Bilim Kurgu Türünün Eskiden Yeniye 10 Yönetmeni

" hide_table_content="td_encvalW2dpemxlXQ=="]

İster distopik ister ütopik olsun eski ya da yeni bilim kurgu filmleri izleyicisinde heyecan ve merak duygularını tazeleyen bir yapıya sahiptir. Bu filmler çoğunlukla; “karanlık varlıklardan kaçış”  uzaylı istilası, robotlara karşı insanlar ya da insanların hastalıklara karşı verdiği mücadele teması etrafında şekillenir. Hep bir bilinmeyen ve yeni tanışılan durum ya da varlıkla insanların, bilim adamlarının amansız savaşı sahnelenir. Ayrıca bu filmlerde insanın karanlık, kötü varlık olarak sahnelendiği ya da bilinmeyeni tanımaya çalışmadığı zamanlar da olmuştur. Özetle bilim kurgu filmlerinde insan hem etken hem de edilgen durumda karşımıza çıkmaktadır.

Bu yazı; ağırlıklı olarak bilim kurgu filmlerini izleyicisiyle paylaşan, birbirinden yaratıcı sahnelerin ortaya çıkmasında önemli bir paya sahip olan bazı önemli yönetmenlerin ve onların öne çıkan filmleri hakkında olacaktır. Yıllar öncesinden geleceği tasvir eden filmlerde işlenen aşırı teknolojileşmenin doğuracağı sonuçlar, hastalıklar, tüketimin sınırsızlaşması sonucu dünyada meydana gelen felaketler gibi ana tema etrafındaki kült sayılabilecek filmlerin ilk yönetmenleri ve günümüzün bilim kurgu film sektörünün yönetmenleri hakkında bilgi edinmenin; bilim kurgu filmlerinin tam olarak anlaşılması için gerekli yapı taşlarından biri olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle bu yazıda popüler bilim kurgu film yönetmenlerinin yanında bu türün ilk örneklerinin yönetmenleri ve filmleri hakkında da bilgiler bulacaksınız. Her ne kadar çoğunlukla  bilim kurgu filmlerini sadece isimleriyle hatırlasak da filmlerin var olmasında en büyük paya sahip olan yönetmenleri de tanımak, bilim kurgu türü hakkındaki bilgimizi zenginleştirecektir. Ayrıca eski filmler ile yenileri arasında teknik, senaryo gibi parametreler bakımından farklılıkları da görebileceğiniz yazımıza geçiyoruz.

1.) Georges Melies (8 Aralık 1861 – 21 Ocak 1938)

Fransız illüzyonist ve yönetmen Georges Melies, bilim kurgu türünün bilinen ilk örneklerinden olan Jules Verne‘in From the Earth to the Moon ve H.G. Wells‘in The First Men in the Moon adlı romanlarından esinlenen film “A Trip to Moon”(1902) ve yine Jules Verne‘nin aynı adlı kitabından uyarlanan “20,000 Leagues Under the Sea” (1907) filmleriyle tanınmaktadır. Paris’te Theâtre Robert-Houdin‘deki rolünün bir parçası olan büyülü feneri kullanan Melies kariyerine önce sihirbaz olarak başlamıştır fakat Auguste ve Louis Lumiere‘in filmlerinden etkilenerek dünyanın önde gelen öykülü film yönetmen ve yapımcılarından biri olmuştur. 1892 ve 1912 yılları arasında yüzlerce film üreten Melies 1938 yılında ölmüştür.

Filmleri hakkında

Bilim kurgu türünün sessiz siyah beyaz filmi “A Trip to Moon”  Ay’a ayak basılmadan yaklaşık 67 yıl önce çekilmiştir. Dünyadan atılan bir roketin Ay’ın yüzüne saplanmasını konu alan film aynı zamanda bilinen ilk efektli filmdir. “20,000 Leagues Under the Sea” filmi ise denizler altında gerçekleşen serüvenleri anlatan sessiz siyah beyaz film olarak karşımıza çıkar. Bu filmler bilim kurgu severleri için görsel olarak pek tatmin edici görünmese de türün ilk örneği olması bakımından önemli filmlerdir.

