“Ben Yazar Suat Derviş’im” sergisi edebiyat tarihine eserleri ve sarsılmaz kişiliğiyle damga vuran yazarın hayat hikayesini ele alırken, ziyaretçilerini edebi bir yolculuğa çıkarıyor. Bu edebi yolculukta her koşulda bıkmadan kalemine sarılan Suat Derviş‘in birbirinden önemli ve birbirinden farklı türdeki konuları ele alışına tanıklık ediliyor.
Ziyaretçilere edebiyat şöleni sunan bir seçki niteliğindeki bu sergide, yazarın eserlerine ait kısımlar okundukça Suat Derviş’in dünyasını anlamanın feyzine varılmaktadır.

Serdar Soydan‘ın yıllarca sürdürdüğü araştırmalarına dayanan, Seval Şahin‘in desteğiyle hazırlanan ve küratörlüğünü Eda Yiğit‘in üstlendiği bu sergi, Suat Derviş’in çok daha geniş bir perspektifte anılmasına olanak sağlamakta. İthaki Yayınları, yazarın çalışmalarını uzun süredir odağına alarak ilerleyen bir süreç yaratmıştır. Yazarın kitaplarının ve çalışmalarının yeniden yayınlandığı bu süreçte, meşakkatli çalışmanın sergiye de yansıdığını görüyoruz.
Sergide adım adım ilerlerken yazarın biyografisinden dönemin gazete küpürlerine, roman tefrikalarından basımı 1940’lı yıllara ait kitaplarına kadar yayılan bir edebiyat senfonisi ile karşı kaşıya kalıyoruz. Sergide Suat Derviş’in biyografisi üzerine kurulu iki farklı içerik bulunuyor. Bu içerikler, iki ahşap strüktür üzerine yerleştirilmiş. Ziyaretçiler, Suat Derviş’in yazarlık serüvenini ve eserlerini konu alan kronolojik akışla bu yolculuğa eşlik ediyor. Kronolojik akış başlıklarla bölümlere ayrıştırılıyor. Yazarın yaşam öyküsündeki kırılma noktaları ve görsel malzemelerle desteklenen tematik bilgiler ise çarpıcı bir şekilde sunuluyor.
Sanat Kritik ve İthaki Yayınları Yazarı Ölümünün 50. Yılında Anıyor
Ben Yazar Suat Derviş’im sergisinde Suat Derviş’in sanata, insanlığa, gençliğe verdiği değerin yansıması olarak birçok sanatçının da eserleri dikkat çekmekte. Sergide her yer edebiyat, her yer sanat. Sanat kısmında Derya Ülker, yazarın kitaplarındaki alıntıları kullanarak cama yaptığı çizimlerle ziyaretçilere hiç de sıradan olmayan bir armağan bırakıyor.

“Burası İstanbul şehriydi.İki kıtayı birbirine ekleyen ve hudutları içinde ayrı ahlakta, ayrı tıynette yüz binlerce insan barındıran İstanbul şehri! Onun yedi tepesinin yedisine tırmanan daracık yollarının iki tarafında evler var. Bu evlerin kapılarını bir açınız… O zaman kim bilir bu sokaklara ne tipler ne insanlar çıkar. Ne gibi hareketleri sıkılmadan yapabilecek tıynetler, ne akla gelmedik büyüklüklere kadir kıymetler sokaklara dökülür.”
İstanbul’un Bir Gecesi
Bu sergi için özel olarak ürettiği enstalasyon çalışmasıyla Emin Çelik büyüleyici bir ortamın kapılarını sonuna kadar açıyor. Kitap sayfalarının eşlik ettiği çalışmada Suat Derviş’in zorluklar karşısında bile eğilmezliğinin yansımaları ve haksızlıklar karşısındaki isyankar duruşunun huzmeleri savruk sayfalarla ziyaretçilere sunuluyor.

Ziyaretçilerle etkileşimde bulunmanın da amaçlandığı sergide, kolektif bir ritüelin dışavurumu olarak her ziyaretçi duygu dünyalarından Suat Derviş’e daktilo ile mektuplar gönderebiliyor. Mühürlenmemiş her bir mektubu okuyarak, yazarın izleyicideki izlenimlerini taşıyan ipuçları da gözlemlenebiliyor. Etkileşimde bulunma hali, bir süre sonra Suat Derviş ile duygusal bir bağ kurmayı sağlıyor. Sergi sayesinde, yazarı daha derinden analiz edip, onun geçtiği dikenli yolların zorluğu tespit ediliyor. Edebiyat dünyası ile çağdaş sanat alanı arasında bir temas yaratmayı da başaran sergi, amaçladığı anlam bütünlüğünü bütünüyle yansıtıyor. Bu serginin, 90’lı yılların sonundan itibaren Suat Derviş’in hak ettiği değeri teslim etmeye dönük emeğe küçük bir katkı niteliği taşıdığı da söylenmekte.

