Bastille Baskını: Fransız Devrimi’nin Sembolü

Adil Batuhan Aktaş
Adil Batuhan Aktaş
"Don't be a fool for the city lights. I know it's cool but it's only light."
Editör:
Meryem Azra Barut
spot_img

Fransa’da 14 Temmuz 1789’da halkın Bastille Hapishanesi’ni basması, döneminde tüm Avrupa imparatorluklarını etkileyen ve günümüz siyasal sistemindeki temel düşüncelerin doğmasına vesile olan Fransız Devrimi’nin sembollerinden biridir. Bastille Baskını sağladığı somut kazanımlardan çok Paris halkının krallık despotizmine karşı mücadelesini simgelemektedir.

Devrim Yolunda Fransa

Avrupa’nın köklü ve güçlü imparatorluklarından biri olan Fransa’da devrime giden yolun taşları aslında Amerika’da döşenmeye başlamıştır. Birleşik Krallık’ın Amerika’da bulunan kolonilerinin Krallık’a karşı bağımsızlık mücadelesine girmesi, tarihte anılan adıyla Amerikan Bağımsızlık Savaşı, 18. yüzyıl dünya siyasetini olduğu kadar Fransa siyasetini de etkilemiştir. Avrupa’daki büyük rakibi İngilizlere karşı kolonicilere büyük miktarda maddi ve askeri destek veren dönemin Fransa Kralı 16. Louis, 1775’ten 1783’e dek süren bağımsızlık savaşının koloniler lehine sonuçlanmasıyla İngiltere’ye büyük bir darbe indirdiğine inanmaktadır. Oysa Kral, en büyük darbeyi ülkesinin ekonomisine ve krallık tacına indirdiğini yakın zamanda öğrenecektir.

Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nda George Washington ve Fransız General Comte de Rochambeau’nun resmedildiği bir tablo |  Museum of American Revolution

Fransa’nın kolonilere destek için harcadığı paranın büyük kısmı borçlanma yoluyla sağlanmıştı. Savaş sona erdiğinde İmparatorluk, bu büyük borç yükünün altından kalkamaz hale geldi. Kötü ekonomik koşullarda ekmek, un ve şarap gibi temel tüketim malzemelerinin fiyatı hızla yükseldi, devletin bütçe açığı yüzde 20’lere ulaştı. Krizden en çok etkilenen halk kesimleri, ekonomik bunalımdan sorumlu tuttuğu sarayın savurganlığına ve maliye yetkililerine büyük öfke duyuyordu. Dönemin Maliye Bakanı Charles de Calonne, 20 Ağustos 1786’da Kral’a devlet reformunun kaçınılmaz olduğunu belirten bir mektup yazdı.

Calonne, olası bir reform için zaten çok ağır olan ve halkın omzuna yüklenmiş genel vergilerin artırılmasının mümkün olmadığının farkındaydı. Krallık’ın gelirini artırmak için Bakan, pek çok ayrıcalığa sahip olan ve yok denecek kadar az vergi ödeyen aristokrasi ve ruhban sınıfının vergideki payını bir miktar artırmak istedi. Bunun için Paris’te, bu sınıfların temsilcilerinden oluşan bir İleri Gelenler Meclisi topladı. Fakat başta aristokratlar olmak üzere sınıf temsilcileri önerileri öfkeyle karşıladılar. Dahası, oluşturulan bu meclisi kendi koşullarını yönetime dayatmak için kullanarak vergi meselesinin görüşülmesi için 1614’ten beri toplanmayan Genel Meclis’in (États Généraux) toplanmasını talep ettiler. Kral 16. Louis, başına bu çorabı ören Calonne’u görevden alsa da 5 Mayıs 1789’da toplanmak üzere Meclis’i toplantıya çağırmak zorunda kaldı. Aristokratların zafer olarak nitelendirdikleri bu toplantı çağrısı kendilerinin sonunu hazırlayacak, ticaretle zenginleşen yeni bir sınıfın, burjuvazinin devrime giden yolunu açacaktı.

Genel Meclis’in Toplanması ve Üçüncü Tabaka

1614’te son kez toplanan Genel Meclis, üç tabakadan meydana geliyordu. Aristokratlar ve din adamlarının (ruhban) temsil edildiği iki tabakanın dışında köylü, küçük esnaf, ticaret burjuvazisi gibi kesimler, yani halk, Üçüncü Tabaka’yı (Tiers État) oluşturuyordu. Mecliste her tabaka aynı sayıda temsilciden oluşuyor ve kararlarını ayrı ayrı bildiriyordu. Mevcut imtiyazlarını korumak isteyen aristokratlar ve din adamları, Üçüncü Tabaka’nın hak taleplerine karşı genellikle birlikte hareket ediyordu. Yani Meclis, ayrıcalıklı sınıfların kontrolü altındaydı.