 J. Searle Dawley (4 Ekim 1877 – 30 Mart 1949)

Amerikalı yönetmen J.Searle Dawley; aynı zamanda senarist, yapımcı ve tiyatro oyuncusuydu. 1907 ve 1920’lerin ortalarında arasında Edison, Rex Motion Picture, Fox gibi  bazı önemli şirketlerde çalışan Dawley, Mary Shelley‘in en bilinen romanlarından olan “Frankenstein“nın senaristliğini ve yönetmenliğini yapmıştır.  Yönetmen ve senarist kimliğinin yanı sıra tiyatro da sahnelemiş ve Broadway‘de dahil birçok prodüksiyon için oyunlar yazmıştır.

Filmi hakkında

Kısa sessiz korku filmi olan, “Modern Promethus” olarak da bilinen Frankenstein; her ne kadar edebiyatın dehşet ve  korku türüne ait olsa da farklı kimyasallardan oluşan genç Frankenstein‘ın üniversitede iki yıl geçirdikten sonra “yaşamın gizemini” arama serüvenini konu olması yönünden bilim kurgu türüne de kök salmış bir eserdir.

Fritz Long  (5 Aralık 1890 – 2 Ağustos 1976)

Sinema tarihinin köşe taşlarından  Metropolis“( 1927) filmini çeviren Avusturyalı yönetmen aynı zamanda senarist ve yapımcı kimliğiyle de tanınmıştır. Alman Dışavurumcu sinemasının en önemli temsilcilerinden biri olarak sinema tarihinde yerini almıştır. Sırasıyla toplumsal konulara değindiği 1922 tarihli  “Dr. Mabuse, der Spieler“, 1924 tarihli Alman Halk destanı olan “Die Niebulungen” ve bilim kurgunun yapıtaşlarından “Metropolis‘i 1927’de yönetmiştir.  O dönemle karşılaştırıldığında rekor denilebilecek bir masrafla çekilen film, sinema dili açısından birçok yeni teknik kullanarak büyük bir başarı kazandı. Film aynı zamanda Nazi propagandası için kullanılmasıyla birlikte yeni tartışmaları da beraberinde getirdi. Filmin, Nazilerin bu denli hayranlığını kazanmasına karşılık yönetmen Nazi olmadığını öne sürercesine 1960 tarihinde “Das Testament des Dr. Mabuse” (Dr. Mabuse’ın Vasiyeti) filmini çekti. Bu filmi Hollywood’da çalışma zorlukları yaşaması sebebiyle Almanya’da çeken Fritz; son yıllarını görme engeline sahip olarak Amerika‘da geçirmiştir. 1976’da yılında hayatını kaybeden yönetmenin; “Fritz Lang’s M“(1931) (ilk sesli film olma özelliğine sahiptir), “Fury(1936), “The Return of the Frank James(1940), “Western Union“(1941) ve Bertolt Brecht ile çevirdiği 1942 yapımlı “Hangman Also Die diğer filmleridir.

Bir Düzen Eleştirisi Olarak MetropolisFilm hakkında

Metropolis“, totaliter bir yönetimin hüküm sürdüğü, sosyal ve sınıfsal ayrımların mevcut olduğu distopik bir düzeni anlatmaktadır. Ayrımcılık, zengin sınıfın gökdelenlerin en üst katlarında yaşarken; ayak takımı yani işçi sınıfın ise durmadan çalışması, bu rağmen hiçbir hakkının bulunmaması etrafında şekilleniyor. Filmin hem kendi türünde hem de sinema tarihinde türünün en önemli filmlerinden biri olması onun hem gerçekçi hem de distopik yapısından kaynaklanmaktadır. Günümüz dünyasını anlamak için dönemin çok ötesinde olan bu filmi şiddetle önermekteyiz. 

