Varlığına dair emareleri neredeyse her sanat dalında sezebildiğimiz modernizm akımı, modernist edebiyatta da kendine sağlam bir yer edinmeyi başarmıştır. Modernist edebiyatla birlikte edebiyatta izlerine rastladığımız şuur akımı tekniği ismi de verilen bilinç akışı tekniği, karakterin düşüncelerini hiçbir filtreden geçirmeden olduğu gibi aktarmak için kullanılan tekniktir.
Hakan Sazyek, bilinç akışı tekniğini “Romanda figürlerin iç dünyalarını aracısız ve bütün karmaşasıyla aktarmak amacıyla birbirini izleyen ilintisiz cümleler şeklinde uygulayan bir teknik.” olarak tanımlar ve insanın iç seslerinin düzensizliğine atıfta bulunur ancak bilinç akışı tekniğine romanların yanında öykülerde de rastlamak mümkündür.
Bilinç akışı tekniği kullanılırken karakterin düşünceleri seri ve karmaşık bir şekilde aktarılır. Kahramanın zihninden geçenler aralıksız bir şekilde, belirli bir sıraya konmadan ve aynı zihinden geçtiği gibi kağıda dökülür. Dolayısıyla bilinç akışı tekniğinin kullanıldığı bir metinde anlamlılık ve bütünsellik aranmaz. Hatta bu teknikte noktalama işaretlerinin dahi kullanılmamasına varan bir düzensizlik söz konusudur. Bilinç akışını monologdan ayıran nokta da tam burasıdır. Monolog esnasında karakterin zihnindeki düşünceler okura aktarılırken anlam bütünlüğü sürmektedir. Ayrıca bir monolog okurken imla kurallarına da uyulduğunu fark etmek kaçınılmazdır. Monologda bilinç akışının aksine mantıksal bağlantılara rastlanacaktır.
Bilinç akışı tekniğini daha iyi kavrayabilmek için zihnimizde yeni uyanmış fakat aldığı narkozun etkisi henüz ortadan kalkmamış birini canlandırabiliriz. Öyle ki, gerçek bir bilinç akışı okuduğumuzda, okuduğumuz metni anlamlandırmamız oldukça güçtür. Hatta Türk edebiyatından da konuya dair bir örnek sunmak gerekirse, Recaizade Mahmut Ekrem‘in aynı zamanda edebiyatımızın ilk realist eseri olarak tanınan Araba Sevdası‘nda Bihruz Bey‘in düşünceleri zihninde dolaşırken Türkçe ve Fransızca arasında yaşadığı gitgeller de söz konusu tekniğin bir parçasıdır. Aynı bizim zihnimizden geçen cümleler gibi okuruz Bihruz Bey‘in de düşüncelerini. Bu da karakterle daha sağlam bir yakınlık kurmamızı sağladığı gibi onunla empati yapmamızı da kolaylaştırır aslında.
‘Beyaz panjurları olan bir ev’ düşünelim dediğimizde bile bu metni okuyan herkesin gözünün önüne farklı bir görüntü gelecektir. Bilinç akışı tekniği kullanılan bir metinden herkesin farklı bir anlam yakalaması, bu anlamdan da farklı bir çıkarım elde etmesi kaçınılmazdır. Özellikle de eserinizde bilinç akışı tekniğinden faydalanırken James Joyce gibi yeni kelimeler türetiyorsanız…
Bilinç Akışı Tekniğini Benimseyen Yazarlar
James Joyce dışında Dorothy Richardson,William Faulkner, Virginia Woolf, Marcel Proust, Jack Kerouac, Nikolay Vasilyeviç Gogol, Jose Saramago, Samuel Beckett, Fyodor Dostoyevski, Jerome David Salinger ve Toni Morrison bilinç akışı tekniğini eserleriyle buluşturan dünyadan önemli yazarların yalnızca bir bölümüdür. Ayrıca William James 1890 yılında kaleme aldığı Psikolojinin İlkeleri (The Principles of Psychology) adlı kitabının bir bölümünde direkt olarak bilinç akışından söz etmiş ve bilinç akışı terimini ilk kez kullanan psikolog olmuştur.“Stephen öne eğilerek ona tutulan, kavisli bir çatlakla ikiye ayrılmış aynaya dikkatle baktı, tüyleri diken diken oldu. O da, başkaları da böyle görüyor beni. Kim seçti bu yüzü bana? Bu kurtulunası tiksinç çömez. O da sormakta bana.”
– James Joyce, Ulysses
Türk edebiyatında ise yukarıda sözünü ettiğimiz Recaizade Mahmut Ekrem‘e ek olarak ise Oğuz Atay, Orhan Pamuk, Leyla Erbil, Peyami Safa, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yusuf Atılgan, Adalet Ağaoğlu, Özcan Ergüder bilinç akışını kullananorhan pamuk, değerli yazarlarımızdan bazılarıdır.
“Evet bana büyük bir sempatisi olmasaydı ne mecburiyeti vardı ki benim için bahçeye insin, lâk’ın yanında dursun, benimle lâkırdı etsin, verdiğin çiçeği alsın göğsüne taksın! Zavallı çiçek kimbilir ne oldu? İhtimal ki iki çiçek birbirine sarıldılar da öyle kurudular gittiler! Ağlayım! Ağlayım!.. Hığ!.. Hığ!.. Bari hiç olmazsa (siyahçerde)yi affettirmiş olaydım. O da olmadı… Bana ne büyük bir römor, ben bu römoru konsiyansı’mdan nasıl çıkarabilirim? Mektubu alırken nasıl da mahsun mahsun bakıyordu!
O bakışlar «adiyö! adiyö! demek değil miydi? Tifo, ne münasebet!.. Verem olmalı… Öyle nazik vücutlar hep veremden giderler… Ah! bundan sonra dünya bana haram olsun (…) Acaba zavallıyı nereye gömdüler? Bunu haber almalıyım, mezarını ziyaret edip çiçekler götürmeliyim (…)
Mazarının başında ağlamalı ağlamalı, ağlamalıyım.”
– Recaizade Mahmut Ekrem, Araba Sevdası
Kullanılan bilinç akışı tekniğiyle birlikte karakterlerin ruh hallerine hakim olmak kolaylaşır ve buna bağlı olarak söz konusu metin özellikle karakterlerin psikolojilerini kavrayabilmek anlamında da derinlik kazanır. Bu sonuç da esasında edebiyat-psikoloji ilişkisinin kuvvetini ortaya koymaktadır.
Kaynakça
Sazyek, RTS, 2013 s.76.
Eagleton, T., (2004). Edebiyat Kuramı (Giriş), (Çev. Tuncar Birkan), İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Moran, B., (1988). Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, İstanbul: Cem Yayınevi.
Tekin, M., (2001). Roman Sanatı (Romanın Unsurları) 1, İstanbul: Ötüken Yayınları.
Mendilov, A.A., (1988). Roman Teorisi, (Çev.Sevim Kantarcıoğlu), Ankara: Gazi Üniversitesi Yayınları.
Aytur, Ü., (2008). Henry James ve Roman Sanatı, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Kara, E., (2008). Psikanalizimden Anlatıya, Bilinç Akışı Tekniğinden Zaman Algısına. Hece-Öykü, Sayı:26.