Sergideki bir diğer sanatsal vurgu Eşref Yıldırım‘a aittir. Zilberman Gallery’nin izniyle sanatçının tuval üzerine yağlıboya ve ip kullanarak 2018 yılında ürettiği Suat Derviş portresi sergiye renk katıyor. Sadece kara kalem ve yer yer mürekkep kullanarak eserlerini ziyaretçilerle buluşturan Figen Aydıntaşbaş da sanatıyla sergiye katkıda bulunanlar arasında yer almakta.
“Cevriye onu tanımadığı için sevemediği anasının, hayali kalbinde ölmemiş olan babasının, dünyaya gelmemiş olan, geldiyse tanımadığı kardeşlerinin, hiçbir zaman bir genç kız olmadığı için karşısına çıkmamış bulunan nişanlısının, kendisine hiç de kısmet olmayacak kocasının yerine sevmişti. Onu hepsi için ve hepsi kadar sevmişti.”
Fosforlu Cevriye
Özellikle Suat Derviş ile henüz tanışmamış olan izleyicilerin ilgi çekici ve merak uyandırıcı bir yaşam hikayesi ile karşılaşacakları aşikar. Yaşadığı dönemde kadın yazar olarak kendini gerçekleştirmeye çabalayan ve bunu yaparken birçok zorlukların üstesinden gelen Suat Derviş’e dair bu sergi 30 Eylül’e kadar sanatseverlerle buluşmaya devam edecektir. Yolunu Beyoğlu’ndaki Avrupa Pasajı’na düşüren ziyaretçiler yazarın yaşam öyksünden, edebi kişiliğinden ve sanatla çepeçevre sarmalanan mekanın ambiyansından kendilerine bir kez daha anlam katarak sergiden ayrılacaklar.
Başını Eğmeyen Kadın: Suat Derviş
1905 yılında İstanbul’da dünyaya gelen yazarın asıl ismi Hatice Saadet‘tir. Aristokrat bir aileye mensup olan Suat Derviş’in dedesi Osmanlı’da Çağdaş Kimya derslerini başlatan, ayrıca Usül-ü Kimya adında ilk ders kitabını yazan Mehmet Emin Derviş Paşa‘dır. Babası Tıp profesörlerinden İsmail Derviş Bey, annesi ise Abdülmecid’in mabeyncilerinden Kamil Bey’in kızı Hesna Hanım’dır.
Özel eğitim gören Suat Derviş, bir süre Almanya’da Berlin Konservatuarı ile Edebiyat Fakültesi’nde okumuştur. Konservatuvar eğitimini bırakıp, Almanya’daki çeşitli dergi ve gazetelerde yazılarının yayımlanmasıyla gazetecilik hayatı başlamıştır. Yazarın ilk romanı 1921 yılında yayımlanmıştır. Berlin Üniversitesi Edebiyat Fakültesine devam derken, Hitler’in iktidara gelmesiyle birlikte 1932’de İstanbul’a dönmek zorunda kalmıştır. Bu nedenle eğitimini tamamlayamamıştır. İstanbul’a döndükten sonra Vatan, Son Posta, Gece Postası, Cumhuriyet gibi gazetelerde röportaj ve romanları yayımlanmıştır.Kadın sorunlarını ele alan ilk gazeteci olarak döneminde çok önemli işlere imza atmıştır.
1940-1941 yılları arasında kısa öyküler, fıkra ve eleştiriler yazmıştır. Bu eserleri ise Yeni Edebiyat Dergisi’nde yayımlanmıştır. Üretken yazar 1943-53 yılları arasında ise romanlar yazarak birçok eserini edebiyat dünyasına kazandırmıştır. “Fosforlu Cevriye” en bilindik eserleri arasındadır.
Suat Derviş ,23 Temmuz 1972 yılında İstanbul’da hayatını kaybetmiştir.
İstanbul’da güncel sergilerden haberdar olmak için: Güncel Sergi Takvimi: Eylül ve Ekim’de Neler Var?
Kaynak
Günay, Ç., (2001),Toplumcu Gerçekçi Türk Edebiyatında Suat Derviş’in Yeri, Bilkent Üniversitesi, Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü