Beyaz Perdede Yalnızlık Senfonisi: Sinemanın Yalnız Yüzleri

Editör:
Eyüp Can Gürer
spot_img

Bir sinema filminin her zaman için kahramanı ve/veya kahramanları vardır. Söz konusu kahramanlar bazen Orta Dünya’da sihirli bir nesne olan yüzük, bazen aşçı olma hayalleri kuran bir fare, bazen de hayatın içerisindeki herhangi bir birey olarak karşımıza çıkabilir. Dolayısıyla izleyici zaman zaman bir yüzüğün zaman zaman da Ratatouille animasyonundaki gibi bir farenin takipçisi olurlar. Hiç şüphesiz, hayatın içinden alınan ve birbirinden farklı şekillerde izleyiciye sunulan bu hikâyelerin her biri sinemanın büyüsünü taşımaktadır. Bu yazıda dünya sinemasının sonsuz hikâye havuzundaki yalnız yüzleri derlemeye karar verdim. Şimdi gelin, kimisi karanlıkta vahşice bekleyen kimisi ise yalnızlığa itilmiş samimi yüzleri derinlemesine inceleyelim.

1. Lars and the Real Girl (2007)

Lars and the Real Girl (2007) / ew.com

Craig Gillespie‘nin yönetmenliğini yaptığı filmin başrolünde Blue Valentine, La La Land gibi filmlerden de tanıdığımız Ryan Gosling yer alıyor. Film, dramatik bir yalnızlık hikâyesini izleyicinin yüzünde buruk bir gülümseme bırakacak şekilde sunuyor. Lars ve onun hikâyesi, kimi zaman yalnız izleyicilerin kendilerinden parçalar bulmasına olanak verirken kimi zaman da “Bu kadar olur mu?” cinsinden düşünmesine sebep oluyor denilebilir. Lars karakteri, yalnız yaşayan ve yalnızlığını bir şekilde de olsa kırmış olan bir bireyin hikâyesini anlatıyor. Filmi trajikomik bir anlatıya dönüştüren nokta ise bunu internetten sipariş verdiği bir oyuncakla gerçekleştirmesi oluyor. Filmle ile ilgili değinilmesi gereken bir diğer önemli nokta ise Notebook, La La Land gibi romantik yapımların sevilen oyuncusu Ryan Gosling’in oyunculuğu olacaktır. Ryan Gosling bambaşka bir formda sevenlerinin karşısına çıkıyor ve adeta oyunculuk dersi veriyor.

2. Castaway on the Moon (2009)

Castaway on the Moon (2009) / asianwiki.com

Listenin ikinci sırasında olağanüstü sıradan bir karakteri elen alan Güney Kore yapımı bir film. Hikâyenin kahramanı, Welcome to Dongmakgol ve Confession of Murder gibi sevilen Kore yapımlarında yer alan Jung Jae-young‘un hayat verdiği Kim karakteridir. Kim, hemen herkes gibi maaşlı bir işi ve ödenmesi gerekli borçları olan bir vatandaş. Film, henüz başlangıcında vurucu hamleyi yapıyor ve intiharın eşiğindeki karakterimiz Kim ile bizleri tanıştırıyor. Aldığı bu karar öncesinde Kim, son bir kez daha emin olduktan sonra kendisini köprüden aşağıya atıyor. Her ne kadar başarısız bir intihar girişimi olarak sonuçlansa da bir yandan bakıldığında aslında başarıya ulaşılmış bir deneme olarak da görülebilir. Öyle ki, Kim gözlerini yeniden açtığında ve kalabalığın içindeki yalnız adasında geçirdiği her günün sonunda başka bir karaktere evriliyor. Hayata ilkel bir şekilde tutunan karakterimiz her şeye rağmen verilmesi gereken mücadelenin güzel bir örneğini gösteriyor. İzleyiciye bin bir zorluk ve emek ile yapılan noodle arkasından dökülen gözyaşları üzerine sorgulamaya iten eşsiz bir film.

3. Arirang (2011)

Arirang (2011) / silenzioinsala.com

Arirang, yalnızca Güney Kore sineması için değil, dünya sineması için büyük bir önem taşıyan yönetmen Kim Ki-duk‘un otobiyografi niteliğindeki belgeselidir. Kim Ki-duk’un içsel yolculuğunu en iyi şekilde sunduğu bu yapım, sadece yönetmenin filmografisini seven ve kendisine hayran izleyiciler için değil, belgesel tutkunu sinemaseverler için de kesinlikle tavsiye edilmektedir. Bir yönetmenin, sanatçının içsel hesaplaşmasını kayıt altına alan belgesel, sevenleri ile kendisi arasındaki derin bağları kuvvetlendirirken onun sinemacı kişiliği ile bütünleşen özüne de daha yakından bakmayı mümkün hâle getiriyor.

