. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Maliye ve İktisat bölümünü okurken ara dersler alarak hukuk diploması da almıştır. Bir dönem İstanbul Maliye Müfettiş yardımcılığını yapmış, bu süreçte görev olarak Paris’te bulunduğu sırada şiiri Göçebe‘yi yazmıştır. Cemal Süreya, edebi kişiliğine yönelmek için işinden istifa etmiştir. Ancak memuriyet gerekçeleri nedeniyle istifa ettiği işine geri dönmüş ve 1982’de memuriyetten emekli olmuştur.
Cemal Süreya’nın Edebi Kişiliği
İkinci Yeni akımının en önemli şairlerinden biri olan Cemal Süreya‘nın edebi kişiliğini, eserlerinde kullandığı özgün dili ve yaşantıları şekillendirmiştir. Şairliğinde, kişisel deneyimlerinden beslenerek eserlerine derinlik katmıştır. Yaşadığı aşkları, dostlukları bu derinliği daha derinleştirmiş bu sayede okuyucu ile güçlü bir bağ kurmasını sağlamıştır. Şairin edebi kişiliğinin diğer temel taşlarından biri ise eserlerinde başvurduğu duyarlı ve ironik dildir. Duyarlılıkla yoğurduğu dile ironik bir ifade yüklemiştir. Şiirlerinde sıklıkla yaşamın acı ve tatlı taraflarına yönelik keskin bir eleştiri ve gözlem bulunur. Dilinde sadeliği öngördüğü için şiirleri genel anlamda erişilebilir nitelikte olmuştur. Ayrıca sade dil, derinliğe olumsuz bir eksiklik katmamış aksine derin ve duygusal katmanlı kelimeleri desteklemiştir.
Geleneksel temalar yerine şiirinde daha çok çağdaş ve bireysel temalara ağırlık vermiştir. Aşk, özlem gibi konuları kendi şahsi perspektifinden süzerek ele almıştır. Bu özelliği ile kendine has ve benzersiz bir edebi kişiliği olduğunu gösterir. Ayrıca modernist yaklaşıma değindiği eserlerinde, geleneksel kalıplardan uzaklaşırken yenilikçi dil anlayışı ile Türk şiirine yeni bir renk getirdiği anlaşılmaktadır.
“Biliyorum Sana Giden Yollar Kapalı” Şiiri Hakkında
Cemal Süreya, aşkın karmaşıklığını ve umutsuzluğun yarattığı ağırlığı, bunun yanında özlemin derinliğini, “Biliyorum Sana Giden Yollar Kapalı” şiiri ile yansıtmıştır. Şair, şiirde, bir aşkın imkansızlığını ve buna neden olan acıyı okuyucuya ulaştırmaya çalışmıştır. Bunun yanında bireyin iç dünyasındaki çıkmazları eşsiz bir anlatım ile gözler önüne sermiştir.
Kanıtlanmamakla birlikte Cemal Süreya bu şiiri, Maliye Müfettiş Yardımcılığı görevindeyken iş çıkışlarında gördüğü postahane memuru bir kadına ithafen yazdığı söylenilmektedir. Şiirde bir kişiye doğrudan atıf veya isim geçmemekle birlikte, aşk teması işlenirken yaşanılan aşkın olanaksızlığı ve özlemin çekilmezliği, şairin etkileyici kalemiyle dile getirilmiştir. Aşkın evrensel duygusuna değindiği gibi Cemal Süreya bizlere duygusal derinliği ve lirizmi bir bütün olarak bu şiirde yansıtmıştır.
Biliyorum Sana Giden Yollar Kapalı
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Şiirin başlangıcında şair, aşkının imkansızlığının farkında olduğunu ve bu uğurdaki yolların kapalı olduğu imgeliyor. Sevilmediğine dair can yakan bir kabullenişi kelimelere döküyor. Şiirin ilerleyen dizelerinde şair, bu aşkın yarattığı özlemin derinliğini ve umutsuzluğu tüm çıplaklığıyla anlatır.
Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvar gibi
Süreya‘ya göre iki kişi arasındaki yakınlık aslında fiziki bir uzaklıktan ziyade bir uçurum misali derin ve kısıtlayıcı olabileceğidir. Aşkın, özlenilen kişiye duyulan yakınlığının, fiziki etkenlerle kısıtlandığı ve bundan dolayı duygusal yalnızlığa yol açtığını göstermiştir.
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Süreya, aşık olduğunun gözlerine olan özlemin yoğun bir duygu ifade ettiğini bu dizelerle bizlere sunmuştur. Gözler insan duygularında o kadar derin bir yere sahiptir ki, iç dünyayı ve özlemi anlatan bir sembol olarak kabul edilir. Cemal Süreya bu bağlamda, aşkıyla arasında olan bağını gözlerine olan özlem ile ifade etmeyi tercih etmiştir.
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli
Şair bu dizede aşık olduğu kişi ile ilişkisinin onda bıraktığı etkiyi hayatın mutlak sonu olan ölüm ile bağdaştırmış görünse bile aslında duygularının onu değiştirdiğini ve sevgilinin hayatının tam merkezinde bulunduğunu imgelemektedir.
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Cemal Süreya, şiirin bu dizelerinde hayattaki bazı belirsizliklerin ve huzursuzluğun olabildiği süreçlerde, aşık olduğu kişiye gururlu kişiliğini vurgulamak istemiştir.
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
Kabul edemediği, içselleştiremediği ve sindiremediği bazı şeylerin aşk ile onda yarattığı değişime atıfta bulunmuştur.
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki
Cemal Süreya, tarifsiz aşkını ve her gün artan özleminin 5.45 vapurunda uzaktan izlemeyle yetindiğini anlatıyor. Ayrıca duyduğu şarkıların onlar için çaldığını belirtiyor.
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Başından beri karşılıksız olan bu aşkın asıl gerçeğinin farkına varmış gibi Süreya. Aslında kendisinin bu aşk çemberinde üçüncü şahıs olduğunu anlamış diyebiliriz. Sevdiği kişi bir başkasını seviyordu.
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Bu dizelerde tek taraflı aşka karşılık mahcubiyetin derin izleri hissediliyor. Şair, karşılıksız aşkına, sevgi ve aşk dilenmiş gibi bir rahatsızlık yarattığını düşünmüşçesine tekrarlanmayacağına dair af dilediğini vurgulamaktadır.
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi…
Şair, 5.45 vapur saatlerinde sevdiğini görmek için gösterdiği çabayı şimdi karşılaşmamak için göstereceğini vurguluyor. Zor olsa bile sevdiğinden uzaklaşacağını belirtiyor. Sevdiğine incitmeden, derin ve sessiz bir veda ediyor da diyebiliriz.
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Cemal Süreya bu dizelerde, karşılıksız bile olsa bu aşkın bünyesinde yaptığı değişimi sevdiğini, bundan vazgeçmeyip sevmeye hayallerinde devam edeceğini anlatıyor.
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
Hayallerde sevmesi zor olursa, onu görmemek, belki de karşılaşmamak için gidebileceğini ve böylece daha derin ve sessiz aşkını içinde yaşamanın anlam kazanacağını vurguluyor.
İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Şair, bu ince vedasında yalnızca küçük bir isteğini kabul etmesini istiyor…
Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri
Cemal Süreya, yazdığı bu şiiri mektup olarak nitelendirmiş, sevdiğinin çarşamba günü okumamasını istiyor. Çarşamba; hafta içinin ortası, en çabuk geçen gün, baş değil, son değil… “Hiç sevilmemiş olsam bile yazdıklarımı okurken bana biraz olsun zaman ayır, geçiştirme…”