Bechdel Testi: Sinemada Kadın Temsili Üzerine Bir Ölçüt

Editör:
Eyüp Can Gürer, Esmanur Göçmen Onay
spot_img

Kadınlar arasındaki bütün bu ilişkiler, diye düşündüm, kurmacalardaki kadınların muhteşem geçit törenini hatırlayarak, fazla basit. Ne kadar çok şeye değinilmemiş, ilgilenilmemişti. Okuduklarım arasında, iki kadının arkadaş olarak sunulduğu bir örnek olup olmadığını hatırlamaya çalıştım. […] Yunan tragedyalarında bu kadınlar sırdaş. Ara sıra da anne ve kız evlat. Ama hemen hemen her zaman erkeklerle ilişkileri bağlamında gösteriliyorlar. Jane Austen’a gelene kadar kurmaca yapıtlardaki bütün kadınların sadece karşı cins tarafından görüldüklerini değil, sadece karşı cinsle ilişkileri bağlamında görüldüklerini düşünmek çok tuhaftı.” (Woolf, 48)

1920’lerde Virginia Woolf, kadın karakterlerin edebiyatta yalnızca erkek karakterlerle olan ilişkileri üzerinden tanımlanmasını eleştiriyordu. Aradan geçen onca yıla rağmen, kadınların kurmaca metinlerde, özellikle de sinema ve televizyonda bağımsız bir şekilde var olup olmadığı hâlâ önemli bir tartışma konusu olmaya devam ediyor. Bu tartışmanın en popüler aracı, eksik yanlarına rağmen medyadaki kadın temsiline dair çok önemli bir çıkarım yapmamızı sağlayan Bechdel Testi...

Bechdel Testi (aynı zamanda Bechdel-Wallace Testi olarak da bilinir), ilk olarak Amerikalı karikatürist Alison Bechdel’in 1985 tarihli Dykes to Watch Out For adlı karikatür köşesinde ortaya çıktı ve zamanla medyadaki kadın temsilini ölçmenin bir aracı haline geldi.

dykestowatchoutfor.com

“The Rule” başlıklı karikatürde, iki kadın film seçimi hakkında konuşurken, biri diğerine ancak şu üç önemli kriteri karşılıyorsa bir filmi izlediğini söyler:

  1. Filmde en az iki kadın karakter olmalı.
  2. Bu kadın karakterler birbiriyle konuşmalı.
  3. Konuşma konusu erkekler olmamalı.

Karikatürdeki kadınlar, bu kriterleri karşılayan bir film bulamayarak eve dönmek zorunda kalır. Kriterleri ortaya atan karakterin izleyebildiği en son filmin, iki kadının bir canavar hakkında konuştuğu Alien (Ridley Scott, 1979) olduğunu söylemesi, kadın karakterlerin sinemada ne kadar az temsil edildiğine yönelik bir eleştiri niteliğindedir.

Alison Bechdel, arkadaşı Liz Wallace ile konuşmalarından ve Virginia Woolf’un fikirlerinden esinlenerek ortaya attığı bu testi “alternatif, feminist bir gazetedeki küçük bir lezbiyen şakası” olarak tanımlıyor. Ancak karikatürdeki fikir zamanla geniş bir kitleye ulaştı, benimsendi ve Bechdel testi olarak anılan, özellikle 2000’li yıllardan sonra sinemadaki kadın temsilini değerlendirmek için kullanılan bir yöntem hâline geldi.

Karikatürde ortaya koyulan kurallar, filmlerin Bechdel testini geçip geçmediğini anlamanın bir yolu olarak doğrudan kullanılıyor. Ancak daha sonra eklenen önemli bir kriter daha var; söz konusu iki kadın karakterin adının da bilinmesi, yani filmin öyküsünde gerçekten varlık gösteren karakterler olması gerekiyor. Bazı yorumcular tarafından ortaya atılan diğer bir kriter ise kadın karakterlerin konuşmasının en az 60 saniye sürmesi gerektiğini öne sürüyor.

