Neredeyse her kız çocuğunun hayallerini süsleyen kabarık tütüler, balerin ayakkabıları ve toz pembe kıyafetler artık yetişkin kadınların kombinlerinde yerini buluyor. Pastel pembe tonları ve beyazların hakim olduğu, şık ama rahat kombinlerin ilham kaynağı ise Balletcore estetiği olarak adlandırılan mikro moda akımı. Adından da anlaşılabileceği gibi bale sanatının temel alındığı bir moda akımı Balletcore. Peki ya Balletcore akımı gerçekten ne anlatıyor ve ünlü bale sanatçıları bu konuda ne düşünüyor?
Balletcore Estetiği: Nereden Nereye?
Bale Kostümlerinin İlk Görünümleri

Balletcore estetiği son birkaç yıldır öne çıkan bir moda akımı olarak görülse de tarihi çok daha eskiye dayanır. Bale sanatı, Rönesans Dönemi’nde İtalya’da doğar ve ardından Fransa’da popülerliği daha da artar. İlk zamanlarında aristokratların eğlencelerinde ve şölenlerinde sergilenen bir dans türüyken Kral XIV. Louis’in etkisiyle profesyonel bir sanat dalı olmaya başlar. Kral Louis, kendisi de sahnede dans eden bir kral olarak, baleye olan tutkusuyla bilinmektedir. 1661’de bir bale akademisi kurar ve Académie Royale de Danse, dünyanın ilk profesyonel bale okulu olur. Bu akademinin kurulmasıyla dünyaya yayılan bale sanatının modayla buluşması ise 1832 yılına dayanır.

François Gabriel Guillaume Lépaulle (France, 1804-1886)
Painting, c1830, Musée des Arts Décoratifs, Paris, Ballet Talks.
1832 yılında Marie Taglioni, pointe ayakkabıları giyen ilk balerin olur. Sahnede romantik tütüler, pembe ve zarif pointe ayakkabıları ilk defa görülür. O tarihten sonra balerinlerin tütüleri, romantik kostümleri ve kusursuz ayakkabıları sahne sanatları için yeni bir moda akımını başlatır. Yaklaşık 100 yıl boyunca balerinler git gide gelişen kostümler giymeye başlar.
Bale Kostümlerinden İlham Alan İlk Tasarımlar

Bale kostümlerinden ilham alan ilk tasarımlar ve ünlü tasarımcıların yarattığı bale kostümleri aynı dönemde ortaya çıkar. Baleyi ve modayı bir araya getiren şey, Sergei Diaghilev’in Ballet Russes topluluğu için tasarlanan kostümler olur. İlk defa ünlü sanatçılar ve modaevleri balerinler için kostümler tasarlamaya başlarlar. Özellikle Pablo Picasso, Coco Chanel ve Henri Matisse gibi sanatçı ve modacıların eserleri sahneye taşınmaya başlar.

1930’larda Coco Chanel tasarımlarında tül ve şifon kumaşların sıklıkla kullanılmaya başlandığını görürüz. Siyah, bej ve toz pembe tonlarındaki tasarımlar dantel detaylarıyla öne çıkarlar. Birbiri üzerine katman katman dökülen danteller romantik ve dönem modasına uygun bir görünüm yaratır. Bunun yanı sıra elbiselerin vücuda oturan formu ve ince detayları, şık ve asil bir hava katar.

Christian Dior‘un 1947’deki New Look koleksiyonundaki tasarımlar balerin silüetinden ilham alır. Öne çıkan Bar Suit takımındaki etekler, düz formlarından uzaklaşarak daha romantik ve belden kabaran bir şekle girer. Bu etek formu, günlük giyimdeki ilk bale esintili tasarımlardan biridir. Kadın modasındaki bu değişimle hem şık bir görünüm elde edilmiş olur hem de bale sanatının romantik havası kombinlere taşınır. Bu önemli iki örneğin tarihe geçen koleksiyonlarda yer edinmesinden sonra birçok ünlü modaevi ve tasarımcı bale sanatının esintilerini tasarımlarına taşımaya başlarlar. O gün bugündür birçok defilede Balletcore estetiğinin yavaş yavaş bir bütün hâline geldiğini görebiliriz.
Geleneksel Medyada Balletcore Görünümleri