François Truffaut (6 Şubat 1932 – 21 Ekim 1984)

Yeni Dalga Akımı‘nın kurucularından ve Auteur Teorisi‘nin temsilcisi olan François Truffaurt; yönetmen, senarist ve oyuncu kimliğiyle tanınmıştır. Kısa filmler yaparak kariyerine adım atam Truffaurt, ünlü yönetmen Robert Rosselini‘nin asistanlığını yapmıştır. 1956 yılında yarı otobiyografik filmi 400:Darbe” ile En İyi Senaryo Ödülü’ne aday gösterilmiş ve Cannes‘da En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazanmıştır. 400:Darbe’nin eleştirel ve ticari anlamdaki başarısı yönetmeni uluslararası arenada da tanınır kılmıştır. 1960 yılında çektiği “Tirez sur le pianiste” isimli filmde Amerikan esintileri önemli bir rol oynamıştır. Eleştirmenler tarafından onun en iyi filmi olarak görülen, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ikisi erkek biri kadın olan üç arkadaşın ilişkilerini anlatan “Jules and Jim” filmini 1962 yılında çekmiştir. Ona En İyi Yabancı Film Oscar‘ını kazandıran ise 1973 yılında çektiği “La Nuit américaine(Amerikan Gecesi) filmidir. Filmin ismiyle ve çekim tekniği arasında bir ilişki vardır. Amerikan gecesi tekniği; o zamanlar sinemanın istenen teknik yetkinliğe sahip olmamasından dolayı gündüz yapılan çekimlere ışık, filtre ve özel kamera teknikleriyle çekilmesine denilmektedir.

Film hakkında

Fahrenheit 451” adlı filmle, kendisine bilim kurgu türünde önemli bir yer edinen François Truffaurt, Ray Bradbury‘nin 1953 yılında yazdığı aynı adlı romandan uyarlanan filmi, 1966 yılında çekilmiştir. Film; devlet tarafından yönetimin birincil düşmanı olarak görülen kitapların, ülkede toplanıp yakılması etrafında şekillenen olaylar silsilesinden oluşmaktadır. Filmin ana karakteri, itfaiyeci Guy Montag; kitapların hakim olduğu bir sistem tarafından büyütüldüğü için bu yeni düzene ayak uydurmakta zorlanır ve sisteme muhalif olan bir kadınla tanışınca da hayatındaki tüm dengeler yer değiştirir. Distopik yapıya sahip olan film, çekim teknikleri bakımından dönemin gereklerine uymak zorunda kalsa da senaryosu ile bulunduğu zamanın çok ötesine erişen bir yapıya sahiptir.

Stanley Kubrick (26 Temmuz 1929 – 7 Mart 1999)

Stanley Kubrick'in en iyi 10 filmi - Son Dakika Özel Haberler Köşe Yazıları

Yahudi kökenli Amerikalı Stanley Kubrick, tüm zamanların en iyi yönetmenlerinden biri olarak kabul edilen, aynı zamanda yapımcı, senarist ve fotoğrafçı kimliğiyle de öne çıkan, denediği farklı çekim teknikeriyle dünya çapında sinemaya yön veren, sinemanın köşe taşlarından biridir. Martin Scorsese, Woody Allen ve James Cameron gibi usta yönetmenler tarafından ilham kaynağı olarak görülen yönetmen kariyerine fotoğrafçı olarak başlamıştır. Daha sonra izlediği filmlerden daha iyisini çekebileceği düşüncesiyle (ki bu düşüncesinde haksız olmadığını göstermiştir) film sektörüne adım atmıştır. Sinema dünyasına; korku, savaş, polisiye ve bilim kurgu gibi farklı türlerde eserler kazandıran yönetmen, özgün senaryolar yerine edebiyattaki yazarların metinlerini filmlerinde kullanmayı tercih ermiştir. Filmlerinde; mükemmelliyetçi atmosferin yanı sıra sembolizm ve gerçekçilik esintileri de görülmektedir. Kubrick, kariyeri boyunca Oscar ödüllerine beş kez aday gösterilmiş ve tek Oscar Ödülü’nü “2001: A Space Odyssey” ile En İyi Görsel Efekt dalında almıştır. Yönetmenin önemli filmleri arasında: “Pats of  Glory“(1957), “Spartacus” (1960), “Lolita” (1962), “Dr. Stranglove” (1964), “2001: A Space Odyssesy” (1968), “Clockwork Orange” (1971), “Barry Lyndon” (1975), “The Shinning” (1980), Full Metal Jacket” (1987) ve “Eyes Wide Shot” (1999) yer almaktadır.