Bir aristokrat ve din adamının, zincirlerinden kurtularak silaha sarılan Üçüncü Tabaka üyesi karşısında dehşete düştüğünü resmeden 1789 tarihli bir çizim | Library of Congress

Ticaret yaparak zenginleşen ve yönetimde söz hakkı isteyen burjuvazi, Meclis’in toplantıya çağrılmasını bir fırsat olarak gördü. Üçüncü Tabaka içerisinden halkı temsil etmek için genellikle burjuvaziden temsilciler seçildi. Bu temsilciler halkın diğer kesimleriyle birlikte aristokrasi ve ruhbanın Meclis’te imtiyazlarına karşı birlikte mücadele etmeye başladılar. Şubat 1789’da bir Üçüncü Tabaka’nın önemli temsilcilerinden biri olan başpapaz Abbé Sieyès, “Üçüncü Tabaka Nedir?” adlı bir broşür yayınladı. Broşüre adını veren soruya “ulus” yanıtını veren Sieyés, soylu ve ruhbanları ağır ithamlarla suçlarken Meclis’te ulusun temsilcilerinin söz hakkının artması gerektiğini savunuyordu.

Fakat 5 Mayıs 1789’da toplanan Genel Meclis’te aristokratlar ve din adamları kendi isteklerini Üçüncü Tabaka’ya dayatmaya çalıştı. Bunun üzerine Üçüncü Tabaka temsilcileri meclisi terk ederek ayrı bir meclis toplama kararı aldı. Bu karar Paris’te büyük yankı uyandırdı. Aristokratlar Kral’a bu hareketi bir an önce durdurması için baskı yaparken Üçüncü Tabaka, 10 Haziran’da diğer sınıf temsilcilerine kendilerine katılma çağrısında bulundu. Ayrıca bu meclise katılmayı reddedenlerin temsil hakkını kaybedeceği uyarısı yapıldı. Kilise’nin yüksek makamlarının zenginleşmesinden ve yozlaşmasından şikayetçi olan bazı semt papazları bu çağrıya olumlu yanıt verse de aristokratlardan bu çağrıya olumlu dönüş yapan olmadı. 17 Haziran’da bir araya gelen temsilciler, Ulusal Meclis’in kurulduğunu ilan ederek bu meclisin vergilendirme yetkisini üzerine aldığını açıkladı. Ancak bu kararın Kral tarafından onaylanması gerektiğini biliyorlardı.

Üçüncü Tabaka temsilcileri Ulusal Meclis ilan etme kararını tartışırken | Arthipo

Kral 16. Louis, bazı tavizler verse de Ulusal Meclis’i tanımayarak dağılmasını emretti. Fakat Meclis dağılmadığı gibi bir adım daha ileri giderek 7 Temmuz’da bir anayasa kurulu atadı ve kendisini Kurucu Meclis ilan etti. Kral’ın ve aristokrasinin artık sabrı kalmamıştı. Bunun üzerine Paris ve Versay çevresine askeri birlikler yığıldı. Halk, aristokratların bir komplo düzenlemekte olduğundan ve askeri bir darbenin gerçekleşmesinden gün geçtikçe daha çok korkuyordu.

Halk Bastille’de

Burjuvaziye belirli ödünler vererek siyasi istikrarı sağlayacağına inanan dönemin Maliye Bakanı Jacques Necker, bu tavrıyla halk nezdinde seviliyordu. Fakat 11 Temmuz’da alelacele kovularak sürgüne gönderilmesi ertesi gün Paris sokaklarında adeta bomba etkisi yarattı. Aristokrasinin harekete geçtiğine inanarak sokağa dökülen Parislilerin sayısı yüzbinlerin üzerindeydi. Her yerde gösteriler yapılırken 16. Louis’nin sarayının önünde toplanan bir gruba bölgedeki Süvari Birliği saldırdı. Yaşanan çatışmalar sonrası Paris Garnizonu komutanı Besenval, birlikleriyle geri çekilmek zorunda kaldı. Halk, başkent sokaklarını ele geçirdi.

