Bilimkurgu, türün bilmeyenleri ve yabancıları tarafından dar, kısıtlı bir alan olarak görülse de birkaç bilimkurgu kitabına bakmak bunun yanlış bir kanı olduğunu anlamaya yetecektir. Yıldızlar arası seyahat, yaban gezegende kurtarılmayı bekleyen prensesler barındırma zorunluluğu bulundurmayan bilimkurgu, kendi içerisinde birçok alt türe ayrılmaktadır. Bugün sizlere, bilimkurgu okumayı seviyorsanız görmemiş olabileceğiniz ya da görmüşseniz de okumamış olabileceğiniz kitaplardan beşini derledik.
1. Mezbaha Beş – Kurt Vonnegut

Biri öldüğü zaman sadece ölmüş görünüyor. Yoksa geçmişte hala capcanlı, o sebeple insanların cenazesinde ağlaması çok aptalca. Geçmiş, bugün, gelecek, bütün anlar hep var oldular ve var olacaklar.
Hem doğruları konuşmaktan geri durmayan hem de bunu yaparken muzip dilinden çekinmeyen Amerikalı yazar Kurt Vonnegut’un dünyada meşhur ama ülkemizde az bilinen eseri Mezbaha Beş, yazarın kendi hayatından parçalar barındıran bir eser. Yazara, başkaları tarafından bilimkurgu yazarı etiketi yapıştırılmış ve kendisi bundan hoşlanmıyor olsa da Mezbaha Beş, mizahi bilimkurgu eserleri arasında önemli bir yerde. Billy Pilgrim karakterinin zamandan kopuşuna, hayatını düz bir çizgide değil parça parça yaşamak zorunda kalışına tanık oluyoruz kitap boyunca. İkinci Dünya Savaşı’nda asker olan, uzaylılar tarafından kaçırılan ve satmayan bilimkurgu kitaplarının yazarıyla aynı hasta odasında yatmak zorunda kalan Billy Pilgrim’in hikayesini okurken hem etkilenecek hem de güleceksiniz.
2. Çocukluğun Sonu – Arthur C. Clarke

Beklenmedik her şey korkutur insanları. Yeni bir durum analiz edilene kadar en güvenli seçenek kötüye yormaktır.
Bilimkurgu türünün büyük isimlerinden olan Arthur C. Clarke’ın, aynı adla televizyona dizi olarak uyarlanmış eseri Çocukluğun Sonu, insanlığın geniş bir dilimine bakmayı başaran ve güzel fikirleri olan etkileyici bir bilimkurgu kitabı. İnsanoğlunun her zamanki gibi bir gün yaşadığı esnada gökyüzünde beliren fakat hiçbir işaret vermeyip öylece duran uzay gemilerinin gelişiyle başlayan hikaye, bölümler geçtikçe okurun asla tahmin edemeyeceği yönlere ilerlemeyi başarıyor. Basit bir uzaylı istilası hikayesinden çok daha fazlası olan; evrim, gelişim ve canlılık konusunda farklı sorular sormayı başaran bu klasik bilimkurgu eserini kesinlikle okumalısınız.
3. Geliş – Ted Chiang

Ne trajiktir ki tüm bireyler birer kukladan farksız; bağımsızca hareket etseler de görmemeyi seçtikleri bir ağa bağlılar; istedikleri takdirde buna karşı koyabilirler, ama çok azı bunu yapıyor.
Geçtiğimiz senelerde, içindeki öykülerden birinin film olmasıyla ses getirmiş Geliş, (asıl adıyla Hayatının Hikayesi) bir öykü kitabı. Amerikalı yazar Ted Chiang tarafından kaleme alınan çeşitli öyküler içeren kitaptaki her bir öykünün ayrı bir tarzı var ve apayrı sorular soruyorlar. Kimisine katı bilimkurgu, var olan matematik-fizik formülleri üzerinden ilerleyen gerçeğe yakın diyebileceğimiz öyküler mevcut. Modern bilimkurgu yazarlarından olup çeşitli ödüller almış birinin kitabına bakmak isterseniz Geliş tam size göre.
4. Sendrom – John Scalzi