Bu yazıda ise içerikten uzaklaşmamak adına sinema tarihine kült filmler bırakan yönetmenin bilim kurgu türünde çektiği filmler hakkında bilgi verilecektir.

Film hakkında

1964 yılında çektiği “Dr. Strangelove” filmi, hem politik hiciv hem de bilim kurgu türünde ortaya konulmuştur. Peter George‘un “Kırmızı Alarm” kitabından uyarlanan filmde; Amerikan haber alma ve askeri kurumlarının içine sıkışmış insan hayatının nasıl yanlışlıkla yeryüzünden silecek bir nükleer savaşa sürüklendiği teması etrafında sahnelemiştir. Peter Sellers‘i üç ayrı rolde gördüğümüz bu film, bir atom savaşının getireceği kıyamet günü korkusunu kara mizah yöntemiyle ortaya koyarak kült filmler arasında kendine yer edinmiştir.

2001: A SPACE ODYSSEY NEDEN BİR FİLMDEN DAHA FAZLASI? – playtuşu

Yönetmenin, 1968 tarihinde vizyona giren filmi olan “2001: A Space Odyssesy” filmi, Arthur C. Clarke‘ın aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Filmin, çağının çok ötesinde bir senaryo ve yaratıcılığa sahip olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Film; tarih öncesi maymun-insan kabilesinde bir maymun-adamın bir yığından kemik alıp onunla liderliğini ilan etmesiyle başlar. Bu kemiği silah olarak kullanan maymun-adam, kemiği havaya attığında bu kemik bir uzay aracına dönüşür ve böylece 4 milyon yıl sonraki zaman dilimine geçiş yapılır. Bu çağda uzaydan gelen sinyalleri keşfeden uzay macerası başlamış olur.

İki filmine kısaca yer verdiğimiz Stanley Kubrick‘in tüm filmlerinden alınacak ayrı bir mesajın olduğunu söylüyor ve şiddetle filmlerini izlemenizi öneriyoruz.

Ridley Scott (30 Kasım 1937- )

Yaşayan önemli yönetmenlerden biri olan, 2. Kraliçe Elizabeth tarafından “Sir” unvanına layık  görülen İngiliz yönetmen Ridley Scott; kariyerin ilk başlarında BBC‘nin kült yapımlarından olan “Doctor Who“(1963) yapımında rol almıştır. Oscar ödüllü yönetmen 1977 yılında ilk uzun metrajlı filmi “The Duellists” ile olumlu eleştiriler almış ve Cannes’da En İyi İlk Film Ödülü‘nün sahibi olmuştur. Fakat onu uluslararası bir şöhrete kavuşturan bu yazıda da kısaca değineceğimiz  1979’da yönetmenliğini yaptığı “Alien” (Yaratık) filmiydi.

Movie Alien Ellen Ripley Sigourney Weaver Cat HD Wallpaper | Background Image

Gelmiş geçmiş en iyi bilim kurgu filmleri arasında gösterilen Alien filmine ek olarak 1982’de bir başka bilim kurgu efsanesi olan “Blade Runner“‘ı yöneterek Hollywood‘un en takdir gören yönetmenleri arasına girmiştir. Daha sonra “Thelma & Louise“, “G.I. Jane” filmlerinde izleyici karşısına geçen yönetmen 2000 yılında filmografisine Gladyatör’ü ekledi. Sırasıyla 2001’de “Hannibal” ve ona Oscar getiren “Black Howk Down“‘nun yönetmen koltuğuna geçti. 2007 yılında “American Gangster“, 2012’de “Promethus“, 2015’te “The Martian” ve 2017 yapımlı filmi “Alien: Covenant” gibi önemli yapımlarıyla izleyicisindeki ve sinema tarihindeki ağırlığını sürdürmeye devam etmektedir.

