Beşinci Mektup – Ümit Yaşar Oğuzcan | Şiir İncelemesi

Editör:
İclal Yaka
spot_img

Edebiyatımızda aşkın ve hüznün şairi olarak bilinen Ümit Yaşar Oğuzcan, bunalımlı hayatına birçok şiir sığdırır. Öyle ki durmadan yazdığı şiirleriyle en üretken şairlerimizin arasında başı çeker. Bu yönüyle zaman zaman eleştirilse de onun amacı durmadan şiir yazıp arkasında koca bir külliyat bırakmak değildir. Oğuzcan, bir noktada yaşamını sadece şiirle eşleştirip yaşama hevesini yazdığı dizelere bağlar. Kendisi de geriye dönüp baktığında şiire olan bu bağlılığını şu sözlerle net olarak ifade eder: “Hayatımdaki şairliğimi alıp çıkarırsanız geriye önemli bir şey kalmaz. Öylesine tutkunum şiire.” Kısacası Ümit Yaşar Oğuzcan, sevinçleri ve acılarıyla birlikte tüm yaşamını şiirlerine adamıştır.

Oğuzcan’ın bu derin tutkusundan ziyade beni asıl etkileyen trajedi olarak sayılabilecek hayatı olmuştur. Küçüklüğünden beri bir türlü ardı arkası kesilmeyen sıkıntıların getirdiği buhran, onu melankolik bir yaşama sürüklerken oğlu Vedat da babasının bunalımından etkilenerek hayatına son vermiştir. Aslında kısaca özetlediğim bu hayat hikâyesini öğrendiğimde oldukça üzülürken bir yandan da zorluklara karşı pes etmek ve direnmek kavramları üzerine de uzunca düşünmüştüm. Sanırım şaire dair bu öğrendiklerimden sonra okuduğum her dizesi bende burukluk bırakacak. Belki o, dizede nadir rastladığı bir sevincini anlatacak ama ben yine de hüzünle okuyacağım dizeyi. Çünkü bir defa kalbim üzüldü Oğuzcan’a, aklım da hep o hüznü hatırlayacak.

Beşinci Mektup şiiriyse hiç beklemediğim bir anda karşıma çıktı ve şiiri arka arkaya birkaç kez okumaktan kendimi alamadım. Derin ve üstüne kafa yorulası metaforlardan oldukça uzak olan bu şiir sadelik ve samimiyetle anlattığı özlem duygusuyla baş başa bırakıyor bizi. Şiiri okuduktan sonra “Özlem gerçekten böyle bir şey mi?” sorusunu bence kesinlikle sorduruyor. Peki, gerçekten nasıl bir şeymiş bu özlem?

Beklemekle Geçiyor Ömür

pinterest.com

Ayrılık diye bir şey yok.
 Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?

Güneş çoktan doğdu.
Uyanmış olmalısın.
 Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
Öyleyse ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz. 

Oğuzcan şiirin başlangıç dizelerinde ayrılık diye bir şeyin olduğunu kabul etmiyor. Ayrılık yerine sevmek, özlemek, beklemek sözcüklerini kullanıyor. Kötü, kesin ve net bir ayrılıktansa eninde sonunda kavuşmalı bir ayrılığı tercih ediyor. Yani güzel olanı görmeye çalışıyor. Sevdiğiyle şu anda yan yana olamamasını değil de hâlâ hatırlanmayı, onun kalbinde olmayı ve kendisi gibi onun tarafından da beklendiği ihtimaline tutunuyor.

Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.
 Önce beklemekten.
Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan.
İkisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın.

Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar,
Sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini…
Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını,
Kanunlara saygı göstermesini,
 İnsanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.

Ayrılığı ilk başta beklemekle güzellemişken şair, beklemenin o kadar da güzel olmadığını itiraf ediyor sanki bu dizelerle. Bu itiraf yılların sabrının patlamasıyla, yıllarca boşuna beklemesinin hiddetiyle yapılmışçasına hissettiriyor. Beklemekten de bekletmekten de yorgun düşüyor Oğuzcan. Sonrasında hayatımızın beklemekten ibaret olduğunu basitçe sanki hayatımızın film şeridini çıkarıyormuşçasına anlatıyor. Okurken o şeridin neresinde olduğumuzu düşünmekten kendimizi alamıyoruz.