Sokaklarda çatışmalar yaşanması üzerine 12 Temmuz gecesi toplanan Üçüncü Tabaka temsilcileri, bir süredir oluşturmayı planladıkları Muhafız Birliği’nin kurulması kararını alarak halkı silahlanmaya çağırdı. Bunun üzerine Paris sokaklarının her köşesinde barikatlar kuruldu, kentte silah ve cephane bulunduğuna inanılan bütün binalar basıldı. Halk, askeri bir bina olan Invelides Otel’deki 32 bin tüfeği ele geçirdi. Daha sonra göstericiler arasında “Bastille” sesleri yükselmeye başladı. Bastille, aynı isimli meydanda bulunan ve halkın gözünde kraliyet despotizmini simgeleyen bir hapishaneydi.

Simgesel öneminin yanında Bastille Baskını’nın tutukluları serbest bırakmayı amaçladığına dair bir görüş söz konusudur. Fakat tarihçi George Rudé, baskın sırasında hapishanede yalnızca yedi mahkûm bulunduğunu vurgulayarak göstericilerin ana hedefinin hapishanedeki silah ve cephaneleri ele geçirmek olduğunu dile getirmektedir.

Charles Thévenin’in Bastille Baskını’nı temsil eden 1793 tarihli eseri | Met Museum

Bu amaçla büyük bir kalabalık 14 Temmuz’da Bastille’in çevresinde toplandı. Başlangıçta olaylar epey sakin seyretti. Toplanan grup içerisinden bir ekip oluşturuldu ve hapishane müdürü De Launay ile silah ve cephanelerin teslimini görüşmek üzere kaleye gönderildi. Hapishane müdürü öğle yemeği ikram ederek ağırladığı temsilcilere hapishaneye saldırılmaması durumunda ateş etmeyeceğini fakat kalenin teslim edilmesinin söz konusu olmadığını bildirdi. İçeride görüşmeler sürerken dışarıda bekleyen göstericiler giderek tedirgin oluyordu. Toplantının gereğinden uzun sürdüğünü düşünen kalabalık, temsilcilerin alıkonulduğu ve tuzağa düştükleri korkusuyla kalenin içine girmeye çalıştılar. Muhafızların üzerlerine ateş açması sonrası çatışma çıktı ve kaleyi kuşatanların 98’i hayatını kaybederken 70’in üzerinde kişi yaralandı. Bunun üzerine Invalides Otel’de ele geçirilen toplar halk tarafından Bastille önlerine getirildi ve hapishanenin girişi topa tutuldu. De Launay kale kapısını göstericilere açarak teslim olmak zorunda kaldı. Hapishaneyi ele geçiren göstericiler hapishane müdürüyle altı hapishane görevlisini öldürdü. Böylece Bastille Hapishanesi, halkın kontrolüne geçmiş oldu.

Kendi başına büyük bir kazanım gibi görünmese de Bastille baskını, devrimin büyük dönüm noktalarından biri oldu. Tüm Paris halkı, tarihte ilk kez Kral’a karşı böylesine büyük bir tepki göstermişti. Dahası, Paris’te yanan isyan ateşi Fransa’nın farklı bölgelerinde de halk isyanlarının fitilini ateşledi. Köylüler, toprak sahiplerine karşı her yerde ayaklanarak Fransa’da feodalizmin sonunu getirdi. Üçüncü Tabaka’nın burjuva temsilcileri, Paris olaylarından faydalanarak İmparatorluğun neredeyse her bölgesinde belediyelerin yönetimini ele geçirdi. Bu yeni yönetimler yalnızca Ulusal Meclis’in kararlarını uygulayacaklarını açıkladılar. Ulusal Meclis, 4 Ağustos’ta aristokratların imtiyazlarını kaldırdı. 27 Ağustos’ta eşitlik, özgürlük ve ulusal egemenliği ilan eden İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ni kabul etti. Tüm bunlar Kral’ın otoritesini yitirdiğinin göstergesiydi. Öyle ki 1791’e gelindiğinde Kral 16. Louis, Kurucu Meclis’in hazırladığı anayasayı kabul etmek zorunda kaldı. Böylece Fransa’da meşruti monarşi dönemi başladı ve devrimin ilk aşaması sona erdi.

Bastille’in Ardından Fransız Devrimi

16. Louis, 28 Eylül 1791’de devrimin bittiğini ilan etse de Fransa’da siyasi karışıklık uzun süre devam etti. Bir yanda Meclis içerisinde meşruti monarşi yanlıları, cumhuriyetçiler ve radikal gruplar arasında mücadele sürerken diğer yanda Kral’ın ve aristokrasinin çabalarıyla başta Avusturya ve Prusya İmparatorlukları olmak üzere Avrupa monarşileri, Fransa’da devrimi bastırmak üzere harekete geçiyordu. Nisan 1792’de Kral kaçmak üzereyken yakalanıp hapse atılınca Avusturya ve Prusya, Fransa’ya savaş ilan etti. Ocak 1793’e gelindiğinde tüm Avrupa’nın kanını donduran olay gerçekleşti, Kral 16. Louis giyotine gönderildi. Avrupa’nın en köklü ve güçlü imparatorluklarından Fransa’da monarşi kaldırılarak cumhuriyet ilan edildi.

