“Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş olur.”
(Kemal Atatürk,1923)
Mustafa Kemal Atatürk, kendini vatanına ve milletine adayan bir adamdı. Hem savaş cephelerinde hem siyasi mecralarda her zaman en önde yer aldı. Cumhuriyeti kurdu ve inkılapları ile ona yön verdi. Ulu önder Atatürk, Türk İnkılabının amacını: “Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün mana ve görüntüsüyle medeni bir toplum haline ulaştırmak” olarak değerlendirmiştir. Bu amaç doğrultusunda “Türk kültürünü muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmak” ilkesini koymuş ve bunu bir yaşam davası olarak görmüştür. Bu sebeple yeni gelen kuşakları çağdaş yaşam kuralları ile yetiştirmek istemiş ve engel olan tüm faktörleri bitirmeyi amaçlamıştır.
Ulusumuzu her alanda olduğu gibi sanat alanında da yönlendiren kişi Atatürk olmuştur. Atatürk’e göre çağdaşlaşmak için sanat tamamlayıcı bir unsurdu. Medeniliğin ve ileriliğin göstergesiydi. Atatürk: “Bir millet ki resim yapmaz, heykel yapmaz, bilimin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur. Oysaki bizim ulusumuz gerçek nitelikleriyle uygarlığa erişmeye layıktır, uygarlığa erişecektir ve ilerleyecektir.” Sözleri ile düşüncelerini açıkça ifade etmiştir. Atatürk sanatı, bilimin ve kültürün bir parçası olarak görmüştür. Fikirlerin yaygınlaşmasının en etkili yolunun sanat olduğunu belirtmiştir. Osmanlı devletinin çöküş zamanlarında yeniliğe olumsuz bakılması nedeni ile birçok sanat dalı gerilemiştir. Atatürk ve onun kurduğu Cumhuriyet sayesinde Türk sanatı gelişimini gerçekleştirebilmiştir. Atatürk’e göre “Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu ifade sözle olursa şiir, nağme ile olursa musiki, resim ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur.”
Resim, heykeltıraşlık, edebiyat, mimarlık, dans ve musiki alanlarında sanatlarını icra edebilecek ince kabiliyete sahip insanları “sanatkarlar” olarak adlandırır. Ona göre sanatkarlık doğuştan gelir ve yaratıcılığı besleyen en güçlü duygu ‘sevgi’ duygusudur. Bir tiyatro gösterisinden sonra elini öpmek isteyen tiyatro sanatçılarına: “Sanatkar el öpmez; sanatkarın eli öpülür.” Sözleri ile yanıt vermiştir. Bu sözleri sanata ve sanatçıya verdiği değerin kanıtıdır. Atatürk kent hayatını seven, yaşamında modernliğe önem veren, kültür ve sanat etkinliklerini yakından takip eden biri idi.
Cumhuriyet döneminde sanat 4 bölüme ayrılmıştır. Bu bölümler resim, mimari, edebiyat ve müziktir. Atatürk sanat anlanın da Cumhuriyetin ilk 15 yılında devrim niteliğinde çalışmalar yapmıştır. Güzel sanatlar ile ilgili tüm yasakları kaldırmıştır. Osmanlıda resim yasağı nedeni ile Türk resmi gelişim gösterememiştir. Resim sanatı özellikle Cumhuriyet döneminde çizgisini yakalamış ve gelişmiştir. Neredeyse hiç olmayan heykel sanatı gerçek anlamda var olmuştur.
Atatürk sanatçıların gelişmesi için onlara her türlü imkanı ve olanakları sağlamıştır. Avrupa’ya öğrenciler göndermiştir ve ilk giden öğrenciler Cevat Hamit Dereli, Mahmut Fehmi Cuda, Refik Fazıl Epikman, Muhittin Sebati ve Ratip Aşir Acudoğu isimli sanatçılardır. Sanat alanında destek veren halkevleri kurmuştur. Devlet resim ve heykel galerileri açmıştır. 1923 yılında Türk halkı üç boyutlu heykeller ile tanışmıştır. Cumhuriyetin başlangıcında olan bu heykellerin konusu çoğunlukla Atatürk ve Kurtuluş Savaşı temalarını içeren eserler olmuştur. Yabancı heykeltıraşlar ülkemize getirilmiş ve Türk heykeltıraşları eğitimler alarak bu sanatı onlardan devralmışlardır.