Modaevlerinin ünlü koleksiyonlarının ardından balerin stilinden ilham alan tasarımlar, geleneksel medyanın etkisiyle sokak stiline daha da çok yansımaya başladı. Bunun en büyük ve ilk örneği 1998 yılında yayın hayatına başlayan Sex and the City dizisidir. Dizinin başrolünde yer alan Sarah Jessica Parker‘ın beyaz tül eteği Balletcore estetiğinin geleneksel medyadaki ilk ve en popüler örneğidir. Dizinin açılış jeneriğinde Carrie karakterinin giydiği tütü, balerin stilinin zarafeti ve New York’un şehirli kadının şıklığını aynı kombine entegre ediyordu. Carrie karakterinin hem dizideki rolü hem de bu kombini, tütülerin yalnızca sahnelere değil sokak stiline de ait olabileceğini gösterdi. Yani Balletcore estetiğinin temel amacını karşılıyordu. İşin ilginç yanı ise bu elbise alışılmışın tam aksine lüks bir modaevinin tasarımı değildi. Dizinin kostüm tasarımcısı Patricia Field, Carrie karakterinin açılış sahnesinde giyeceği kıyafeti ararken New York’taki bir showroomda 5 dolarlık indirim kategorisinde bu eteği bulur. Ardından pembe bir bluz ile kombinlediği bu eteğin kullanılması, dizinin yapımcısı Darren Star tarafından ilk başta onaylanmasa bile, bale stilinin modadaki yerine büyük bir katkıda bulunmuştur. Bu eteğe ek olarak, dizi yayınlandığı yıllarda, yine Carrie karakterinin tül etekleri ve elbiseleri birçok kadına ilham vermiştir ve Balletcore estetiği zirve zamanlarından birini yaşamaya başlamıştır.

Geleneksel medyanın Balletcore estetiğini yükselttiği bir başka örnek ise Natalie Portman’ın başrolünde yer aldığı Black Swan (2010) filmidir. Rodarte adlı modaevinin tüm kostümlerini tasarladığı film, Balletcore estetiğinin çok daha geniş bir kitleye yayılmasını sağladı. Natalie Portman’ın canlandırdığı Nina karakterinin tüm görünümleri doğal olarak bale stiline aitti. Ancak önemli olan film sonrasında gördüğümüz tasarımlar ve kombinlerdeki etkisiydi. Filmdeki kostümlerin sıklıkla konuşulmasından ve hatta Oscar ödülü alamamasının büyük bir olay olmasından sonra etkisi uzun bir süre devam etti. Tül etekler, tozluklar, bolerolar ve tütüler neredeyse her yerdeydi! Bu etki sadece görünümlerde değil, ünlü moda dergilerinde de kendisini gösterdi. Dergiler, bale stilinden ilham alan çekimlerini arttırdı ve sokak stilinde sıklıkla Balletcore estetiğini görmeye başladık.
Günümüz Dünyasında Balletcore

Black Swan filmindeki kostümlerin başarısı, Sex and the City’nin hâlâ ilham olmaya devam etmesi ve sosyal medyanın etkisiyle baleden ilham alan tasarımlar ve görünümler hiç olmadığı kadar popüler. Hatta bu etkilerle oluşturulan tarz, sosyal medyanın gücüyle kendine bir isim bile edindi: Balletcore estetiği. Bu etki o kadar büyüdü ki artık Balletcore için bir mikro moda akımı diyebiliyoruz. 2020’nin moda dünyasında yarattığı büyük etkilerin sonucunda yavaş yavaş artan trend, 2024’ten beri mikro trendlerin en başında yerini koruyor.
Sosyal medya çoğu zaman modayı olumlu etkileyip kullanıcılara ilham kaynağı olmayı başarsa da Balletcore estetiği açısından durum pek de beklendiği gibi olmadı. Bu estetiği tamamen benimseyen kişilerde tek tipleşen “masalsı” bir görünüme yol açtı. Ancak bale stilinden ilham alan parçaları kombinlerine uyarlayan kişilerde hem orijinal hem de akıma uygun bir görünüm sağladı. Miu Miu, Ferragamo, Rodarte ve Repetto gibi ünlü markaların bu akım etrafında oluşturdukları koleksiyonlar ve tasarımlar ilk zamanlarında kişilere ilham verirken, şimdi ise birçok kişi için sadece bir taklit olduğunu görüyoruz.

Sokak giyimi bir yana markaların modellerini bir balerin gibi yürütmeye çalışmaları, onlara “bale pozları” verdirmeleri bale sanatının, moda camiası tarafından küçültülmesine neden oluyor. Bu konuda American Ballet Theatre (1937 yılında, New York’ta kurulmuş, Amerika’nın en büyük bale topluluklarından biri) baş dansçılarından Isabella Boylston‘un da önemli açıklamaları var. Boylston’a göre kendisinin ve diğer balerinlerin yıllarını verdiği, hayatlarını adadıkları sanatın bale deneyimi olmayan modeller tarafından “canlandırılması” epey sinir bozucu bir durum. Joffrey Bale Topluluğu’nun (1956 yılında, Chicago’da kurulmuş önemli bir bale topluluğu) baş dansçısı Jeraldine Mendoza ve yine ABT’nin baş dansçılarından Cassandra Trenary ise ek olarak balerinlerin Balletcore trendindeki gibi giyinmediğini savunuyor. Anlattıklarına bakılınca balerinlerin derslerde veya prova esnasında daha grunge bir görünüme sahip oldukları anlaşılıyor. Bu alanlarda daha fazla katman, uyumsuz renkler, kolsuz şişme yelekler ve naylon pantolonlar gibi detaylar öne çıkıyor. Günlük hayatlarında ise kimisi kovboy botlarıyla tarzlarını yansıtırken, kimisi de vintage parçaların eşsizliğinden yararlanıyor. Balletcore estetiği ise baleye başlayan küçük kızların görünümlerini daha çok andırıyor.
Balletcore Estetiğinin Olmazsa Olmazları
Tüller ve Tütüler

