? Bu yazı Emre Yenidere tarafından editörün seçimi arasına girdi ?
Cesaretleri, hazır cevaplılıkları, hatta bazen yalnızca sahip oldukları enerjileri için sevdiğimiz, dünden bugüne beyaz perdede gördüğümüz bize ilham olan kadın karakterlerimiz anılmayı hak ediyor.
Özellikle bol aksiyonlu filmlerde, kadınların sahne ışığı altında olmasına izin verilmiyordu. Aksiyon filmleri 80’lerin başında, her şeyin en abartısının söz konusu olduğu bir dönemde patladı. Filmlerde genellikle erkek karakterler baskındı. Kadın karakterlere düşen rol ise, “Damsel in distress” diye geçen başı dertte olan genç kadındı. Nadir olsa bile, eğer şanslılarsa başrole yardım ettikleri oluyordu.
Kadınlara filmin yükünü taşıma görevinin verildiği çok az oluyordu ve Ellen Ripley burada bir istisnadır, kaide değil. 90’lara geldiğimizde ise yalnızca bir filmde başrol olmak bir kenara, artık kadınlar kendi film serilerine sahip olmaya başladılar. Altışar filmden oluşan “Ölümcül Deney”ve “Karanlıklar Ülkesi” serileri bunun birer kanıtıdır.
10- Barbarella
Genellikle “göz alıcı” oluşuyla hatırlanan hem filme hem karaktere ismini veren Barbarella, bundan fazlasıdır. Feminist bir ikon olmaktan çok uzak olsa da bir bilim kurgu filminin ana karakteriydi. Bu 60’larda oldukça büyük bir olaydı.
Her ne kadar filmin Jane Fonda’nın güzelliğinden ibaret oluşu tartışılsa da hem karakter hem de film popüler kültürü zamanında tahmin edilemeyeceği kadar etkilemiştir. Beşinci Element filminin kostüm tasarımından şarkıcı Kylie Minogue’ya kadar Barbarella’nın etkilerini takip edebiliyoruz. Karakter üzerine pek çok şey söylenebilir ancak bu Barbarella ile birlikte sinema adına önemli bir adım atıldığı gerçeğini değiştirmez.
Aksiyon filmlerine değinmişken neredeyse 20 yıl boyunca koca bir serinin yükünü omuzlarında taşımış olan Alice’i unutamayız. Milla Jovovich, filmin adını aldığı video oyunu büyük ekrana uyarlandığında karşımıza Alice rolüyle çıktı. Her film daha da güçlenen ve durdurulamayan bir karakterle bizi karşıladı. Jovovich’in Alice karakteri, filmler için yaratılmış ve oyunlardaki güçlü kadınlardan esinlenilmiştir. Filmin iyi veya kötü oluşu bir kenara, tabuları yıkma konusunda tıpkı Barbarella gibi önemli.
Süper kahramanların çağında olsak bile, kadın başrolü olan çizgi roman uyarlaması filmlerle ne yazık ki sık karşılaşamadık. Kötü hikaye anlatımları ve izleyiciye hitap etmeyen aksiyon sahneleriyle Elektra ve Catwoman filmleri bu konu için hatırlamamaya çalıştığımız uzak hatıralar oldular. Ancak ister Lynda Carter ile olsun ister Gal Gadot ile olsun, Wonder Woman dünyanın her köşesinde kadınları yüreklendiren bir karakter oldu.
“Daha önce benim gibi bir kadınla tanışmamışsındır.”
1999’da Matrix vizyona girdiğinde, sinema adına kuşkusuz pek çok şey değişmişti. Wachowski Kardeşler’in üçlemesi bünyesinde yenilikçi sahneler, teknikler ve iz bırakan karakterler barındırıyor. Ancak bu karakterler arasında Trinity, Neo’yu bile geride bırakıyor ve zirveye oturuyor. Pek çok hikayede karşılaştığımız gibi karakter yalnızca başrolün aşığı değil. Matrix içinde ve dışında pek çok yeteneği olan bir karakter. Her ne kadar film Neo karakterine odaklansa da, yanında Trinity olmadan çok yol kat edemeyeceğini söylemek yerinde olacaktır. Matrix üçlemesine dair en akılda kalan şeylerin çoğu Trinity’e aittir. Bunların başında ise kostümü ve karakterin imzası olan “Kartal” pozu gelir.
