Balkan Savaşları

Editör:
Irmak Çelik
spot_img

Balkan Savaşları, son yüzyılın en acı, aynı zamanda etkileri hala devam eden ve
siyasi anlamı yüksek olan savaşlardır. Balkan Yarımadası’nın sınırları yeniden şekillenmiş fakat I. Dünya Savaşı’nın sonucunda son şeklini almıştır. Ek olarak, Balkan Savaşı; imparatorluktan ulus-devlete giden süreci başlatmıştı. Balkanlar, Osmanlı Devleti’nin dünyaya açılan bir kapısıydı. Çok renkli bir coğrafya, etnik ve dini çeşitlilik beş yüz yıldan fazla bir arada yaşatılmıştı. Bu yönüyle Balkanlar, Osmanlı barışının somut bir göstergesi durumundaydı.

Birbirlerinin bağımsızlıklarına dahi tahammül edemeyen devletler, 1911-1912 yılları içinde birden yakınlaşmışlar ve birleşmişlerdi. Birbiriyle savaşan bu devletler nasıl oldu da bir amaç etrafında toplanmışlardı? Aslında Balkan devletlerinin kendi aralarında da Osmanlı Devleti’ne karşı birleşmelerini önleyen birtakım meseleler vardı.

Bunların başında, Bulgar kilisesinin Rum-Ortodoks kilisesinden ayrıldığı tarihten beri Makedonya’da birçok kilise ve mektebin kime ait olduğu meselesinden doğan “kiliseler meselesi” geliyordu. Ayrıca Sırbistan, Bulgaristan’a bırakılan Makedonya’da hak iddia ettiği gibi, Yunanistan da kuzeye doğru genişlemeye çalışıyordu. Başarılı olmaları ise birlikte hareket etmelerinin bir sonucu olmuştu.

2. Balkan Savaşı - trakyanet
Bir Yunan kampı – trakya.net

Batılı devletler bloklaşmaya rağmen Osmanlı’ya karşı ortak politikalar üretmeye devam etmişlerdi. Savaşın çıkmasında Rusya’nın takip ettiği panslavizm siyasetinin ve Balkanlar’ı paylaşma konusunda Rusya ile Avusturya arasında devam eden rekabetin büyük etkisi oldu. 1775 ‘li yıllarda Rusya’nın ortaya koyduğu panslavizm politikası, özellikle 1900‘lu yıllarda meyvesini vermeye başlamıştı.

Balkan Savaşı, doğu (Trakya) ve batı (Makedonya ve Arnavutluk) olmak üzere iki cephede cereyan etti. Doğu cephesinde Bulgarlar’la, batı cephesinde ise bütün müttefiklerle savaşıldı. Ayrıca denizde de Yunan donanmasıyla harp edildi. Savaş sırasında ordu içindeki siyasi görüş ayrılıkları yenilgide büyük rol oynadı. Balkan savaşları Osmanlı tarihinde bir dönüm noktası oldu. Balkanların kaybedilmesiyle Hıristiyan unsurlar azalmış, Müslüman ve Türk unsuru ön plana çıkmaya başlamıştı. Türk milliyetçiliğinin temelleri Anadolu insanı temelinde dayanak bulmuştu.

Asırlardır Rumeli’de yaşayan binlerce müslüman nüfus katliama mâruz kaldı. Pek çoğu hunharca öldürüldü. Büyük bir kısmı malını mülkünü terkederek Anadolu’ya sığındı. Binlerce Türk müslüman Bulgar ordusunun esareti altında açlıktan hayatını kaybetti. Savaştan sonra imzalanan antlaşmalarla Rumeli’de kalan müslümanların hakları tasdik edildiği halde müslüman Türkler’e yapılan baskılar durmadı. Pek çok Türk asıllı müslümanın göçü günümüze kadar devam etti.

I. Balkan Savaşı

Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki varlığına son vermek isteyen Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ, Rusya’nın aracılığıyla aralarında anlaşarak, Türkleri Balkanlardan atmak istediler. Trablusgarp Savaşı da onları cesaretlendirmişti. Rusya, Osmanlı Devleti’ni Balkanlarda herhangi savaşın olmayacağına inandırmıştı.