Zengin insanlar minnettarlıklarını iyilikler aracılığıyla gösterirler. Tanıdığınız herkesin parası ne yapacaklarını bilemeyecek kadar fazla olduğunda, para kullanışlı bir işlem aracı olmaktan çıkar. Bu yüzden yerine iyilikler sunarsınız. Anlaşmalar. Karşılıklı menfaatler. Para yerine kişisel katılımı içeren şeyler. Çünkü o kadar zenginseniz, kişisel zamanınız sınırlayıcı faktörünüzdür.
Benzer zamanlarda parlamaya başlamış olan polisiye ve bilimkurgu türünün el ele tutuştuğunu sıkça görebiliyoruz. Sendrom, insanlığın geleceğini anlatan ve birbirinden farklı ögeleri sürükleyici bir anlatımla harmanlamayı başarabilmiş bir bilimkurgu kitabı. Haden virüsü denen bir hastalığın insanlığa musallat olduğu karanlık bir gelecekte, mevzubahis hastalıktan muzdarip olanlardan şansız bir azınlık tamamen felç kalmıştır. Bedeninin kontrolünü kaybeden insanlar bilinçlerinin robotlara aktarılmasıyla günlük hayata kazandırılmaktadır. Çözümü olmayan bu hastalığın yirmi beşinci yılında FBI’a atanmış çaylak bir ajan ile nispeten deneyimli bir ajanın cinayet aydınlatma çabasına tanık oluyoruz. Başlangıçta basit bir cinayet gibi görünen vaka sayfalar ilerledikçe derinleşiyor ve yazar, kurduğu evreni bize adım adım tanıtıyor. Devam kitabı yakın zamanlarda yayımlanmış olan serinin ilk kitabına, polisiye ve gizem seven bilimkurgu hayranların göz atmasını tavsiye ediyoruz.
6. İstasyon On Bir – Emily St. John Mandel

Öleli uzun zaman olmuş aktörlerin yüzlerini ekranda izlerim ve nasıl tamamen gerçekten ölmediklerini düşünürüm. Önce görülmek isteriz ama görüldükten sonra, bu artık yeterli değildir. Sonrasında, hatırlanmak isteriz.
Kıyamet sonrasında geçen hikayelerin birçok örneğine aşinayız. Kum tepelerini aşmaya çalışan baba-oğul hikayeleri, terk edilmiş şehirde barınmaya çalışırken haydutların saldırısına uğrayan grupların hikayeleri, suyun kalmadığı bir dünyada herkesin dikenli deri ceketler giyip araba tepelerinde koşturduğu kıyamet sonrası hikayelerin birçok örneği yapıldı. İstasyon On Bir, bunların hepsinden farklı bir yol izleyip türe yeni bir yaklaşım getiriyor.
Dünyayı kurtarma ya da hayatta kalma çabalarından farklı olarak, kıyametin koptuğu bir dünyada sanat icra etmekten geri kalamayan insanların tutkusuna ışık tutuyor. Hem kıyametin öncesine hem de sonrasına odaklanarak, farklı karakterlerin bu süreci nasıl atlattığını bize gösteriyor. Kıyamet sonrasında Amerika kıtasını gezip farklı kasabalarda Shakespeare oynamaya çalışan kumpanyanın hikayesi ise bize Shakespeare oyunlarının önemini gösteriyor. İnsanların alışveriş çılgınlığı ve yanlış bilgi yayma merakı gibi Covid-19 döneminden hatırlayabileceğiniz unsurları barındıran kitap, bilimkurgu sevenlerin, hatta sevmeyenlerin bile keyifle okuyabileceği bir eser.


