Aynada Yansıyan Benlik: Kimlik, Sosyal Medya ve Narsisizm Üzerine

Editör:
Esmanur Göçmen Onay
spot_img

Her sabah yüzümüzü yıkarken ya da sosyal medyada bir fotoğraf paylaşmadan önce kameraya bakarken, yalnızca dış görünüşümüzle değil kendimize dair algımızla da yüzleşiriz. Ayna, sadece fiziksel bir yansıma sunmaz; kimliğimizin, öz farkındalığımızın ve zaman zaman narsistik yönlerimizin de bir yansıması olur. Günümüzde yalnızca aynalara değil, dijital yansımalarımıza da bakarak benliğimizi inşa ediyoruz. Bu yazıda, aynayı hem fiziksel bir nesne hem de güçlü bir metafor olarak ele alarak; görünüşümüzün psikolojik etkilerinden, sosyal medyada yansıttığımız benliğe ve kimlik inşasında bu çok yönlü bakışın rolüne birlikte bakalım.

Aynada Yansıyan Sadece Görüntü mü?

Benlik nedir? Kaynak: vocal.media

Ayna karşısında zaman geçirmek yalnızca dış görünüşümüzle değil, iç dünyamızla kurduğumuz ilişkiyle de ilgilidir. Yansımamızla olan bu etkileşimimiz, öz farkındalığımızı doğrudan etkiler. Sabah aynaya baktığımızda yalnızca yüzümüz değil; ruh halimiz, enerjimiz, kaygılarımız ve kendimize dair düşüncelerimiz de o yansımada yer alır. Bu nedenle ayna, hem bir tetikleyici hem de bir değerlendirme aracı olabilir.

Dış görünüş, özellikle genç yaşlarda özgüvenin oluşumunda belirleyicidir. Beden algısı, kişinin kendini nasıl gördüğünü ve hissettiğini doğrudan etkiler. Aynada kendini beğenmeyen biri, yalnızca fiziksel değil ruhsal olarak da yıpranabilir. Bu nedenle ayna, bazen dostça bakış sunar bazen de insanın en acımasız eleştirmeni olur.

Aynaya bakarken çoğu zaman “nasılım?” sorusunu sorarız. Derinlerde bir yerde “ben kimim?” sorusu da belirir. Bu ikinci soru özellikle ergenlik, yetişkinliğe geçiş ve yaş alma süreçlerinde daha da belirginleşir. Ergenlikte, aynalar benlik arayışının merkezindedir. Yüzdeki bir sivilce, saç modeli ya da kıyafet, tüm öz değeri etkiliyormuş gibi hissedilir. Görülenle hissedilen arasındaki fark arttıkça, aynayla kurulan ilişki de zorlaşır. İlerleyen yaşlarda ise aynaya daha kabullenici gözlerle bakmayı öğreniriz. Yaşlılıkta yansıyan görüntü yalnızca yüzümüz değildir; aynı zamanda geçmişin izleri de yansır. Bu süreçte ayna, sadece görünüşü değil zamanı ve deneyimi de yansıtan bir nesneye dönüşür. Kendimizi tanımak ve sevmek, yansımayı değiştirmese de onunla kurduğumuz ilişkiyi dönüştürür ve güçlendirir.

Ekranlar Yeni Aynamız mı Oldu?

Ekranda Görünüş Kaygısı Kaynak: refinery29.com

Günümüzde aynalar sadece fiziksel olarak değil, telefon ekranlarında da karşımıza çıkıyor. Selfieler, hikâyeler ve videolar aracılığıyla artık kendimizi nasıl gördüğümüzden çok nasıl görünmek istediğimizi yansıtıyoruz. Her geçen gün kamera karşısındaki duruş, aynadaki duruş kadar önemli hale geliyor. Ancak burada söz konusu olan yalnızca fiziksel görünüm değil. Bu süreç, aynı zamanda dijital kimliğimizi de inşa ediyor. Sosyal medya, bu yeni görünürlük biçimiyle ayna etkisini daha da yoğunlaştırıyor. Paylaştığımız içerikler aracılığıyla dış onaya dayalı, kırılgan bir benlik algısı gelişebiliyor. Çünkü artık “Ben kendimi nasıl görüyorum?” sorusunun yerini “Başkaları beni nasıl görüyor?” sorusu alıyor. Bu soru, benliğimizin temel belirleyicilerinden biri haline geliyor.

