Bauhaus (Almanca’da ev inşa etmek), 1919’dan 1933’e kadar faaliyet gösteren sanat okulu bugün hala mimarlık ve tasarım dünyasının odak noktalarından biri. Aynı zamanda “Modern Sanatı Dönüştüren Bir Sanat Hareketi.” Peki, “inşa etme” odaklı bu hareket bedenleri nasıl inşa etti?
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından mimar Walter Gropius’a göre dünyaların yok edilmesi aynı zamanda onların yaratılmasına da yol açabilirdi. Bu amaçla Bauhaus’a, gençler cinsiyet, renk, ırk, dil fark etmeksizin yeni bir dünya tasarlama motivasyonuyla çağrıldı. Ne olursan ol yine gel!

Okul, 1919’da 84 kız ve 79 erkek öğrenci ile öğretimine başladı. Buna rağmen tarih kitapları Bauhaus’un hakim imajını, tasarımcı ve sanatçı olarak rasyonel, erkeksi mimar ve mühendis olarak anlattı bize. Yukarıdaki resimde elle tutulur hale geldiği gibi…
Bauhaus Bedenleri

1921’de Bauhaus müfredatına eklenen tiyatro, dans ve sahne sanatları eğitimleri insan bedeni ile sanat arasındaki çizgileri kaldırmak niyetindeydi. Oskar Schlemmer’ın insan bedenine ve o bedenin doğurduğu mekanın deneyimine dair geliştirdiği dans ve tiyatro yaklaşımıyla Bauhaus okulundaki bir eksiklik tamamlandı. Gropius’un deyimiyle Schlemmer “dansçıları ve oyuncuları hareketli mimariye dönüştürdü”.

Bauhaus bir sanat okulundan fazlası, bir yaşam biçimiydi. Bu nedenle okul; toplum, sosyoloji, felsefe, oyun, cinsiyet, cinsel yönelim, din ve siyaset konuları ile sanatı birleştiriyor, deneyler yapıyordu. Teatrallik, flört ve deneysellik bu yaşam tarzının bir parçasıydı. O dönemki Alman yasalarına aykırı olduğu için eşcinsel veya heteroseksüel cinsel tasvirler sansürlense de kadın rollerine giren erkek fotoğrafları okulun parti yaşam tarzının ve tiyatrosunun tipik bir örneğiydi. Ancak bu durum da özellikle kadın bedenini sadece bir arzu nesnesi olarak temsil etmekten kaçamadı.
Kadın Bedeninin İnşası

19. yüzyılda başlayan ve 20. yüzyılda etkisi devam eden yaşam reformu hareketi (Lebensreformbewegung) Almanya’daki olumsuzluklarla boğuşmaya çalışıyordu. Merkezinde bireyin özgürleşmesi, bedenin dönüşümü ve ruhsal enkarnasyon olan bu çaba kadınları korseden kurtardı. Saçlarını kısa kestiren, barlara ve gece kulüplerine girmeye başlayan, kamusal alanda varlıkları daha çok hissedilen kadınlar görünürde özgürleşiyordu. Korsesiz kadın bedeninin yaşayabilir hale geldiği ve artık bağımsız hareket edebilme imkanının bulduğu düşünülüyordu. Ancak kadınlar bu kez de bedenleri sanatsal göze güzel geldiği ölçüde değer görmeye başladı.