Film hakkında

1979 yapımlı bilim kurgu türünün kült filmlerden olan “Alien” (Yaratık) filminde bilmedikleri bir gezegene iniş yapmak zorunda kalan bir mürettebatın yaşam mücadelesini anlatmaktadır. Filmin ön filmleri olan (2012) “Prometheus” ve “Alien: Covenant“(2017) filmlerinin “Alien” filminden önce izlenmesi önerilmektedir.  Alien serisi başka yönetmenler tarafından yönetilse de Ridley Scott yönetmenliğindeki  film türünün en önemli yapıtlarından biri olarak kabul edilmektedir.

Yönetmenin 1982 yılında yönetmenliğini yaptığı “Blade Runner” filmi Philip K. Dick‘in 1968 tarihli “Do Androids Dream of Electric Sheep” kitabından  uyarlanmıştır. Filmin başrolünde çok sevilen  “Star Wars” filminde Han Solo karakterini canlandıran Harrison Ford oynamaktadır. Film; köle gibi çalıştırılmaktan bıkan, dünya dışı bir gezegende isyan çıkartan ve dünyayı istila eden Replicantlar’ı bulma serüveni ana teması etrafında şekillenmektedir.

Marslı Filmi (The Martian) | Volkan Sel

The Martian” filmi 2015 yılında üretken yönetmenimiz Ridley Scott tarafından yönetilen bir diğer bilim kurgu filmidir. Mars’a düzenlenen bir uzay yolculuğunda fırtına nedeniyle ekipten ayrı kalan bir astronotun yaşam mücadelesini anlatmaktadır.

George Lucas  (14 Mayıs 1944- )

Efsanevi “Star Wars” serisinin yönetmenlerinden biri olan aynı zamanda yapımcı ve yazar kimliğiyle tanınan, Steven Spielberg ile beraber “Indiana Jones” filmlerini yaratan George Lucas, yaşayan en büyük yönetmenlerden bir olarak kabul edilmektedir. Kariyerine Warner Brothers yapım şirketinde stajyer olarak başlayan Lucas, “Baba” üçlemesinin efsane yönetmeni Francis Ford Coppola ile çalışmaya başladı. 1972′ de Altın Küre ÖdüllüAmerican Graffiti“‘yi yönetmiş ve aynı zamanda beş dalda Oscar’a aday olmuştur. Serinin:”Star Wars Episode IV: A New Hope” (1977), “Star Wars Episode I: The Phantom Menace” (1999), “Star Wars Episode II: Attack of the Clones(2002), “Star Wars Episode III: Revenge of the Sith (2005) bölümlerini çekmiştir.

Ölüm döşeğindeki Star Wars hayranı, vizyona girmeden son filmi izleyebilecek - BBC News Türkçe

Star Wars serisini izlerken: “Episode IV: A New Hope“(1977), “Rogue One” (2016) “Episode V: The Empire Strikes Back” (1980) “Episode I: The Phantom Menace” (1999) “Episode II: Attack of the Clones“(2002) “Episode III: Revenge of the Sith“(2005) “Solo” (2018) “Episode VI: Return of the Jedi(1983) The Mandalorian (2019) “Episode VII: The Force Awakens “(2015) “Episode VIII: The Last Jedi“(2017) “Episode IX: The Rise of Skywalker” (2019) sıralamasında izlemenizi  öneriyoruz.

Cristopher Nolan (30 Temmuz 1970- )

Başarılı yönetmenimizin sinema tutkusu küçük yaştayken başlamış ve 8 yaşında babasının 8mm’lik kamerasıyla “Tarantella” isminde soyut bir film çekmiştir. Üniversite yıllarında da kısa filmler çeken usta yönetmen, dünya çapında üne sahip olan filmlerinden 5 milyar dolardan fazla hasılat elde etmiştir. Bunun yanı sıra 36 Oscar adaylığı ve 10 Oscar ödülü bulunmaktadır. Nolan’nın kariyerindeki dönüm noktalarına kısaca değineceğiz çünkü amacımız filmleri yönetmenleriyle ve onların başarılarıyla anlatmak..