Bundan dolayı da Osmanlı Devleti’ni, silah altındaki askerlerini terhis etmeye ikna etmişti. Büyük bir hata yapılarak ordunun eğitimli askerlerinden oluşan 120 taburluk kısmı İngiltere ve Rusya’nın baskıları sonucunda terhis edildi. Terhis işlemleri bir anda yapılmayıp, kısım kısım yaklaşık bir ay içinde yapılmıştı. Söz konusu askerlerin terhis edilmeleri, Osmanlı ordusunu savaş sırasında oldukça zor bir duruma düşürdü.

Ordunun donanımının düşman güçlerden çok daha üstün olmasına rağmen silah depolarının sabotaj ve baskınlara açık ileri mevkilerde konuşlandırılması, irtibat yollarının ve istihbari noktaların dış taarruzlara açık bırakılması, Sırbistan devletinin Almanya’dan satın aldığı ağır silahların Selanik limanı üzerinden geçirilmesi ve dolayısıyla balkan devletlerinin silahlanması hususuna ses çıkarılmaması; askerlikle politikanın tamamiyle birbiri içine girmesi sonucu İttihat ve Terakki Partisi mensubu ve Hürriyet ve İtilaf Partisi mensubu subay ve generallerin, sırf siyasi görüş farkı nedeniyle birbirine yardım etmemesi nedeniyle işgal hızlanmıştır.

Cephelerde savaş, oldukça ağır geçmekteydi. Bazı cephelerde Türk topçu birliklerinin Bulgarlara uzaklığı 600 metreye kadar düştü. Bir kısım cephelerde ise Türk birlikleri önemli başarılar sağladı. Bu başarılara rağmen daha sonraki cephe savaşlarında Osmanlı ordusu ağır kayıplar aldığı için ve imkansızlıklardan dolayı geri çekilmek zorunda kaldı. Savaş sırasında birliklerin geri çekilmeye başlamaları askerler arasında paniğe neden oldu. Hatta yapılan savaşların çoğu mağlubiyetle sonuçlandı.

I. Balkan Savaşı sonrası Balkanlar – antlasmalar.com

Londra Konferansı

Osmanlı şark ordusu 23 Ekim 1912’de kendisinden üç kat fazla olan Bulgar ordusuna yenilerek Çatalca’ya kadar çekildi. Garp ordusu 23-24 Ekim’de Kumanova’da Sırplar’a yenildiği gibi Tahsin Paşa da 35.000 kişilik ordusu ile Selânik’te Yunanlılar’a teslim oldu. Bu başarısızlıklardan dolayı 29 Ekim’de Gazi Ahmed Muhtar Paşa kabinesi istifa etti.

Yeni kurulan Kâmil Paşa kabinesi büyük devletlerden ateşkes için barış görüşmelerine başlanılması istenmiş ve Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Osmanlı devleti arasında Londra Konferansı başlamıştır. Barış Görüşmelerin devam ettiği sırada Balkan yenilgisini iç politika malzemesi yapan İttihat ve Terakki Fırkası Bab-ı Ali Baskını ile hükümeti ele geçirdi.

3 Şubat 1913’te savaş yeniden başladı. Yunanlılar 6 Mart’ta Yanya’yı, Mehmed Şükrü Paşa’nın kahramanca savunmasına rağmen, Bulgarlar 26 Mart’ta Edirne’yi, Esad Toptani Paşa’nın ihaneti üzerine Karadağlılar da 23 Nisan’da İşkodra’yı işgal ettiler.

Arnavutluk’taki son Osmanlı birliğinin Sırplar’a teslim olması üzerine, Edirne’yi kurtarmak iddiasıyla iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki Fırkası Kâmil Paşa’nın kabul etmediği şartları kabul etmek zorunda kaldı. tekrar başlayan Londra Konferansı, 30 Mayıs 1913’te Osmanlı Devleti ile Balkan devletleri arasında imzalanan Londra Antlaşma ile sona erdi.