Lefebvre’nin örneklediği gibi, Picasso’nun eserlerinde bile kadın bedenine binlerce şekilde işkence ediliyor, bedenler parçalanıyor, karikatürize ediliyordu. Kadın bazen bir obje, bazen cinsel arzu nesnesi olarak temsil edildi. Bauhaus hocası Kandinsky de kadın dansçıların pozlarını yukarıdaki Dance Curves – ‘On the Dances of Palucca (1926) adlı eskizlerindeki gibi soyutluyordu.
Modernizmin izindeki Bauhaus da öğrencilerine eğitimli vücut, düzgün ve temiz bir görünüş kazandırmaya çalışıyordu. Bu çaba bir yandan da kadın bedenini biçimsel olarak düzenleyerek bir ideal kadın prototipi yaratma çabasıydı. Acıları, hazları ve mutluluğuyla hayatın tüm izlerini taşıyan bedenler, matematiksel kurgularla tüm istikrarsız ve muğlak duruşlardan kurtarılıp idealize edilmeye çalışıldı. Örneğin; dans ve tiyatro atölyelerindeki Loheland tekniği, hedefi dans gösterilerinden ziyade sağlıklı ve güzel bir kadın bedeninin gösterilmesi olan bir jimnastik biçimiydi. Sermaye ve fetiş haline gelen “güzel kadın bedeni” kurgusu üzerinden üretilen kimlik/kişilikler de bu kurgudan çok uzaklaşamadı. Dolayısıyla beden ve cinsellik tasarımı üzerinden Bauhaus kadınlarının rolleri belirlendi.
Bauhaus Kadınlarının Rolleri
Tüm sanat camiasında olduğu gibi Bauhaus’ta da kadın sanatçılar çoğunlukla ev içi roller ile ilişkili meslekler ve görevler üstlenmişti. Dr. Elizabeth Otto’nun belirttiği gibi kadınlar baskı altında oldukları için genellikle dokuma, mobilya tasarımı, tekstil, iç dekorasyon gibi alanlarda faal olmuşlardır. Anni Albers, Lis Beyer, Alma Siedhoff-Buscher, Friedl Dicker, Lilly Reich, Lucia Moholy gibi pek çok kadın sanatçının eğitimleri bu alanlarla sınırlı tutulmuştur. Yani herkesin gelebileceği bir okul olan Bauhaus, kadınları ev dışından ve kamusal alandan dışlamıştı.

Bauhaus’ta kadın öğrencilerin çoğu dokumacılık bölümünde okuyordu. Ancak okul, dokuma alanında çıraklık belgesi vermediği için kadınlar, yüksek lisans yapamıyor, Ticaret Odası’na kayıt olamadıkları için mezun olduklarında mesleklerini yapamıyordu. Okulun yarattığı engellere boyun eğmeyen beş kadın sanatçıya gelin birlikte bakalım:
- Alman fotoğrafçı ve tasarımcı Gertrud Arndt, mimarlık okumayı arzuluyordu ancak yönetimin bir kadın için uygun mimarlık dersi bulunmadığını iddia etmesinden sonra bunun yerine daha evsel veya “kadınsı” görülen dokuma konusuna yönlendirildi. Kendi çabalarıyla mimarlık ve tasarım dünyasında yer alabildi.
- Okul yönetimi Benita Koch-Otte‘u da ev içi konulara yönlendirmeye çalışmıştı. Bununla birlikte, Koch-Otte bahçe işlerinde çalışması için sık sık tasarım ve sanat alanlarından uzaklaşması gerektiği ile ilgili baskı görüyordu. Ancak o, orijinal çalışmalarında ısrar ederek hem tekstil tasarımında hem de sanat eğitiminde etkili bir figür haline geldi.
- Sadece “güçlü erkeklerin” metal büktüğü, kadınların girmesinin yasak olduğu metal atölyesinde, “bir sürü erkeğin arasında” Marianne Brandt kendine yer buldu. Nedense ne erkekliğe ne de öylesine bir güce ihtiyacı olmadı…
- Duvar resmi atölyesinde ise dersi veren ustanın derse kadınların katılımasına karşı çıkmasına rağmen Lou Berkenkamp iskelede resim yaptı.
- Aşağıdaki Bauhaus bölüm başkanları fotoğrafında sanat tarihi kitaplarında isimleri bolca geçirilen sanatçıların (Josef Albers, László Moholy-Nagy, Walter Gropius, Marcel Breuer, Wassily Kandinsky, Paul Klee, Oskar Schlemmer vd.) yanında duran tarih kitaplarında adına pek yer verilmeyen tek kadın ise Gunta Stölzl idi. Stölz dokuma atölyesinin başkanlığını yaptı.