Bechdel Testi Hakkındaki Eleştiriler ve Tartışmalar

themoviedb.com

Bechdel Testi, bir eserdeki genel kadın temsili hakkında net bir sonuç ortaya koymaz, yalnızca söz konusu eserdeki kadınların aktif varlığının ya da yokluğunun bir göstergesidir ki bu açıdan bile yetersiz kalabilir (iki kadın karakter arasındaki çok basit bir diyalog bile filmin testi geçmesini sağlayabilir.) Bu bağlamda testin eksiklikleri de mutlaka göz önüne alınmalıdır.

Bechdel Testini geçen bir film esasen cinsiyetçi bir alt metne sahip olabileceği gibi, öne çıkan kadın karakterlere sahip filmler testin kriterlerini karşılayamayabilir. Örneğin Gravity (Alfonso Cuarón, 2013) filmi bir kadın astronotun mücadelesini merkezine almasına rağmen Bechdel Testini geçemez; çünkü filmde biri erkek biri kadın olmak üzere yalnızca iki karakter vardır, üstelik kadın karakter filmin büyük kısmında tek başınadır.

Bir kadın karakterin bir erkek karakterle, romantik olmayan bir konuşma içinde olması, örneğin iş hayatından konuşması Bechdel testinin kapsamının dışında kalır. Oysa bu durumun tek başına kadın temsiline zarar verdiğini söyleyemeyiz. Diğer yandan kadın karakterlerin konuşmasının içeriği hakkında testin öne sürdüğü kriterler de yeterli değildir. Bir konuşmanın erkekler hakkında olmaması, karakterlerin kadın temsili açısından olumlu değerlendirilebilecek, güçlü bir iletişim kurduğunu göstermez. Tek cümlelik diyaloglar, sınırlı etkileşimler bazı filmlerin testi geçmesini sağlasa da buna dayanarak söz konusu filmin derinlikli kadın karakterler yarattığını söylemek mümkün olmaz. Ayrıca filmin testi geçmesini sağlayan konuşma cinsiyetçi bir ifade de içeriyor olabilir.

Sonuç olarak Bechdel testi, sinemadaki kadın temsiline dair önemli bir farkındalık yaratmış olsa da filmlerin cinsiyetçi olup olmadığını kesin bir şekilde belirleyen bir ölçüt değildir ve kadınların kurmaca eserlerdeki temsilini değerlendirmek, geliştirmek için Bechdel testinden daha fazlasını konuşmak gereklidir. Cinsiyet rollerinin nasıl sunulduğuna, kadın karakterlerin bağımsız olup olmadığına ve olay örgüsünde nasıl bir rol üstlendiklerine bakılmaksızın bir filmi kadın temsili açısından değerlendirmek kesinlikle eksik olacaktır.

Öte yandan, bütün eksikliklerine rağmen Bechdel Testi’nin bu kadar popüler olmasını sağlayan ve önemli kılan, testin kadınların temsili konusundaki bu basit kriterleri bile karşılamayan filmlerin çokluğuna dikkat çekmesidir. Popüler birçok film Bechdel testini geçmeyi başaramıyor! Yüzüklerin Efendisi üçlemesi, Star Wars üçlemesi, Avatar (2009), The Avengers (2012), Oppenheimer (2023) gibi dev bütçeli ve gişe rekortmeni Hollywood yapımları başta olmak üzere birçok ünlü film, kadın temsilini konuşabilmemiz için temel esasları bile sağlayamıyor. Bu da sinemadaki kadın temsili konusunda yolun ne kadar başında olduğumuzu gösteriyor.

Bechdel testi tek başına bir filmin kadın temsili açısından kötü ya da yetersiz olduğunu göstermese bile, çok sayıda filmin testi geçememesi, sinema endüstrisinin bu konuda kötü ve yetersiz durumda olduğunu gösteriyor.

Sinemada Kadın Temsiline Dair Araştırmalar

Little Women, themoviedb.com

Kadınların sinemadaki temsiline dair en kapsamlı araştırmalardan biri, San Diego Eyalet Üniversitesi‘ne bağlı Kadın ve Televizyon & Film Çalışmaları Merkezi tarafından yürütülen It’s a Man’s (Celluloid) World raporudur. 2002’den bu yana her yıl düzenli olarak yayınlanan bu çalışma, en yüksek gişe hasılatı yapan 100 Amerikan filminde kadın karakterlerin temsiline dair veriler sunmaktadır.