Batı Ordusunun son kalıntıları 19 Haziran 1913’te Seman iskelesinden Gülcemal vapuru ile Rumeli’nden aynldı ve böylece Balkanlardaki beş asırlık Türk egemenliği sona ermiş oldu. Midye-Enez hattı Osmanlı-Bulgar sınırı olarak kabul edildi. Edirne, Trakya ve Dedeağaç Bulgaristan’a; Selânik, Güney Makedonya ve Girit Yunanistan’a; Kuzey ve Orta Makedonya Sırbistan’a; Silistre de Romanya’ya bırakıldı.

Londra Konferansı Toplantısı – wikipedia.org

II. Balkan Savaşı

Bulgaristan’ın daha fazla toprak almasını kabul etmeyen Yunanistan; Karadağ, Sırbistan ve I. Balkan Savaşı’na katılmayan Romanya birleşerek Bulgaristan’a karşı savaş açtılar. Bulgarların üst üste yenilerek Doğu Trakya’daki birliklerini batıya kaydırmasından sonra İttihat ve Terakkî yönetimi fırsattan faydalanarak Müttefiklerin Sofya’ya doğru ilerledikleri bir sırada Edirne’yi kurtarmak üzere harekete geçti.

Londra Antlaşması’nda kabul edilen Midye-Enez hattının belirlenmesine yanaşmayan Bulgaristan’ın tutumundan şikayet edilerek 19 Temmuz 1913’te Batılı devletlere Meriç sınırının tecavüz edilmeyeceği belirtildi. Dört devletle birden savaşan Bulgaristan’ın kuvvetsiz bıraktığı Edirne hiçbir mukavemet görülmeden 21 Temmuz’da Bulgarlar’dan geri alındı.

Barış Antlaşmaları

Osmanlı Devleti ile Balkanlı devletler arasında II. Balkan Savaşı’nı bitiren antlaşmadır. Bu antlaşmaya göre;
Bulgaristan, Romanya’ya Silistre, Güney Dobruca ve Tutrakan’ı verecekti. Yunanistan Selanik, Kavala ve Güney Makedonya’nın büyük kısmını alacaktır. Manastır, Üsküp, Priştine ve İstip, Sırbistan’a verilecekti. Plevne ve Çakova’yı, Karadağ alacak, Makedonya’nın az bir bölümüyle Dedeağaç bölgesi, Bulgaristan’a bırakılacaktı. Bükreş Antlaşması’nın ardından Osmanlı Devleti ile Balkanlı devletler arasında ayrı ayrı antlaşmalar imzalandı.

Bu bağlamda Bulgaristan ile 29 Eylül 1913’te İstanbul Antlaşması yapıldı. Bu antlaşmaya göre; Bulgaristan; Osmanlı Devleti’ne Kırklareli, Edirne ve Dimetoka’yı bırakacaktı. Türk-Bulgar sınırı olarak Meriç Nehri sınır olarak kabul edilecekti. Eşit haklara sahip olmak suretiyle Bulgaristan’da kalan Türklerden isteyenler dört sene içinde Osmanlı Devleti’ne göç edebileceklerdi.

Balkanlardan Anadolu’ya göçler – bursagocmuzesı.com

Balkan Savaşının en yıkıcı olaylarından birisi de Balkanlardan Anadolu’ya göç eden Türkler olmuştur. En son yaşanan göç dalgası ise 1989 yılında Bulgar baskısından kaçıp Anadolu’ya gelen binlerce Türk ve geride bıraktıkları hayatları olmuştur.

Kaynakça

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 7, Sayı: 89, Mart 2019, s. 99-113. Web, https://atif.sobiad.com/index.jsp?modul=makale-goruntule&id=AXCwGWXPyZgeuuwfWB_A%20. Erişim Tarihi: 08.11.2022

Andonyan, Aram. Balkan Savaşı. Aras Yayıncılık, 2002.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.