Bauhaus’un hikayesi birçok kaynakta Walter Gropius, Marcel Breuer, Paul Klee, Wassily Kandinsky ve László Moholy-Nagy gibi yalnızca birkaç ünlü erkekle ilişkilendirilmiştir. Dokuma, mobilya, iç dekorasyon gibi bölümlerin öğrencileri çoğunlukla kadın olsa da birçok bölüm başkanlığında adeta eril güç ve iktidarı temsilen erkek isimler bulunuyordu. Örneğin, Dessau Bauhaus’taki mobilya ve dokuma atölyesine başkanlık etmek üzere mimar Marcel Breuer seçilmişti. Breuer’in bu bölümdeki en tipik görüntüsü (aşağıdaki resimde), “Marcel Breuer ve Haremi” olarak adlandırılan fotoğraftır. Bu resim geleneksel kadınların oryantalist bir görüntüsü olmasa da Elizabeth Otto’nun belirttiği gibi bir “harem” imajından başka bir şey değildir.

İsimlerine pek yer verilmese de tasarım dünyasına damgasını vurmuş kırk beş kadın sanatçı Bauhaus’ta eğitim almıştır. Bugün Berlin’deki Bauhaus Arşivi’nde, kadın sanatçıların unutulmuşluğunu telafi etmek adına, “Female Buahaus” başlıklı bir sergi ile bu kadınların çalışmaları sergilenmektedir. Ayrıca dünyaca ünlü Knoll ve Maharam gibi mobilya ve yapı şirketlerinin kökenleri Bauhaus kadınlarının atılımlarına dayanmaktadır.
Dr. Ulrike Müller’in de belirttiği gibi Bauhaus kadınları hem yeni hem de eski yöntemleri kullanarak deneyler yapan kadınlardı. Bir yandan da geleneksel kısıtlamalar altında bile tamamen yenilikçi yaklaşımları ile sanatı baştan yaratmışlardı.
Kaynakça
Shafaieh, Charles. “In Space, Movement, and the Technological Body, Bauhaus performance finds new context in contemporary technology.” Harvard University Graduate School of Design, 2019. Erişim Tarihi: 07.05.2024
Otto, Elizabeth. “Haunted Bauhaus: Occult Spirituality, Gender Fluidity, Queer Identities, and Radical Politics”. Amerika Birleşik Devletleri, MIT Press, 2023.
Otto, Elizabeth ve Rössler, Patrick. “Bauhaus Women: A Global Perspective”. Birleşik Krallık, Bloomsbury Publishing, 2019.
Otto, Elisabeth. “Bauhaus Bodies: Gender, Sexuality, and Body Culture in Modernism’s Legendary Art School”. Birleşik Krallık, Bloomsbury Publishing, 2019.
Müller, Ulrike. Düzenleyen: Buller, Rachel Epp. “Bauhaus Women: Art, Handicraft”. Woman’s Art Journal, Cilt: 31, Sayı: 2, ss. 55–57.
Stonge, Carmen. Woman’s Art Journal. Cilt: 18, sayı: 1. 1997, ss. 41–43.
Rawsthorn, Alice. “Female Pioneers of the Bauhaus”. The New York Times. ISSN 0362-4331. Erişim tarihi: 06.05.2024.
The Temporary Bauhaus Archive, “female bauhaus: gertrud arndt, weaver and photographer, 1923-1931”, 2013. Erişim tarihi: 06.05.2024.
Capps, Kriston. “The Women of the Bauhaus”, 2019. Erişim tarihi: 06.05.2024.
Lefebvre, Henri. “Mekanin Üretimi”. Türkiye, Sel Yayincilik, 2020.
Zabrisky, Zarina. Kandinsky and the Totalitarian State. Dossiê Kandinsky. Kandinsky Beyond Painting: New Perspectives. Revista do Laboratório de Dramaturgia – LADI – UnB – Cilt: 9, Ano: 3, 2019.
Bauhaus Kooperation. “Bauhaus women: From Design Object to Subject”, 2016. Erişim tarihi: 06.05.2024.