Bu noktada Michel Foucault’nun panoptikon kavramı bize çarpıcı bir bakış açısı sunuyor. Bentham’ın tasarladığı panoptikon yapısında gardiyan herkesi görebilir ancak mahkûmlar gardiyanı göremez. Foucault, bu düzeni modern toplumun gözetim modeli olarak yorumlar. İnsanlar, izlenip izlenmediklerini bilmeseler de gözetlenme ihtimaliyle hareket etmeye başlarlar. Bu da içselleştirilmiş bir otodisiplin yaratır.

Bugünün sosyal medyası da tam anlamıyla dijital bir panoptikon gibi işler. Beğeniler, yorumlar, takipçiler ya da yalnızca birilerinin görebileceği ihtimali bile bireyin kendini ifade etme biçimini yönlendirir. Artık birey kendini özgürce değil; algoritmaların, estetik normların ve toplumsal beğenilerin onayladığı şekilde sunar. Filtreler yalnızca yüzümüzü değil, benliğimizi de şekillendirmeye başlar.

Foucault’ya göre bilgi ve güç birbirinden ayrılamaz. Sosyal medyada paylaştığımız her içerik, platformların hakkımızda veri toplamasına olanak tanır. Bu veriler, bireyin dijital kimliğini nasıl sunduğunu ve nasıl şekillendirdiği üzerinde etkili, güçlü mekanizmalar oluşturur. Kullanıcı, takipçisi olmasa bile görünür olduğu hissiyle yaşar. Bu görünürlük baskısı, kişinin davranışlarını biçimlendirir ve kendisini sürekli denetlenmesine yol açar.

Sonuç olarak sosyal medya, bireyde bir performans benliği geliştirir. İç aynaya değil, başkalarının gözünden oluşan dış aynaya göre yaşamaya başlayan birey; özgün kimliğinden uzaklaşır dijital bir ideal benlik kurgusuna yönelir. Bu durum özellikle gençlerde ciddi etkilere yol açar. Sürekli karşılaştırma, beğeni ve onay arayışı, benlik algısını zedelenmesine neden olur. Ayna, artık bir öz farkındalık aracı olmaktan çıkar. Bireyin kendisinde sürekli kusur aradığı bir yetersizlik aynasına dönüşür.

Benlik, Yansıma ve Narsisizm Arasında

Kaynak: hopeguardians.com

Günümüzde sıkça duyduğumuz kendine inan, kendini sev, sınırlarını zorla gibi kişisel gelişim mesajları, başlangıçta iyi niyetliydi. Bu söylemler, bireyin kendine değer vermesini ve potansiyeline inanmasını amaçlıyordu. Ancak zamanla bu kendini sevme fikri, dijital dünyanın etkisiyle farklı bir yöne evrildi. Eleştirel düşünceden uzaklaştı; yalnızca dış onaya ve imaja dayalı bir yaklaşıma dönüştü. Böylece öz şefkati beslemesi beklenen bu söylem, yerini yüzeysel bir kendini beğenmişliğe bıraktı. Kişi kendi iç dünyasından uzaklaşıp onay arayan bir hale geldi.

Oysa gerçek özsaygı, çok daha derin bir duygudur. Bireyin kendi değerini bilmesi, eksiklerini kabul etmesi ve sağlıklı sınırlar koymasıyla gelişir. Böyle bir iç denge kuran birey, başkalarını küçümsemeden veya sürekli onay beklemeden de var olabilirler.

Narsisizm ise bu dengeyi bozan bir eğilimdir. Sadece klinik bir kişilik bozukluğu değil; günlük hayatta da sıkça rastlanan bir durumdur. Aşırı benmerkezcilik, abartılı özgüven, empati eksikliği ve sürekli hayranlık arayışı, bu eğilimlerin temel göstergelerindendir. Narsistik eğilimleri olan bireyler genellikle dış onayla beslenir. Ancak bu onay, güçlü bir benlik yapısı değil; oldukça oldukça kırılgan bir iç yapı oluşturur. Eleştiriye tahammülsüzlükleri ve kendilerini sürekli yüceltme çabaları da bu kırılganlığın dışa vurumudur.

Sürekli Bakma Eğilimi: Sağlıklı Merak Mı, Sorunlu Takıntı Mı?

Kaynak: shezlong Blog

Sabah aynaya bakmak, kendimize çeki düzen vermek ya da dış görünüşümüze özen göstermek… Tüm bunlar doğal ve sağlıklı öz bakım alışkanlıklarıdır. Ancak bu alışkanlıklar bazen aşırıya kaçabilir.  Kişi sürekli kendini incelemeye, kusur aramaya veya dışarı çıkmadan önce sayısız selfie çekmeye başlayabilir. Hatta her anını videoya alma ihtiyacı hissedebilir. Filtrelerin, düzenleme araçlarının ve mükemmelliğe dair baskıların arttığı günümüzde, gerçekçi olmayan güzellik standartları bireyleri çevreler. Bu da onları, sürekli dışarıdan gelecek onay beklemeye ve kendi doğal yansımalarından memnun olmamaya sürükler.

Sosyal medya platformları, narsistik eğilimler için adeta bir ödül mekanizması sunar. Beğeniler, yorumlar ve takipçi sayıları aracılığıyla alınan anlık onay; narsistik eğilimleri olan bireyler için oldukça caziptir. Bu durum, herkesin kendi hayatını bir ürün gibi sergilemesine neden olur. Influencer kültürü ile zirveye çıkan bu süreç; bireysel teşhir ve kendini markalaştırmaya. Zamanla bencillik ve başkalarına karşı duyarsızlık daha görünür hale gelir. En önemlisi ise şu; Bu sistemin içinde yeterince beğeni alamayanlar kendilerini değersiz hissedebilir. Bu da bireylerin ruh sağlığı üzerinde ciddi ve yaygın olumsuz etkiler yaratır.

Ayna yalnızca bir cam parçası değildir. O kimliğimizle, benliğimizle ve toplumla kurduğumuz ilişkinin en yalın yüzeyidir. Bir yandan öz farkındalığımızın ve özgüvenimizin gelişmesine katkı sunar. Ama aynı zamanda güzellik normlarını, toplumsal beklentileri ve dijital çağın benlik performanslarını da üzerimize yansıtır. Bazen bu yansımada kendimizi buluruz, bazen de kaybederiz. Ancak her bakış, kendimizle yeniden tanışmanın başka bir yoludur.


Kaynakça

Alanka, Ömer, and Aslıhan Cezik. “Dijital Kibir: Sosyal Medyadaki Narsistik Ritüellere İlişkin Bir İnceleme.” Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, vol. 14, no. 27, 2016, pp. 183–203. https://dergipark.org.tr/tr/pub/trta/issue/23620/252167.

Demir, Ali Eren. “Benlik Yanılsaması: Sosyal Beyin, Kimliği Nasıl Oluşturur?” Toplum ve Sosyal Hizmet, vol. 31, no. 2, 2020, pp. 861–882. https://dergipark.org.tr/tr/pub/tusbd/issue/59281/805528.

Yüksel-Sahin, Fulya, and Özlem Öztoprak. “Ergenlerin Sosyal Medya Bağımlılığı Düzeylerinin Benlik Saygısına Göre İncelenmesi.” IBAD Sosyal Bilimler Dergisi, no. 22, 2019, pp. 363–377. https://doi.org/10.21733/ibad.613902.

Özdel, Gizem. “Foucault Bağlamında İktidarın Görünmezliği ve ‘Panoptikon’ ile ‘İktidarın Gözü’ Göstergeleri.” The Online Journal of Communication and Media Technologies, vol. 2, no. 1, 2012, pp. 47–61. https://dergipark.org.tr/tr/pub/tojdac/issue/13008/156730.

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.

Yusuf Atılgan’ın Evreninde 5 Farklı Tema

Yusuf Atılgan’ın metinlerinde yalnızlık, yabancılaşma, aidiyetsizlik, bastırılmış arzular ve bitmeyen bir arayış birbirine karışır.