Before üçlemesi, Richard Linklater tarafından yazılıp yönetilen, insan ilişkilerini ve aşkı konu alan bir film serisidir. Üçlemenin her filmi, Ethan Hawke tarafından canlandırılan Jesse ve Julie Delpy tarafından canlandırılan Celine karakterleri etrafında geçer. Üçleme “Before Sunrise”, “Before Sunset”, ve “Before Midnight” filmlerinden oluşmaktadır. Dokuz yıl aralıkla çekilen bu üç film bizlere aşkın olağanüstülüğünü, sadeliğini ve en gerçek halini romantik bir şekilde gösterir.
Before Sunrise
1) “I met a guy on the train and got off with him in Vienna.”

Celine: Trende bir çocukla tanıştım, Viyana’da onunla beraber indim.
Jesse: Sen deli misin?
Celine: Muhtemelen.
Jesse, Avrupa seyahatinden Amerika’ya geri dönmek üzere Viyana’ya gitmektedir. Celine de Paris’e dönmek için aynı trendedir. Trendeki Alman bir çiftin gürültülü tartışmasından uzaklaşmaları ikisini bir araya getirir. Sohbetleri keyifli bir şekilde derinleşen ikiliye bu kısa tanışma yetmez. Jesse, Celine’e onunla Viyana’da inmesi ve sabahki uçağına kadar onunla vakit geçirmesi için teklifte bulunur. Celine, Jesse’nin teklifini kabul eder ve gündoğumuna kadar birlikte şehri keşfetmekte anlaşırlar.
Celine ve Jesse Paris sokaklarını dolaştıktan sonra bir kafede siparişlerini beklerken tatlı bir oyun oynamaya karar verirler. Bu diyaloğun geçtiği sahnede ikisi de yaşadıkları bu macerayı o anda telefonda yakın arkadaşlarına anlatıyormuş gibi birbirlerine anlatırlar.
2) “I feel like this is some dream world we’re walking through.”

Jesse: Sanki bir rüya dünyasında yürüyor gibiyim.
Celine: Çok garip. Sanki bu zaman sadece bizim için var. Kendi yarattığımız bir şey gibi. Ben senin rüyandaymışım, sen de benim rüyamdaymışsın gibi.
Jesse ve Celine, şehrin romantik atmosferinde birbirlerini daha iyi tanıyıp yakınlaştıkça sohbetleri de derinleşir. Albertina Müzesi’nin karşısındaki meydanın merdiven korkuluklarında yaşadıkları anın gerçekliğini tartışırlar.
Yaşadıkları deneyim ikisi için de gerçek olamayacak kadar büyüleyici ve bir rüya kadar geçicidir. Sıradan bir karşılaşmadan daha ötesi olduğunu düşündükleri bu tanışma bir noktada ikisinin yaratımıdır. Bunun gerçekliğini kavramaksa sanki bir rüyadaymış gibi ince bir çizgidedir.
3) “Isn’t everything we do in life a way to be loved a little more?”

Celine: Her zaman güçlü ve bağımsız bir kadın simgesi olma baskısını hissediyorum ve hayatımın tamamen bir adamın etrafında döndüğünü göstermek istemiyorum. Ama sence hayatımızda yaptığımız her şey, biraz daha fazla sevilmek için değil mi?
Jesse ve Celine’in Viyana sokaklarında yürürken hayata ve ilişkilere dair sohbet ediyorlar. Burada özellikle Celine’in düşüncelerinin derinliklerine iniyoruz ve onun sevgi ve bağımsızlık arasındaki iç çatışmasını görüyoruz. Kimliğini keşfetme ve kendini tanıma sürecindeki izleyiciler için kolayca bağ kurabilecekleri bir sahne izliyoruz.
4) “If there’s any kind of magic in this world, it must be in the attempt of understanding someone, sharing something.”

Celine: Bence eğer bu dünyada herhangi bir tür Tanrı varsa bu bizde değil, ne senin ne de benim içimde, sadece aramızdaki o küçük alanda olmalı. Eğer bu dünyada herhangi bir sihir varsa o da birini anlamaya çalışmakta, bir şeyler paylaşmakta olmalı.
İlişkileri anlamlandırma arayışında olan Celine’in, düşüncelerini Jesse ile paylaştığı bu sahnede insanlar arasındaki bağların büyüleyiciliğinden bahseder. Biriyle bağ kurmaya çalışırken hislerini açmak ve karşındakinin de hislerini anlamaya çalışmak, bunun için çabalamak ilişkileri büyülü yapan şeydir. Celine’in bu ince ve romantik düşüncesi film hakkında da çok şey söylüyor. Kesinlikle ilişkileri ve iç dünyasını anlama arayışındaki izleyicilerin çok seveceği, sıkı bağlar kuracağı bir film.
Before Sunset
5) “I guess when you’re young, you just believe there’ll be many people with whom you’ll connect with. Later in life, you realize it only happens a few times.”