2024 raporuna göre, tarihte ilk kez kadın başrol oranları erkek başrollerle eşitlenmiş ve filmlerin %42’sinde kadınlar, %42’sinde erkekler başrolde yer alırken, %16’sı ansambl kadrolardan oluşmuştur. Ancak kadınların diyaloglu rollere sahip olma oranı %37’de kalmış, önemli kadın karakter (birden fazla sahnede yer alan ve olay örgüsünde önemli yeri olan karakterler) oranı ise %39 olarak ölçülmüştür. Araştırmada geçmiş yıllara gidildikçe, bu oranların çok daha düşük olduğu görülüyor, örneğin 2010’lu yıllar boyunca kadın başrollerin oranı genellikle %30’un altındaydı. Barbie‘nin (Greta Gerwig, 2023) gişede fırtınalar estirdiği 2023 yılında bile, kadın başrol oranı %28’de kalırken, erkek başrol oranı %62’yi görmüştü.

It’s a Man’s (Celluloid) World, Kadın Başrol Oranlarının Yıllara Göre Yüzdeleri

Yine 2024 verilerine baktığımızda, filmlerin %72’sinde erkek karakterler, %21’inde kadın karakterler çoğunluktadır; %7’sinde ise eşit dağılım görülmektedir. Yaş dağılımında, kadın karakterlerin %35’i 30’larında iken, 40’larında olanların oranı %16’ya düşmektedir. Erkek karakterlerde ise bu oranlar sırasıyla %25 ve %31’dir. Ayrıca, 40 yaş ve üzeri karakterlerde kadınlar %26 iken, erkekler %55 oranındadır. Bu da Hollywood’un yaş ilerledikçe kadınlara daha az rol sunduğunu gösteren önemli bir veri olarak öne çıkmaktadır.

Araştırma yıllar boyunca, kadınların bilinen bir medeni duruma sahip olma olasılıklarının da daha yüksek olduğuna dikkat çekiyor. 2024’te, konuşma rollerine sahip kadın karakterlerin %45’inin, erkek karakterlerin ise %31’inin medeni durumu biliniyor. Önemli rollerde ise bu oran, kadınlarda %70’e erkeklerde ise %40’a çıkıyor. Ayrıca erkeklerin tanımlanabilir bir mesleğe sahip olma ve işle ilgili hedeflere sahip olma olasılığı daha yüksekken, kadın karakterler genellikle kişisel yaşamla ilgili hedeflere sahip olarak karşımıza çıkıyorlar.

Geena Davis, Golden Globes

Oyuncu ve aktivist Geena Davis tarafından 2004 yılında, medyadaki toplumsal cinsiyet temsilini araştırmak ve bu konuda farkındalık yaratmak üzerine kurulan Geena Davis Institute on Gender in Media da kurulduğu günden bu yana filmler, televizyon, reklamlar ve video oyunlar gibi çeşitli medyumlardaki cinsiyet, yaş, çeşitlilik temsilleri üzerine çok kapsamlı raporlar yayınlıyor. Enstitünün 2014 yılı raporunda, 2010-2013 yılları arasındaki 120 uluslararası filmde adı geçen karakter oranının yalnızca %31 olduğu belirtiliyor. Ayrıca kadınların çıplaklık içeren sahnelerde yer alma oranı erkeklerin iki katı, dış görünüşle ilgili yorumlar alma oranı ise erkeklerin beş katı olarak dikkat çekiyor.