4. The Hunt (2012)

The Hunt (2012) / npr.org

Listemizin bu sırasında her sinemaseverin muhtemelen izlemiş olduğu bilindik bir film yer alıyor. Bu niteliği ile de filmi henüz izlemeyen okurlar için izleme listelerinin başına alınmasını tavsiye ederim. Danimarka doğumlu yönetmen Thomas Vinterberg‘in yönetmenlik koltuğunda oturduğu ve senaryosunu Tobias Lindhol ile birlikte yazdığı 2012 yapımı film, pek çok sinema tutkunu gibi favorilerim arasındadır. Mads Mikkelsen‘in canlandırdığı Lucas, yalnızlığa itilmiş, yanlış bir toplumsal algının kurbanıdır. The Hunt, kitlelerin birey üzerindeki yıkıcı etkilerini en iyi şekilde gösteren yapımlar arasındadır. Başta Mads Mikkelsen olmak üzere oyunculuk performanslarının zirveye ulaştığı bu yapım, pek çok sorgulamaya yol açmakla birlikte sinema tarihinin unutulmaz yapımları listesine imzasını atmıştır.

5. Wild (2014)

Wild (2014) / m.imdb.com

Cheryl, bağımlılık ve ölüm olgusunun yarattığı yıkıcılık ve gerçeklik altında yaşam mücadelesi veren bir kadındır. Doğa, her ne kadar pek çok insanın en sadık sığınağı olsa da Cheryl için yepyeni bir yaşam biçiminin tam karşılığıdır. Pasifik kıyısı boyunca sürdürdüğü anlam arayışı ve içsel yolculuğu izleyiciyi hemen içerisine alan samimi bir yolculuktur. Bunun sebebi belki de izleyicinin kendi içerisinde aradığı yüzleşme cesaretini Cheryl karakterinde bulmasıdır. Bir yol filminden türün seven bir sinema izleyicisi olarak ilk ve belki de en büyük beklentim tanıklık ettiğim yolculuğun yanında kendi iç dünyama yönelik bir yolculuğun da ateşleyicisi olmasıdır. Wild, izleyenlerin içerisinde doğada olma, özgür olma isteği ve cesareti uyandıran başarılır filmler arasındadır.

6. Under the Shadow (2016)

Under the Shadow (2016) / cinelapsus.com

İran-Irak Savaşı‘nı arka planına alan yapımın yönetmenliğini Babak Anvari üstlenmektedir. Film, İran’daki İslami devrimin ve savaşın birey ve toplum üzerindeki etkilerini gözler önüne sererken korku unsurlarından yararlanmakta ve mevcut gerçekliğin ürkütücülüğünü doğaüstü bir korku ögesi ile harmanlamaktadır. Shideh, kızı ile birlikte savaşın getirdiği yıkımın ortasında kalmış bir yalnız bir kadın ve annedir. Onun mevcut şartlar içerisindeki kadın ve annelik kimliği filmin yalnızca gerilimini desteklemekle kalmaz aynı zamanda derinleşmesine de ortam hazırlar. 2016 yapımı İran filmi, her ne kadar yeni bir şey sunmasa da türe ilgi duyan sinema severler için gerilim unsuru yüksek ve sürükleyici bir filmdir.

7. In the Fade (2017)

In the Fade (2017) / variety.com

Başrolünde Inglorious Bastards ve National Treasure gibi filmlerde de yer alan Diane Kruger bulunmaktadır. Oyuncunun hayat verdiği Katja karakteri, eşi ve oğlunu trajik bir şekilde kaybetmiş olan yalnız bir anne ve dul bir eşin intikam arayışına odaklanmaktadır. Sürükleyiciliğini neredeyse hiç kaybetmeyen yapım, adalet arayışı ve intikam duygusu gibi kavramlar üzerine hikâyesini inşa etmektedir ve izleyicisine de söz konusu kavramlar üzerine düşünme ve sorgulama olanağı verir. Filmin yönetmenliğini ise Soul Kitchen ve Head-On gibi filmlerin de yönetmeni olan Fatih Akın üstlenmektedir.

8. The Golden Glove (2019)

The Golden Glove (2019) / imdb.com

Listemize bir diğer Fatih Akın yapımı filmle devam edelim. The Golden Glove, en başta yaşanmış bir hikâyeye dayanması sebebiyle ürkütücülüğünü ve karanlık atmosferini ikiye katlamaktadır. Film, ayrıca Heinz Strunk‘un aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Fritz, 1970’li yıllarda seri cinayetler işleyen ve bunları akıl almaz biçimde muhafaza eden bir katildir. Filmin sinematografisi, tekinsiz Hamburg izlenimini son derece başarılı bir şekilde aktarmakla birlikte kurulan kamera açıları ve aydınlatma teknikleriyle son derece başarılıdır. Bir gerilim filmi olan The Golden Glove, amacına hizmet eden ve gerilim duygusunu hiçbir zaman kaybetmeyen, sürükleyici tasarımıyla özellikle türe ilgi duyan sinema severlerin kaçırmaması gereken bir yapımdır.