Jesse: Neden birbirimizin telefon numaralarını falan almadık ki? Neden yapmadık?
Celine: Sanırım gençken, bağ kurabileceğin birçok insan olacağına inanırsın. Hayatın ilerledikçe, bunun sadece birkaç kez olduğunu fark edersin.
Before üçlemesinin ikinci filmi, ilk filmden dokuz yıl sonra Jesse ve Celine’in Paris’te karşılaşmasını konu alır. Jesse dokuz yıl önceki tanışmalarını bir roman haline getirmiştir. Kitabının tanıtımı için Paris’e biraz da Celine ile yeniden karşılaşabilme umuduyla gider. Celine bu imza gününe gider ve Jesse’nin akşam kalkacak olan uçağına kadar günlerini birlikte geçirirler. Birlikte biraz vakit geçirdikten sonra yıllar önce her şeyi riske atarak birbirlerine iletişim kurabilmek için bilgilerini bırakmamanın pişmanlığını yaşarlar.
Gençken yolun çok başında hissetmek daha bir çok şansımız varmış gibi düşünmemize neden olabilir. Bazı anların ve insanların yeniden karşımıza çıkmayacağı ihtimalini pek düşünmeyebiliriz. Ancak derin bağlar kuracağımız insanlar nadirdir ve bu fırsatları dikkatli değerlendirmemiz gerekir.
6) “You can never replace anyone. What is lost is lost.”

Celine: Çünkü her insanın kendine özgü nitelikleri vardı. Asla kimsenin yerine geçemezsin. Kaybedilen kaybedilmiştir. Her ilişki, bittiğinde, bana gerçekten zarar verir.
Seine Nehri’nde tekne ile turistik bir gezi yaptıkları sırada ilişkilerden ve ayrılıklardan konuşurlar. Celine, geçmişteki ilişkilerinin her birinin kendine özel bir güzelliği olduğundan ve her insanın kendine has özellikleri sebebiyle kimsenin birbirinin yerini tutamayacağından bahseder.
Celine’in romantik bakış açısıyla geçmişe dönüp bakılabildiğinde hayatımıza giren herkesin kendi küçük detaylarıyla ne kadar özel olduğunu görebiliriz. Her insan bizim içimizde, sadece kendilerine özel bir yer edinebilir.
7) “Even being alone, it’s better than sitting next to a lover and feeling lonely.”

Celine: Demek istediğim, sadece kendi başıma olduğumda gerçekten mutluyum. Yalnız olmak bile, bir sevgilinin yanında oturup yalnız hissetmekten daha iyidir. Romantik olmak benim için o kadar kolay değil. Bu şekilde başlarsın, birkaç kez çuvalladıktan sonra sanrılı fikirlerini unutursun ve hayat ne getirirse onu alırsın.”
Celine ilişkilerinde partnerleriyle sürekli vakit geçirmenin kendisini boğduğundan ancak uzak kaldığında da onları özlediğinden bahseder. Jesse ona sevmek ve sevilmek istediğini söylediğini hatırlatır. Celine ise bazen yalnız kalmanın onu daha mutlu ettiğini söyler.
Bir ilişki içinde olmak her zaman anlaşılmış olmayı ve yakınlığı beraberinde getirmez. Celine, kendi başına olmayı sahte yakınlıklara tercih eder. Celine’in özgürlüğüne düşkünlüğü ve romantik ruhu birbiriyle çelişir. İnsanlarla kuracağı bağların sorumluluğundan kaçmak ister ancak bir yandan da sevmeyi ve sevilmeyi arzular.
8) “Baby, you are gonna miss that plane.”

Celine: Bebeğim, uçağını kaçıracaksın.
Paris’teki vakitlerinin sonuna yaklaşırken Jesse, Celine’i evine bırakmayı teklif eder. Kalan her saniyelerini değerlendirmek ister. Uçağını kaçırma ihtimalini göze alarak Celine’in dairesinde vakit geçirirler.
Jesse kendi hayatına geri döneceği uçağı kaçırmaya karar verdiğini, Celine ile kalmak istediğini yalnızca şöyle ifade ediyor: “Biliyorum.”
Before Midnight
9) “I love you, but I’m not in love with you anymore.”

Celine: Seni seviyorum ama sana artık aşık değilim.
Üçlemede aşkın ne olduğunu en gerçekçi bakış açısıyla ele alındığı film Before Midnight. Jesse’nin Paris’te Celine ile kalmayı seçmesinin ardından ikili uzun bir ilişki yaşarlar. Dokuz yıl içerisinde çocukları da olan çift, Yunanistan tatilinde baş başa vakit geçirecekleri bir gün planlarlar. İlişkilerinin ve aşklarının nereye evrildiğini tartışırlar. Sevgi bağlarını korumak ve tutkularını canlı tutmak ümidiyle gece yarısına kadar ilişkileri için çabalarlar.
Celine’in bir tartışmaları sırasında Jesse’ye söylediği bu sözler ilişkilerinin yıllar içindeki değişiminin onun açısından nasıl olduğunu gösterir. Celine, Jesse’yi sevmesine rağmen ilişkilerine olan inancının zayıfladığını hisseder.
10) “But if you want true love, then this is it.”

Jesse: “Ama gerçek aşkı istiyorsan, o zaman bu o. Bu gerçek hayat. Mükemmel değil ama gerçek.”
Filmin sonlarında Jesse, ilişkilerin gerçekliğinin bu olduğunu ve gerçek aşkın böyle şekillendiğini söylüyor. İki insanın bağ kurmasının karmaşıklığını ve aşkın, ilişkinin farklı dönemlerinde farklı süreçlerden geçtiğini vurguluyor. Her ilişkinin ve partnerin kendi güzellikleri, eksiklikleri, kolaylıkları ve karmaşıklıklarıyla değerli olduğunu vurguluyor.
Kapak Görseli: Pinterest.com


