Bilinç Akışı tekniğinden ilk olarak William James 1890 yılında “Psikolojinin İlkeleri” adlı kitabında bahsetmiştir. Bilinç akışının edebiyat ile buluşması ise 1918 yılında May Sinclair sayesinde olmuştur.
Bilinç akışı, yazarın içsel monologlarının ve düşüncelerinin kelimelere dökmesi halidir. Edebiyatta birçok ünlü yazar tarafından tercih edilen bu teknik, modernizm akımı ile ilişkilendirilebilir. Virginia Woolf, James Joyce, Samuel Beckett, Toni Morrison, William Faulkner, Marcel Proust ve José Saramago bilinç akışı tekniği ile yazan yazarlardan sadece birkaçıdır.
1) Virginia Woolf – Mrs Dalloway
20. yüzyılın en önemli modernist yazarlarından biri olan İngiliz feminist yazar Virginia Woolf, bilinç akışı tekniğini birçok eserinde kullanmıştır. Bunlardan Mrs Dalloway‘i örnek olarak gösterebiliriz. Bu romanda Virginia Woolf, ana karakterimiz Clarissa Dalloway’in dünyasına alır bizi. Roman genellikle Clarissa’nın dünyasında şekillenirken, bilinç akışı tekniği yardımı ile bizi farklı karakterlerin iç dünyasında da gezdirir. Farklı karakter ilişkileri ile geçmiş ve gelecek birbirine bağlanır. Örneğin, Peter’ı gördüğünde oluşan düşüncelerinin izi ile Woolf bizi Clarissa’nın geçmişine götürür. Bu sayede Clarissa’nın hem geçmişinde hem şimdisinde hem de Clarissa’nın çevresindeki karakterlerde oluveririz. Birinci Dünya Savaşı sonrası Londra’yı her bir karakterin zihninden ve perspektifinden görürüz.
“Akla ziyan bir ehemmiyetle ve aşırı sevincin kendi ince derisini kesip dışarı fışkırarak olağanüstü bir teselli etkisiyle çatlakların ve yaraların üzerine dökülmesinin yarattığı baskısıyla kabaran dünyanın üzerine geldiğini hissederdi!” (Woolf 53)
2) William Faulkner – Döşeğimde Ölürken
Nobel Edebiyat ve Pulitzer ödüllü William Faulkner, Amerikan modernizminin öncülerinden biridir. Döşeğimde Ölürken‘de öldükten sonra memleketi Jefferson’a götürülmek istediğini söyleyen Addie Bundren’ın cenazesinin ailesi tarafından buraya götürülmesi anlatılır. Yazar bu romanı, bilinç akışı tekniği ile başta Bundren ailesinin fertleri olmak üzere, 15 farklı karakter üzerinden oluşturmuştur. Her farklı bölümde farklı karakterlerin iç dünyasını tanımamızı sağlamıştır. Ancak ölümünden sonra konuşabilen Addie Bundren, zamanının kadınlarının özelliklerini yansıtmak görevini üstlenmiştir.
“Kimi zaman kesinlikle bilemiyorum, bir adamın ne zaman çatlak, ne zaman akıllı olduğunu kimin söylemeye hakkı var. Kimi zaman diyorum ki hiçbirimiz tam deli ya da tam akıllı değiliz, denge bir yana doğru kaymadıkça.” (Faulkner 220)
3) Toni Morrison – Sevilen
Nobel Edebiyat ve Pulitzer Ödüllü Toni Morrison, Afro-Amerikan edebiyatının gelişmesi ve tanınmasını sağlayan en önemli yazarlardan biridir. Sevilen, Amerikan İç Savaşı sonrası dönemde ele alınmıştır. Kronik bir anlatım yoktur bu romanda. Geçmişe dönük anılar, kabuslar ve şimdi iç içe geçmiştir. Afro Amerikan insanların kölelikle mücadelesinin önemini anlatan bu romanda ölen Sevilen, ailesine musallat oluyor. Siyahi bir aile merkezinde ırkçılık ve kölelik gibi ağır toplumsal meseleleri işliyor. Toni Morrison, bilinç akışı tekniği ile karakterleri birbirine bağlıyor.
4) James Joyce – Ulysses
İrlandalı yazar ve şair James Joyce, Dublinliler ve Ulysses gibi yapıtları ile edebiyatı derinden etkilemiştir. Özellikle Ulysses adlı eseri ile edebiyat dünyasında yankı uyandırmıştır. Ulysses’in bu denli yankı uyandırmasının sebebi gerek karmaşıklığı ve sıra dışılığı gerekse yazı tekniğidir. James Joyce tekniği ile günümüzde bile tepki çekmeye devam etmektedir. Joyce bu metinde bilinç akışı tekniği kullanmasının yanı sıra birçok esere de atıfta bulunmuştur. Bunlardan en önemlisi Homeros’un Odysseia’sıdır. Zaten Ulysseus, ismini Odysseia’nın İtalyancası Ulisse’den almaktadır. Orijinal metni 732 sayfa olan bu eser, tek bir günü anlatmaktadır. Joyce bu eserde tek bir günün kıyıda köşede kalan ayrıntılarını süpürmüştür diyebiliriz.
5) Marcel Proust – Kayıp Zamanın İzinde
Fransız eleştirmen, roman ve deneme yazarı olan Marcel Proust belki de 20. yüzyılın en etkileyici yazarıdır. 7 cilt 3000 sayfalık Kayıp Zamanın İzinde adlı eseriyle yayımlandığı günden beri okuyan herkesi büyülemeye devam etmektedir. Yedi ayrı yapıtı barındıran bu eser; Swann’ların Tarafı, Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde, Guermantes Tarafı, Sodom ve Gomorra, Mahpus, Albertine Kayıp ve son olarak Yakalanan Zaman’dan oluşmuştur. Proust’un annesinin ölümünden sonra yazmaya başladığı bu eser, yarı otobiyografik bir romandır. Bilinç akışı tekniğinin ustalıkla kullanıldığı bu eserde Proust, çocukluğundan yaşlılığına kadar geçen yaşamını barındırır. Küçük bir parça çikolatanın anısı bile büyük bir hatıralar zincirinin oluşmasına sebep olur.
Kaynakça:
Woolf, Virginia. Mrs. Dalloway. Çev. İ. Özdemir. Kırmızıkedi Yayınları. İstanbul, Eylül 2012.
Faulkner, William. Döşeğimde Ölürken. Çev. Murat Belge. İletişim Yayınları. İstanbul, 1965.