Cristopher Nolan evine giren hırsızdan esinlenerek yarattığı kariyerinin ilk uzun metrajlı filmi olan “The Following“(Takip) filmini 1998 yılında çekmiştir. Bunun ardından sırasıyla; 2000’lere damgasını vuran kült filmler kategorisine giren “Memento“filmini; Robin Williams ve Al Pacino gibi unutulmaz isimlerin rol aldığı “Insomnia” (2002) filmini; 2005’te muhteşem Batman serisinin ilk filmi olan “Batman Begins” filmini; 2006’da Christopher Priest‘in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan bilim kurgu ve gizemin iç içe geçtiği “The Prestige” filmini 2008’de “The Dark Knight“, 2010 bilim kurgu türünde akla gelen ilk filmlerden olan “Inception“, 2012’de “The Dark Knight Rises“, 2014 yılında birçok film severin favorisi “Interstellar“, 2017’de bir klasik olan “Dunkirk” filmi ve 2020 yılında zamana karşı verilen bir mücadelenin anlatıldığı  bilim kurgu casus filmi türünde olan “Tenet“‘i çekmiştir.

Filmleriyle muazzam başarılara sahip olan yönetmenimiz  çoğunlukla filmlerinde çocuklara duyulan özlem ve intikam duygusunu seyirciye sunar. Yaratığı filmlerin çoğunda da karakterlerini psikolojik sorunlarıyla sahnelemiştir.

Film hakkında

Bilim kurgu alanında akıllara kazınan “Inception” filmi; uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmak olan ana karakterin bu yeteneğinden dolayı başına gelen olaylar etrafında şekillenen bir ana temaya sahiptir.

Yıldızlararası (Interstellar) Filminin Bilimsel Analizi - Evrim Ağacı

Diğer bir dillerden düşmeyen epik bilim kurgu türündeki  film olan “Interstellar“; bir astronot ekibinin solucan deliğinden geçerek insanların yaşayabileceği bir yer keşfetme serüveni etrafında şekillenir.

Cristopher Nolan’nın aklı sır ermeyen zihninin ürünleri olan filmleri basit kelimelerle anlatmak mümkün olmayacaktır. Hala izlemeyenler varsa yönetmenin her biri bir başyapıt olan filmlerini kesinlikle öneriyoruz.

Steven Spielberg (18 Aralık 1946- )

Filmleriyle olağanüstü bir ün kazanmış, tüm zamanların en büyük gişe hasılatı alan yapımlara sahip olan yönetmenimiz, Primiere Dergisi‘ne göre Amerikan film endüstrisindeki en güçlü ve etkili figürdür. 1970’lerden 1990’lara kadar olan üç döneme de damgasına vurmuş “Jaws“, “E.T” ve “Jurassic Park” filmlerinin yönetmen koltuğuna oturmuştur. Ayrıca günümüz sinema sektörünün köşe taşlarından biri olarak kabul edilen Dreamworks Pictures‘ı kurmuştur. Filmlerinde aile, savaş, terörizm, ilişkiler gibi farklı temalara yer vermiş ve bilim kurgunun en başarılı örneklerine imza atmıştır. Küçük yaşlarda sinemaya olan tutkusunun bir ürünü olarak ilk filmini 12 yaşında “Escape to Nowhere” adlı filmini çekmiştir. Sinemanın dahi çocuğu olarak anılan Spielberg’ü tüm yönleriyle burada anlatmak mümkün olmasa dahi önemli bazı filmlerinden bahsetmek gerekmektedir. Adını tüm dünyaya 1975 yapımlı “Jaws” filmiyle duyuran Spielberg bu filmle, 3 Oscar ödülü kazanmıştır. Daha sonra sırasıyla: 1982 yılında ikonik filmler arasına adını yazan E.T filmini, George Lucas ile “Indiana Jones “(1981, 1984-198-2008) serisini, 1985 yılında “The Color Purple” filmini, 1997 yılına kadar en fazla gişe elde eden üç filmden oluşan “Jurassic Park” filmini, 1993 yılında en iyi filmi kabul edilen 7 Oscar ödüllü “Schindler’s List” filmini, 1998’te En İyi Yönetmen Oscarı‘nı kazandığı “Saving Private Ryan” filmini; 2002’de “Catch Me If You Can” filmini ve 2004 yılında Tom Hanks‘in başrolde olduğu “Terminal” filmini çekmiştir.