Enstitünün 2015 yılının en çok kazanan 100 filmi üzerinde yürütülen bir diğer çalışması ise erkeklerin kadınların iki katı ekran süresine sahip olduğunu ortaya koyuyor. Eğer filmin başrolü erkek ise aradaki fark daha da açılıyor (erkekler ekran süresinin %34.5’ine sahipken, kadınlar %12.9’una sahip). İlginç olan şu ki eğer filmin başrolü kadınsa, erkeklerin ekran süresi azalmıyor; kadın başrollü filmlerde kadınlar ekran süresinin %24’üne, erkekler ise %22.6’sına sahip. Benzer şekilde, erkek başrollü filmlerde, erkekler kadınlara oranla çok daha fazla konuşma süresine sahipken (erkekler %33.1, kadınlar %9.8), kadın başrollü filmlerde kadınlara öncelik verilmediğini görüyoruz. Bu filmlerde kadınların konuşma süresi %26 iken erkeklerin %23.9 gibi yine yüksek bir oranda kalıyor.

“Gerçek şu ki kadınlar dünyanın hemen hemen her sektöründe ciddi anlamda az temsil ediliyor, sadece ekranda değil […] medya görüntüleri bilinçsiz önyargılarımızı yaratmada ve sürdürmede güçlü bir etkiye sahip. Ancak medya görüntüleri algılarımız üzerinde çok olumlu bir etkiye de sahip olabilir. Bir film yapmak için gereken sürede geleceğin nasıl göründüğünü değiştirebiliriz. Dünyada çok az kadın CEO var, ancak filmlerde çok sayıda olabilir. Daha fazla kızı bilim, teknoloji ve mühendislik kariyerleri peşinde koşmaya nasıl teşvik edebiliriz? Bugün filmlerde siyaset, hukuk ve diğer mesleklerde çok sayıda kadına yer vererek.” (Geena Davis)

Bu veriler, kadın karakterlerin günümüzde başrolde daha fazla yer almaya başladığını gösterse de genel rol dağılımı ve yaş dağılımındaki dengesizlikleri vurgulayarak sinemada cinsiyet eşitliği konusunda hâlâ kat edilmesi gereken bir yol olduğunu ortaya koyuyor. Geleneksel medyada erkekler hikâyeyi yönlendiren kahraman, özne olarak yer alırken, birçok filmdeki erkek bakış açısı, kadınları yalnızca “bakılacak güzel bir nesne” olarak konumlandırıyor. Kadınların, hikâyeyi yönlendiren erkekler hakkında olmayan konuşmalarla da var olabileceği gerçeği görmezden geliniyor.

“Örneğin erkeklerin edebiyatta asla erkeklerin arkadaşları, asker, düşünür, hayalperest olarak değil de sadece kadınların sevgilileri olarak temsil edildiğini varsayın; Shakespeare’in oyunlarında ne kadar az yer verilebilirdi onlara; edebiyat nasıl da çekerdi bunun acısını!” (Woolf, 49)

Ekonomik açıdan bakıldığında araştırmalar, erkek başrollü filmlerin gişede daha başarılı olduğu mitini yıkıyor. Geena Davis Enstitüsü’nün 2015 raporu, kadın başrollü filmlerin, erkek başrollü filmlerden ortalama %15,8 daha fazla hasılat elde edebildiğini de ortaya koyuyor. Creative Artists Agency tarafından yürütülen 2018 tarihli bir araştırmada, 2014-2017 yılları arasında ABD’de en çok hasılat elde eden 350 filmden %60’ının Bechdel testini geçtiği ve bunların gişede diğer filmlere göre daha iyi performans gösterdiği ortaya konuyor. Rapor, 2012’den bu yana bir milyar dolardan fazla gelir elde eden filmlerin hepsinin testi geçtiğini belirtiyor.

Bechdel Testini Geçen Filmlere Örnekler

Thelma & Louise (Ridley Scott, 1991)

themoviedb.com

Bechdel Testini büyük rahatlıkla geçen filmlerden biri olan Thelma & Louise, testin yalnızca basit bir ölçüt olmanın ötesinde, kadın temsili açısından nasıl daha derinlikli ele alınabileceğinin de iyi bir örneğidir. Film boyunca Thelma (Geena Davis) ve Louise (Susan Sarandon), erkeklerle ilgili olmayan birçok konuda konuşurlar. İlişkilerinin ve yolculuklarının merkezinde, özgürlük, kaçış, hayatta kalma gibi temalar yer alır. Kadın karakterlerle güçlü ve bağımsız bir anlatı sunan bu film kadın dostluğu ve patriyarkal düzene karşı bir başkaldırı öyküsü olarak kabul ediliyor.

