Günümüz modası, geçmişin katı normlarını yıkarak bireysel özgürlüğü ön plana çıkarıyor. Artık herkesin kendini ifade edebileceği sınırsız bir alan mevcut.
1950’ler, savaş sonrası yeniden doğuşla birlikte modanın bireysellik, özgürlük ve toplumsal değişimlere ayna tuttuğu; lüks ve zıtlıkların dengelendiği bir dönemdir.
Psikomitoloji, mitolojiden en çok işlenen “görü” ve “içgörü” temalarını inceleyerek insan ruhunun kargaşalarını anlamaya yönelik derin sembolik bağlantılar sunar.
Renkler modada tasarımın ötesinde bir manifestoya dönüşür, tasarımcının içsel yolculuğu, yaşamından aldığı ilhamlar ve mücadele ettiği karanlıklar, renkler ile tasarımların eşsiz dansında saklıdır.