Berthe Morisot: İzlenimci Bir Kadın Ressam

Yazı İçindekiler [hide]

" hide_table_content="td_encvalW2dpemxlXQ=="]

Tam adıyla Berthe Marie Pauline Morisot, Paris’te izlenimcilik akımıyla tanınan ressam grubunun bir üyesiydi. Gelin hem bu akıma hem de bu ressama biraz daha yakından bakalım.

Yaşamı

Morisot, 14 Ocak 1841 tarihinde Fransa’da burjuva bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası kıdemli bir yöneticiydi ve aynı zamanda mimarlık okumuştu. Annesi ise en üretken rokoko ressamlarından Jean-Honoré Fragonard’ın yeğeniydi.

Burjuva ailelerinde kız çocuklarının sanat eğitimi alması oldukça normaldi. Bu nedenle Berthe ve iki ablası da babalarının doğum gününde ona resim yapabilmek amacıyla sanat eğitimi almaya başladılar.

Aile 1852 yılında, Berthe’nin henüz çocukluk döneminde, Bourges’dan Paris’e taşındı. Berthe ve kız kardeşleri bu dönemde kızlar için okul işleten Guichard tarafından özel olarak eğitildi. Guichard, onları pek çok eserle tanıştırdı. Berthe, kardeşlerinden Edma ile daha yakındı. Sanat eğitimlerini beraber ilerletmişlerdi. Ancak, Edma’nın bir deniz subayı ile evlenip sanata eskisi gibi vakit ayıramaması aralarına mesafenin girmesine neden olmuştu. Mektuplarında birbirlerini çok özlemiş iki kız kardeş görmek mümkün.

Berthe Morisot (1841-95) (b/w photo) - French School, (19th century) riproduzione stampata o copia dipinta a mano e ad olio su tela

Berthe ablasının evliliğinden sonra sanat hayatına tek başına devam etti. Ancak mektuplaşmaları sürdü ve Edma, Berthe’yi uzaktan da olsa hep destekledi. “… Sık sık seninleyim, sevgili Berthe, senin stüdyondayım ve yıllardır paylaştığımız o atmosferi solumak için sadece çeyrek saat de olsa uzaklaşmayı seviyorum …” (Miller, 2012)

Sanat hayatına devam eden Morisot, Louvre’de pek çok sanatçıyla tanıştı ve arkadaş oldu. 1863-64 kışında Aimé Millet bünyesinde heykel eğitimi aldı ancak heykellerinin hiçbiri günümüze ulaşmadı.

1868’de hayatında büyük bir yer kaplayacak olan Édouard Manet ile tanıştı. Bu tanışma uzun süreli bir arkadaşlığı da beraberinde getirdi. Zira hem arkadaş hem de meslektaşlardı. Bu arkadaşlığın ardından Manet, Morisot’u erkek kardeşi olan Eugène Manet ile tanıştırdı. Bu tanışmadan kısa bir süre sonra da evlendiler. 1878’de de tek çocuğu olan Julie’yi dünyaya getirdi.

Morisot'un Self-Portrait (1885) gibi sanatı, 'kadınsı vizyonu' nedeniyle övüldü; erkek akranları 'orijinal' veya 'güçlü' olarak selamlandı (Kredi: Musée Marmottan Monet)
Morisot’un Self-Portrait (1885) gibi sanatı, ‘kadınsı vizyonu’ nedeniyle övüldü; erkek akranları ‘orijinal’ veya ‘güçlü’ olarak selamlandı (Kredi: Musée Marmottan Monet)

53 yaşında zatürre hastalığına yakalanarak hayata gözlerini yumdu. Ancak birçok ressama öncülük etmiş ve ilham kaynağı olmuştur.

Sanat Hayatı

Berthe Morisot izlenimcilik akımını benimsemiş sanatçılar arasında yer alır. Peki ya izlenimcilik nedir?

İzlenimcilik, atölye çalışmasını reddedip açık havada yağlı boya çalışmasını benimsiyordu. Işık ve gölge oyunlarıyla yapılan bu çalışmalarda amaç, anlık bir izlenim yakalamaktı. Çünkü gerçek, yerinde saymıyor ve değişiyordu. Süreklilik ve değişmezlik, yaşama vurulan bir baltaydı ve yaşamın dinamizmini etkiliyordu. (Dede, 2014)

Bu akımı daha yakından incelemek isterseniz yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Akımın öncülerinden olsa da ne yazık ki Morisot’un eserleri erkek meslektaşlarının eserleri kadar rağbet görmemekteydi. Acıdır ki, yaşamı boyunca, 860’dan fazla eser üretmiş olan Morisot’un ölüm sertifikasında bile bir mesleği olmadığı yazıyor.

Gri Yatan Genç Kadın (1879), Morisot'un 'bitmiş' ve 'bitmemiş' resim kavramlarıyla yaptığı deneyleri sergiliyor (Kredi: Cleveland Museum of Art)
Gri Yatan Genç Kadın (1879), Morisot’un ‘bitmiş’ ve ‘bitmemiş’ resim kavramlarıyla yaptığı deneyleri sergiliyor (Kredi: Cleveland Museum of Art)

19. yüzyıl Fransa’sında erkeklere açılan çoğu kapı ne yazık ki kadına açılmıyordu. Özellikle atölyede yapılan eserleri reddeden bir akımın bir parçası olarak bir harabede resim çizmek bir kadına yakıştırılmıyor ve reddediliyordu. Bu nedenle, hem kadın hem de ressam olarak hayatını devam ettiren Morisot, bu iki kimliğini güvenli bir şekilde ilerletebilmek adına daha çok kadınları ve onların gündelik hayatlarını resmetmeyi terci etti. 1890 yılında günlüğüne şöyle yazıyor: “Hiçbir erkeğin bir kadını kendisiyle eşit göreceğine inanmıyorum ve tek isteğim bu olurdu. Çünkü ben, onlar kadar değerli olduğumun farkındayım.”

“Erkek sanatçılara açık olan bir dizi yer ve etkinlik kadın sanatçılara kapalıydı; erkekler
sokakların hareketli sosyal dünyasında kadın ve erkeklerle özgürce gezinebiliyor,
popüler eğlencelere katılabiliyordu” (Antmen, 2012)

Yaşamı boyunca, kadın olduğu için dışlanmasına rağmen içindeki sanat aşkının alevini bir an olsun söndürmeden sanat dünyasına birçok eser kazandırdı. En ünlü eseri, The Cradle (Beşik), sanatçı tarafından 1872 yılında Paris’te resmedildi. İleride yaratacağı eserlerinde sıkça kullanacağı “annelik” temasını bu tabloda ilk defa ele alan Morisot; kardeşlerinden Edma’yı, beşiğinde uyuyan bebeğinin yanı başında konuşlanmış bir şekilde, onu seyrederken resmetti.

Eserlerinde annelik temasını oldukça gördüğümüz Morisot’un “Balkonda kadın ve çocuk” eseri de ünlü eserleri arasında. Ahu Antmen’e göre Berthe Morisot’nun korkuluklar ile çizdiği sınır, “kamusal ile özel alan arasındaki değil, erkeklerin ve kadınların dünyaları arasındaki sınırı ifade etmektedir. Kadınlara ve erkeklere hangi tür mekânların açık olduğuna hem de bir kadının ya da erkeğin bu mekânlarla ve oralara gelenlerle girdiği ilişkinin türüne bağlı olarak oluşan bir sınır” olduğunu dile getirmektedir. (Antmen, 2012)

"Balkonda kadın ve çocuk"-Berthe Morisot (1872)
“Balkonda kadın ve çocuk”- Berthe Morisot (1872)

Kadın ressamların, özellikle anne olan ressamların, toplumsal sınırlılıklar ve
beklentiler nedeniyle sanatsal kimliğini göstermesi çok uzun zaman almıştır. Kadın sanatçıların katkısıyla Batı Sanat tarihinde 19.yüzyılın sonlarında anne-çocuk imgesi, alışılmış dinsel ve tarihsel kimliğini değiştirerek modern anlamda bir annelik anlayışı görülmeye başlanmıştır. Konunun bu yeni anlatımı, dört kadın sanatçının yapıtlarıyla ilgi çekici bir boyut kazanmıştır; Bu sanatçılar; Berthe Morisot (1841-1895), Mary Cassatt (1844-1926), Paula Modersohn Becker (1876-1907) ve Käthe Kollwitz’dir (1867-1945). Annelik bu dönemde çocuk bakımına ve yetiştirme şekline bağlı olarak çeşitlenmiş, farklı kimlikler ortaya çıkmıştır. Ancak bu kimlikler daima kadının ait olduğu mekân olan
evle ilişkilendirilmiş, anneliğin farklı yönlerini ortaya koyarak kadınları sınıflandırmıştır. (Chatzoudas, 2021)

Maurecourt'taki Bahçede (1884) bu tablonun yapıldığı sırada Morisot, İzlenimci grubun merkezi bir figürü olarak kabul edildi (Kredi: Toledo Sanat Müzesi)
Maurecourt’taki Bahçede (1884) bu tablonun yapıldığı sırada Morisot, İzlenimci grubun merkezi bir figürü olarak kabul edildi (Kredi: Toledo Sanat Müzesi)

Döneminde hak ettiği değeri göremese de şimdilerde Morisot’un eserleri tekrardan hak ettiği değeri görmeye başladı. Dünyanın çeşitli önde gelen müzelerinde sergilenen eserleri, her gün binlerce sanatseverle buluşmaya devam ediyor. Morisot’un ismi sonunda aydınlığa erişti ve izlenimcilik akımının öncüleri kabul edilen ressamlar arasındaki yerini aldı.


Kaynakça

  • Resim Eyleminde Kadınlar, Miller, 2012
  • İzlenimcilik Akımı ve Debussy, Dede, 2014
  • Sanat Cinsiyet: Cinsiyet Tarihi ve Feminist Eleştiri Antmen, 2012
  • Kadın Sanatçıların Gözünde Annelik Teması, Chatzoudas, 2021
spot_img
Gaye Nur Karabay
Gaye Nur Karabay
"yaşadım" diyebilmen için

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Marmaris’te Yaz Rüyası: 5 Günlük Keşif Rotası

Ege ve Akdeniz'in incisi Marmaris için keyifli bir yol rotası.

Feminizmin Gücü: Patriyarka’nın Sosyal Yapılara Etkisi

Patriyarkal sisteme meydan okuyan feminizm, kadını güçlendirip eşitlikçi bir toplum inşasına öncülük eder.