Jurassic Park (Steven Spielberg, 1993)

themoviedb.com

Spielberg klasiği Jurassic Park, Laura Dern‘in hayat verdiği Dr. Ellie Sattler gibi önemli bir kadın karaktere sahip. Filmin testi geçmesini sağlayan ise Ellie’nin, parkın kurucusu John Hammond‘un torunu olan küçük kız Lex ile kurduğu şu diyaloglar:

Lex: Orada!

Ellie: Kontrol odası!

ve

Lex: Yardım çağırabiliriz!

Ellie: Önce sistemi yeniden başlatmamız gerekiyor.

İki karakterin bu etkileşimi filmin teknik olarak Bechdel testini geçmesini sağlıyor, peki sizce gerçekten geçiyor mu? İşte testin yeterliliğini sorgulamak için güzel bir örnek daha…

Hidden Figures / Gizli Sayılar (Theodore Melfi, 2016)

themoviedb.com

NASA’da çalışan üç siyahi kadın matematikçinin gerçek hikâyesini anlatan Hidden Figures, Bechdel testini rahatlıkla geçen filmlerden bir diğeri. Üç ana karakter, birçok sahnede bilim, kariyer ve adaletsizlik üzerine tartışıyor, birbirlerine destek oluyor ve çözüm üretiyor. Erkek karakterler hikâyede önemli bir yer tutsa da kadınların konuşmalarının büyük bir kısmı erkekler hakkında değil, kendi mücadeleleri ve başarıları üzerine. Bu yönüyle film, dayanışmasını ve bilim dünyasında kadınların karşılaştığı zorlukları da güçlü bir şekilde gözler önüne seriyor.

How to Lose a Guy in 10 Days / Bir Erkek 10 Günde Nasıl Kaybedilir? (Donald Petrie, 2003)

themoviedb.com

Genellikle bir kadın ve bir erkek karakter etrafında şekillenen romantik komediler Bechdel testini geçmekte zorlanır. How to Lose a Guy in 10 Days ise bu konuda istisna olmayı başarıyor. Filmin ana karakteri Andie (Kate Hudson), iş arkadaşlarıyla kariyeri ve çalıştığı dergide yazmak istediği politik makaleler hakkında konuşuyor. Ancak bu kısa diyaloglar, filmin kadınlara yönelik cinsiyetçi bir imajı sürdürmediği anlamına gelmiyor ve işle ilgili diyaloglar bile bir şekilde erkeklerle, romantik ilişkilerle bağlanıyor.

Little Women / Küçük Kadınlar (Greta Gerwig, 2019)

themoviedb.com

Louisa May Alcott’un klasik romanından uyarlanan Little Women, hikâyenin merkezindeki kız kardeşler arasındaki etkileşimler sayesinde Bechdel testini güçlü bir şekilde geçiyor. Jo, Meg, Amy ve Beth; sanat, yazarlık, aile, özgürlük ve kadınların toplumdaki yeri üzerine derin sohbetler yapıyorlar. Film, kadın karakterleri ve onların bireysel yolculuklarını merkeze alarak testi geçen en iyi yapımlardan biri.

Bechdel Testini Geçemeyen Filmlere Örnekler

The Substance / Cevher (Coralie Fargeat, 2024)

themoviedb.com

2024’e damga vuran filmlerden biri olan The Substance, kadınlara dayatılan güzellik standartlarını eleştiren bir body horror (beden korku) filmi. Hikâye, bir zamanların ünlü oyuncusu Elizabeth Sparkle’ın (Demi Moore), daha genç ve kusursuz bir versiyonunu yaratmak için deneysel bir ilaç kullanmasını anlatıyor. Film, iki önemli kadın karakteri merkezine alıyor ancak teknik olarak bu iki karakter (Elizabeth ve genç versiyonu Sue) aynı kişi. Bu nedenle film boyunca doğrudan etkileşim kurmuyorlar. Finalde karşı karşıya geldiklerinde ise konuşmak yerine kavga ediyorlar. Film Bechdel testini geçemese de (ve testin yeterliliğini bir kez daha sorgulamamıza neden olsa da) güçlü feminist bakış açısıyla kadın temsiline dair etkili bir anlatım sunmayı başarıyor.