Tarantino filmleri genellikle içerdikleri şiddetle, aksiyon sahnelerinin dinamiği ve mermi kadar hızlı diyaloglarıyla hatırlansalar da, Kill Bill filmlerinde bunların yerini saygı alır. Bunun en büyük sebebi ise hiç kuşkusuz, odak noktasındaki “Gelin” karakteridir. Aşığı tarafından ölüme terk edilmiş ve intikamı arayan bir kadın olarak, Uma Thurman taşıdığı çelik katanası kadar soğuk bir karakteri canlandırıyor. İntikam arayışındaki yolculuğu bizi yıllar boyunca hafızalardan çıkmayacak, bu türün görsel açıdan en büyüleyici aksiyon sahnelerine götürüyor. Kendisinden sonra gelen “kadın suikastçi” karakterlerinde Thurman’ın ikonik performansının izlerine rastlıyoruz.
Hidden Dragon, aksiyon sahnelerinde kullandığı tekniklerle günümüzün süper kahraman filmlerine bile ilham oldu. Hiç kuşkusuz 21. yüzyılın en yenilikçi filmlerinden biridir. Film; Qing Hanedanlığı döneminde bir savaşçının (Michelle Yeoh), aşığının kılıcı olan Green Destiny‘i güvenli bir yere teslim etme girişimlerini anlatır. Michelle Yeoh içinde olduğu tüm sahnelere zarif ve ölümcül dövüş stili ile hükmediyor.
Olabilecek en sinirli anne! O kadar sert ki, hem geleceğin kurtarıcısını dünyaya getiriyor hem de terminatörlerle kendi başına ilgileniyor! Bu karakterle ilgili en harika şey, “yardıma muhtaç kadın” karakterinden bir Terminatör avcısına dönüşmesi. Karakter gelişimini çok net görüyor, korkmuş bir garsondan silahlı bir aksiyon yıldızına geçişini zevkle izliyoruz. Sarah Connor’un durdurulamayacağını biliyoruz.
3- Prenses Leia
Uzak bir galakside uzun zaman önce Leia Organa; galaksinin pek çok yerinde küçük kızların rol modeli oldu. Prenses, senato üyesi, asi, general. Hangi adı alırsa alsın, Leia daima bundan fazlası oldu. Kahraman olmak için Jedi olmanın şart olmadığını seri boyunca defalarca gösterdi. Star Wars seven ve sevmeyen herkes için, ikonik topuzlarıyla asla unutulamayacak bir karakter.
“Sanırım henüz kadınlar hakkında her şeyi bilmiyorsun.”
Her ne kadar Mad Max: Fury Road, Max’e odaklansa da izlerken bizi heyecanlandıran Charlize Theron’un can verdiği Furiosa karakteri oluyor. Furiosa, alışılmışın dışında bir karakter. Kendisi bir grup kadını kurtarmak için savunduğu her şeye karşı gelir. Film boyunca ise karakterin aslında ne kadar derin yazılmış olduğuna tanıklık ederiz. Hayatta kalmak için savaşmak nedir çok iyi biliyor. İşte tam bu sebeple, hayatını bu kadınları kurtarmak için riske atabiliyor. Sonuna kadar gidiyor ve asla pes etmiyor. Furiosa, ışıkları filme adını veren karakterden bile çalmayı başarıyor.
1- Ellen Ripley
Listenin başında Alien filmlerinin hayatımıza kattığı Ellen Ripley’in oluşu kimseleri şaşırtmıyor olsa gerek. Zira kendisi yalnızca bir numaralı aksiyon karakteri değil aynı zamanda en ikonik kadın başrol. Sigourney Weaver‘ın tek ve biricik Ellen Ripley karakteriyle verdiği inanılmaz performans, seleflerinin yolunu açtı. Eğer Ripley olmasaydı, bahsi geçen çoğu karakteri bu listeye koyamazdık. İşte bu yüzden listenin ilk sırasında olmayı hak ediyor. Son ana kadar özverisini bir saniye bile kaybetmedi. Etrafında pek parlak olmayan ve ona türlü sıkıntılar yaratan bunca kişiyle uğraşıyor olmasını üstüne tekrar tekrar insanlığı korumak adına galakside bilinen en büyük tehditle yüzleşmeye gitti. Alien filmiyle kendisinin ne kadar yetkin bir karakter olduğunu gösterdiyse de, Aliens filmiyle durdurulamaz bir güç olduğunu kanıtladı ve sinemanın en önemli karakterlerinden biri oldu.










