Jane Poupelet pek çok alanda olduğu gibi sanatta da erkeklerin söz sahibi olduğu bir dönemde yaşamış, bu ortamda kadın bir sanatçı olarak yer almayı başarmış ve sanatına kendi kişiliği ile nesnenin özgün doğasını katabilmiş yetenekli bir heykeltıraş ve çizer olarak karşımıza çıkar.
Ruhlara inanç, tarih boyunca tüm toplumların ilahi/doğaüstü olanla ilişkisinin önemli bir parçasını oluşturmuştur. Etrafında olup bitenleri anlamlandırmada somut gerçekliklerin yetmediğini keşfeden ilkel insan, doğaüstüne yönelerek anlamı soyutta yaratmaya çalışmıştır.