Jackie Brown (Quentin Tarantino, 1997)

themoviedb.com

Bazı yorumculara göre Jackie Brown (Pam Grier) ve diğer kadın karakterler arasındaki kısa diyaloglar filmin testi geçmesini sağlıyor, bazılarına göre ise bu diyaloglar erkekler hakkında olmasa da testi geçmek için yeterli uzunlukta değil. Film, Alison Bechdel‘e göre de Bechdel testini geçmiyor. Testin yaratıcısı, Cosmopolitan’a verdiği röportajda Jackie Brown hakkında şöyle diyor: “Bechdel testinde kesinlikle başarısız oluyor ancak bir Hollywood filminde gördüğüm en güçlü kadın kahramanlardan birine sahip – harika bir feminist metin.”

Arrival / Geliş (Denis Villeneuve, 2016)

themoviedb.com

Arrival‘da dilbilimci bir kadın olan Dr. Louise Banks (Amy Adams), dünya dışı varlıklarla iletişim kurmayı başarıyor ancak etrafında iletişim kurabileceği başka bir kadın karakter olmadığından film Bechdel testini geçemiyor. Filmde bilim insanları, askeri yetkililer ve dünya liderleriyle birlikte çalışan Louise’in konuştuğu herkes erkek! Hikâyenin merkezinde bir kadın kahraman olması önemli olsa da insan Louise’in konuştuğu diğer “önemli” insanların arasında neden hiç kadın olmadığını sormadan edemiyor? (Bazı yorumcular, Louise’in küçük kızı ile konuştuğu bazı flashforward sahnelerinin, filmin Bechdel Testini geçmesine yettiğini savunuyor.)

Toy Story / Oyuncak Hikayesi (John Lasseter, 1995)

themoviedb.com

Animasyon sinemasının en ikonik serilerinden biri olan Toy Story, ilk iki filmiyle Bechdel testini geçemiyor. Oyuncaklar arasında geçen bir hikâyede bile kadın karakterlerin erkek kahramanların hikâyesinde yan rollerle sınırlı kalması üstüne düşünecek çok şey var! Sadece Toy Story değil, Shrek (2001), Ratatouille (2007) gibi çocuklara yönelik pek çok animasyon klasiği de testi geçemiyor. Kadın karakterler çocuk filmlerinde bile sınırlı kalıyor ve pek çok Disney klasiğinde gördüğümüz gibi romantizm merkezli hikâyelerde hapsoluyor. Ancak daha yakın zamanda çıkan Frozen / Karlar Ülkesi (2013), Moana (2016) ve Turning Red / Kırmızı (2022) gibi filmler kadınların animasyon filmlerde kendi yolculukları ve kişisel gelişimleriyle de var olabileceklerini kanıtladı.

The Prestige / Prestij (Christopher Nolan, 2006)

themoviedb.com

The Prestige, iki erkek sihirbaz arasındaki rekabete odaklanırken, kadın karakterleri, erkek karakterlerin hikâyesine hizmet eden figürler olarak kullanıyor. Rebecca Hall ve Scarlett Johansson filmde önemli rollere sahip olsalar da birbiriyle hiç etkileşime girmiyorlar. Christopher Nolan’ın Inception / Başlangıç (2010), Interstellar / Yıldızlararası (2014), Oppenheimer (2023) gibi diğer filmleri de Bechdel testini geçmekte zorlanıyor. Günümüzde Hollywood’un ticari açıdan en başarılı yönetmenlerinden biri olan Nolan, genellikle erkek odaklı anlatılar kuruyor ve filmlerindeki kadınların yüzeysel, tek boyutlu olması nedeniyle sıklıkla eleştiriliyor. Popüler sinemanın kadınlara yaklaşımı çok yavaş da olsa bir değişime sahne olurken, Nolan filmlerinde kadınlar hâlâ erkek kahramanların motivasyonlarını desteklemek için ya da dramatik tetikleyiciler olarak karşımıza çıkıyor.