Charles Monnet’nin 16. Louis’nin idamını gösteren 1794 tarihli çizimi | World History Encyclopedia

Fransa’da daha sonra I. Cumhuriyet Dönemi olarak anılacak bu dönem iç siyasal karışıklıklar, terör dönemi ve savaşların gölgesinde Napolyon Bonaparte’ın 1804’te imparatorluğunu ilan etmesine dek devam etti. Bu sancılı devrimin kazanımları görece kısa sürmüş gibi görünse de devrimin içerisinden çıkan eşitlik, özgürlük ve yurttaşlık temeline dayanan bir yönetim düşüncesi tüm Avrupa’yı etkisi altına aldı. Devrim önce Fransızlara sonra tüm Avrupa’ya tebaa değil ulus olma fikrini aşıladı. Böylece 19. yüzyıl boyunca pek çok imparatorluk devrimci halk ayaklanmalarıyla mücadele etmek durumunda kaldı. Bu imparatorlukların tarih sahnesinden silinmeleri için I. Dünya Savaşı’nın sona ermesini beklemek gerekecekti.

Günümüzde Bastille Baskını’nın tarihi olan 14 Temmuz günü, Fransa’da Bastille Günü olarak kutlanmaktadır.


Kaynakça

Lefebvre, Georges. Fransız Devrimi. İstanbul: Hill Yayın, 2015.

Mark, Harrison W., and Jean-Pierre Houël. “Storming of the Bastille.” World History Encyclopedia, May 2025.

Rudé, George. Fransız Devrimi. İstanbul: İletişim Yayınları, 2022.

Kapak Görseli: Britannica

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

İstanbul’un En Güzel Kafeleri: Kitap, Kahve ve Yağmur Keyfi

İstanbul’un sonbahar atmosferine eşlik eden, kitapla kahvenin buluştuğu en güzel kafeleri derledik.

Downtown Girl Estetiği: Şehrin Ruhunu Yansıtan Moda Akımı

Downtown Girl estetiği: Özgürlüğü takip edenlerin ve sonbaharın ruhuyla bağlananların temsilî.

Şirvanşahlar: Demir Kapı’nın Muhafızları

Şirvanşahlar Devleti, Azerbaycan ve Kafkasya’da yüzyıllar boyunca hüküm süren İranî ve Türk etkilerini harmanlayan köklü bir hanedanlık mirasıdır.

Enter the Void Film İncelemesi: Noé’nin Neon Tokyo’su

Tartışmalı yönetmen Gaspar Noé, Enter The Void ile izleyiciyi Tokyo’nun neon ışıkları ve dar sokakları arasında ruhsal bir yolculuğa çıkarır.

Aşk Zamanı Filmi: Hafızanın Yarattığı Geçmiş

Aşk Zamanı; hafızanın, deneyim ve arzular eşliğinde en baştan inşa ettiği geçmişin izini sürüyor. Toplumsal normların dayattığı yaşantının yeni özel alanlarını açığa çıkarıyor.

Ters Yüz Karakterleri Hangi Kitapları Önerirdi?

Riley'in duyguları, Ters Yüz ile ekranlara taşındı. İç dünyamıza rehberlik eden bu karakterlerin sizler için hazırladığı kitap listesini inceleyin!

KPop Demon Hunters Fırtınası: HUNTR/X ve Saja Boys

Müzik ve savaşı aynı hikâyede buluşturan Kpop Demon Hunters, 2025'e damgasını vururken izleyiciye hangi temel mesajı iletiyor?

“Cadılar Mutfağı” Tablo İncelemesi: Ötekileştirmenin Görsel Hafızası

Frans II Francken’in Cadılar Mutfağı tablosu, cadı avı döneminin toplumsal korkularını, kadınlık temsillerini ve şeytan imgelerini çarpıcı biçimde yansıtıyor.

Sonbahar Ruhunu İliklerimize Kadar İşleyen 13 Şarkı

Yazı geride bırakıp sonbaharın derinlerine inerken sonbahar havasını yansıtan 13 şarkıyı sizler için derledik!

Three Kilometres to the End of the World Film İncelemesi: Utanç

Three Kilometers to the End of the World, kayırmacı ilişkilerin ve zehirli bir ataerkil kültürün hakim olduğu bir toplumun klinik bir resmini çiziyor.

Editor Picks