9. La Belle Époque (2019)

La Belle Époque (2019) / themagger.com

Film, yalnız olmayan fakat belki de yalnız hisseden bir adamın, Victor‘un hikâyesini anlatmaktadır. Victor, sıkıntılı bir evliliği olan yaşlı bir adamdır. Geçmişteki bir yaşanmışlığa geri dönmek ve mevcut yalnızlığını bu dönüşle birlikte kırmak ister. Film, işte tam bu noktada izleyiciyi içine alır. Çünkü filmin hem yönetmeni hem de senaristi olan Nicolas Bedos‘a göre filmin evreninde bunu mümkün kılan bir şirket vardır ve Vcitor’a aradığı şeyi verir. Bütün her şey; mekânlar, karakterler, ışıklandırma ve olaylar Victor’un eşsiz anısına uygun şekilde tekrardan kurulur. Böylece, Victor’a eşsiz bir deneyim tekrar sunulur. Film bu aşamada “gerçeklik” kavramını masaya yatırır. Sanat dünyasının en temel tartışma alanlarından biri olan bu kavram izleyiciye sunduğu hikâyeyle onu hem bu tartışmanın içine davet etmekte hem de seyir zevki yüksek bir deneyim vadetmektedir.

10. Souleymane’s Story (2024)

Souleymane’s Story (2024) / m.imdb.com

Süleyman‘ın hikâyesi göçmenlik olgusunu temeline alan ve söz konusu hayatın zorluklarını, fedakârlıklarını izleyiciye sezdiren bir yapımdır. Süleyman, Paris sokaklarında kuryecilik yapan bir göçmendir. Hayatını sadece temel ihtiyaçlarını giderecek şekilde devam ettirmekte ve günler sonrası için kendisini bekleyen oturum görüşmesine hazırlanmaktadır. Yeni bir hayat kurmanın ve “sıfırdan başlamak” tabirinin bir sunumu olan film, elde kamera kullanımı tercihi ve benimsediği soğuk renk paletiyle seyir zevki yüksek bir izleyici deneyimi vadetmektedir. Süleyman’ın hikâyesi; iki ülke, iki ev arasında yalnız ve buruk kalmışların hikâyesidir.


Kaynakça:

Öne Çıkarılmış Görsel: Web.

Cansu. Başak. “The Lars and the Real Girl: Ruh Sağlığına Farklı Bir Yaklaşım”. themagger.com. Yayın tarihi:01.03.2021  Web. Erişim: 26.08.2025

“Arirang-Kim Ki duk Kişisel Hesaplaşma”. konserveruhlar.wordpress. Yayın tarihi: 26.09.2012  Web. Erişim: 26.08.2025

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

İsmail Bilgin – Enver Paşa Bir Adanmışlık Öyküsü | 50 Alıntı

İsmail Bilgin bu eserinde, Enver Paşa’nın yaşamını ilkesel bağlılık ve tarihsel temsil çerçevesinde ele alarak dönemin düşünsel iklimini yeniden yorumlamaktadır.

Edip Cansever’in Şiirlerine Yansıyan Hiçlik Travması

Edip Cansever, İkinci Yeni’de bireyin travma, boşluk ve hiçlik duygusunu işler. Şiirlerinde varlıkla yokluk arasında sıkışan ruhsal boşluktaki bireyleri anlatır.

Viyana’da Bir Hafta: Sanat, Tarih ve Lezzet Dolu Gezi Rehberi

Viyana; sanat, müzik ve tarihle iç içe bir şehir. Sarayları, müzeleri, kafeleriyle görsel bir şölen sunuyor. 1 haftada keşfedin, aşık olmaya hazır olun!

İnsanlığımı Yitirirken Neden Bu Kadar Eleştirildi?

Bu yazımızda, Dazai’nin İnsanlığımı Yitirirken romanını psikolojik yönleriyle ele alıp eleştirilme sebeplerini inceliyoruz

Duygusal Farkındalık Üzerine: İçindeki Ben’e Sarılmak

Duygusal farkındalık, kendi benliğimize sarılmanın ilk adımıdır. Bastırılan her duygu benliğimizi içimizdeki zindanlara mahkum eder. duygularımızı fark etmek pusulayı bizlere çevirir.

Nasıl Popüler Oldu: Skyfall

Adele'in kült parçası Skyfall'un zirveye tırmanma öyküsüne bir bakış.

Taxi Driver Filminden Unutulmaz Replikler

Taxi Driver filminin yalnız adamı Travis Bickle'ın adım adım delilikten ''sözde'' kurtarıcılığa evrildiği hikayesinin unutulmaz repliklerini derledim.

Cumhuriyet Aydınları: Zafer Toprak

Zafer Toprak, Aydınlanma ve Kemalizm'i buluşturarak Türkiye'nin modernleşme sürecine yön veren seçkin bir tarihçiydi.

Misery Film Analizi: Sapkın Tutku

Stephen King'in aynı adlı eserinden uyarlanan Misery, fanatizm ve tutku kavramlarına yönelik bir gerilim sunuyor.

Codependent (Bağımlı İlişki) – Meredith Grey & Derek Shepherd (Grey’s Anatomy)

Grey's Anatomy, Meredith ve Derek çifti üzerinden codependent (bağımlı ilişki) kavramını örneklerken, aşkın bazen kişisel hedeflere ve benliğe zarar verebileceğini görüyoruz.

Editor Picks