Cumhuriyetten önce Türk sanatı minyatür ve süslemecilik geleneği ile tanışıyordu. Süslemecilik ve duvar resimlerinin yerini tuvallere bırakması uzun bir zaman almıştır. 15. Yüzyılda Fatih Sultan Mehmet, kendi portresini yaptırmak için İtalyan ressam Gentile Bellini’yi çağırmıştır. Ancak buna rağmen batı kültürlü resimler Osmanlı tarafından benimsenememiştir.
Atatürk 1929 yılında Cumhuriyetin ilk ressam birliği olan Müstakil Ressamlar ve heykeltıraşlar birliğini ve ardından 1933 yılında “D grubu” adında bir birlik kurmuş ve böylece Avrupa’da eğitim alan sanatçılarla birlikte resim sanatına yeni bakış açısı ve teknikler getirmişlerdir. 1924 yılından itibaren resim ve heykel sergileri açılmaya başlanmıştır. Halkevleri Resim ve Heykel sergileri (1937-1938), Ankara Halkevleri Birleşik Resim Heykel Sergileri (1937-1938) önemli sergiler olmuştur. Türkiye’nin ilk resim galerisi Atatürk tarafından 20 Eylül 1937’de İstanbul Devlet Resim ve Heykel Galerisi olarak Dolmabahçe Sarayında açılmış ve bu alandaki en önemli çalışma olmuştur.
Atatürk mimari ile de oldukça ilgiliydi. Başta Başkent Ankara olmak üzere sürekli yapılaşma olması gerekliydi ancak yeterli mimar yoktu. 1927’den itibaren bu alanda da çalışmalar yapıldı. Avrupa’dan ders vermesi için mimarlar getirildi. 1940’lı yıllardı 150’ye yakın Türk mimar bulunmaktaydı.

Yukarıda görülen Florya Atatürk Deniz Köşkü’nü 1935 yılında Atatürk için Mimar Seyfi Arkan yapmıştır. Bu güzel beyaz bina, 1930’lu yılların modern mimarisini yansıtmaktadır. Atatürk geleceğin Türk mimarlarından asrın tüm ihtiyaçlarına cevap verecek, tüm düşünceleri yansıtacak, ruha ve göze hitap eden modern ve Türklüğe özgü mimari anlayışı beklemiştir. Bu fikirleri doğrultusunda Mimar Kemaleddin ve Mimar Vedat gibi usta mimarları her zaman desteklemiştir. Bu mimarlar TBBM binası, Gazi Eğitim Enstitüsü, Ankara Palas gibi değerli mimari eserler meydana getirmişlerdir.

Atatürk edebiyat ile de oldukça ilgili idi. Çok genç yaşlarında lise zamanında şiiri çok sevdiği bilinmektedir. Edebiyatında tıpkı resim, heykeltıraşlık gibi bir sanat dalı olduğunu belirtmiştir. Edebiyat için tanımı şöyle yapmaktadır “İnsan karakterlerinin en büyük duygularını, bunları dinleyen ve okuyanları çok ilgilendirecek şekilde söyleme ve yazma sanatı.”
Atatürk için sanat dallarından müzik de oldukça önemli idi. Hayatın anlamının bir müzikte olduğunu ve her insanın müzikle ilgilenmesi gerektiğini belirtmiştir. Atatürk, saray orkestrası ve bandosu olan Mızıka-i Hümayunu 1924’te Ankara’ya aktarıp Riyaseti Reisicumhur Musiki Heyetine günümüzdeki adı ile Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasına dönüştürmüştür. Eylül 1924’de Musiki Muallim Mektebi kurulmuş ve orta öğretim için öğretmenler yetiştirilmeye başlanmıştır. Atatürk müziğin teorik bir uğraş değil pratik bir sistemle geliştirilmesini istemiştir. Eskiden gelen bir alışkanlık ile Atatürk Türk musikisini çok sevmekteydi. Ancak batı müziğinden de uzak duramamıştır. “Hayatta müzik lazım değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzik ile ilgisi olmayan varlıklar insan değildirler. Eğer söz konusu olan hayat, insan hayatı ise müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat zaten mevcut olamaz. Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir.”