Hayat Bekleneni Vermiyor

gzt.com

Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.
Ya o? Ya o?
İnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat,
 Çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor,
Saadet bekliyor yaşamaktan.

En sona ölümü beklemek kalırken Oğuzcan, daha çok çevre tarafından o kişinin ölümü beklenirken kişinin ne beklediğine odaklanıyor. Saydığı beklentilerse şüphesiz hepimizin beklentisi. Peki bu beklediklerimizin ne kadarını gerçekten buluyoruz ya da bulduğumuzu sanıyoruz?

Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık.
Aradıklarının çoğunu bulamamış,
Beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak
Göçüp gidiyor bu dünyadan.

İşte yaşamak maceramız bu.
Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak
Ve yaşayıp beklerken ölmek!

Bu dizelerle artık o kişinin de kendi ölümünü beklemeye geldiği noktaya geliyoruz. Ömrü beklemekle geçse de beklenenler hiçbir zaman gelmemiş, sadece bir gün olur da gelir belki umudunu vererek sinsice köşelerine çekilmişlerdir. Ama zaten o umut kırıntıları değil midir beklemeyi beklemek yapan?

Kömür Kırıntıları Arasında Parlayan Bir Cam Parçası: Özlem

anadoluajansı.com

Özleme bir diyeceğim yok.
O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası.
O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı.
O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.

Oğuzcan artık şiirini son bölümüne yaklaştığımız bu dizelerde bize özlemi anlatır. Metaforlarını, benzetmelerini de özleme saklar. Sanki tüm bunları özlemi daha iyi anlatabilmek için saklamış gibidir. Oğuzcan’a göre “kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası” olan özlem, sevgilerin nefes alışı, kavuşmalarınsa anlamıdır. Eğer kalpte bir hasret varsa beklemenin adı artık özlemek olur.

İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı,
 Yaşantımız özlemlerle güzel.
Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.
Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem.
Bir ışığı var, bir rengi var özlemenin, anlatılmaz.

Özlemin buruk tadından, kokusundan, ışığından, renginden bahsediyor Oğuzcan bizlere kendine has sadelikte ama bir o kadar da etkileyerek. Aklımıza özlemlerimiz, özlediklerimiz geliyor ya da sadece bu yoğunluğu hissetmek için bile birini, bir şeyi özlemek istiyoruz.

Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam;
Seni özlediğim içindir.
Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni;
Seni özlediğim içindir.
Yaşıyorsam; içimde umut varsa,
Yine seni özlediğim içindir.

Oğuzcan hayatın tadını tuzunu, her kötülüğe karşı inatla sabredişini yaşadığı özleme bağlamıştır. Sadece hissedenin anlayabileceği özlemidir onu ayakta tutan. Bu dizelerle özlem bir his olmaktan çıkmış ete kemiğe bürünmüş gibidir. Özlemeden yaşayamayacakmışız gibi hissederiz.

Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!

Şiir, son dizesiyle etkileyici ama bir o kadar da bizi derin düşüncelere daldıracak şekilde sonlanıyor. Özellikle de beni derin derin bir ikileme doğru sürükledi bu dize. Daha fazla sevebilmek için mi özlemek yoksa özleyebilmek için mi sevmek gerekir? Şiirle birlikte özlem bende öyle bir yere yerleşti ki özlem hissini yaşayabilmek içinmiş gibi sanki tüm bu yaşadıklarımız diye düşünürken buldum kendimi bir anda.

Beşinci Mektup, Oğuzcan’ın bilindik edebi diline benzer şekilde oldukça sade ve yalın bir anlatım sunuyor. Anlatmak istediğini dolandırmadan, süslemeden, tecrübelerden yola çıkarak yaşanmışlık hissini sonuna kadar veriyor. Oğuzcan, özleme yeni bir bakış açısı getirirken âdeta bir özlem manifestosuna da imzasını atıyor.

Şiirin seslendirmesini buradan dinleyebilirsiniz:


Kaynakça:

şiirce. “Beşinci Mektup”. Web. 27.08.2024

spot_img

2 YORUM

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Amerikan Edebiyatında 4 Yalnız Kahraman

Amerikan edebiyat tarihinin en önemli temsilcileri haline gelmiş kahramanlarımızın ne kadar soyutlanmış bireyler olduğunu farketmiş miydiniz?

Editor Picks