  • bechdeltest.com adlı internet sitesi, Bechdel Testi’ni geçen ve geçemeyen filmlerin bir arşivini sunuyor. Kullanıcılar burada izledikleri filmlerin testi geçip geçmediğini değerlendirebilir ve yorum yapabilirler.

Kaynakça

Öne Çıkan Görsel: themoviedb.com

Castellini, Bri. “Stop Using The Bechdel Test To Measure Feminism” WEB. 25.03.2025

Erbland, Kate. “Yes, Alison Bechdel Is a Fan of Movies That Don’t Pass Her Bechdel Test” WEB. 25.03.2025

“Female-led Films Outperform at Box Office for 2014-2017” WEB. 26.03.2025

“Gender Bias Without Borders” WEB. 26.03.2025

Kessler, Jennifer. “The Bechdel test: it’s not about Passing” WEB. 25.03.2025

Lauzen, Martha M. “It’s a Man’s Celluloid World: Portrayals of Female Characters in the Top Grossing U.S. Films of 2024” WEB. 25.03.2025

“The Real Truth: Women Aren’t Seen or Heard” WEB. 26.03.2025

Woolf, Virginia. Kendine Ait Bir Oda. Çev: İlknur Özdemir. İstanbul: Kırmızı Kedi, 2012

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

İstanbul’un En Güzel Kafeleri: Kitap, Kahve ve Yağmur Keyfi

İstanbul’un sonbahar atmosferine eşlik eden, kitapla kahvenin buluştuğu en güzel kafeleri derledik.

Downtown Girl Estetiği: Şehrin Ruhunu Yansıtan Moda Akımı

Downtown Girl estetiği: Özgürlüğü takip edenlerin ve sonbaharın ruhuyla bağlananların temsilî.

Şirvanşahlar: Demir Kapı’nın Muhafızları

Şirvanşahlar Devleti, Azerbaycan ve Kafkasya’da yüzyıllar boyunca hüküm süren İranî ve Türk etkilerini harmanlayan köklü bir hanedanlık mirasıdır.

Enter the Void Film İncelemesi: Noé’nin Neon Tokyo’su

Tartışmalı yönetmen Gaspar Noé, Enter The Void ile izleyiciyi Tokyo’nun neon ışıkları ve dar sokakları arasında ruhsal bir yolculuğa çıkarır.

Aşk Zamanı Filmi: Hafızanın Yarattığı Geçmiş

Aşk Zamanı; hafızanın, deneyim ve arzular eşliğinde en baştan inşa ettiği geçmişin izini sürüyor. Toplumsal normların dayattığı yaşantının yeni özel alanlarını açığa çıkarıyor.

Ters Yüz Karakterleri Hangi Kitapları Önerirdi?

Riley'in duyguları, Ters Yüz ile ekranlara taşındı. İç dünyamıza rehberlik eden bu karakterlerin sizler için hazırladığı kitap listesini inceleyin!

KPop Demon Hunters Fırtınası: HUNTR/X ve Saja Boys

Müzik ve savaşı aynı hikâyede buluşturan Kpop Demon Hunters, 2025'e damgasını vururken izleyiciye hangi temel mesajı iletiyor?

“Cadılar Mutfağı” Tablo İncelemesi: Ötekileştirmenin Görsel Hafızası

Frans II Francken’in Cadılar Mutfağı tablosu, cadı avı döneminin toplumsal korkularını, kadınlık temsillerini ve şeytan imgelerini çarpıcı biçimde yansıtıyor.

Sonbahar Ruhunu İliklerimize Kadar İşleyen 13 Şarkı

Yazı geride bırakıp sonbaharın derinlerine inerken sonbahar havasını yansıtan 13 şarkıyı sizler için derledik!

Three Kilometres to the End of the World Film İncelemesi: Utanç

Three Kilometers to the End of the World, kayırmacı ilişkilerin ve zehirli bir ataerkil kültürün hakim olduğu bir toplumun klinik bir resmini çiziyor.

Editor Picks