Türkiye’de ilk opera Atatürk önderliğinde olmuştur. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının Şefi olan Ahmet Adnan Saygun, Atatürk’ün isteği ve teşviki üzerine Özsoy ve Taşbebek adlı iki Türk operası bestelemiştir. 1936’da Milli Musiki ve Temsil Akademisi içerisinde Bale Bölümü kurulmuştur. Opera ve bale sanatlarına hiç kuşkusuz Atatürk önderlik etmiştir. Türkiye bale sanatını benimseyen ilk Müslüman ülke olmuştur.
Sanatın toplumu doğrudan etkileyen en canlı dalı tiyatrodur. Osmanlı döneminin son zamanlarında Türk kadınının sahneye çıkarılması uygun bulunmamış ve tiyatro gelişimine sekte vurulmuştur. 1930 Nisan ayından itibaren Türk Ocağı Tiyatrosu açılmıştır. Ankara’da Hamlet, Murai gibi klasik piyesler sergilenmiştir. Oyunları izleyen Atatürk, Muhsin Ertuğrul gibi değerli ve emek veren sanatçıları Çankaya Köşküne davet etmiş ve şu sözleri ile verdiği değeri bir kez daha göstermiştir: “Böylesine birbirine bağlı bir sanat topluluğunu kendi imkânlarınızla hazırlayıp bize getirdiniz, gösterdiniz. Efendiler, hepiniz me’bus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta Reis-i Cumhur olabilirsiniz. Fakat sanatkâr olamazsınız.”
Atatürk’e göre mimariyi, resmi, edebiyatı ve müziği içerisinde barındıran tiyatro sanatı halkın iyi ve kötü yanlarını görmesi için güzel bir aracıydı. Atatürk, için tiyatro kadar sinemada oldukça önemli idi. Muhsin Ertuğrul’un 1932’de çektiği “Bir Millet Uyanıyor” adlı film senaryosunu bizzat kendisi incelmiştir. Atatürk talimatı ile sinema salonlarının sayısı arttırılmış ve uzun metraj filmler çekilmiştir.
Yüzyıllarca geri planda bırakılan, sanat ve sanat dalları Atatürk önderliğinde Türk kültürüne uyan ve modern şekilde yeniden yapılandırılmıştır. Sanatın yeniden şekillenmesi ve sanatçıya her türlü desteğin verilmesi Atatürk ile başlamış ve günümüze kadar gelişerek devam etmiştir. “Güzel sanatlarda muvaffak olmak, bütün inkılaplarda başarıya ulaşmak demektir. Güzel sanatlarda muvaffak olamayan milletler ne yazık ki, medeniyet alanında yüksek insanlık sıfatıyla yer almaktan ilelebet mahrum kalacaklardır.”
Ulu önderimiz, eşsiz insan Atatürk’ü her zaman örnek alarak, yeni nesillere sanat sevgisini aşılamalıyız. Sanat bir lüks değil bir toplumun muasır medeniyetler seviyesine ulaşması için önemli bir yapı taşıdır. Aydınlık Cumhuriyet yolunda Atatürk ve sanatla kalın.
Atamıza Saygı, Hasret, Sevgi ve Minnet ile…
KAYNAK
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.XI, S.31, Mart 1995,
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.III,
Suna Kili, Atatürk Devrimi, Bir Çağdaşlaşma Modeli, Türkiye İş Bankası Kültür
yayınları, Ankara, 2000
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I ve II,
Nutuk (söylev) Cilt I ve II (1999),
Gazi Mustafa Kemal (Atatürk) Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,
https://www.booksonturkey.com/art-and-kemal-ataturk,
Yeni Aktüel Dergisi, Sayı 7, 2005,
Mustafa Kemal Atatürk, Nesa Basın Yayın, Ekim 1999.