E.T.: The Extra-Terrestrial (1982) -

Film hakkında

Bilim kurgu türünde kült yapımlardan bir olan “E.T” filmi dünyada unutulan bir uzaylı olan “E.T‘”nin Elliot isimli bir çocukla olan arkadaşlığı etrafında şekillenen bir temaya sahiptir. “Jurassic Park” filmi ise fosilleşmiş bir sivrisinekten alınan dinozor kanıyla bilim adamları tarafından hayata döndürülen dinozorların yol açtığı bir macerayı konu alır.

James Cameron (16 Ağustos 1954- )

Film kariyerine senarist olarak başlayan Kanadalı yönetmen “Titanik“, “Terminatör, “Yaratık” ve “Avatar” gibi ödüllü fillere imza atmıştır. “Titanik” filmi, En İyi Yönetmen kategorisi de dahil olmak üzere 11 dalda Oscar kazandırmıştır. “Avatar” serisi gişe hasılatı kıran filmler arasında yer almaktadır.

Film hakkında

Arnold Schwarzenegger‘in başrol olduğu unutulmaz “Terminatör” filmi 1984 yapımıdır. Film; makinaların hüküm sürdüğü dünyada Terminatör isimli android’in insanlığın eski direniş önderlerinden birini öldürmek üzere geçmişe gönderilmesiyle başlamaktadır. Yine ses getiren yapımlardan olan muhteşem bir teknoloji ürünü olan “Avatar” filmi yönetmenin bilim kurgu dalındaki en başarılı filmlerinden bir olarak kabul edilmektedir.

Avatar: Rüyalar, Gerçekler ve Fantezilerin Birleşimi | Patika Film

Kaynaklar

-https://www.space.com/best-sci-fi-movies

-https://www.bilimkurgukulubu.com/sinema/sinemanin-erken-doneminden-10-bilimkurgu-filmi/

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Marmaris’te Yaz Rüyası: 5 Günlük Keşif Rotası

Ege ve Akdeniz'in incisi Marmaris için keyifli bir yol rotası.

Feminizmin Gücü: Patriyarka’nın Sosyal Yapılara Etkisi

Patriyarkal sisteme meydan okuyan feminizm, kadını güçlendirip eşitlikçi bir toplum inşasına öncülük eder.

Söylenti Konser Takvimi: Üç Büyükşehirde Kimler Var?

Söylenti müzik ekibi tarafından hazırlanan; İstanbul, Ankara ve İzmir'e müzik coşkusunu tattıracak birbirinden farklı Mayıs ayı konserleri sizlerle!

5 Farklı Sebeple Neden Yaşlı Adam ve Deniz Okumalıyız?

Yaşlı Adam ve Deniz, mücadelenin değerini ve kaybetmenin içinde de bir başarı ve onur olduğunu dile getiren zamansız bir hikayedir.

Türk Mitolojisinde Kartal Figürü

Kartal, Türk mitolojisinde önemli bir yere sahip hayvan figürüdür. Destanlara ve efsanelere konuk olarak hükümdarlık alametine dönüşmüştür.

Geyik: Türk Mitolojisinin Derinliklerindeki Ruhsal Rehber

Türk mitolojisinde geyik, doğa ile insan arasındaki ilişkiyi simgeler. Ruhsal yolculuk, rehberlik ve dönüşüm figürü olarak geçmişten günümüze derin bir anlam taşır.

Alıntının Hikâyesi: Livaneli’den Aşk, Travma ve Unutabilmek Üzerine

“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”