Balletcore estetiğinin en çok öne çıkan parçalarından biri tütüler ve tül etekler olarak karşımıza çıkıyor. Bu etekler akıma her ne kadar uygun olursa olsun kombinlere bir kostüm havası veriyor. Tütü etekler, abartılı üstlerle kombinlendiğinde baleden ilham alan bir kombin yerine çocuksu bir görünüme yol açıyor. Bu nedenle tütüler, renkleri uyumlu ve basic üstlerle kombinlendiğinde soft bir görünüm elde edilebiliyor. Tam aksine renklerin kontrastından faydalanılırsa da iddialı bir görünüm, göz yormadan ortaya çıkabiliyor. Balerinlerin provalarda veya sahnede giydiği romantik tütülerden ilham alan bu tasarımlar, sokak modasına bireyselleşerek yansıyor.
Taytlar ve Bolerolar

Balerinlerin ısınma hareketlerini yaptıkları esnada giydikleri ek parçalar Balletcore estetiğine fazlasıyla ilham veriyor. Bu parçalar genellikle taytlar ve bolerolar olarak karşımıza çıkıyor. Balletcore estetiğinin moda olmasıyla da sokak kombinlerinde boleroları ve taytları birlikte kombinlenirken görüyoruz. Ferragamo’nun İlkbahar 2025 Hazır Giyim defilesinde bu uyumu, dört farklı görünümde karşımıza çıktı. Balerinlerin prova kombinleri, sokak modasında sportif ama tatlı bir görünüm elde etmek isteyenlerin dolaplarına yerleşti bile!
Tozluklar ve Kalın Çoraplar

Balerinlerin ısınma kıyafetleri arasında en önemli yeri tutan parça için tozlukları ve kalın çorapları örnek verebiliriz. Bu parçalar bileklerin ve aşil tendonlarının derslerden ve provalardan önce ısınması sürecini hızlandırıyor. Bu parçaların, sokak modasında hızlı bir yükseliş yakaladığını söylenebilir. Kimi zaman Oxford botlar ve deri loafer tarzındaki ayakkabılarla, kimi zaman da babetlerle eşleştirilen tozluklar kışlık kombinleri daha şık hâle getiriyor. Özellikle kışlık kombinleri farklılaştıran tozluklar bu yıl her ne kadar popüler olursa olsun önümüzdeki yıllarda bu kadar popüler kalıp kalmayacağı konusu ise bir merak konusu.
Babetler

Balletcore estetiğini trend yapan en önemli parçaların babetler ve Mary Jane modeli ayakkabılar olduğu söylenebilir. Bale sanatının en çok dikkat çeken parçası hep giyilen patikler ve pointe ayakkabıları olmuştur. Moda dünyası, Mary Jane ayakkabıları 90’ların tozlu raflarından indirip, babetleri 2000’lerin uyumsuz trendlerinden uzaklaştıran Balletcore akımına minnettar olmalı! Özellikle Repetto ve Miu Miu markalarının uyarlamaları Gigi Hadid’in kombinlerinde bile yer buldu. Ancak Balletcore estetiğine uymak tabii ki pahalı markalarla sınırlı değil. Balerin babetleri ve Mary Jane’ler Mango ve Zara gibi markalarca da tasarlandı.
Balletcore estetiği, bir mikro moda akımı olarak hayatlarımıza girmiş olsa da tarihi çok daha eskiye dayanıyor. Ancak en az bale sanatı kadar eski olan bu akım, günümüzde popülerleştikçe anlamından uzaklaşmaya başladı. Bale sanatının disiplinini ve zorluğunu önemsemeden yapılan taklit kombinler yerine, baleden ilham alınarak tasarlanmış parçaların kombinlere doğru yerde doğru şekilde uyarlanması gerekiyor.
Kaynakça
“A Brief History of Ballet”. Pittsburgh Ballet Theatre. Web. 20.05.2025
“Balletcore: Ballet’s influence on fashion”. The Australian Ballet. Web. 20.05.2025
“Ballet Russes Costumes”. London Museum. Web. 21.05.2025
“Ballerinas Share What They Really Think of Balletcore”. Vogue. Web. 22.05.2025


